AK Parti 20 yaşında: Erdoğan sonrası soru işareti

Kuruluşunun ardından girdiği ilk seçimlerde iktidar olan AK Parti 20 yaşına girdi. Kamuoyu araştırmacıları ile partinin geçen 20 yılını ve geleceğini konuştuk.

Abone ol

ANKARA - Türkiye siyasal hayatına 2001 yılında katılan AK Parti, 20 yaşına girdi. 2002 yılında girdiği ilk genel seçimlerde tek başına iktidar olan parti bu zamana dek tüm seçimlerde sandıktan birinci parti olarak çıktı. Son 5 yıldır MHP ile kurduğu Cumhur İttifakı aracılığıyla iktidarını devam ettiren AK Parti’nin geride bıraktığı yirmi yılı, toplumun nabzını yakından tutan kamuoyu araştırmacılarıyla konuştuk.

Siyasal iletişim uzmanı İbrahim Uslu’ya göre Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından parti genel başkanlığından ayrılmasıyla AK Parti’nin genetiği bozuldu. GENAR Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş da AK Parti’nin siyasal iletişim anlamında makas değişikliğine ihtiyacı olduğu görüşünde.

‘NEOLİBERAL BİR PARTİ OLARAK KURULDU’

AK Parti’nin 2001 yılında “neoliberal bir parti” olarak kurulduğunu, dönemin hem uluslararası konjonktürünün hem de ülke içerindeki konjonktürün böyle bir partinin varlığına ihtiyaç doğurduğunu söyleyen siyasal iletişimci İbrahim Uslu’ya göre, AK Parti bu ihtiyaçlara göre örgütlenerek kendisini tasarladı. 

AK Parti’nin kuruluş aşamasında “neoliberal bir parti” olarak örgütlendiğini belirten Uslu, partinin ilk dönemine ilişkin şunları söyledi: “Ekonomi politikalarında Avrupa’yla, dünyayla birbirine entegre ve uzlaşı içerisinde, Avrupa Birliği hedefine odaklanmış, yurt içinde de AB süreciyle paralel bir biçimde demokrasiyi güçlendirmeye, politikaları liberalleştirmeye, insan hakları ve özgürlüklerini güçlendirmeye çalışan bir politika izleme hedefleriyle kuruldu.  Bir taraftan parti içerisinde çok renklilik söz konusuydu. Partinin içerisinde adeta bir koalisyon vardı. 3 Mart tezkeresi sürecinde bu koalisyon kendini gösterdi ve parti grubu genel merkezden bağımsız tezkereyi reddedebildi. Kendinden önceki dönemde, Türkiye’yi canından bezdirdiği ekonomik ve siyasal istikrarsızlık gibi sorunlar vardı.  Bütün sorunları giderecek bir parti olarak kuruldu ve toplumun takdirini kazandı. Birinci seçimde tek başına iktidar oldu.”

‘ERDOĞAN’IN CUMHURBAŞKANI OLMASIYLA PARTİNİN GENETİĞİ BOZULDU’

AK Parti açısından ilk dönemlerde işlerin gayet iyi gittiğini söyleyen Uslu’ya göre parti içerisindeki en önemli dönüşüm, Recep Tayyip Erdoğan’ın 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçilip parti genel başkanlığını bırakmasıyla yaşandı. Uslu bu süreci şöyle yorumladı:
“Sayın Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanlığı’nı bırakıp Cumhurbaşkanlığı’na gitmesiyle birlikte AK Parti’nin esas büyük dönüşümü başladı ve tabiri caizse genetiği bozuldu. Orada yaşanan sorunu süreç içerisinde bir daha çözemedi. O genetik bozulma sonrasında da arka arkaya zincirleme reaksiyonlar doğurdu. 2016’daki OHAL ilanından başlayarak AK Parti aşırı sağa kayma eğilimini pekiştirmiş oldu. Neoliberal bir parti olarak kurulup aşırı sağda milliyetçi-muhafazakâr bir parti halinde siyasi hayatını devam ettiren bir harekete dönüştü. Böyle bir evrilme Türkiye siyasal tarihinde benim bildiğim hiç olmadı. CHP’nin daha devlet partisi olarak kurulup, sonrasında daha sosyal demokrat parti olma çabaları var ama AK Parti’ninki gibi dönüşüm istisnaydı.”

