1.
Yetişkin kediler birbirleriyle miyavlayarak ilişki kurmaz;
sadece insanlara miyavlarlar. Kedilerin insanlarla yaşarken avantaj
sağlamak için böyle evrimleştiği düşünülüyor (Kedilerin bizi nasıl
kullanıldığı hakkında taşları yerine oturtan bir bilgi).
Venüs’te de kar yağıyor. Ama orada metal yağıyor. (Venüs’te
yaşasaydık güvendiğimiz dağlara bizmutit ve galenit
yağacaktı).
İnsan osuruğu saatte 11 km hızla seyrediyor. (Ama koku öyle
hızlı dağılmıyor belli ki.)
Dünyada her yıl en çok lastiği (adet olarak) bir lastik firması
değil, Lego üretiyor.
Uzayda, yerçekimsizlikten insanın boyu uzuyor. (Eyfel Kulesi de
yaz aylarında uzuyor).
İnsanlar duşta daha yaratıcı; çünkü sıcak su dopamin seviyesini
arttırıyor.
1912-1948 arasında bazı sanat dalları da Olimpiyat Oyunları’na
dahildi.
Google’da resim arama fonksiyonu, Jennifer Lopez’in 2000
yılındaki Grammy töreninde giydiği kıyafetle “interneti kırması”
sonucunda doğdu.
Müteveffa Britanya Kraliçesi 2. Elizabeth, eğitimli bir araba ve
lastik tamircisiydi.
Her gün 18 saate kadar yazan Honore de Balzac’ın kahve
tüketiminin yine günde 50 fincana ulaştığı tahmin ediliyor.
Eğlenceli, değil mi? Çok da hoş bilgiler. Balzac dışındakileri
bu yazıyı kaleme alana dek ben de bilmiyordum. “Great facts”,
“ilginç bilgiler”, “mind blowing facts” diye diye interneti
karıştırırken, bir çırpıda bu bilgilere ulaştım. İnternet zaten
öteden beri bu sitelerle dolu. Kafa dağıtmaya birebir sitelerdir.
Buralara girmesek bile bu sitelerden taşan notlar, ötede beride, en
çok da sosyal medyada sıklıkla karşınıza çıkar. Rasgele bilgilerden
oluşmuş koca bir okyanus… Şimdi işte, ben de okyanusta bir damlaya
ulaşmış oldum.
Ulaştım da ne oldu? Eh, gülmek eğlenmek şaşırmak şaşırtmak için
başkalarına, mesela sizlere bu rasgele bilgileri anlatabilirim.
Anlattım da. Sohbet açmak için, bu ilginç notları sosyal medyaya
yazabilirim. Sosyal medyanın gelir elde etme modeline inanıyorsam
ya da hakikaten bundan faydalanıyorsam, “etkileşim”i arttırmak için
bunları seri halde paylaşabilirim. Kime ne zararı var? Neticede
bilgi…
2.
Üzerinde pek durulmaz ama bu “random” ya da “rasgele” bilgi
kırıntıları, zamanın ruhunun önemli bir parçası. Sosyal medyada her
geçen gün daha da fazla vakit geçirdiğimizden karşımıza daha da sık
çıkıyorlar. Güzeller, tatlılar, dudak uçuklatıcılar ve her şeyden
önemlisi zahmetsizler.
İşimize yarayan, günümüzü daha “anlamlı” kılan, zahmetsiz ve
ücretsiz bilgi hapları.
Bu haplar, internet çağında diğer birçok şeyle olduğu gibi
bilgiyle de ilişkimizin değiştiğinin bir göstergesi. Daha otuz sene
önce, insanlık bilgiyle çok daha farklı bir ilişki kuruyordu. Bilgi
süreçti. Bilgi emekti. Bilgi bağlamdı. Bilgiyle alışverişimiz
rasgelelik üstünden değildi. Elbette bir masada paylaşılan, hatta
sakız kağıdından çıkan tesadüfi bilgiler de vardı ve hayatı
zenginleştiriyordu ama oranı çok düşüktü.
