Akbelen'de kesime direnişin öncüsü kadınlar: Git diyorlar, nereye gidelim?

Akbelen Ormanı'nın kesimine karşı bölge halkının başlattığı direniş ve nöbet eylemi sürüyor. Bölgedeki kadınlar direnişin öncüsü: "Yerimizi, doğamızı oksijenimizi asla vermeyeceğiz."

Abone ol

Cihan Başakçıoğlu

MİLAS - Muğla'nın Milas ilçesinde bulunan 740 dönümlük Akbelen Ormanı'nda kesim işlemi bu sabah saatlerinde başladı. Akbelen Ormanı'nın kesilmemesi için aylardır mücadele eden köylülerin alanda başlattıkları nöbet eylemi ise sürüyor. Bölge halkı dün sabahın erken saatlerinde motor sesleri ile uyanırken, insanlar alana ulaşana kadar 25-30 kadar ağacın kesildiği öğrenildi. Tepkiler üzerine ise kesim işlemi durduruldu.

Asırlık çam ağaçlarının bulunduğu bölgede şirket, 2014 yılından bu yana faaliyet gösterirken, bölge halkının anlatımlarına göre Akbelen ve Karadan da 150'den fazla hane söz konusu doğa talanından ve şirketin projelerinden etkilenecek.

'KİMİMİZ KANSER, KİMİMİZ KOAH OLDU'

Bölge halkı yaşananlara tepki gösterirken, talana karşı direnişin öncüsü ise kadınlar. Gazeteduvar'a konuşan ve daha önce İkizköy'de maden şirketinin projesi nedeniyle evini terk ederek ovaya taşınan Aytaç Yakar, şunları kaydetti:

"Altımızdan kömür madeni çıkarıyorlar. Üstümüzde de çamlarımızı kesiyorlar. Kimimiz KOAH hastası olduk, kimimiz kanser hastası olduk. Pis havada yaşamaya çalışıyoruz. İkizköy diye bir şey kalmadı. Şirket orayı aldı. Ova mevkiinde 950 metrekare yerim vardı. 2017'de gittim oraya ev yaptım. Ben ev yaptıktan 6 ay sonra ihtarname geldi. Şimdi buradan da gitmemi istiyorlar. TKİ'nin müdürü vardı Mehmet Koban isimli biriydi. O köyümüzün içine geldi haritayı açtı. 'Yoldan 50 metre aşağıda araziniz varsa oraya ev yapabilirsiniz' dedi. 'Ören yolu kesinlikle kalkmayacak' diye söz verdi. Biz öyle deyince evimizi yaptırdık. 6 ay sonra 'çıkın' dediler."

Aytaç Yakar: Köylü vatandaş yetiştirirse şehirliler öyle yiyor. Köylü vatandaş yetiştiremiyor ki artık...

'GÖÇMEN KUŞLAR GİBİ DAĞILDIK'

Köy halkının arazilerinin dönümünü 10 bin TL'den aldıklarını söyleyen Yakar, "İki ahırım, iki evim, 45 tane meyve ağacım vardı. Hepsini aldılar. Doğru düzgün para vermediler. Hiç olmazsa bize ev yaptırmasalardı. Şimdi yine geldiler" dedi. Yaşananlara tepki gösteren Aytaç Yakar şunları anlattı:

"Köylü vatandaş yetiştirirse şehirliler öyle yiyor. Köylü vatandaş yetiştiremiyor ki artık... Sen elinden avucundan toprağını aldın. Sen yaşam hakkını bile aldın elinden. Sen nasıl yiyeceksin? Ben yerimden kalkmak istemiyorum. Bir kere kalkıp gittim, bir daha da gitmeyeceğim. Gerekirse iple kendimi o evin bahçesine asarım yine de ayrılmam. Ben bir kere ayrıldım bir daha da ayrılmam. İkizköy Işıkdere Mahallesi'nde 250 hane vardı hiçbiri kalmadı. Yerle yeksan ettiler, haritadan sildiler. Kimisi Yeniköy'e, kimisi Milas'a gitti. Göçmen kuşlar gibi dağıldık. Bizim yuvamızı elimizden niye alıyorlar? Bizim yaşam hakkımızı doğamızı neden elimizden alıyorlar? Biz yerimizi doğamızı oksijenimizi asla vermeyeceğiz. Sonuna kadar direneceğiz. Gücümüzün yettiği yere kadar biz direnmeye devam edeceğiz."

'BİR HAYVAN KADAR DEĞERİMİZ YOK'

Köylülerden Ayşe Çoban ise daha önce de zeytin ağaçlarının katledildiğini belirterek, tarım arazilerinin de talan edildiğini söyledi. Çoban, şunları kaydetti:

"Bize yerlerinizi satın diyorlar ama haliniz ne olacak diyen hiç yok. İhtarname gönderip yerlerimizi almak istiyorlar. Bir hayvan değeri kadar değerimiz yok. Bu kadar zeytinlerimiz vardı, bahçelerimiz, ekilmiş buğdaylarımız vardı. Hayvanlarımız vardı. Ne yapacağız biz? Zaten bir bölümünü aldılar. Elimizde bir avuç yer kaldı, orayı da almak istiyorlar. Bir zeytin ağacı kaç yılda meydana geliyor? Zeytinsiz, kahvaltı yapmak ister misiniz veya zeytin yağsız yemek yemek ister misiniz? Bal yemek istersiniz, bu çam ağaçlarından arılar bal yapıyor. İklim değişikliğine çare bulacağız diyorlar. Böyle nasıl bulacaklar? Doğayı yok ederek olur mu? Sonuna kadar buradayız, hiçbir yere de gitmiyoruz."

Havana Ova: Çoğumuz kanser hastası, KOAH hastası olduk.

'SEN DOĞDUĞUN BÜYÜDÜĞÜN YERİ VERİR MİSİN?'

Havana Ova ise geçen yıllar içerisinde termik santralin yarattığı hava kirliliği nedeniyle astım hastası olan köylülerden yalnızca bir tanesi. Bölgede kanserden ölenler bulunduğuna dikkat çeken Ova, "Burada hepimiz kötüyüz. Hava kirliliği bir biçimde etkiliyor. Zeytinlerimiz vermiyor. Hepsi çiçek açtı ama tutmadı. Hava kirliliğinden tutmadı. Gücümüzün yettiği yere kadar buradayız. Asla vermeyeceğiz. Ağaçlarımızı kestirmek istemiyoruz. Sen doğduğun, büyüdüğün yeri verir misin? Çoğumuz kanser hastası, KOAH hastası olduk. Kanserden ölen var" diye konuştu.

Fatma Aktaş da bölgede var olan toz nedeniyle rahatsızlık duyduklarını ifade etti. Arazileri ellerinden alınırsa gidecek yerleri olmadığını söyleyen Aktaş, "Bu çamlarımız kesilirse, burayı da alırlarsa biz tozdan duramayız. Zaten duramıyoruz. Çık git diyorlar. Nereye gidelim? Gideceğimiz yeri de söylemiyorlar. Buraları vermemek için direneceğiz. Bu dağlarda, çıntar, et mantarı, adaçayı olur. Nelerimiz yok ki. Envai çeşit otlarımız var. Bizim organik, doğal ürünlerimiz varken biz nasıl gidelim şehir yerinde satın alalım" dedi.