Bu ülkede herkes yurtseverdir, vatanseverdir! Bir tane dahi bulamazsınız “yurtsever değilim” diyecek!
Kendi yurdunu sevmeyen, yani doğduğu/büyüdüğü ülkeyi sevmeyen, atasını/ninesini sevmeyen, misket ya da beştaş ya da çelik çomak oynadığı sokağını sevmeyen, kendisinden binlerce yıl önce zız buğdayı yetiştirenlerin var olduğu bu toprağı sevmeyen, altında “binlerce kefensiz yatanın” var olduğu ülkesini sevmeyen “olur mu” derler! Peki, gerçekten severler mi!
Bir yurdu sevmek, nesini sevmektir?
İlk olarak; tarihini bilmek ve onu sahiplenmektir. Reddetmeden, ayrım yapmadan, “resmi”leştirmeden. Göbeklitepe’den Efes’e Kapadokya’dan Nemrut’a. Darius’tan İskender’e, Pontus’tan Alparslan’a. Asur’dan Hitit’e Konstantinos’tan Fatih’e kadar. Yani bu “yurt”un üzerinde yaşamış, yenmiş/yenilmiş, kaçmış/kovalamış, üretmiş/tüketmiş ama mutlaka iz bırakmış ve her şeyiyle bize devredilmiş tarihi sahiplenmek ve sevmek.
Öyle bir kısmını değil ama. Öyle kültür/tarih turizmi yapar gibi de değil. Öyle bir kısmını baş tacı diğer kısmını ayak nasırı yapar gibi hiç değil. Öyle soyağacını Osmanlı’dan, yurttaşlığı Mustafa Kemal’den başlatmak gibi de hiç hiç değil. Hepsini kronoloji gözetmeksizin sahiplenmek, “hepsi bendendir hepsi benim” diyerek…
İkinci olarak; bu toprakların yer altı ve yer üstü varlıklarını sahiplenmek ve sevmektir. Murgul’un bakırından Zonguldak’ın kömürüne, Divriği’nin demirinden Raman’ın petrolüne. Ihlara Vadisi'nden Salda’nın gölüne, Karain Mağarası'ndan Kaz’ın dağlarına. Van kedisinden Karadeniz’in hamsisine, İspir meşesinden Antalya’nın çiğdemine kadar. Yani bu “yurt”un altında/üzerinde var olan ve yaşayan her şeyi sahiplenmek ve “atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık” diyerek sevmek.
Öyle bağrına kazma vurarak değil ama. Öyle doğa turizmi yaparak gibi de değil. Öyle bir kısmını enternasyonal bir kısmını endemik kabul ederek hiç değil. Öyle bazısına göz koymak bazısına göz kapamak gibi de hiç ama hiç değil. Hepsini ayrım gözetmeksizin sahiplenmek, “hepsi benimdir, hepsi benim” diyerek…
Üçüncü olarak; bu topraklar üzerinde yani bu “yurt” üzerinde yaşayan bütün halkları sevmektir, yurtseverlik! Sadece, bugün “var olmayan” Kapadokyalıları (Beyaz Suriyelileri), Komageneleri, Likyalıları ya da Antik Filistinlileri değil, bizzat bugün var olan Lazları, Ezidileri, Gürcüleri, Arnavutları, Boşnakları, Çeçenleri, Çerkesleri, Çingeneleri, Tatarları, Pomakları, Zazaları, Süryanileri, Ermenileri, Arapları, Rumları ve elbette Kürtleri (var olduğunu bilmek) sevmektir. (1) Yani bu “yurt” toprakları üzerinde yaşayan, “ayrı” dilleri, kültürleri, yemekleri, gelenekleri, dini ritüelleri olan ve komşumuz, eşimiz, dostumuz, çocukluk/askerlik arkadaşımız, yoldaşımız da olan halklar; bu “yurt”un yapı taşlarıdır. Hepimizde bir parçadır, hepimizin bir parçasıdır.
Öyle dinine mezhebine göre değil, öyle yemek turizmi yaparak da değil. Öyle bir kısmını simile bir kısmını asimile yaparak hiç değil. Öyle bazısını “koru(yu)cu” bazısını” yok edici” kategorisine sokarak hiç ama hiç değil. Hiçbirini değiştirmeye çalışmaksınız, “hepsi bendedir, hepsi benim” diyerek…
***
Şimdi test edelim! Kimler yurtsever?
Ülkemizin tarihinin özellikle son 30-40 yılına baktığımızda o kadar çok örnek var ki bu testi uygulayabileceğimiz! (2)
Her fırsatta “yerli ve milli” olmakla övünen AKP ve onun Genel Başkanı Tayyip Erdoğan. Ve onu destekleyen AKP seçmenleri! Tarihi, doğayı, halkları ne kadar seviyorlardır? Ne kadar yurtseverlerdir? Yurtseverlik; din kardeşliği, parti kardeşliği, çıkar kardeşliği değildir. (3)
Ya da Türkeş’in, Bahçeli’nin MHP’si (ve elbette destekçileri)! Lafa gelince “bir çakıl taşı için ölmeye” hazırdırlar. Hepsi Osmanlı’nın torunu ve mirasçısıdır, özlemle “başkalarının” topraklarını yağmalayacakları günleri beklerler. Bir tanesini herhangi bir doğa savunusunda gördünüz mü? Yurtseverlik; milletseverlik, ırk severlik, mafya severlik değildir.
