TRT, bu seçimde de “AKP’nin sesi” olmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’lilerin haberleri uzun uzun yayımlanırken, Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı’ndaki partilerin kampanyaları görmezden geliniyor ya da aleyhte haberler veriliyor. RTÜK üyeleri İlhan Taşçı ve Tuncay Keser’e göre, TRT Haber, son bir ayda Erdoğan’a 32 saat, Kılıçdaroğlu’na sadece 32 dakika yer vermiş. Bu kuruma yıllarca emek vermiş Osman Köse de TRT’nin tek yanlı yayınlarıyla ilgili şu örnekleri saptadı:
AKP’nin seçim kampanyasında kullanacağı “Söyle” isimli şarkı, hiçbir editoryal süreçten geçirilmeden TRT Haber’in Twitter hesabından olduğu gibi paylaşıldı.
AKP’nin aday tanıtım toplantısı canlı olarak TRT Haber ekranlarından yayınlandı.
TRT haberlerinde AKP ve ortakları “Cumhur İttifakı” olarak adlandırılırken, CHP ve diğer partilerin oluşturduğu Millet İttifakı yerine “6’lı Masa” ifadesi kullanılıyor.
CHP’nin “Sana Söz Yine Baharlar Gelecek” isimli reklam filmi, ancak ikinci defa başvurulmasının ardından ve kampanyanın başlamasından sekiz gün sonra yayımlandı.
TRT Haber, 'Seçim Tır’ı' yayınının ilk durağını Erdoğan'ın miting yapacağı günde Ş. Urfa'ya 'denk getirdi'. Yayında AKP’nin adayları Bekir Bozdağ ve A. Emin Önen ağırlandı.
AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’na katılan Yeniden Refah Parti Genel Başkanı Fatih Erbakan TRT Haber yayınına alındı.
İktidar propagandası yapan TRT, üstelik de bütün vatandaşların katkısıyla oluşan kamu kaynaklarından milyarlar harcıyor. TRT’nin sadece ABD’de yaptığı harcama -Yılmaz Polat’ın Tele1’deki yazısına göre- 1 milyon doların üzerinde! Hem de TRT, oralarda basın kuruluşu değil “lobi faaliyetleri yapan kurum” statüsünde. Aslında TRT’nin Türkiye’de yaptığı da iktidar lobisi.
GAZETECİ DE KUTUPLAŞTIRIRSA
Fatih Selek, Türkiye gazetesindeki yazısında ekranda CHP’ye destek açıklaması yapan gazetecileri eleştiriyor; “Tarafsız gazetecilik’ filan diye bik bik öttüklerinde bunları bir bir hatırlatacağım” diyordu.
Son derece haklıydı. İktidar destekçisi gazetecilere “yandaş” derken CHP’ye (ya da diğer muhalefet partilerine) oy vereceğini ilan edenleri tarafsız ve bağımsız gazeteci olarak kabul edemeyiz. Gazeteci, bütün partilere karşı mesafeli olur, nesnelliğini korur.
Ancak “tarafsızlık” konusunda bu görüşü dile getiren Selek’in, “az bile söylemiş” diyerek Bekir Bozdağ’ı savunması yadırgatıcı. Zira Bozdağ, o konuşmasıyla açıkça bu ülkenin insanları arasında ayrımcılık yaptı. AKP’nin kazanmasından mutlu olacakları “alnını secdeye koyanlar”, AKP’nin kaybetmesine sevinecekleri de “şampanya patlatanlar” olarak kategorize etti. Bir tarafı “dinine bağlı Müslümanlar” diye yüceltirken, öbür tarafı “içki içenler” olarak ötekileştirdi.
Ne yazık ki, Fatih Selek üç örnek üzerinden genellemeler yaparak arka çıktı Bozdağ’a. “CHP’li Edirne belediye başkanı”, “CHP’nin gazetecisi” ve “rakı reklamına alkış tutanlar” gibi kim oldukları belirsiz üç beş kişinin tutumunu, AKP iktidarına karşı olan milyonlarca insana teşmil etti; aynen Bozdağ gibi o da insanları kategorilere ayırdı.
Bir gazeteci bile böyle yaparsa hiç kimse kutuplaştırmadan yakınmamalı...
GÖRMEYEN DUYMAYAN GAZETECİLİK
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “TOGG fabrikasında her üç dakikada bir araç üretiliyor” dedi. Açıldığı günlerde fabrikada dolaştırılan gazeteciler de öyle yazmıştı. Ama fabrika altı aydır “seri üretimde” ve tek vardiya çalışıp saatte bir araç üretilse bile şimdiye kadar yollarda binden fazla TOGG olması gerekirdi! Fabrika turlayan otomotiv gazetecileri orada ne gördü bilemiyoruz. Neyse araçların dağıtımı nihayet başladı, ne hızla araç üretildiğini de anlarız umarım.
