1998 yılında Prof. Filiz Ali öncülüğünde sınırlı olanaklarla ve ilk başta yaylı çalgılar için on günlük uzmanlık atölyeleri şeklinde kurulan ve o zamandan bu yana farklı disiplinler ve enstrümanları kapsayacak şekilde düzenlenen uzmanlık sınıflarıyla yüzlerce genç müzisyenin yetişmesine katkıda bulunan Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’nin (AIMA), 2013’ten beri düzenlediği yaz müzik festivallerinin sekizincisi, bu yıl 16-22 Ağustos tarihlerinde yapılacak.
Hızı doksan kilometreye çıkan Kuzey Ege rüzgarının etkisiyle denizlerin öfkeli tanrısı Poseidon’un nefesini taşıyan köpük köpük sular, ardında karşı kıyıdaki Midilli’ye dek muzip izler bırakırken, Ayvalık Gümrük caddesi 2.sokakta, denize nazır, kar beyazı yalının pencerelerinden Temmuz ve Ağustos aylarında viyolonselden piyanoya, flütten aryaya dek onlarca büyülü ses ve tını gökyüzüne doğru yükseliyor.
An oluyor, meraklı balıkçılar bazı geceler yalının balkonunun yakınlarına dek süzülüp, ertesi günkü derse hazırlanmakta olan öğrencilerin bu keyifli müzik sunumuna ortak oluyorlar; ay ışığına dokunan keman yayları ile balıkçı oltaları özgün noktürnler besteliyor.
Barutçuoğlu yalısı, on beş yılı aşkın bir süredir müziğe adanmış kalplerin buluşma, sosyalleşme, öğrenme ve öğretme, teknik ifadesiyle “masterclass” yapma mekânı olarak Ayvalık’ta çok özel ve güzel bir yere sahip.
Ustalık sınıfı (masterclass), on dokuzuncu yüzyıl ortalarında Macar besteci ve piyanist Franz Liszt’in Weimar’da başlattığı, ardından Avrupa’nın farklı kentlerine yaygınlaştırdığı müzik eğitim modeli.
Sayısız piyanistin katıldığı ve öğleden sonraları Liszt’in evinde gerçekleşen bu eğitimler, zaman içerisinde öğrencilerin müzikal becerilerinin gelişiminde yarışmalara katılımın yanı sıra en etkili araçlardan biri halini aldı.
Kimi zaman müzikte yeni bir akım veya bir yenilik hakkında kısa ve daha hızlı eğitimler verilirken, genellikle öğrenciler birkaç gün boyunca tek bir enstrüman özelinde ve alanında bir ustanın yönlendirmesiyle disiplinli ve yoğun bir eğitimden geçiyorlar.
Parçayı doğru cümleleme, daha yumuşak veya daha hızlı çalma gibi öneriler ve ipuçları yakalıyorlar.
Bu süreçte müzisyenin tuşesi, dokunuşu, ritim duygusu gibi birçok detay üzerinde çalışılıyor ve her bir parça üzerinde ustanın yorumları eşliğinde öğrenciler hatalarını gideriyor, akranlarının çalışlarını dinliyor ve mükemmeliyete bir adım daha yaklaşıyorlar.
Bir yandan da, kimi çevreler için, ustalık sınıflarının, “CV’lerine kendi disiplinlerinin en büyük isimlerini doldurmanın” veya “sahnede kendini göstermenin yolu” olarak görülüp görülmediğine dair tartışmalar devam ediyor. Çünkü tüm dünyada mantar gibi çoğalan ustalık sınıfları arasında doğru tercihte bulunamayan öğrenciler, teknik olarak iyileşseler de, farklı ustaların önerileri karşısında kafa karışıklığı yaşayabiliyorlar ve bu da çalışmalarına doğrudan yansıyor.
