“Bu ülkede iktidar değil, muhalefet sorunu var” demiştim, önceki yazılardan birinde. Ama artık “bu sorunun” da iktidar tarafından çözüldüğü rahatlıkla söylenebilir; bu ülkede muhalefet sorunu yoktur!
İsrail’in en büyük destekçisi de Erdoğan, İsrail’e en büyük “muhalefet”i yapan da Erdoğan.
Can Atalay’ı içeride tutan da AKP, Can Atalay’ı dışarı çıkarmaya çalışan da AKP.
Cumartesi Anneleri’ne aylardır (her cumartesi) ters kelepçe takan da İçişleri Bakanı, "Cumartesi Anneleri'nin yaşadığı mağduriyettir” diyen de aynı İçişleri Bakanı.
Garip, komik, acayip…
İronik, irrasyonel, isterik…
***
Muhalefet mi yapmak istiyorsunuz?
Cihatçılarla birlikte İncirlik’e doğru yola çıkın ya da Sümeyye Erdoğan’ın Sultanahmet mitingine katılın.
AYM’nin yanında, Yargıtay’ın karşısında yerinizi alın; “bu bir darbedirrrr”.
Cumartesi Anneleri’nin yanına gitmenize gerek yok, Ali Yerlikaya’ya destek RT’leri atın.
Ayrı bir cephe açmanıza hiç gerek yok, bunlardan birine taraf olun. En etkili muhalefet olmak için yeterli.
***
Neler oluyor böyle, AKP bunları neden yapıyor? “Yargı açıkça siyasi iktidarın sopası olduğunu bir kez daha gösterdi”, "iktidar içindeki iç çatışmaların bir yansıması”, “Faşizme doğru bir adım daha atılmıştır”….(1)
AKP’nin bunları neden yaptığını anlamaya, analiz etmeye çalışmak neden önemli? Herkes anlamaya, birileri de yorum yapmaya çalışıyor. Bir karşı muhalefet örgütlenecek de strateji belirlenecek herhalde. Elbette hayır, laf ola beri gele!
***
AKP’nin kendi yarattığı sorunlara kendisinin bulduğu sahte çözümlere kafa yormak yerine her politik soruna soldan/halktan yana “bağımsız” bir taraf örgütlense…
Politik bir güç olma iddiasıyla, siyasi iktidarı alma iddiasıyla…
Mesela Gazze, Filistin, İsrail… Adına ne “sorunu” deniyorsa. Belki “ezilen halk sorunu” ya da “emperyalist işgal” de deniyordur!
CHP dahil, Kürt Siyasi Hareketi dahil, sosyalist muhalefet dahil Gazze’de “yaşananlar” karşısında ikna edici bir politik açılımı, zorlayıcı bir pratik tutumu hayata geçirebildiler mi? Elbette hiçbir şey yapmadılar denemez! İsrail Devleti'ni kınadılar, çocukların katledilmesini lanetlediler, hatta İsrail Büyükelçiliği’nin önüne bile gittiler. Ama “günün sonunda”, AKP’nin kendi muhalefetinden bile etkili bir siyasi güç olamadılar. Neden?
Bu durum sadece liberallerin ideolojik baskınlığı ile açıklanabilir mi? “Yok efendim, İsrail’i kınayacaksak Hamas’ı da kınamamız lazım, şiddetin her türüne karşı çıkmak lazım” gibi yaşananları; tarihinden, bölgesinden, güç dengesinden, halklardan, sınıflardan kopartan kısaca öncesi ve sonrası olmayan “boş gevezelikler” mi teslim aldı muhalefeti?
Ya da ülkemizdeki İsrail lobisi aklımızı uyuşturacak kadar güçlü mü? Tamam biliyoruz, dünyada ABD’den sonra en etkili İsrail lobisi bizim ülkemizde. Ekonomide, ticarette görünür bir güce sahipler, medyada ve siyasette görünür olmayan bir güce sahipler. Ülkenin akil insanlarının önemli bir kısmını ahbap-çavuş ilişkisiyle kafakola da almış durumdalar. Doğrudan İsrail destekçiliği elbette yapmıyorlar, Hamas’ı gösterip İslamcı terör korkusu yaymak yeterli, bir de işin içine İran parmağı kattılar mı, tadından yenmiyor. (Bu toplumun yıllardır ama yıllardır bir parçası olduğunu varsaydığımız Yahudi cemaatinden, İsrail devletini protesto etmek için, üç kişi bile bir araya gelip protesto etmedi.(2) Ne kadar ilginç değil mi?!!)