Ankara- Yozgat- Sivas hızlı tren hattı açıldı. Hemen tüm haberlerde Ankara -Yozgat arasının 1 saate, Sivas’ın da 2 saate düştüğü söylendi. İlan panolarında da öyle yazıyor. Ama TCDD’nin programında Ankara-Sivas sefer süresi 2 saat 35 dakika görünüyor. Yolculuk fiilen 3 saate kadar çıkıyor. İlk sefere katılan gazeteciler de yazmadı yolculuğun ne kadar sürdüğünü.
Erdoğan’ın Kanal 7 ve Ülke TV’nin yayını sırasında rahatsızlandığında karşısında gazeteciler vardı. Olup biteni ayrıntılı olarak yazmaları gerekirdi. Sadece Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet, o anlarda yaşananları yazdı ama o da “Bir bayılma, şuur kaybı vs. olmadı. Erdoğan’ın mide bulantısının arttığını fark ettik hepimiz. Ve anlık kararımızı verip yayına ara verdik” demekle yetindi. Yazdıkları, Erdoğan’ın rahatsızlanmasını nasıl fark ettiklerini anlatmaması bir yana yayının kesilmesinden önce duyulan “Eyvah eyvah” sesini de açıklamıyordu.
Bu üç vaka bir kısım gazetecilerin kendilerini topluma doğru ve eksiksiz bilgi vermekle yükümlü hissetmemelerinin örnekleri. Söyleneni, gösterileni, isteneni yazan ama görmeyen duymayan, konuşmayan bir gazetecilik anlayışı geliştirdiler…
MAĞDUR ÇOCUĞU KORUMADILAR
16 yaşındaki arkadaşlarını açık araziye götürüp döven beş kişinin, dayak görüntülerini sosyal medyada yayımlamasıyla ilgili olarak DHA’nın geçtiği haber sorunluydu.
Sabah, sosyal medyadan aldığı şiddet içeren videoyu iki ayrı haberde yayımladı. Şiddet pornografisi içeren bu haberlerde saldırganların isimleri kodlandı ve fotoğrafları kullanılmadı. Ama mağdur çocuk, adı açık yazılıp yüzü görünen fotoğrafı da kullanılarak teşhir edildi. Hürriyet, NTV, Milliyet de mağdur çocuğu korumadıkları gibi dayak fotoğraflarını yayımladılar.
Çocuğa şiddet görüntülerinin, 16 yaşındaki çocuğun adının ve fotoğrafının yayımlanması yanlıştı. Çocuğun babaannesi ile birlikte gazetecinin objektifinin karşısına geçmiş olması durumu değiştirmez. Mahremiyetinin gözetilmesi gerekirdi.
Bu olay o çocuğun yaşamını zorlaştırma tehlikesi barındırdığı gibi oluşturacağı dijital ayak izi sayesinde yaşamı boyunca onu takip edecek. Medya yıllar boyu mağdur etmeye devam edecek.
'YANDAŞ MEDYA' TESCİLLENMİŞ
KRT’ye gönderilen bir iletiyi önce şaka sandım. Halil Onuk adlı kişi, “Yandaş Medya” ve Yandaş TV” markasının Türk Patent Enstitüsü’nde kendi adına tescillendiğini belirtiyor; bu tanımların geçtiği görüntülerin silinmesini istiyordu.
Patent Enstitüsü’nden kontrol ettim; hakikaten bu kişi “Yandaş Medya Yayıncılık Basın Hizmetleri” adlı bir şirketin kurucusu görünüyor. Sosyal medyada da kendisini “Yandaş Medya TV kurucusu” olarak tanıtıyor. Orada da “Yandaş Medya TV” adlı bir hesabı var. Anladığım kadarıyla “Yandaş medya” artık Balıkesirli bu yerel gazetecinin ticari hakları kapsamında...
MONTAJLANMIŞ FOTOĞRAFLAR
Seçim döneminde gazetecilik de yanlış yarışına girdi desem yeridir. Bakıyorum da haber fotoğraflarını fotoşoplamak, montajlamak bile yaygın hale geldi.
Sabah gazetesi 3 Mayıs'ta Ekrem İmamoğlu'nun YSP bayrakları ve Selahattin Demirtaş portresi taşıyan kalabalık önünde göründüğü bir fotoğraf kullandı. “CHP'li İmamoğlu'ndan Demirtaş’a selam" başlığıyla kullanılan bu kare iki fotoğraf birleştirilerek oluşturulmuştu.