Bu açıdan, Ukraynalı keman virtüözü Pavel Vernikov’un şu tespitine hak vermemek elde değil: “Ustalık sınıfları, doktora gitmek gibidir” diyor Vernikov. “Biri size aspirin almanızı, diğeri operasyona ihtiyacınız olduğunu, üçüncüsü ise egzersiz yapmanız gerektiğini söyleyecektir. Hem doktorların hem de öğretmenlerin büyük sorumlulukları var.”
Benzer şekilde, Arjantin asıllı İsrailli piyanist ve orkestra şefi Daniel Barenboim’in Beethoven Sonatları hakkında Barenboim-Said Akademi öğrencileriyle gerçekleştirdiği o efsanevi ustalık sınıfları ve öğrencilerin çalışlarının her bir detayı hakkındaki yorum ve düzeltileri de oldukça özel kabul edilir.
İnsanın yaşamdaki iki temel amacı zaman içerisinde yanıt bulur: Ben niye bu dünyaya geldim? Benim bu hayattaki hedefim nedir? İşte bu varoluşsal amaç ve hedef, kimisinde spor, kimisinde edebiyat, kimisinde matematik, kimisinde yüzme, kimisinde bilim ve kimisinde de müzik.
Yirmi dört yıldır, müzik dünyasının dünyaca tanınmış ustaları, müziği profesyonel bir meslek olarak seçmek üzere eğitimlerini sürdüren Ayvalık’taki genç müzisyenlerle ustalık sınıfları dahilinde bir araya gelerek, hem bu güzel sahil kasabasına değer katıyorlar, hem de binlerce gencin profesyonel kariyerlerine giden sürece sorumlu bir imza atıyorlar.
Hayatın her alanında olduğu gibi klasik müzik dünyasında da mutlak doğru yok. Hep gelişim, değişim, dönüşüm var. Ve bu dönüşümü takip edebilmek için müzisyenlerin mümkün olduğunca fazla müzisyenle çalışmaları ve onlardan bir şeyler “kapmaları”, gelişimlerinin yapı taşı oluyor.
1998 yılında Prof. Filiz Ali öncülüğünde sınırlı olanaklarla ve ilk başta yaylı çalgılar için on günlük uzmanlık atölyeleri şeklinde kurulan ve o zamandan bu yana farklı disiplinler ve enstrümanları kapsayacak şekilde düzenlenen uzmanlık sınıflarıyla yüzlerce genç müzisyenin yetişmesine katkıda bulunan Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’nin (AIMA), 2013’ten beri düzenlediği yaz müzik festivallerinin sekizincisi, bu yıl 16-22 Ağustos tarihlerinde yapılacak.
Bu yıl festivalde, AIMA mezun ve eğitmenlerinin çoğunlukta olduğu programda, genç kuşak müzisyenlerden çellist Umut Sağlam ve Beliz Güney, kemancı Ilgın Ülkü ve Eylül Umay Taş, viyolacı Barok Bostancı, piyanist Güldiyar Tanrıdağlı ve daha nice üstün yetenekli müzisyene uzanan çok yoğun ve renkli bir program müzikseverleri bekliyor.
Barok Bostancı, daha önce kendisiyle yaptığım söyleşide, “AIMA gibi organizasyonlar ülkemiz için çok önemli sanatsal ortamlar. Burada ustalarla çalışma olanağı bulduğumuz kadar, diğer zamanlarda da onların değerli sohbetleri sayesinde çok güzel etkileşimler ve bilgi paylaşımlarımız oluyor” demişti.
AIMA ve onun kurumsal şapkası olan Ayvalık Kültür ve Sanat Vakfı (AKSV), düzenlediği ustalık sınıfları ve festivalleri bir yana bırakırsak, gönüllülerin bağışlarıyla ve kurumsal desteklerle ayakta kalan bir eğitim kurumu.