Belki de Filistinlilerin Arap halkından olması, Hamas’ın İslamcı bir örgüt olması muhalefetin “bu sorun”a “soğuk” durmasına yol açmaktadır. Bir sosyalistin hatta herhangi bir sosyal-demokratın bunları aklının ucundan geçirmesi bile kendi aklına (yani inandığını söylediği ideolojiye) ihanettir. Herhangi bir halktan, bir bütün olarak nefret edilemez (soğuk durulamaz), üstelik o halk; emperyalist, Siyonist, işgalci, yerleşimci “birileri” tarafından katlediliyorsa. Ve bir halk, siyasi tercihleri nedeniyle de yargılanamaz. Solculara düşen görev; o siyasi tercihi değiştirmektir sadece.
Bunların hepsi mazeret! Ülkemizdeki muhalefetin (CHP dahil, Kürt Siyasi Hareketi dahil, sosyalist muhalefet dahil) temel sorunu; siyasi iktidar perspektifine sahip olmaması, siyasi iktidarı almak gibi bir hedefinin bulunmamasıdır.
Sadece ve sadece “Gazze’de yaşananlar” karşısında verilecek bir siyasi mücadele, bu ülkede iktidarı değiştirir!
Çünkü böyle bir mücadele;
-Emperyalizme karşı olacaktır
-Bağımsız bir dış politikayı savunacaktır
-Halkların kardeşliğini örgütleyecektir
-Laikliği esas alacaktır
-Eşitlik ve özgürlük talebini tüm dünyaya yayacaktır.
Kısacası bunlar; AKP’nin iktidarını üzerine kurduğu her şeyin yıkılması sonucunu doğurur.
***
Yoğun bir emek harcayarak, çeşitli zorlukları alt ederek oluşturulmuş “aşağıdaki” çerçeve, geç kalınmış da olsa nelerin talep edilmesi, neyin yapılması gerektiğini açık bir şekilde söylüyor;
“Savaşın ve yıkımın nedeni Filistin topraklarındaki İsrail’in yayılmacılığı ve işgalidir. Filistin halkının direnme hakkı meşrudur. İsrail ve Filistin halklarının eşit haklarına sahip olarak kaderlerini tayin edecekleri barışçıl bir çözüm yaratılmadan savaş ve şiddeti önlemenin hiçbir yolu yoktur.
İsrail işgal ettiği topraklardan çekilmelidir.
İsrail Başbakanı Netanyahu BM tarafından savaş suçlusu ilan edilmeli, soykırımdan sorumlu yetkililerle birlikte uluslararası mahkemelerde evrensel kriterlere göre yargılanmalıdır.
BM’nin savaş suçu ve soykırım konusundaki yaptırımları hayata geçirilmelidir.
Soykırımı ve işgali meşru görmeyen başta Türkiye olmak üzere bütün ülkeler İsrail ile tüm ekonomik, ticari, askeri ilişkilerini kesmelidir.”(3)
Geriye bir tek “iş” kalıyor; iktidarı alma iddiası, hırsı ve kararlılığı ile bu mücadeleyi bütün solun ortaklığıyla örgütlemek….
(1) Sol Parti, TKP ve EMEP en sonunda Can Atalay konusunda “taraf olacak” ortak bir gerekçe buldular.
(2) Roni Margulies’in kemikleri sızlıyordur! https://www.avlaremoz.com/2022/03/14/demem-o-ki-israil-icinizde-roni-margulies/ Onu hatırlatmak da bana kaldı ya!!!
(3) https://demokrasiicinbirlik.com/2023/11/07/57-kurum-202-yurttastan-filistin-icin-cagri/