Siyasi iktidar 2025 yılını ‘Aile Yılı’ ilan ederek önemli gerçekleri örtebileceğini düşünmüş olsa gerek.
Yine yanılacak.
394 kadın cinayetinin işlendiği yılın ardından nur topu gibi bir ‘yıl ilanı’ oldu: Aile Yılı.
Öldürülen kadınların yüzde 71’i aile içerisinde öldürülmüş iken, Aile Yılı ilanı, cezasızlıkla katil erkekleri ödüllendirmek gibi. Erkek şiddetini ‘Aile Yılı’ ile örtmeleri mümkün değil. Babaları tarafından öldürülen çocuklar arttıkça, erkek şiddeti ile yok olan aileler arttıkça bu mümkün değil.
Asgari ücretin açlık sınırının altında açıklanmasının ardından “Aile Yılı” ilanı ve çok çocuk teşvikleri ekonomik darboğazı, açlığı örtemez. Yaşayan, şu an hayattaki çocukların ne yiyeceğini dert etmeyenler kimsenin bir çocuk daha yapmasını sağlayamaz. Boğazından bir ay içerisinde bir et geçmeyenler varken, hâlâ bakanlık çalışanlarına pırlanta indirimleri ile övünenler oldukça kimse evlenmez.
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri ile ilgili siyasi iktidarın politikalarını çok irdeledik, birbiri arasındaki neden sonuç ilişkisini anlattık. Şimdi bu yazı ile de bu sefer ekonomi politikaları ve nüfus politikalarının kadınlarla ilgilisine yönelelim.
Sistem girdiği ekonomik krizden, paylaşım sorunundan çatışmasız çıkış için bir kurtarıcı arıyor. Ve işte buldukları kurtarıcı “Aile”. Kadınları gömmek istedikleri aile. Erkeklerin reis olacakları, aç çocukların ucuz iş gücü ya da asker olacakları aile. Çünkü aile özel mülkiyetin de devletin de kökeni idi. Çünkü aile toplumun temeli idi.
AKP, manevi değerlerimiz diye ne zaman ses yükseltse orada bir maddi gerçeği gizliyor demektir. Eğitimde manevi değerlerimiz dedi, bilimden uzak, laikliği ortadan kaldıracak düzenlemeler getirdi. Şimdi ailede manevi değerlerimiz diyor, fıtrat diyor. Ve hatta Cumhurbaşkanı, Aile Yılı tanıtım toplantısında anayasanın 41. maddesini de bilinçli olarak eksik söylüyor ve diyor ki: “Aile, Türk toplumunun temelidir.” Cümlenin devamını getirmiyor. O cümlenin devamı için nice mücadeleler yürütülmüştür halbuki. Biz tamamlayalım: “Eşler arasında eşitliğe dayanır.”
Emekçi halkların iyiliği için, refahı, ferahı için hiç bir konuda bu kadar hızlı davranmayan iktidar, konu aile olunca çok hızlı. Ailenin Korunması Ve Güçlendirilmesi Genelgesi çıktı, Eylem Ve Vizyon Planı çıktı, şura'lar yapıldı, illerde koordinasyon kurulları kuruldu. Şimdi de Aile Enstitüsü kuruldu, bir de Nüfus Politikaları Koordinasyon Kurulu. İstenilen, kadınların evlerine dönmesi ve o evlerde çokça çocuk doğurması, bakım yükünü ve çocuk bakımını tekrar eskisi gibi bütünü ile sırtlanması. Fıtrat da bunu gerektiriyordu. Manevi olarak o hanelerin toparlanması kadına bağlıydı. Bunu yaparken de artık kadınlar çalışmasın diyemeyecekleri bir düzende olduğumuz için müjde olarak esnek çalışmayı geliştirdiklerini ilan ediyordu Cumhurbaşkanı. Hem patronun hem de evde erkeğin kölesi olmalıydı kadın.
Neden eskisi gibi tekrar kadınların rolünü hortlatıyorlar dedim. Bir sebebi var. Haklarının farkında olan kadınlar çok değiştiler artık. Kendi ayakları üstünde durmak isteyen kadınlar öyle çok ki. Çalışmak isteyen, okumak isteyen, her gün evlenmesi gerektiği anlatılsa da okumak ve çalışmak isteyen kadınlar öyle çok ki. Kadınlar çok değişti ve siyasi iktidar bunu biliyor. O sebeple tekrar kadınları eski konumlarına sokmak hiç umdukları gibi olmayacak. Kreşlerin açılabildiğini gördü bir kere. Kadınlar, bakım merkezlerinin olabildiğini, kent lokantalarını, yani kamusal hizmetlerini, kadınlara yüklenen her şey için kamu hizmeti olabileceğini gördü bir kez daha. Yeniden sahiplenir mi? Hiç sanmıyorum. Edilen yardım yerine ‘hak’ kavramı olağanlaşmışken tekrar ilk çocuk için 5000 liralık, ikinci çocuk için 1500 liralık bebek bezine yetmeyen yardımlar kadınların gözünü boyar mı? Mümkün değil.
Evlilik teşviki için faizsiz kredi diye müjdeledikleri rakamlarla sosyal medya paylaşımlarındaki halkımızın değerlendirmeleri ise ortada. Kimse koşa koşa da evlenmez.
Çocuk doğurma oranının düşmesi de evlilik yaşının yükselmesi de maddi gerçeklerdir. Ve Özlem Zengin’in İzmir’de, çocuklar yanarak can verdiğinde mecliste, “Her şey de para değil.” sözünü de hatırlatarak “Her şey de para ile ilgilidir.”
Aile Yılı bize daha çok şey getirecek biliyoruz ama bizler de hazırlıksız değiliz.
Nüfus Politikaları Koordinasyon Kurulu görevlerinden biri olarak ‘nüfus çalışmalarını planlamak’ demişler. Cumhurbaşkanı yine Aile Yılı tanıtım programında kendi şahsi fikri olarak, “Nüfus planlamasının art niyetli işlediğini düşünüyorum.” diyor. 3 çocuk doğurulmasını da yıllar evvel şahsi fikri olarak söylemişti, bugün bir hükümet planı olarak açıklıyor. Dolayısıyla bunlardan ne kastettiklerini biliyoruz. Kadınlar, ayrı hakları olan özneler olduğunu öğretecek bu iktidara.
Her birimizin başına aile danışmanı atanmadan, doğum kontrol araçları ve hizmetleri erişilmez kılınmadan, kamunun kendisi bir tür çöpçatanlık merkezlerine dönüştürülmeden, bizler köle olmadan en az siyasi iktidar kadar hızlı ve vakitlice politika üretmeliyiz.
Hükümet programının çelişkilerini ortaya koymalı artık eskisi gibi olmayacağız diyen kadınlarla mücadelemizde buluşmalıyız.
Bu programdaki her bir maddeyi ayrı ayrı önümüzdeki günlerde irdelemeye devam edeceğiz.