Ressam A. Cem Şahin, Baskı isimli beşinci kişisel sergisinde insanın gerek birey olarak gerekse kendi iç dünyasında, yaşadığı çevreyle kurduğu ilişkiye odaklanıyor.
Ressam A. Cem Şahin'in beşinci kişisel sergisi, 'Baskı' başlığı altında 5 Mayıs'a değin İstanbul Asmalımescit'teki ALAN İstanbul'da izlenmeye başladı. Sanatçı, galerinin hazırladığı tanıtım metnindeki ifadesiyle, sergisinde insanın gerek birey olarak gerekse kendi iç dünyasında yaşadığı çevreyle kurduğu ilişkiyi konu ediniyor.
Mütevazı bir sergileme anlayışıyla kurgulanan, ısrarlı sınırlarıyla 'kederden dört köşe', karşı-yapboz etkili siyah beyaz linol baskı-kolajlar, Şahin'in sergisinin ana eksenini oluşturuyor. Yapıtlar, gerek bütüncül gerekse detaya dönük olgunluklarıyla, galeriye misafir izleyiciyi tok kılmayı başarıyor. Şahin ile, 'Baskı' sergisi ve çağrışımları üzerine sohbet ettik.
İstersen senin için serginin ne anlama geldiğini önce bir dinleyelim...
Bu sergi üç ay içinde oluşan bir sergi. Daha önceki çalışmalarıma pas atan resimler. Çok sıcak resimler gerçekten. Daha önce linol tekniğin üzerine gidiyordum; burada bir başka çeşitlemeye girdim. Boyutları büyüttüm. Vardığım yerden memnunum. Yorucu olmasına rağmen, çok keyifli. Ayrıca hem döngüsel, sıkışmaya dönük oluşu ve geniş anlamıyla da baskıyı çok rahat ifade etmeme izin verdi.
İşlere bakınca edebiyatı, erken dönem modernizmi, Brecht'i, Kafka'yı hatırlamamak elde değil. Kakofonik, alttakinin üsttekine karıştığı, çok sayıda vakanın bir arada olduğu kompozisyonların var. Seni besleyen daha ziyade hangisi, kozmos mu, kaos mu?
Tek bir yanıt vermek, kendime haksızlık olacak; ikisinin beraberliği var bende.
Caz duygusu var resimlerinde ayrıca...
Severim cazı... Klasik müziği de. Bu resimleri yaparken hatta, Chopin'e, Bach'a gittiğim oldu. Cazı daha ziyade, içerken dinlerim... Resimler bittikten sonra, bütünü görünce, yaptığım halden daha büyük bir deşarj hali yaşadığım söylenebilir.
"KAĞIDA VE TUVALE SADAKATİM VAR"
Sanki 'güncel folklor' yansıtır gibi duran bu eserlerine verdiğin isimlerin çıkış noktaları neler, edebiyat, kendi sözlerin vb? Keza deşilmişlikleri, kanırtılmışlıkları, yırtık ve oyuklarıyla, kazıntılarıyla büyük bir acıya da tanık bu resimler...
Bir dönem şiire özellikle çok yakındım. 'Güncel folklor' sözünü hiç düşünmemiştim. Bu resimler toplumca bölgesel veya genel olarak yaşadığımız şeylerden de etkilenmiş vaziyetteler. Benim tepkisiz kalmam mümkün olamazdı zaten diye düşünüyorum. Bütünde olmasa bile detayda, bende bu toplumsal sıkıntıların, haksızlığın karşılığı var. Bu sergiye giden süreçte uyguladığım tekniği de, üzerine yoğunlaşma çabamı da çok sevdim.
Kâğıda ve tuvale sadakatim var. Zaten yağlı boyaya devam ediyorum ama akrilik de çalışmaya başladım. Bunun da üzerine kâğıt geldi. Onun samimiyeti bambaşka...
Hem samimi, hem de kendi kirinden utanmayan bir malzeme kâğıt...
Evet. Temize çıkarmaya gerek yok. Neyse o. Kirliyse kirlidir.