Bu işin ‘hacim’ tarafı. Bir de eylem tarafı var. Bilgiyle
ilişkiyi “biz” kuruyorduk. Seçerek kuruyorduk. Okumayı, çalışmayı,
izlemeyi, eylemeyi seçen bizdik. Şimdi bilgi bizi seçiyor. Sosyal
medyadaki “size özel” sekmeleri ve zevkinize göre gömlek diken
algoritmalar karşılaştığınız bilgiyi, siz onunla daha rastlaşmadan
evvel filtreden geçiriyor. Zamanınızı önce onlarla harcıyorsunuz.
Zaman veya sabrınız kalırsa kendi aramanızı da
yapıyorsunuz.
Bu gelişigüzel bilgilerin ne kadar doğru olduğuna, oradan
üretilen iddiaların toplumsal sohbette nereyi tuttuğuna, cehalet ve
uzmanlık meselelerine girmeyeceğim çünkü bu konunun neredeyse sonu
yok ama bir bağlam meselesi var. Ben esas ona önem veriyorum. Bilgi
hap değildir. Bilgi, bağlamdaysa kıymetlidir. Öğrenmenin kıymeti,
rasgelelikten değil çabadan, süreçten ve çerçeveden gelir. Bir
konuyu neden öğrenirsiniz? İhtiyaç duyduğunuz için, kafayı onunla
bozduğunuz için, bir problemi çözeceği için, hayattaki yerinizle
bir ilgisi olduğu için, kısacası hayatla, insanlarla ve kendinizle
bir ilişki kurabilmek için… Bilgi, tüm bunlara karşılık geldiğinde
işe yarar. Geriye kalan gevezeliktir.
3.
Biz bu gevezeliği hayatımızın merkezine koyduk. Orada tek başına
değil… Kedi videolarıyla, bizimle zerre alakası olmayan ve ertesi
gün unuttuğumuz gündemlerle, başkalarının hayatlarıyla beraber
duruyor. Hayatımızın merkezinde bir “rasgelelik” duruyor. Artık
böyle yaşıyoruz.
İnternetin mantığı illa böyle olmak zorunda değil. Bilgiyle
ilişkimizin de gelişigüzellik üzerine kurulması gerekmiyor.
Sözgelimi, nasıl çözeceğinizi anlamadığınız, kestiremediğiniz bir
konuyu YouTube’dan öğrenebiliyorsunuz. İnternetle dil öğrenmek de
kolay, gerçek süreçlerden geçerek edindiğiniz bilgiyi başkalarıyla
paylaşmak ve yine başkalarının tecrübelerinden faydalanmak da çok
kolay. Bunlar güzel şeyler. İyi bilgiler. Bunlar da çağın önümüze
serdiği yenilikler…
Ama kendinize samimi olarak sorun. İnternetteki hayatınızda
gelişigüzellik mi fazla yoksa böyle hedef odaklı aramalar mı?
Zamanınız nasıl geçiyor?
4.
İnternet çağında, diğer her şey gibi bilgiyle kurduğumuz ilişki
de değişti demiştim. Bu değişime hizmet eden iki büyük unsur var.
Sonsuz akan ve kaydırılan ekranlar… Daha mobil çağa geçmeden
bitimsiz aşağıya akan ekranla tanıştık; mobil çağda ise aşağı ve
yana kaydırılan ekranla. Bunlar bizim sadece bilgiyle ilişkimizi
değil; düşünce yapımızı ve hızımızı, davranış şekillerimizi de
belirliyor. İnsan artık böyle dinamiklerin ürünü.
Ama internet çağı da kapanıyor. Katman katman açılan yapay zekâ
çağı başka bir arama mantığı getirecek. Bu, önceki dönemlerle daha
ilişkili, insanın zekâsına ve davranış kalıplarına daha uygun bir
mantık olabilir. Rasgeleliktense aramaya, sürece, tecrübeye daha
çok yönelebiliriz. Bir ihtimal, gelişigüzellik bataklığı daha da
derinleşebilir. Ben ilk ihtimale inanmak istiyorum.
Kediler bile kendilerini rahat ettirecek şekilde evrimleşmiş,
miyavlaya miyavlaya kendilerine insan hizmetkârlar edinmişler.
(Neyse bu bilgiye, bir bağlam bulduk!) Biz kendimizi onlar kadar
olsun ileri götüremez miyiz?
Belki de götüremeyiz, o kadar iddialı değilim.