‘CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN MİTİNGLERİ SİYASETİN GENETİĞİNİN BOZULDUĞUNU DA GÖSTERİYORDU’

AK Parti’nin ilk iktidara geldiği dönemde önünde büyük projelerin olduğunu hatırlatan Uslu, partinin zaman içerisindeki dönüşümünü siyasal iletişim alanında atılan adımlarla anlattı. AK Parti’nin 2010 yılına gelindiğinde hedeflerini kurumsal ve anayasal anlamda gerçekleştirdiğini, 2011’de ise ‘Hedef 2023’ söylemini kullanmaya başladığını belirten Uslu devam eden sürece ilişkin ise şunları kaydetti: “2015 genel seçimlerine gelindiğinde Erdoğan Cumhurbaşkanlığındaydı ve AK Parti’nin büyük hikayesi kalmamıştı. Çözüm sürecinin de sonuna gelinmişti. 2015’te bir taraftan Davutoğlu Türkiye’nin istikrarının sürmesi gerektiğini belirterek geçmişte yaptıkları güzel işleri hatırlatıyordu.  Davutoğlu, ‘Bir daha güzel işler yapmak için bize güvenin’ derken, Erdoğan alternatif bir kampanya başlattı ve 7 Haziran seçimlerine giderken çok sayıda miting düzenledi. Bu durum sadece AK Parti’nin siyasetinin genetiğinin bozulduğunu değil genel olarak siyasetin genetiğinin bozulduğunu gösteriyordu. Çünkü bir cumhurbaşkanının bir genel seçim öncesi bir parti lehine açıkça mitingler yapması Türkiye siyasetinin ve seçmeninin alışkın olduğu bir şey değildi. Erdoğan ve Davutoğlu’nun söylemleri birbiriyle çelişmeye başladı ve o seçimde 10 puan kaybetti.”

‘15 TEMMUZ’DAN SONRA AK PARTİ’NİN DE TÜRK SİYASETİNİN DE BÜTÜN YAPISI FORMATLANDI’

7 Haziran 2015’teki seçimlere girerken AK Parti’nin iletişim krizleri yaşadığını, Erdoğan’ın söylemleriyle parti yetkililerinin söylemlerinde çelişkilerin kaydedildiğini belirten Uslu, “1 Kasım seçimleri zaten olağanüstü koşullarda yapıldı ve siyasal iletişim söz konusu değildi” dedi. Uslu bu süreci şöyle anlattı: “Hendek Operasyonları sürdü, ülke terör fırtınasına yakalandı. İnsanlar o dönemde, ‘bayrak etrafında toplanma’ reaksiyonu gösterdiler. Yani ulusal kriz esnasında seçmenlerin iktidar etrafında kenetlenmesi hadisesiydi. 1 Kasım seçimleri tam olarak bu etkiyle sonuçlandı. O günden sonra sistem tamamen değişti ve 15 Temmuz’dan sonra AK Parti’nin de Türk siyasetinin de bütün yapısı mutasyona uğradı. Mutasyon süreci belki 17/25 Aralık sürecinde başlamıştı ama 15 Temmuz’da tamamlandı ve Türkiye tamamen başka bir kulvara girdi. AK Parti- MHP ittifakı, anayasanın değişmesi, güvenlikçi politikaların ön plana çıkması, demokratikleşme söyleminin tamamen terk edilmesi, Kürtlerle ilgili liberal politikaların tamamen terk edilmesi, Türk milliyetçisi bir dilin hâkim olması gibi ikinci bir AK Parti doğdu. AK Parti kendini tamamen formatlamış oldu ve böyle devam ediyor. Son yerel seçimlerde dahi güvenlikçi politikaları ön plana çıkardı. ‘Beka sorunu var o yüzden muhalefetin belediye başkan adaylarını değil bizim belediye başkan adaylarımızı seçmelisiniz yoksa Türkiye’nin bekası tehdit altında’ diyerek seçim kampanyasını dizayn etti. Dünyada yerel seçimde güvenlikçi dili kullanan ilk parti olmuştur. İç bölgelerde bu söylem başarılı oldu ama metropollerde olmadı.

‘AK PARTİ’NİN ERDOĞAN SONRASINDA YOLUNA DEVAM EDİP EDEMEYECEĞİ SORU İŞARETİ’

Türkiye siyasal hayatında kesintisiz en uzun süre iktidar olma rekoru kıran AK Parti’de başkanlık sistemine geçişin ardından kopuşlar yaşanmaya başladı. Partide önemli görevler üstlenmiş olan Ali Babacan liderliğinde DEVA Partisi, Ahmet Davutoğlu liderliğinde ise Gelecek Partisi kuruldu. Son seçimleri MHP desteği ile kazanan ve 2023 seçimlerine de Cumhur İttifakı ile gitmesi beklenen AK Parti’nin siyasal geleceği de merak konusu. Partinin kurumsal gücünü kaybettiğini, bunu da örgütlü yönetim bağlamında söylediğini belirten Uslu, AK Parti’nin geleceğine dair şunları kaydetti: “AK Parti lider merkezli ve liderin karizmasının etrafında toplanan insanlardan ve oylardan istifade eden bir parti görünümünde. AK Parti’nin Erdoğan sonrasında yoluna devam edip edemeyeceği bence büyük bir soru işareti. Sayın Erdoğan, AK Parti genel başkanlığını bırakıp cumhurbaşkanlığına giderken AK Parti o süreci krizsiz atlatabilseydi Erdoğan tekrar geri dönmek durumunda kalmasaydı ya da bunu istemeseydi belki AK Parti de Amerika’daki Cumhuriyetçi Parti gibi bir parti olabilirdi. Kalıcı bir sağ parti olabilirdi. Ama tıpkı bundan önceki sağ partiler gibi AK Parti de lider merkezli ve liderin karizmasına yaslanan bir parti konumunda. Bundan önceki sağ partiler Anavatan, Doğruyol nasıl ki liderleri siyasetten çekildiği anda küçülüp ortadan yok oldularsa AK Parti’nin de benzer bir akıbetle karşılaşma olasılığı çok yüksek. Şu an Erdoğan’ın dışında insanların AK Parti’ye oy verme gerekçeleri çok fazla değil. Seçmenlere ‘AK Parti’ye neden oy veriyorsunuz’ diye sorulduğunda lideri nedeniyle oy verdiğini söylüyorlar. Diğer gerekçeler onun çok gerisinde kalıyor. Lider siyasi ömrünü tamamladıktan sonra AK Parti’nin gücünü muhafaza etmesi şu anki parametrelerle çok olası görünmüyor.”