Buradan yola çıkarsak, şu önermeyi yapabilir miyiz? Hayatı temize çekmeye gerek yok...
Büyük bir yanlış olmaz mı zaten bu? Hiç gerek yok...
"ŞU ANKİ YAŞAMDA BİR ANARŞİST DURUŞ GEREKLİ"
Hem soyutlama, hem de dışa vurumcu figüratif eğilim söz konusu resimlerinde...
Evet, bu benim bütün resimlerimde var. Akrilik, yağlı boya, guajlarda.. Şimdi bu baskılarda daha keskin bir ifadeye ulaştığımı söyleyebilirim.
Peki eserlerindeki aktörleri belirlemede, hikâyelerin başını sonunu ayırt etmede bilinçli bir kararsızlık içinde olduğun da söylenebilir mi?
Evet, bazen hikâyenin ucunu açık bırakıyorum... Doğru bu da.
Kolajın sendeki duygusu nasıl ? Örneğin anarşik mi?
Kolaj için bu söz konusu mu bilmiyorum ama, şu andaki yaşamda bir anarşist duruş gerekli.
Belli özel hikâyeler veya kişisel hatıralar eserlerine ilham kaynağı oluyor mu?
Evet, burada özellikle bir işte, "İnkâr Edilmiş İthal Bir Aşkın Tereddütleri" isimli çalışmamda bir dönem yaşadığım duygusal bir deneyimin etkisi var...
Hatta o çalışmanda folklor demişken şunu da ekleyelim, bir kilim duygusu da var.. Yere serilesi, evire çevire bakmayı arzu ettiren bir hal... Yine, sevdiğin şeyi tekrar etmekten de kaçınmıyorsun.
Evet, kesinlikle öyle. Tekrarlar güçlendiriyor.
Sence bu resimleri bir şair yapsa, Türkiye'den kim olurdu? Örneğin Ece Ayhan mı?
Kesinlikle. Bu arada Can Yücel'i, Haydar Ergülen'i de anmam gerekiyor.
Eserlerin hemen tümünde bir kontörleme var...
Tabii, kendi keskinliğim içine alıyorum hepsini. Bunların sunum biçiminin de önü açık ve onları en doğal haliyle göstermek istedim.
Resim bugün krizde mi?
Söyleyecek sözün ve bir duruşun varsa, resmin bir krizde olduğunu hiç sanmıyorum. Sadece krizleştiren kafalar var galiba.. Neyse, çok da fazla açılmayayım..
Akla karayı seçiyorsun bu resimleri yaparken ve önceki serine verdiğin işe gönderme yaparsan, ciddi bir tereddüt yaşıyorsun. Bu kez de bizi 'Baskı' altında tutuyorsun..
Sonuçta evet, burada bir baskı tekniği var ama, benim derdim sadece bu değil, onun da ötesi. Hakikaten şu anda yaşadığımız baskı.
Peki bunca imgeye maruz kalan izleyici üzerinde kurduğun baskıdan ne ölçüde sorumlusun?
Biraz rutinden çıksınlar. Hoş bir şey olurdu.
Yine akla kara metaforuyla gidersek, malum, hayatımız evet ve hayır arasına oturdu. Bu varoluş şeklinin kararsızlığı da var değil mi resimlerinde? İyimserliğin ve kötümserliğin...
Burada bir 'hayır' var tabii.
Sebep ne peki? Burada gördüğümüz cerahatin içtenliği mi?
Cerahatin içtenliği güzelmiş... Bir resmimde kullanmak isterdim sonra...
Kötümser bir adam mısın? Bununla birlikte gerçekçi misin?
Hayır kötümser biri değilim. Benim için her zaman bir umut vardır. Tüm insanlar için de bir umut olduğuna inanıyorum.
Söyleşi bitiminde, bir izleyicinin ressama yaklaşımı: "Bir tablonun içinde birçok bakış açısı. Beğendim. Bu önemli benim için. Tebrik ederim."