Sanki bir kanun üretme ‘otomatı’ var. Sürekli yeni bir yasal düzenleme çıkıyor. Peşi sıra onları değiştiren torba yasalar geliyor. Yetmiyor, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri devreye giriyor. Takip etmesi güç, içinden çıkılması imkansız karmaşık hukuki bir ağ…
Neyse ki AKP’nin ana motivasyonu son derece basit de bu hukuki yapıyı biraz olsun anlamak mümkün olabiliyor. Zira hangi yasal değişikliğin üzeri biraz kazınsa, mutlaka altından bir çıkar ilişkisi beliriyor.
İşte AKP kanunlarının nasıl bir ruha sahip olduğunu gösteren bir örnek daha 14 Mart 2019 günü Resmi Gazete’de yayımlandı. Konu, çoğu kimsenin ilgisini çekmeyecek ‘Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği’ ile ilgili bir değişiklikti. Zaten değiştirilen kısım da öyle göze çarpacak türden değildi. Bir maddeye tek kelime eklendi. Görünürde ‘büyük resmi’ değiştirmeyen, küçük bir dokunuş yani. Mahremiyetin kutsal halesi bir kelime: ‘Akrabalar.’
Gelin şu yönetmeliğin serüvenini madde madde inceleyelim.
* 2002’de yayınlanan Kılavuzluk/Römorkörcülük/ Teşkilatları, İzin, Komisyon ve Teminat adıyla çıkan bir yönetmelikle bu alandaki faaliyetler düzenleniyordu. Denizcilik sektörü ve tersaneciler uzun süredir koşullara uygun daha kapsamlı bir yönetmelik istiyordu. Hükümet nihayet bu talebi yerine getirdi. Ve 2018’in son günü yayımlanan Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yeni yönetmelik açıklandı.
* Yönetmeliğin esası aslında bu kamu hizmetini özelleştirmeye açıyor. Üstelik 1936 tarihli Montrö Anlaşması'nda Türkiye’nin egemenlik hakkının temelini oluşturan Boğazlar konusunu ihlal eden bir düzenleme de yapıldı. Boğazlardaki hizmetlerin kamu eliyle yürütülmesi zorunluydu. Bu kıstas kaldırıldı. Konunun uzmanlarının tepkisi üzerine 14 Mart 2019 günü Resmi Gazete’de Ulaştırma Bakanlığı’nın imzasıyla değişikliğe gidildi. Söz konusu durum düzeltildi. Lakin, elleri değmişken bir değişiklik daha yaptılar.
* Yönetmeliğin 6'ncı maddesinin 7'nci fıkrası hizmeti yürüteceklerin niteliğini düzenliyor. Bu madde şöyleydi: “Esas işi liman işletmeciliği olmayan ve endüstriyel faaliyetlerini 1/1000 ölçekli aynı uygulama imar planı onama sınırlarının bütünlüğü içinde yürüten veya kümelenmiş bitişik bir sahada yer alan tersane veya gemi geri dönüşüm tesislerine yönelik kılavuzluk ve/veya römorkörcülük hizmetleri, bu işletmecilerin sahip olduğu bir kuruluş tarafından yapılabilir. Bahse konu kuruluşun ortaklarının en az yüzde 80’i tesis işletmecilerinden oluşmalı ve kuruluş da idare tarafından belirlenen uygun faaliyet lisansına sahip olmalıdır...”
Peki burada neyi değiştirdiler?
* Bu upuzun maddenin, “…ortaklarının en az yüzde 80’i tesis işletmecilerinden oluşmalı…” kısmına “…veya birinci derece yakınları…” cümlesi eklendi. Yetmedi, maddenin sonuna da şu şart konuldu: “Bu fıkra hükmüne uygun olarak kurulmuş teşkilatlar bu Yönetmeliğin 11’inci maddesinin ikinci fıkrası hükmünden muaftır.” Dönüp 11'inci madde neymiş bakalım: “Bir hizmet sahası içinde tek bir kılavuzluk kuruluşuna hizmet izni verilir. Bu kuruluş aynı hizmet sahasında römorkörcülük hizmeti veremez.”
*Mesele bir nebze aydınlanıyor. ‘Akrabalar’ın şirketleri için yönetmelikte açıkça belirtilen husus esnetilerek, birden fazla şirketin hizmet vermesinin önü açıldı. Ancak bu kadarla da yetinmediler. Yönetmeliğin 17'nci maddesinin 10'uncu fıkrasını da tamamen kaldırdılar. Bu madde neyi düzenliyor, bir de ona bakalım:
“Bir kılavuzluk ve römorkörcülük teşkilatında şirket sahipleri, ortakları veya şirketi yönetmeye yetkili olanlar ile bunların birinci derece yakınları, doğrudan ya da dolaylı bir biçimde, kıyı tesisi işletmeciliği hariç olmak üzere; yetkilendirilmiş oldukları hizmet sahası dâhilinde ana acente, tali acente ve/veya koruyucu gemi acenteliği ile sigorta prodüktörlüğü, sigorta brokerliği, sigorta hasar eksperliği, taşıma işleri organizatörlüğü (forwarder) gibi kıyı tesislerine ve gemilere hizmet veren işlerle iştigal edemezler.”
Böylece ‘akrabalar’ın önündeki bir diğer engel de kalkmış oldu. Elbette konunun uzmanları yönetmeliğe dair pek çok başka kaygıyı dile getiriyor. Sadece İstanbul ve Çanakkale boğazlarından 2018’de 85 bin gemi geçti. Bunların yarısı kılavuzluk hizmeti aldı ve devlete 330 milyon TL’ye yakın gelir bıraktı. Limanlar, tersaneler vb. düşünüldüğünde ortadaki pazarın büyüklüğü konusunda bir fikir edinilir.
Belki gerçekten ‘akrabalık’ meselesi sektörün kanayan yarasıdır, bilemiyoruz. Ulaştırma Bakanlığı hangi fiili zorunluluk için bu düzenlemeyi değiştirdiğini açıklarsa eğer, akıllardaki sorular da yanıtını bulur.
O zamana kadar şu bilgi notunu düşelim.
Siyasette eş dost kayırmacılığına, Latince ‘nepos’, yani ‘yeğen’ kökünden gelen ‘nepotizm’ denir. Şu sıralar iktidarın pek sevdiği ‘beka’ meselesini bir şeylerle kıyaslayacaksak eğer, bu patlıcandan ziyade nepotizmin sonuçları olsa gerek.