Bu zamana değin, ağırlıklı olarak 15-25 yaş aralığındaki çocuk ve gençlere yönelik olarak 95 ustalık sınıfı, 7 atölye, 7 festival ve birçok kış ve bahar konseri düzenledi. Keman, viyola, çello, arp, flüt, klarnet, kontrabas, klasik gitar, piyano gibi çalgı sınıflarının yanı sıra, şan-opera, edebiyat ve bestecilik atölyeleri de düzenleniyor.
Sn. Filiz Ali ile bu konuda geçtiğimiz günlerde yaptığım söyleşide, büyük emeği olan bu ustalık sınıflarına dair şu ifadeleri kullanmıştı: “Sadece ders yapmak değil amacımız, aynı zamanda bir gündelik hayatı paylaşmak. Kah derdimizi paylaşmak, kah beraber gülmek, yemek yemek, eğlenmek… Öğrenciler, pedagojik anlamda da oldukça yetkin olan eğitmenleri burada gündelik hayat içerisinde tanıyarak onların nasıl yaşadıklarını gözlemleme fırsatı buluyor; onların sanata ve kendi enstrümanlarına karşı nasıl disiplinli olduklarını gözlemliyor. Bu da onların müziğe dair yaklaşımları üzerinde büyük etki doğuruyor.”
Covid-19 salgını öncesinde Filiz Ali bizzat yurtdışındaki konservatuvarları, müzik yüksek okullarını dolaşır, oradaki seçkin eğitmenlerle tanışır ve AIMA’ya davet edermiş. Ancak gerek salgın gerekse ekonomik krizden dolayı daha önceleri piyano dahil tüm enstrümanlarda tüm yaz boyunca yapılan ustalık sınıfları bu sene keman, flüt, viyolonsel olmak üzere sadece üç enstrümanla sınırlı kaldı.
Viyolonsel ustalık sınıfı, günümüzün en önde gelen Alman çellistlerinden biri olarak kabul edilen Prof. Peter Bruns tarafından 24-28 Haziran arasında gerçekleşirken, 18-24 Temmuz arasında Türkiye’nin ünlü flüt sanatçılarından Prof. Ayla Uludere ve Prof. Ece Emine Karşal, flüt masterclass’inde öğrencilerle buluştu. Son olarak keman masterclass’i, dünyaca ünlü İsrailli keman virtüözü Prof. Hagai Shaham tarafından 8-14 Ağustos arasında gerçekleştirildi.
Bunca ustalık sınıfının birbiri ardı sıra gelmesine rağmen, Filiz Ali, AIMA’ya katılan öğrencilerle olan bağlantısını hiç kesmiyor; onların başarılarını düzenli olarak takip edip birçoğuna da konser olanağı yaratıyor.
Genç müzisyenler arasında özellikle konçerto çalacak mekan ve olanak bulmak, şayet doğru adreslere erişecek çevreleri yoksa, son derece büyük bir sorun. Dolayısıyla, AIMA’nın varlığı, birçok genç için bir “mentor”, bir yol gösterici oluyor.
Öte yandan, her sektörde olduğu gibi müzik sektöründe de fırsat eşitsizliğinin ekonomik krizle birlikte perçinlendiği, birçok gencin aldıkları bursla yurtdışında okumalarının olanaksızlaştığı, müzikal gelişimleri için yurtdışındaki eğitmenlerle düzenli bir şekilde ders yapmanın ise uçak biletleri, konaklama ve diğer giderler düşünüldüğünde neredeyse hayal olduğu göz önüne alındığında, AIMA söz konusu fırsat eşitsizliğinin azaltılmasında önemli bir katkı sağlıyor.
Almanya’dan veya İngiltere’den gelen bir eğitmen sayesinde öğrenciler Türkiye’de, doğru bir adreste, arkadaşça bir ortamda eğitim alıp daha sonraki eğitim süreçleri için tanışıklıklar ve bağlar kurmuş oluyorlar. Kimbilir, eğitmenin geldiği konservatuvara giriş koşullarından tutun da, ileriki senelerde aynı şehirde müzik eğitimi alacakları akranlarıyla ortak düşler kurmaya dek uzanan bir “bir müzik masalını gerçek kılma” oyununda sahne alıyorlar.
