VAR sistemi spor basınının ve kamuoyunun gündemini meşgul etmeye
devam ediyor. Geçen yazımızda VAR sistemini masaya yatırmıştık.
Nedenini, çalışma şeklini, faydalarını, zararlarını, dolaylı yoldan
nelere etki edebileceğini... Bugün ise niyetini tartışacağız.
Türkiye Süper Ligi'nde bu hafta 24 saat arayla oynanan maçlarda
öyle ilginç durumlar yaşandı ki birçok spor muhabirine ve
yorumcularına fazladan mesai çıkardı. Aslında bu konuya hemen
ikinci kez köşemde yer vermeye niyetim yoktu ama özellikle futbola
gönül verenlerin varsa yoksa gündemi bu. Annem, futbolla hiç
alakası olmayan bir kadın bile “Ara, nedir bu VAR olayı?” diye
başımın etini yiyor diyebilirim. Çok uzatmadan girelim konuya,
vuralım neşteri.
Cumartesi akşamı oynanan Antalyaspor-Galatasaray maçında ilk
felaket yaşandı. Maçın hemen başında GS kalecisi Muslera'nın ceza
sahası dışına çıkıp topa vurmak için salladığı tekme rakibinin
karnına geliyor. Normal şartlarda bu pozisyona kırmızı kart verecek
hakem Cüneyt Çakır'dı. Ama Çakır'ın maçı devam ettirmesi üzerine
VAR hakemi Mete Kalkavan'ın, Çakır'ın kulaklığına “bence bu
pozisyona bir daha bak” uyarısında bulunması gerekiyordu. Maçın
başı olması dolayısıyla “aman Galatasaray maçın başında bir kişi
eksik kalmasın” kaygısıyla pozisyon hiç yaşanmamış gibi maç devam
ettirildi. Türkiye'de hakemler büyük takımların aleyhine bu tip
kararlar vermekten zaman zaman çekinebiliyorlar. 87'inci dakikada
Galatasaray kendisini 0-1 öne geçirecek golü bulduktan sonra maçın
son saniyesinde tam bir hakem kurnazlığı yaşandı. Antalyaspor
korner kullanırken top oyuna girer girmez Muslera, kale önünde
rakip oyuncuyu iterek iki metre savrulmasına neden oldu. Çakır ise
hiç vakit kaybetmeden, VAR'ın da olası müdahalesi olmadan hemen
maçı bitirdi. Çünkü orada devam ettirilecek 30 saniye
Antalyaspor'un beraberlik gölünü atması için bir penaltı fırsatı
doğuracaktı. Burada “yenilmeyen” ama Cüneyt Çakır'ın da yardımıyla
“maçı kaybeden” Antalyaspor oldu.
Gelelim tartışmalara neden olan pazar gününe. Önce saat 18:00'de
oynanan Fenerbahçe-Başakşehir maçına gidelim, suyun bulanmaya
başladığı saatlere. Kadıköy'de aslında çok güzel bir maç oynandı.
Bir tarafta son üç yıldır lige damga vuran Başakşehir takımı, diğer
tarafta ev sahibi yedi maçta yedi puan toplamış, mutlak kazanmak
zorunda olan Fenerbahçe. Güzel de bir maç oldu esasında, hareketli
ve pozisyonlu. 0-0 giden maçta 70'li dakikaların sonlarında
ekranlarımızın sol üst köşesinde kırmızı bir uyarı noktası belirdi.
VAR sisteminin arızalandığını ve o an VAR'ın devre dışı kaldığını
gösteriyordu işaret. Tam da bunun birkaç dakika sonrasında
Başakşehir golü bulmaz mı? Ofsayt diye gol iptal edilmez mi? Al
sana en basitinden bir komplo teorisi. Şimdi şöyle bir durum var;
atılan gol ofsaytsa problem olmaz. Ama ofsayt olarak kesilen golün
nizami gol olduğunu ekranların başında herkes görünce çık
çıkabilirsen işin içinden. Burada hakem Ali Palabıyık'ın açıkçası
çok büyük bir yanlışı yok, sonuçta bayrağı yan hakem kaldırmış.
VAR'a gitmek isterken kulaklığına VAR'ın o an arızalandığı haberi
verilince yapılacak bir şey yokmuş gibi gözükse de vardı.
Federasyon ve hakem yönetmelikleri görüntülerden faydalanma hakkı
vermedi mi? Git o zaman ekrana normal yayına verilen görüntülerin
VAR ekranına verilmesini talep et! Zaten pozisyonun anlaşılması
için 35 tane açıdan görmeye gerek yok. Ofsayta düşen oyuncu
rakibinin bir metre gerisinden hareketlenmeye başlıyor. Tabii bütün
bunlar yapılabilecek şeyler listesine dahil edilebilir. Ama
Başakşehir Kulübü yönetimi suç duyurusunda bulunup bu iş ile ilgili
bir soruşturma başlattı. Sonuç olarak onların da kafasındaki
düşünce herkes gibi aynı: Bu VAR'ın bozulması tam da bizim golü
bulduğumuz, maçın son bölümüne yani kritik dakikalarına mı denk
gelir? Sonuç olarak Fenerbahçe bir puan alarak sekiz maçta sekiz
puana ulaştı. Başakşehir ise bir kaza ile iki puanı Kadıköy
virajında bıraktı.
Pazar günkü skandal şovunu bu kadar zannedenler yanıldı.
20:30'da başlayan Konyaspor-Beşiktaş maçında her şey normal
giderken hakemin ilginç kararları ortalığı ayağa kaldırdı. Maçın
30'uncu dakikasında Beşiktaş'ın kalesinde bir pozisyon yaşandı.
Yerde kalan Vida'nın eline çarpan top, hakem Ümit Öztürk tarafından
penaltı olarak değerlendirildi. VAR'a giden Öztürk ve penaltıyı
teyit etmiş oldu. VAR sayesinde son derece doğru ve tartışmaya
kapalı bir karardı bu. Konyaspor, 1-0 öne geçti böylelikle. Maçın
50'nci dakikasında Konyaspor bir korner kullanırken Medel ve Uğur
Demirok topsuz bölgede birbirlerine sarılıp boğuşurken hakem oyunu
durdurdu ve Beşiktaş'ın aleyhine tuhaf ve anlamsız bir penaltı
çaldı. VAR'a gidince hakem “tamam, herhalde iptal edilecek” dendi
ama durum hiç de öyle olmadı. Konyasporlu Yatabare penaltıyı
kaçırınca aslında bir nevi hakem Öztürk'ü de kurtarmış oldu. Çünkü
Beşiktaş hatalı bir penaltı ile 2-0 geriye düşseydi bir maç bitmiş
olacaktı, iki Başakşehir gibi ortalığı ayağa kaldıracaktı. Beşiktaş
10 kişi beraberliği yakalayıp öne de geçti ama 90+4'te yediği golle
iki takım birer puanla haftayı geride bıraktı. Konyaspor'un
beraberlik golünden sonra üçüncü golü arayan Beşiktaş, rakip yarı
alanda hücum ederken Babel'in bir pozisyonu var ki yenilir yutulur
değil. Babel, rakip oyuncunun kasıklarına ayağının tabanıyla tekme
savururken hakem sadece faulle durdurdu. Çok net kırmızı kart
görmesi gereken ve Beşiktaş'ı 9 kişi bırakması gereken pozisyonda
hakem Ümit Öztürk “aman, maç bitsin böyle” kaygısıyla devam ettirip
maçı bitirdi.
Konyaspor'un kaçırdığı penaltı pozisyonunda VAR hakemi Mete
Kalkavan'ın ayağa kalkıp elleriyle “Tuh! Allah belanı versin!”
yaptığı görüntü de basına ve sosyal medyaya sızınca al sana bir
komplo teorisi daha. İşin ilginç tarafı Antalyaspor-Galatasaray
maçının da VAR hakemi yine Mete Kalkavan'dı. Yani Muslera'nın
penaltıya yol açan hareketine devam deyip Beşiktaşlı Medel ile Uğur
Demirok'un pozisyonunda tuhaf bir penaltı veren aynı VAR
hakemi.
Uygulama olarak VAR'ın futbola gelmiş en iyi yeniliklerden biri
olduğunu düşünüyorum. Ama her şeyde olduğu gibi bunu da kendimize
uyarlayıp kafamıza göre iş yapıyoruz. Mesela nasıl fit, disiplinli
ve konsantre yabancı bir futbolcu gelir ve bir süre sonra o da
hakeme itiraz eden, kilo alan gayriciddi bir futbolcuya dönüşür.
Yahut stadlara düzenli giriş olması için turnike sistemi uygulanır
ama oradan bile ikişer ikişer geçmeye çalışılır. Bu durum da
aslında bizzat böyle bir şey. Ciddiyetsiz ve düzensiz uygulanması
ortalığı karıştırmaktan başka bir şeye neden olmuyor. Tartışmaları
azaltmak için uygulanan bu yenilikçi sistem daha fazla tartışma ve
paranoya oluşmasını sağladı şu ana kadar. Hani bir önceki yazımda
romantik düşünenlerden bahsetmiştim hatırlarsanız. “Tartışmalar, bu
işin tadı tuzudur” diyenlere şu kadarını söyleyeyim: Böyle giderse
ortalık iyice karışacak. Çünkü herkesin kafasında kocaman bir soru
işareti VAR!