Akın Birdal: Öykülere sığınmak aşı kadar koruyucudur

Hayatını halkların barışı ve özgür yaşamına adamış olan Akın Birdal’la son kitabı 'Yolu Beklenenler’i konuştuk. Birdal, “Yolu beklenen, demokrasidir, adalettir, barıştır. Eşit ve özgür bir yaşamdır. Hepimizin hayal ettiği bitmez bir yolculuğun adıdır. O nedenle kitap, ötekilere adanmıştır” dedi.

Abone ol

İZMİR - İnsan Hakları Derneği (İHD) Onursal Başkanı, Akın Birdal’ın kaleme aldığı 'Yolu Beklenenler' kitabı okurlarıyla buluştu. A7 Yayınları’ndan çıkan eser, gayrimüslümlerin, Kürtlerin, Alevilerin, bilim insanlarının hazin yaşamlarından öyküleri okura sunuyor.

Kitap, "Yolu Beklenenler", "Salon", "Kan Kardeş", "İlk Mahpus", "Bir Yazlık Düşü", "Sarmaşık Sokağı", "Nefret", "Baş Yiyici" ve İsviçre-Alman Kantonu’nda Almancaya çevrilerek, tiyatro eseri olarak sahnelenecek olan, "Rojin ile Fidan" olmak üzere dokuz öyküden oluşuyor.

Siyasetçi ve İnsan Hakları Savunucusu Akın Birdal ile Türkiye’deki ötekileştirmişlere bir ayna tutan yeni kitabı ‘Yolu Beklenenler’ hakkında keyifli bir sohbet ettik.

‘YOLU BEKLENENLER, DEMOKRASİ, ADALET VE BARIŞ’

Kitaba adını veren 'Yolu Beklenenler' hikayesi başta olmak üzere, tüm öyküler ötekileri konu alıyor. Neden ötekiler ve kim bu ötekiler?

Muhalif olan herkes ötekileştirilmiş, ayrıştırılmış, sıradanlaştırılmış. Ötekilerin yaşamı ve hikâyesi günlük yaşam biçimine dönüştürülmüş. Resmi ideoloji ve resmi kimlik dışı olan herkes düşmanlaştırılmış. Nefret, şiddet, ırkçılık günümüzde kol geziyor. Hak ve özgürlükler alarm veriyor. Ben de kitapta ötekileştirilmiş, farklı kimlik, kültür ve inançların bekleyişlerine, özlemlerine ayna tutmaya çalıştım. Ki bizim insan hakları mücadele anlayışımız, ötekileştirilmişlerin önceliğidir. Sanat da edebiyat da bunu esas almalıdır.

Kitabın adını alan 'Yolu Beklenenler' ve diğer öykülerde de bir bekleyişin, bir çığlığın sesi dile getirilmeye çalışıldı. Yolu beklenen, demokrasidir, adalettir, barıştır. Eşit ve özgür bir yaşamdır. Hepimizin hayal ettiği bitmez bir yolculuğun adıdır. O nedenle de kitap, ötekilere adanmıştır.

'Yolu Beklenenler' de bir Cumartesi Annesi’nin bekleyişi, arayışı hepimizin ortak serüvenidir. Aylardır, ‘sevdiklerinizle evde kalın’ diyorlar. Sevdiklerimiz mi kaldı? Kimilerini öldürdüler, kaybettiler. Kimileri cezaevinde, kimileri dağda, kimileri yurt dışında. Kiminle kalacağız evde? Onların da evin duvarlarında bekleyen yitirdiklerinin asılı fotoğrafları var. Birçok annenin yolunu bekleyip de gelemeyeceklerini bildikleri yakınları için, adalet ve hakikat bekleyişleri var.

Dolayısıyla öykülerdeki kahramanlar, yaşamın toplumsal ve siyasal mücadelenin bir gerçeği olarak karşımıza çıkıyor. İşte o siz, biz ve hepimiziz. Ve hepimize, Kürt halkına, Alevilere, Ermenilere, emekçilere, Cumartesi Anneleri’ne, kadınlara, LGBTİ’lere, özgür basına, hak savunucularına, halkın dostları akademisyenlere, sağlık emekçilerine düşmanlığın hikayesi.

Yolu Beklenenler, Akın Birdal, 144 syf., A7 Kitap, 2020.

‘TABLOLAR, BİR YÜZLEŞMENİN HİKAYESİ’

"Salon" hikayesinde tabloları konuşturma metaforu oldukça ilginç. Bu metaforu kullanırken nasıl bir çağrışım düşündünüz?

"Salon" öyküsündeki tabloları konuşturma metaforu, bir yüzleşmenin hikayesi. Her gün içinde yaşadığımız ortam ve çevrede bakıp da göremediğimiz o denli çok şey var ki. Ya da görüp de geçtiğimiz… Öykü, unutmaya ve unutturmaya karşı bir belleğin uyanışı. Bu bir resmin, bir fotoğrafın, bir karikatürün ve alınmış bir ödülün üzerinden anlatımıdır. Bir mutlu sona ancak yüzleşmeyle ulaşılabileceğinin öyküsü.