Yeniçağ'ın 27 Nisan'da manşetten kullandığı fotoğrafta Temel Karamollaoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu ve Gültekin Uysal, mitingdeki kalabalığın önüne monte edilmişti. Cumhuriyet'in 3 Mayıs'ta manşetten yayımladığı fotoğrafın orijinalini Özgür Özel sosyal medyadan paylaşmıştı. Cumhuriyet, o fotoğraftaki kalp işareti yapan kalabalık ile Kılıçdaroğlu'nu birleştirmişti.
Oysa haber fotoğrafı üzerinde hiçbir oynama yapılmamalı. Haber fotoğrafını değiştirmek, gerçeği bozmak olur. AP, Pulitzer ödüllü ünlü foto muhabiri Narciso Contreras'ı, Suriyeli bir isyancıyı gösteren fotoğrafının alt köşesindeki kamera görüntüsünü sildiği için “doğruluk standartlarını çiğnediği" gerekçesiyle işten atmıştı. Reuters de Beyrut muhabiri Adnan Hajj ile sırf bir fotoğraftaki kontrastı artırdığı için yollarını ayırmıştı.
Görüldüğü gibi dünya gazeteciliğinde haber fotoğrafına dair kurallar çok katı. Asla oynamamak temel kural. Ama özel durumlarda oynama olduğunda, montaj, fotoşop gibi yöntemler kullanıldığında da o görselin nasıl üretildiği açıkça belirtilmeli. Bizim gazeteler montaj olduğunu yazmaya gerek duymuyor maalesef.
KISA KISA:
- Kemal Gülman adlı iş insanı Oksijen gazetesinde, bir köşesine küçücük “Bu bir ilandır” notu ekli yazısını yayımlatarak “Paralı köşe yazısı" dönemini başlattı.
- Sabah, IŞİD lideri El Kureyşi’nin Suriye’de öldürülmesiyle ilgili haberde “sözde lider” diye yazarak, bu kişi gerçekte yönetici değilmiş gibi bir Türkçe garabeti sergiledi.
- Kılıçdaroğlu’nun “Ben Maliye Bakanı’yken” sözlerini Yeni Şafak “gaf” diye haber yaparken, Hürriyet’te Ahmet Hakan, “farkında olmadan yapılmış bir hata” olarak değerlendirdi.
- Sözcü, “Platonik cinayete müebbet istemi” başlığıyla bir kadının öldürülmesine gerekçe yarattı ve meşrulaştırılmasına katkıda bulundu.
- Karar, “Obezite tarihe karışabilir” başlığıyla yeni bir ilacı, “zayıflama sektöründe çığır açacak” gibi sundu ama aslında bu ilaç sadece TİP2 şeker hastalığı olanlara yararlı.
- Cumhuriyet, “…bank iştiraki faaliyetlerine başladı” ve “..bank cam tavanı kırıyor” başlıklı çeyrek sayfalık tanıtım metinlerini “Bu bir reklamdır” uyarısı koymadan yayımladı.
- Yeni Şafak, “Halanın oyu Erdoğan’a” haberini Davutoğlu görüntülü biçimde yalanlayınca özür dilemek yerine “durumu toparlamak için halasına video çekip konuşturdu” haberi yaptı.
- RTÜK, Onur Erim adlı kişinin A Haber’de İYİP Genel Başkanı Akşener için “Eli değmemesi mühim değil başka şekilde değmiştir, bilemiyorum” diye hakaret etmesine, sunucunun da hiçbir müdahalede bulunmamasına rağmen hiçbir işlem yapmadı.
- Hulki Cevizoğlu, AKP’den milletvekili adayı olmasına rağmen Global TV ekranında kendisini hâlâ “Gazeteci” olarak sunarak izleyiciyi yanıltıyor.
- Hürriyet ve Sabah, “Sanayi gazında indirim oranı yüzde 63’e ulaştı”, Sözcü, “Sanayi gazına yaz indirimi” diye yazdı ama Botaş açıklamasında 1 Mayıs itibarıyla yeni bir indirim olmadığı belirtiliyor; Ekim 2022’ye göre yüzde 52-53 arasında indirim olduğu savunuluyordu.
- “Bodrum'da lahmacun 450 lira" başlığıyla birçok yerde kullanılan haberde söz konusu restoranlar belirtilmediği için Bodrum'daki bütün restoranlarda bu fiyata lahmacun satılıyor gibi görünüyordu.
ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: