Akademisyenin mesaisi: Soruşturma!
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Dr. Cenk Yiğiter'e üniversite rektörlüğü ve dekanlık tarafından peş peşe soruşturmalar açılıp disiplin cezaları veriliyor. Dekanlık tarafından verilen uyarı cezasına karşı Yiğiter’in itirazını görüşen fakülte disiplin kurulu cezayı onadı.
DUVAR - Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Dr. Cenk Yiğiter, ataması yapılmadan 4 aydır çalışıyor. 2547 sayılı Kanun’un 33A hükmüne göre araştırma görevlisi kadrosunda çalıştırılan akademisyenlerin rutin olarak her sene atamaları yapılmakta. Rektörlük ve dekanlık tarafından Yiğiter hakkında art arda soruşturmalar açıldı. Barış Bildirisi imzacısı Yiğiter'e son olarak 'memur vakarı'na yakışmayan davranışlardan uyarı cezası verildi.
Disiplin kurulunda bulunan üyelerden biri Yiğiter'in daha önce üniversitenin mail grubuna attığı bir iletideki yazıların cinsel içerikli anlamlar ifade ettiğini iddia ediyor. Yiğiter ise, buradaki amacın sicilinin bozulması için hedef alındığını söylüyor.
BİRİ REKTÖRLÜKTEN, DİĞERİ DEKANDAN...
Barış Bildirisine imza atan Eğitim-Senli yardımcı doçent kadrosunda çalışan bir akademisyenin, geçtiğimiz Haziran ayında Ankara Üniversitesi'ndeki görevine son verildi. Bunun üzerine üniversite yönetimini eleştiren Yiğiter, bu konuda yönetimi savunan bir Fen Fakültesi öğretim üyesi ile arasında yaşanan polemik nedeniyle, öğretim üyesinin şikayeti üzerine rektörlük tarafından soruşturma açılıp kınama cezası verildi.
Şikayetçi öğretim üyesinin bu polemik içerisinde kendisini 'yönetimi kasıtlı olarak yanlış bilgilerle yıpratmak'la itham etmesi üzerine, Yiğiter öğretim üyesine 'boşboğaz' demişti. Yiğiter, bununla ilgili olarak verdiği savunmasında da şunları söyledi: “Bir eleştiri ifadesi olarak ve tarafıma yönelen ithama cevaben kendisine boşboğaz dediğim bu öğretim üyesi, darbe girişimi sırasında, darbeciler halka karşı silah kullandıkları ve insanlarımızı katlettikleri sırada, darbe girişimini överek ne derece boşboğaz olduğunu ayrıca kanıtlamıştır. Üniversite yönetimi ise, bu darbe övgülerine yönelik olarak ancak konu basına yansıdıktan sonra soruşturma açabilmiştir.”
'BU YAŞIMDAN SONRA ÇİŞİM GELDİ GİDEBİLİR MİYİM DİYE SORMAM'
25 Temmuz 2016 günü, salon başkanı olarak görevli olduğu bir sınav esnasında lavaboya gittiği için hakkında bir öğretim üyesi tutanak tutmak üzereyken Yiğiter’in salona dönmesi ile tutanak tutmaktan vazgeçti. Bunun üzerine Yiğiter, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi haberleşme ve tartışma listesine şu şekilde bir e-posta gönderdi:
“Meslektaşlarıma saygıyla duyurulur:
Ohalde veya bu halde fark etmeksizin, salon başkanı olarak görevli olduğum sınavlarda, sınav güvenliğini tehlikeye atmaksızın ve salondaki diğer görevli meslektaşlarımı bilgilendirmek suretiyle salondan, boşaltım ve sindirim sistemimle ilgili meseleleri hal yoluna koymak üzere kısa süreyle ayrılabilirim. Aynı şekilde benimle aynı salonda görevli arkadaşlarım da ayrılabilir.
Sınav görevlerinde idari olarak amirim sınavı yapılan dersin sorumlusu olan öğretim üyesi değil, dekanlıktır. Bu yaşımdan sonra da gidip kimseye 'çişim geldi, gidebilir miyim' diye sormam. İlla gerekiyorsa bu konuda lavaboya gitmeden hemen önce bir dilekçeyi evrak kayda bırakırım sadece, o kadar. Salonda beni göremeyen öğretim üyesi tutanak tutmakta, konuyu idareye bildirmekte kendini tamamen özgür hissetmelidir. Keza bu konuda bir savunma vermek, savunmamda boşaltım sisteminin inceliklerinden bahsetmek benim açımdan çok eğlenceli olacaktır.”
Bu e-posta ilgili olarak, Hukuk Fakültesi Dekan Vekilinin emriyle Yiğiter'e bir soruşturma daha açıldı ve soruşturma sonucunda kendisine bu e-postadaki beyanları dolayısıyla 'memur vakarı'na yakışmayan beyanda bulunmaktan ceza verildi. Yiğiter'in üyesi olduğu Eğitim-Sen'den bir temsilci bu cezaya itiraz etti. Eğitim-Sen temsilcisi Dr. Dinçer Demirkent'in de katıldığı disiplin kurulunda, sendika temsilcisi Demirkent dışındaki tüm üyelerin oylarıyla reddedildi.
'CİNSEL ANLAMLAR İÇERİYORMUŞ'
Disiplin Kurulu, Eğitim-Sen temsilcisinin ısrarları ile oylamaya geçmeden önce Dekan Vekili Muharrem Özen’in verdiği cezayı müzakere etti. Bu müzakere esnasında kurul üyelerinden biri söz konusu iletiden 'cinsel içerikli anlamlar' çıkarılmasının da mümkün olduğunu söylerken, başka bir üye ifade özgürlüğünün sınırsız olmadığını söyleyerek buna AİHM’in Leyla Zana kararını örnek olarak gösterdi. Kurulun bir başka üyesi ise, ortada ifade özgürlüğüne ilişkin bir kısıtlama olmayıp, “altı üstü uyarı mahiyetinde bir disiplin cezası”nın ifade özgürlüğünün ihlali anlamına gelmediğini iddia etti.
'AMAÇLARI SİCİLİMİ BOZMAK”
Kendisi hakkında açılan soruşturmalar ve verilen disiplin cezalarında bir mobbing ve yıldırma amacı olduğunu söyleyen Yiğiter, Türkiye'nin köklü hukuk fakültelerinden birinde, ifade özgürlüğü kapsamındaki beyanlarından dolayı hakkında ceza verildiğini belirtti. Yiğiter sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Muhtemelen amaçları beni ve benim üzerimden muhalif, doğru bildiği konuda sözünü sakınmayan muhalif akademisyenleri yıldırmak ve sindirmek. Diğer amaçları ise sicilimi bozmak olabilir. Atama işlemim hala yapılmadı ve bu konu yargı önüne de taşınabilir. Yargı nezdinde, 'bu elemanın zaten sicili de bozuk, disiplinsiz bir personel' diyebilmek için malzeme üretiyor olmaları da Türkiye’deki kamu pratiklerinden tanıdığımız, bildiğimiz bir yöntem. Türkiye'nin en köklü hukuk fakültesi diye bahsedilen bir fakülte ifade özgürlüğü kapsamındaki beyanlarımdan ötürü, bir gerekçe de sunmaksızın hakkımda ceza verdi, ifade özgürlüğümü ihlal etti.”
'MEMUR, EMİR ANLAMINA GELİYOR'
Yiğiter, dekan vekili tarafından soruşturmacı olarak atanan bir hukuk doçentinin kendisine soruşturmayı bildirilen yazıda, ‘ihsas-ı rey’de bulunduğunu, suçun işlendiğinin tespit edildiğini belirtiyor ve ‘henüz savunmam alınmadan hakkımda karar verildi’ diyor. Böyle bir hatayı yapan hukuk öğrencisinin dersten kalacağını dile getiren Yiğiter, "Ayrıca burada, akademisyenler başka bir akademisyene, memur vakarına aykırı davranıştan ötürü ceza verdiler, bu cezayı onayladılar. Memur, kelime anlamı olarak amirin tersidir, emir alan anlamına gelir. Bu vesileyle yönetici konumundaki bu meslektaşlarım, nasıl bir akademi ve nasıl bir akademisyen anlayışına sahip olduğunu da göstermiş oldular: Akademisyeni memur olarak gören kişilerin yönettikleri üniversitelerde akademik özgürlükten, özgür bir bilimsel tartışma ortamından bahsetmek mümkün müdür?” dedi.