Türkiye’nin gerçekliği her bir alana yansıyor. İtici, ötekileştirici, düşmanca politikalar ve uygulamalar… İşkence, cezaevleri, insanların susturulmak ve korkutulmak istenilmesi. Taciz, tecavüz. ‘’Ben yaptım oldu’’ otoriterleşmesine biat edilmesinin istenmesine dikkat çekiliyor. Böyle bir ortamda gerilim romanlarının, öykülerinin karşılığı nedir? Zaten yaşanılan şiddet, nefret, taciz ve tecavüz, günlük bir yaşama ve gerilime dönüşmüş. Gerçek sanatın, sahneleri ve perdeleri kapatılmış. İşte sorun bu karanlığın hangi yolla olursa olsun yırtılmasıdır.

Bakın yaşanılan pandemi süreci, yoksulluğu, işsizliği ve açlığı daha da dayanılmaz hale getirdi. İşte bir yazarın, sanatçının sorumluluğu ve işlevi, bunu görünür kılmaktır. Aynı zamanda da bundan kurtulmak için çaba göstermesidir. Kurtuluş da umut ve dayanışmayla olur. Öykülerden çıkarılan sonuç da bu olabilir.

‘TOPLUMUN ÇÖKÜŞÜ, KÜLTÜREL ÇOĞUNLUĞUN YİTİRİLMESİYLE BAŞLAR’

'Yolu Beklenenler' de sanki hikayelere sinmiş olan bir "Ege Sevgisi" de var. Ötekilerin hikayesini anlatırken, sonu hep umutla bitiyor. Bu toprakların zenginliğini, neredeyse ötekileştirilmişlerin, farklılıkların zenginliği olarak ortaya koymuşsunuz. Bu topraklarda bin yıllardır yaşam sürmüş ötekiler için hala birlikte yaşamak, birlikte umut etmek olası mı?

Buna insan ve insana dair güzelliklerin sevgisi de denilebilir. Ya da Anadolu, Mezopotamya sevgisi. Bu coğrafyanın kültürel zenginliği ve çeşitliliği bir bütündür. Bunlardan birinin eksikliği, pencereden dünyaya bakışın perdesinin yarı açık olmasıdır.

Pandemi sürecinde en çok etkilenen alanlardan biri de kültürel yaşamdır. Kitaplar ya basılamıyor ya az basılıyor ya da okuyucuya ulaştırılması zorlaşıyor. Sinemalar, özel tiyatrolar kapandı. İnsanların etkileşim alanları kapanıyor. Bunun gelecekte nasıl bir toplum yaratacağını düşünmek bile korkutucu. Kimi ülkelerde pandemi nedeniyle eve kapatılan esnafın, çalışanların temel gereksinimleri karşılanmakla kalınmıyor, kültürel yaşama da destek veriliyor. Çünkü toplumun çöküşü, kültürel çoğunluğun yitirilmesiyle başlar.

Mecliste görüşülen 2021 bütçesinin nelere bağlı kılınmak istendiği görülüyor. Halkların beklentilerine ve özlemlerine karşılık vermekten çok uzak. Anayasal ve meşru, halkların umuduna dönüşmüş bir parti logosunun nefretle, ırkçı ve faşist bir yaklaşımla ekranda değiştirilmesi ne demektir? Nefret dört bir yanımızı sarmış. İşte bugün bize düşen de umudun, vicdanın ve direnişin öykülerini yazmakla kalmayıp, bunların yaşama geçirilmesini sağlamaktır. Bu toprakların mücadele tarihi, umutlu olmamızı zaten kaçınılmaz kılıyor.

Akın Birdal ve Nuray Pehlivan

‘ÖYKÜLER, HEPİMİZİN HİKAYESİ’

Kitapta anlatılan öyküler, sizin hayatınızdan da izler taşıyor mu?

Kuşkusuz öykülerin kahramanlarının kimileri yazarın kendisidir, kimisi çevresindeki kişiler, kimileri de kurguların yarattığı kişilerdir. Kısacası hepimizin hikayesidir. O nedenle pandemi döneminde romanlara, öykülere, türkülere ve belgesellere sığınmak insanın ruhsal ve bedensel sağlığı için aşı kadar koruyucudur. Hele de o anlatılanlarda insanın kendisini bulması daha da iyi gelir.

Kısaca 'Yolu Beklenenler', bir umut yolculuğudur. Bir direniş yolculuğudur. Bu kitap ötekilerin ve adalet, demokrasi yolunu bekleyenlerin hikayesidir. Tam da bu günlerde farklı olanlara uygulanan düşmanlığa karşı dönem hikayeleri de denilebilir. Her şeyin yerle bir edildiği bir toplumda, vicdanın ve umudun yok edilemeyeceğinin bir yolculuğudur.