Akademide Kadın Olmak - 3: Dekanın beni üniversiteden gönderme gerekçesi... 'Hafif bir kadın'
Bilinmeyen bir numaradan tacizler başladı. Telefonuna üst üste yüzlerce cevapsız arama geliyordu. O telefonunu kapattığında, ailesi aranıyordu: “Taciz eden kişi okulun gece güvenlik görevlisiydi. Dekanın ‘beslediği’ adamlardan biriydi. Öğrencilerimi ODTÜ’ye götüreceğim bir gece evime hırsız girdi. İç çamaşırlarım dağıtılmış, bilgisayarım çalınmıştı. Birileri tarafından fotoşop yapılan fotoğraflarım öğrencilerime gönderiliyordu. Savcılığa gitmek durumunda kaldım.”
Burcu Karakaş
Öğrencisi tarafından öldürülen Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Ceren Damar’ın anısına…
DUVAR - Türkiye’de, her alanda olduğu gibi, ne akademi ne de akademik çevrelerde kurulan ilişkiler toplumsal cinsiyet kodlarından azade… Özgür ve özerk olması gerekirken sayısız sorunla boğuşan üniversiteler, yeri geldiğinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve cinsiyetçi kavramların yeniden üretildiği yerler olabiliyor. Gazete Duvar’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle akademisyen kadınların maruz bırakıldığı cinsiyetçi tavır ve davranışları açığa çıkaran anlatımların sonuncusunda kendi ifadesiyle 'vebalı' duruma düşürülen bir kadının yaşadıklarını okuyacaksınız...
MEHTAP: BÖLÜMDE VEBALI DURUMUNA DÜŞÜRÜLDÜM
Mehtap’ın* akademik kariyeri, 2001’de üniversiteye araştırma görevlisi olarak girdiğinde başladı. Şimdi okuyacağınız olaylar, yardımcı doçent olarak çalıştığı İstanbul’daki bir vakıf üniversitesinde gerçekleşti:
Doktorasını bitiren Mehtap, 2010’da bir özel üniversitede çalışmaya başladı. Toplu işten çıkarmaların yaşandığı bir dönemde, aralarında Mehtap’ın da olduğu üç genç kadın akademisyen işe başladıklarından bir sene sonra sözleşmelerinin yenilenmeyeceğini öğrendi. Görevlerine “verimli olmadıkları” gerekçesiyle son verildi. Halbuki çok sıkı çalışan bir ekiplerdi. Fakülte dekanı olan bölüm başkanı da bu karara çok şaşırmıştı. Öyle ki, “Bölüm başkanı ve dekan olarak bana rağmen rektörlük nasıl böyle bir şey yapar” demişti.
Mehtap, rektörlükten randevu almaya çalışsa da başaramadı. Haksızlığa uğradığını düşünüyor ve bu şekilde üniversiteyle ilişiğinin kesilmesini hazmedemiyordu:
“Akademik açıdan muazzam ürettiğimiz bir dönemdi. Hayatta beklemediğim bir karar olduğu için çok şaşırdım.”
Okulun sahibinin her gün öğle yemeğine gitmek için geçtiği bir yol vardı. Mehtap bir gün o yol üzerinde yaklaşık yedi saat kendisiyle konuşmak için bekledi. “Sizinle konuşmam lazım” diyerek önüne atıldı. Nihayet randevu alabildi ve Mehtap okul sahibine meramını anlattı:
“Bölüm başkanım da beni destekliyor, rektörlük ne bilip de beni işten çıkarıyor? Çok çalışkan bir insanım.”
'SİZİN HAFİF BİR KADIN OLDUĞUNUZU SÖYLÜYOR'
Üniversite sahibi durumu araştırıp kendisine geri döneceğini söyledi. Mehtap ertesi gün odasına gittiğinde kulaklarına inanamadı:
“Senin atılmanı dekanın istemiş.”
Mehtap, “Bir yanlışınız olmasın” dedikten ve yanlış anlaşılma olmadığını anladıktan sonra gerekçesini sordu:
“Sizin ‘hafif bir kadın’ olduğunuzu söylüyor.”
Mehtap’ın kan beynine sıçradı.
“Sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu? İzmirli bir kadınım. Kolejde okudum ve üzerimde kısa kollu bluz var. Bundan mı bahsediyorsunuz?”
Üniversite sahibi, kendisinin sadece durumu ilettiğini, böyle bir şey elbette düşünmediğini belirttikten sonra Mehtap’a işine geri dönmesini, rektörlükle bizzat görüşeceğini söyledi.
Böylece Mehtap ve işinden edilen bir diğer arkadaşı fakülteye geri döndü. Mehtap bölüme döndüğünde dekan olan bölüm başkanı profesörle karşılaştı:
“O kadar sevindim ki! Gel sana sarılayım! Hak yerini buldu.”