‘AK PARTİ’NİN SİYASAL İLETİŞİM ANLAMINDA MAKAS DEĞİŞİKLİĞİNE GİTMESİ GEREKİYOR’

AK Parti’yi kurulduğu günden bu yana kamuoyu araştırmalarıyla takip eden GENAR Araştırma Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş’a göre ise Türkiye’de iktidarlar birinci dönem iktidar olurlar, ikinci döneme varmadan parti disiplini kaybolur ve çözülmeler olur, iktidarı devrederdi. AK Parti’nin iki sebeple diğer siyasi partilerden farklılaştığını belirten Aktaş, “Parti, muhtemelen lider faktöründen olsa gerek, şartlara göre sürekli kendisini yeniledi. İkincisi sıkça kadro değiştirdi. Bir toplumun değişim talebi genellikle muhalefet üzerinden gerçekleşirken AK Parti bu değişim talebini kendi üzerinden karşılayarak sürekli diri kalmayı başardı” diye konuştu.

AK Parti’nin diğer partilerden farklı olarak toplumun ihtiyaçlarını bir araştırmacı titizliğiyle sınıflandırdığını, ihtiyaçları analiz ettiğini, toplumun rasyonel taleplerine cevap verdikçe de destek aldığını belirten Aktaş, “Fakat gelinen noktada siyasal iletişim anlamında bir makas değişikliğine gitmesi gerekiyor. O makas değişimi de şu; Siz sürekli toplumun taleplerini karşılarsınız, yatırım ihtiyaçlarını karşılarsınız, güçlü bir lideriniz var ve bu AK Parti’ye sürekli kazandırıyor. Fakat gelinen noktada AK Parti bir siyasal rekabetle karşı karşıya. 20 yılın ardından AK Parti ancak bu dönemi siyaset üreterek ve parti örgütünün tümünü harekete geçirerek mücadele edebilir. Yeni makas değişimine geçecek mi bunu gözlemleyeceğiz” ifadelerini kullandı.

‘ÖMRÜ CHP GİBİ UZAYAN BİR PARTİ OLABİLİR’

Yakın dönemde “AK Parti’nin 2’inci 20 yılı” başlıklı makale kaleme aldığını, makalenin ilk başlangıcında, “Türkiye kendisi için yeni bir parti seçmedi yeni bir lider de seçmedi o halde AK Parti ikinci yirmi yılını konuşmaya başlayabilir” ifadelerinin yer aldığını aktaran Aktaş, AK Parti’nin geleceğine ilişkin ise şunları söyledi: “Türkiye’de Refah Partisi geleneğini, yatırımcı heyecanını, Osmanlı İslamcılığını değerlendiremeyen kişiler AK Parti’yi sadece ANAP’a benzetirler. Oysa AK Parti büyük oranda Refah Partisi omurgası üzerine kurulmuş bir partidir. Elbette lider partisidir. Lider o örgütle beraber daha da güçlü bir pozisyon alıyor. Ama karakter itibariyle ANAP’a benzeyen bir parti değildir. Belki de ömrü Cumhuriyet Halk Partisi gibi uzayan bir parti olabilir.”

‘İLK GÜN İLE BUGÜN ARASINDA İLLA FARK OLUR’

“İlk gün ile bugün arasında illa fark olur. 20 yaşındaki bir delikanlıyla 40 yaşındaki bir adamın heyecanı aynı olmaz. Fakat AK Parti bugüne kadar toplumun değişim talebine göre kendini yeniledi. Sürekli hükümette, devlet aygıtını ve partiyi birlikte yönetiyor. İlk dönemlerdeki gibi dinamik olmayabilir ama şöyle bir beklentim var. 2023 seçimleri Cumhurbaşkanımızın kendi seçimleri. Sahaya indikçe, toplumun yeni taleplerini gördükçe bu taleplere doğru bir değişim havasını oluşturacağını düşünüyorum. Tabii bu AK Parti’nin kuruluş dönemi kadar dinamik olmaz. AK Parti 2015’de test yaptı ve 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasında yeni kurulmuş bir parti gibi çalıştı. 2015’teki beş, altı aylık süreci AK Parti iyi analiz edebilirse, kendisine yeni bir kimlik oluşturma konusunda o dönemi kullanabilir."