Başlangıçta Boyner ailesinin Cunda’da denize bakan verandasında dalga sesleri eşliğinde yapılan ustalık sınıfları, 2005 yılından itibaren müzik ve edebiyat meraklısı Barutçuoğlu çiftinin ölmeden önce kendilerine bağışladığı tarihi yalıda devam ediyor.
Öte yandan, 2013 yılında AIMA’nın kuruluşunun 15. yıldönümünü kutlamak amacıyla, o güne dek AIMA’nın düzenlediği masterclass’lara katılmış olan, halen eğitimlerini sürdüren ya da geçen zaman içinde profesyonel kariyerlerine başlayan genç müzisyenler ile kurulan Ayvalık AIMA Festival Orkestrası, piyanist İdil Biret, çellist Alexander Rudin, klarinetçi Julian Milkis gibi seçkin sanatçılarla aynı sahneyi paylaşmaya devam ediyor.
1998 doğumlu ödüllü çellist Umut Sağlam da “AIMA mezunlarından” biri. Kendisi, şu anda yüksek lisans çalışmalarına Berlin Hochschule für Musik Hanns Eisler’de devam ediyor.
Berlin’deki Barenboim – Said Akademi’de dört yıl yoğun ve güçlü bir eğitim alan ve 2019 yılında, Daniel Barenboim’in şefliğini yaptığı Doğu–Batı Divan Orkestrası’nın bir parçası olarak Paris ve Berlin Filarmoni Orkestraları’nın salonlarında sırayla konser veren Umut’un başarılarını bir yılı aşkın süredir ben de övünçle takip ediyorum. AIMA’da yabancı eğitmenlerle kurduğu tanışıklıklar, onun yurtdışına adım atmasında büyük bir itici güç oldu.
Kendisi, 2014-2018 yılları arasında AIMA’nın ustalık sınıflarına katılarak Jens Peter Maintz, Peter Bruns, Maria Kliegel ve Christoph Henkel gibi Avrupa’nın en önemli viyolonsel eğitmenleri ile çalışmalar gerçekleştirdi.
“Bu kurslar yurtdışına uzanan eğitim hayatımın temellerini atmama en büyük katkıyı sağladı diyebilirim. Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’nin benim hayatımdaki ve Türkiye klasik müzik camiası için önemi çok büyüktür” diyor Umut.
Ayvalık’ın yerlisi olan ve gerek Güzel Sanatlar Lisesi gerekse Ayvalık Belediyesi'nin ücretsiz şekilde hayata geçirdiği Zeytin Çekirdekleri projesi çerçevesinde temel müzik ve enstrüman eğitimi aldıktan sonra sivrilen ve yeteneği göze çarpan öğrenciler de bir süre sonra AIMA’da ustalık sınıflarında buluveriyorlar kendilerini.
Çünkü, Filiz Ali’nin değerli babası ve edebiyatımızın usta kalemi Sabahattin Ali’nin de o güzel sözüne kulak verirsek, “unutma taş duvarlar arasındaki yalnızlığımın, senden başka penceresi yok.” Müzik aslında çaresiz, yalnız, ürkek, umutsuz insana bu pencereyi açıyor.
Tam da Zeytinli Rock Festivali'nin “kamu güvenliği ve sağlığı, toplumun huzuru, çevrenin korunması” gerekçesiyle yasaklandığı, zeytin ağaçlarının altında doya doya şarkı söyleme ve bir geceliğine bile olsa rock müziğin itirazıyla mutlu olma haklarının gençlerinin elinden alındığı bu müziksiz, sessiz, renksiz, zeytin kokusuz günlerde, AIMA kendi kulvarında klasik müzik dünyasında varoluşsal amacını gerçekleştirmek isteyen tüm gençler için bu pencereden Ayvalık’a ve ardından da müzik dünyasına açılıyor.