Mehtap ne yapağını, nasıl bir tavır takınacağını bilememişti. Beraber çalışmaya başladılar ama bu konuyla ilgili herhangi bir yüzleşme yaşanmadı.
'ÖĞRENCİSİYLE İLİŞKİ YAŞAMIŞ, OKULUN ADI DUYULMASIN EMEKLİ OL DEMİŞLER'
Söz konusu profesörle aynı devlet üniversitesinden geliyorlardı. Okuldaki hocalarıyla bu olay sonrasında konuştuğunda Mehtap bilmediği birçok şey öğrendi. Kıbrıs’ta bir üniversitede ders veren profesör kadın öğrencisiyle ilişki yaşamış, öğrencisiyle beraber bulunduğu bir otel odasında kalp krizi geçirdiğinde üniversite yönetimi, “Derhal emekli ol, okulun adı böyle bir şeyle duyulmasın” deyince ayrılmıştı.
Bu durumdan Mehtap’ın haberi yoktu. Mehtap hocası hakkında, “Yaşlı, babacan biri” diye düşünüyordu. Daha da fazlasını öğrendikçe, “Ben neyin içine düşmüşüm” diye düşünür oldu. Diğer hocalarının daha önceden hiçbir şey anlatmamasına da şaşırmıştı. “Heyecanını kırmak istemedik” demişlerdi: “Bugün benim bir öğrencim böyle birinin yanına başlasa ben söylerim.”
Mehtap bölüme tekrar döndüğünde yedi ders vermeye başladı. İş yükü ağırlaşmıştı. Bölüm başkanının hakkında olumsuz konuştuğunu duyuyordu. Bir çeşit karalama kampanyası başlatmıştı: “Yavaş yavaş yalnızlaştığımı fark ettim. Beraber işe döndüğümüz kadın arkadaşım yanımdaydı hep ama bölümde vebalı durumuna düşürüldüm. Yemekhanede yanımızdan insanlar kalkardı, bizimle görünmek istemez olmuşlardı çünkü söz konusu kişi hem dekan hem de bölüm başkanıydı.”
Mehtap çalışmaya devam ettiği günlerde halen dekan olan bölüm başkanının fakültede usülsüzlükler yaptığına şahit oldu. Gördükleri karşısında sessiz kalamadı, belgelerle rektörlüğe gitti ama hiçbir işlem yapılmadı. Bu durum üzerine Yükseköğretim Kurumu’na (YÖK) gitmeye karar verdi:
“YÖK’e gitmek benim için sonun başlangıcı oldu. Üniversite usülsüzlükleri örtbas etti ve hakkında soruşturma başlatılan ben oldum! ‘Derse girmedim’ diye soruşturma açılıyor mesela ama aslında girmişim. Ona cevap yazarken bir başka soruşturma başlatılıyordu.”
'BİLİNMEYEN NUMARADAN TACİZ BAŞLADI, EVİME HIRSIZ GİRDİ'
Soruşturmalar devam ederken yeni bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldı. Bilinmeyen bir numaradan tacizler başladı. Telefonuna üst üste yüzlerce cevapsız arama geliyordu. O telefonunu kapattığında, ailesi aranıyordu:
“Taciz eden kişi okulun gece güvenlik görevlisiydi. Dekanın ‘beslediği’ adamlardan biriydi. Öğrencilerimi ODTÜ’ye götüreceğim bir gece evime hırsız girdi. İç çamaşırlarım dağıtılmış, bilgisayarım çalınmıştı. Birileri tarafından fotoşop yapılan fotoğraflarım öğrencilerime gönderiliyordu. Savcılığa gitmek durumunda kaldım.”
Mehtap, okulda sözlü tacizlere de başlayan adamın işten atılmasını istedi ama üniversite yönetimi bu isteğini yerine getirmedi. Savcılığa gittiğinde her şeyi anlattı. Soruşturma başlatıldı ancak dekanla hiçbir bağ kurulmadı. Tacizcinin çaptırıldığı ceza para cezasına dönüştürüldü. Konu böylece kapandı.
Orada teknik olarak kapanan konu Mehtap ve bölümde yan yana durduğu kadın arkadaşında psikolojik anlamda ciddi yaralar açmıştı. Bir senenin sonunda fakülteden yeniden gönderildiler. Mehtap yaşadıkları sonrasında Türkiye’yi, kadın arkadaşı ise İstanbul’u terk etmek zorunda kaldı. Güvenliklerinden endişe eder hale gelmişlerdi.
Dekanı ifşa etmeyi düşündüler ama akademik hayatlarının başında oldukları için o zaman göze alamadılar. Bu olaylar sonrasında dekan ve fakültede yanında çalıştığı beş kişi üniversiteden atıldı:
“Ancak bu adam akademide varlığına halen devam ediyor. Önce Anadolu’da özel bir üniversiteye dekan oldu. Sonra ise İstanbul’da bir vakıf üniversitesine bölüm başkanı…”
* İsim değiştirilmiştir.