Akif Beki yazdı: Yalan habere savaş açanlarda tık yok

Karar yazarı Akif Beki, Gezi olaylarında sessiz kalanları eleştirdi: Dezenformasyona, yalan haberlere karşı savaş başlatanlardan tıs yok.

Abone ol

DUVAR- Karar yazarı Akif Beki, Gezi olaylarında "camiler yakıldı" haberlerinin Diyanet İşleri Cami Hizmetleri Daire Başkanlığı'nın yazısı ile yalanlanmasına rağmen, iktidar medyasının sessiz kalmasını eleştirdi. CHP Milletvekili Tacettin Bayır'ın CİMER'e sorduğu soruya verilen yanıtla kayıtlara geçmiş bir cami yakma olayının olmadığının kesinleştiğini belirten Beki, "Dezenformasyona, yalan haberlere karşı savaş başlatanlardan tıs yok." dedi. 

Akif Beki'nin 'Yakılmayan camiler yenilen haklar' başlıklı yazısı şöyle: 

"Berat Albayrak'ın bakanlığa veda notunda bahsettiği felaket, tam da bu olsa gerek.

'At izi, it izine karıştı. Hak ile batılı ayırmak zorlaştı' demişti.

Haram ile helalin artık birbirinden ayırt edilemez biçimde karıştığını gördükçe Albayrak'ı anıyor, bir kez daha hak veriyorum.

Alın size son örneklerden ikisi...

Biri, Gezi olaylarında camilerin yakılıp yakılmadığı.

CHP Milletvekili Tacettin Bayır, CİMER'e soruyor.

İçişleri, cevapsız bırakıp soruyu Diyanet'e yönlendiriyor.

Diyanet'in Cami Hizmetleri Daire Başkanlığı ise illerden kendilerine ulaşan bu yönde bir belge veya rapor bulunmadığını bildiriyor.

Diyanet, açıkça yalanlamış oluyor.

İçişleri, doğrulayabilse çoktan doğrulardı.

Fakat 'camiler yakıldı' iddiasını köpürten iktidar medyası, Diyanet'in yalanlamasıyla ilgilenmiyor, dönüp bakmıyor bile.

Hak ile batıl ayırt edilebiliyor, haram ile helal karıştırılmıyor olsa yer, yerinden oynardı.

Hatta yalan, buna rağmen sürdürülüyor, önü kesilmiyor, yayılmaya devam ediyor.

Böyle tehlikeli bir yalana yol verilmese, yayılması istenmese mümkün mü?

Yolsuzluğu mazur görüyor, rüşveti anlayışla karşılıyor, özetle ne diyordu:

'Çalıyorlarmış, benim sorunum değil, Allah’la onun arasında. Neymiş çaldığı ya, Allah aşkına. Biz de çalıyoruz, biz de vergi kaçırıyoruz burada. Yalan mı kardeşim, çalmayan var mı Allah aşkına. Dürüst olmak lazım kardeşim, Allah başımızdan eksik etmesin. 50 tane de oyum olsa ona. Şükür, çok şükür…'

Başkasının hakkını yemeyi, haksız kazanç sağlamayı, Allah'la kul arasındaki bir meseleymiş gibi anlatıyor.

Parası çalınanları, hakkına girilenleri alakadar etmezmiş, ahirete bırakılacak bir işmiş, bu dünyada hesabı sorulacak bir suç da değilmiş gibi.

Ama üçüncü kişileri etkilemeyen, kimseyi ilgilendirmeyen, hukuken suç da içermeyen günahlara gelince değişir hemen bu ağızlar.

Namaz mı kılmıyor, başını mı örtmüyor, zararı kendine içki mi içiyor, kendi kazancıyla domuz mu yiyor!..

Hesabını ahirete bıraktırmazlar alimallah. Bu dünyada lanetleyerek kınayıp yargılar, arkasından bin bela okuyarak cehenneme de yollarlar.

'Anasına, bacısına, karısına, kızına' namaz kıldırıp baş örttürmeyenler mi var!..

Onların 'babalığına, kocalığına, abiliğine' laf etme hakkına da sahiptir hocaları.

'Kadınlara üstünlük görevi'ni aksatan 'erkekler'i, cami kürsüsünden bağıra çağıra azarlayabilirler de.

Görev dağılımında herkese düşen rol böyle, ne yaparsınız.

Hocaların fıkıh hocası, Yeni Şafak'ta fetvasını vermişti. Dindarların iktidarına zarar verecekse haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk, rüşvet gibi gerçeklerden şikâyet etmek dinen sakıncalıydı. Böyle doğruları söylemeye, 'caizdir' denilemezdi.

Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak için, kurtlu bulgura kaşık sallamaya devam edilmeliydi.

Yalan propagandaya fetva verilmiş yani.

'Sanki başkası olsa çalmayacak mı' denilerek yolsuzluk ve rüşvet, alenen mesele olmaktan çıkarılmış.

Ar perdesi, göstere göstere yırtılmış artık.

Pazarcı arkadaştan, başka ne bekliyordunuz! Yaptığı, fetvaya uymaktan ibaret.

------

Peki ya Allah korkusu mu!

Hadi kanundan korku, kuldan utanma kalmadı...Peki 'Allah korkusu nerede' derseniz...

Allah'tan korkmak, Allah'la korkutulanlara düşüyor.

Haşa, elinde Allah adına kızma yetkisi olduğunu sananlar, size kızacak. Allah'la aranızdaki günahlarınızdan dolayı size hiddetlenecekler.

Allah şaşırtmasın, belki dini anlatanlar, kendilerini kutsal zannedip anlattıkları dinin yerine bile koyacak.

Sizden de dini kendince anlatana, dinin kendisiymiş gibi davranıp boyun eğmenizi bekleyecekler.

Onların, kutsal adına ağızlarına geleni size söyleme hakları varmış gibi sineye çekeceksiniz.

Maazallah, onlara karşı yanlış bir kelime mi kullandınız!...

Hemen 'sen dine, kutsala bir şey mi diyorsun, Allah seni yakar bak' diyerek zebani kılıcı kuşanıp sizi korkutacaklar, infaz için üstünüze yürüyecekler.

'Allah'tan korkun' diyeceğiniz yer, işte burası.

Kulun kızacağı şeyi hoş karşılıyor ama takdiri Allah'ın gazabına bırakılacak işlere mi kızıp öfkeleniyorlar!

Onlar yerine yine siz, Allah'tan korkacaksınız.

Rol dağılımı böyle."