Peki ya CHP ve seçmenleri. Büyük bir kısmı, yurtseverliği hala Atatürk severlik ve ondan da öte devlet severlik olarak anlıyorlar.
Ve diğerleri, diğerleri, diğerleri, v.d., v.d., v.d.,???
Son örneğe bir bakalım, Akbelen’e!
Limak ile İçtaş şirketlerinin ortaklaşa kurduğu YK Enerji’nin 2014 yılından bu yana işlettiği iki termik santralinin yakıt, yani kömür ihtiyacını karşılamak için giriştiği katliama.
Birileri kalkıp, “ülkenin enerjiye ihtiyacı var” falan demesin sakın. İki santralin toplam kurulu gücü 1100 megavat, yani Türkiye'nin tamamının elektrik enerjisi alanındaki kurulu güç kapasitesinin yüzde 1'i. (4) O birileri kalkıp, “yerli ve milli çıkarımız” için de demesin sakın. Buradan sağlanacak kazanç, iki patronun cebine girecek, o kadar.
Peki, ne karşılığı?
Ruhsat alanlarının tamamının işletmeye alınması durumunda Milas’ta 11 bin 200 hektar, Yatağan’da 7 bin 250 hektar, toplamda yaklaşık 30 bin futbol sahası büyüklüğünde orman alanı daha tahrip olacak. Geçtiğimiz 35 yıl içinde kömür madenlerinin işletmeye alınması nedeniyle bölgede 8 köy yer değiştirmek zorunda kaldı; bir kısmı birden fazla kez taşındı. Sağlık ve Çevre Birliği’nin 2022 yılı raporlarına göre; ilk işletmeye girdikleri tarihten 2020’ye kadar Muğla’daki 3 termik santral 68 binden fazla erken ölüme, 43 binden fazla erken doğuma, 455 binden fazla çocukta bronşit vakasına neden olmuş. Eğer Muğla’daki bu üç kömürlü termik santrali üretim lisansları bitim tarihi olan 2063’e kadar çalıştırılırsa 22 bin 600 civarında ilave erken ölüme yol açacak. (5)
Şimdi, baştaki sorulara tekrar dönersek; Bir yurdu sevmek, nesini sevmektir? Yurtsever kime denir?
İki tane patron, servetlerine servet katsın diye izin veren, gözeten, kollayan AKP iktidarı mıdır yurtsever olan? Ve o AKP’yi destekleyip büyütenler midir?
Mafya patronlarına gösterdiği ilgi ve alakayı, bu ülkenin zeytinine, ormanına, insanına göstermeyen Bahçeli ve destekçileri midir? (6)
Akbelen’li köylünün "Sen vatanını koruyacaksın. Sen bizim için buradasın. Yapma oğlum, ne olursun" diye seslendiği, bu ülkenin halkını, toprağını korumakla mükellef jandarma komutanı, onun bağlı olduğu İçişleri Bakanı mıdır, gerçek yurtsever, vatansever?
Kriterleri tekrar gözden geçirelim ve test edelim!
Tek bir sonuç bulunacaktır: Bu ülkede (ve dünyada) (7) yurdunu seven sadece sosyalistlerdir ve yurdunu (gerçekten) sevecek olanlar da sosyalist olmak zorundadır!
1) Türk kimliği egemen ve baskın olduğu için sayılmamıştır, anlaşılacağı üzere…
2) Evde tek başınıza da yapabilirsiniz, her olayı, konuyu, olguyu…
3) Ülkeye, toprağa, halkalara her gün yeni bir düşmanlık yapılıyor. Sadece bu hafta içinde; Urfa’da hak ettikleri ücretlerini istedikleri için işten atıldıkları bildirilen DEDAŞ işçileri iş yerlerine alınmıyor, Son zamlardan sonra mazot alamayan çiftçi ektiğini söküyor, Amasra’daki maden kazasından canını kurtarabilen işçi mahkemede ‘üretim baskısı altındaydık' diyor, Kürtçe’nin ‘dil hakkı’ için İstanbul’dan Ankara’ya yapılmak istenen yürüyüşe izin verilmiyor ve ilaca ‘kur farkını’ yansıttık diyerek zam üstüne zam yapılıyor.
4) https://t24.com.tr/yazarlar/cigdem-toker/yuzde-1-icin,40922
5) https://www.evrensel.net/haber/479767/muglada-termik-santraller-raporu-termik-santralleri-bir-an-once-kapatilmali
6) Amasra maden katliamı davasında yeni gelişme: Bir numaralı sanığın avukatlığını MHP il başkan yardımcısı üstlendi.
7) Dünya, bizim yurdumuz! Ve her sosyalist, enternasyonalist olmak zorundadır!