Akşener: CHP'den istifa eden vekiller hesabı seçmene verecek
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Saadet Partisi YİK Başkanı Oğuzhan Asiltürk'e ziyaretini değerlendiren İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "İttifak meselelerine daha sonra bakacağız" dedi. Akşener istifa eden CHP'li vekiller için de 'seçmene hesap verecekler' değerlendirmesini yaptı.
DUVAR - İYİ Parti lideri Meral Akşener ittifak tartışmaları ile ilgili açıklamalar yaptı. Halk TV'de gazeteci Suat Toktaş'ın sorularını yanıtlayan Akşener, "Türkiye şu anda çok suni gündemler ile meşgul ediliyor" dedi. Akşener, CHP’li vekiller İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi, Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy ve Yalova Milletvekili Özcan Özel’in partilerinden istifa etmesi hakkında da, “Seçmene cevap verecekler” açıklamasını yaptı.
Meral Akşener'in açıklamalarından başlıklar şöyle:
İTTİFAK MESELELERİNE DAHA SONRA BAKACAĞIZ: Cumhuriyet Halk Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti, 'hayır’a çok sert çalıştı. İYİ Parti’yi kuranlar hepsi 'hayır’a çalıştı. Biz daha sonra kendi aramızdaki istişareleri geliştirdik. DEVA ve Gelecek Partisi de kurulunca muhalefet takımında yer alıyorlar. Onlarla da istişarelerimiz sürüyor. İttifak meselelerine daha sonra bakacağız. İstişare kültürünün Türkiye’ye çok faydalı olacağını düşündüğüm için Memleket Masası teklifimi iletmiştim. Cumhur İttifakı’nın küçük ve minik ortakları. Bahçeli ve Perinçek, dolayısıyla onlar çok çirkin bir dil ile suçladılar. Şimdi bu yolculukta o siyasi gelenekten gelen insanların Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren devam eden itilaf sahalarını tahkim etmesini beklersiniz. 28 Şubat’ın üzerine iktidar olmuşsunuz ancak siz bunu yapmak üzere değerler üzerinden kutuplaştırma yöntemini tercih ettiniz. Sizinle ilgili en ufak eleştiriyi dile getiren dünkü dostlarınızı, DYP, ANAP’ı da katabilirim. Ve Saadet Partisi bünyesinde kalmış, yanlışlar olduğunu söyleyenleri çok çirkin bir dille suçladınız. Saadet Partisi mensuplarını da çok çirkin bir dille suçladılar.
BU DİL ERDOĞAN VE İKTİDARINI BİTİRİYOR: Ben DYP’de politika yaptığım dönemde, sayın Erdoğan’ın hapse giriş sürecinde biz Erdoğan’ı koruduğumuz için tazminat ödedik. Refah Partisi’nin kapatılmasına karşı çıktığımız için tazminat ödedik. Şimdi bu resim, çok kolay politika yapmanızı sağlar ama hep daha fazlasını ister. Bu dil, sayın Erdoğan’ı ve iktidarını bitiriyor. Sayın Asiltürk üzerinden bir özür harekâtı bu. Ego, üzerinden bakma hepsi Saadet Partisi mensuplarına uygulandı. Bugün sayın Asiltürk’ün evine gitmek, tepetaklak gidişe alınan bir önlem. Ben Cumhur İttifakı’nı 2 düğmeli radyoya benzetiyorum. Şimdi iç politika ile ilgili düğmenin sahibi Bahçeli’nin eli dış politika ile ilgili düğmenin sahibi de sayın Perinçek’in eli.
ERDOĞAN'IN BU İŞLERİ KINAYAMADIĞINI GÖRDÜM: Ankara’da 3 dönem Ak Parti milletvekilliği yapan Selçuk Özdağ, Orhan Uğuroğlu, Afşin Hatipoğlu gibi iki gazeteci dövüldü. Alaattin Çakıcı, Kılıçdaroğlu’nu tehdit etti. Kılıçdaroğlu’nu yumrukladılar, yumruklayan kişi ziyaret edildi. Ben sayın Erdoğan’ın bu yapılan işleri kınayamadığını gördüm. En son Bahçeli’nin Alaattin Çakıcı’nın ‘dava arkadaşım’ diyerek yanında durması, bu Türk siyasetinde ilk defa oldu. Daha önce siyasetçiler arası tartışmalar olurdu ancak bu ilk defa oldu. İlk defa ana muhalefet partisi başkanını temsil eden başkanı tehdit eden mafya mensubuna sahip çıkıldı. Erdoğan’ın hiçbir tutum aldığını da görmedik. Biz Uygur Türkleri konusunda, kadınlara yapılan tecavüzler konusunda çok hassasız. Türkiye’nin çok önemli bir bölümü de hassas. Davos’ta sayın Erdoğan ve İsrail Cumhurbaşkanı Perez, Filistin üzerinden ‘ona minute’ yaptı, biz de hep beraber alkışladık. Filistin’in yanında durmak doğru bir tavır. Şimdi geldik Kahire’nin orta yerinde Erdoğan, şehit Rabia’nın sesini duydu onu da alkışladık. Ama biz ailesi mezalime uğramış Uygur Türkü kızımızı kürsüye çıkardık.
FİLİSTİN'İ DUYAN ERDOĞAN, UYGUR TÜRK'Ü KIZIMIZI DUYMUYOR: Şimdi Uygur kızımızı, ne Bahçeli ne sayın Erdoğan duymadı. Bu kızımız Müslüman, bu kızımız Türk. Bu kızımızın ailesi kamplarda. Bu kızımızın yaşıtları, Çinli erkekler tarafından tecavüze uğruyor. Bu kızımız üzerinden şu ortaya çıkıyor, Uygur Türkleri üzerinden sessiz kalan bir iktidar. Çünkü Jin-Ping Perinçek var. Rabia’yı duyan, Filistin’i duyan Erdoğan, bu kızımızı duymuyor. Bu duruş, Milli Görüş geleneğinden gelen seçmenin vicdanını sızlatıyor. Dış politika ile ilgili düğmeyi çeviren ele baktığımız zaman, bu çocuk için neler söylemişler. Böyle bir sistemde o vicdanının kanamasını durdurmak üzere Saadet Partisi’ne bir harekat başlamış, böyle gözüküyor. Sayın Bahçeli’nin bir beyanı var hem MHP, hem AK Parti hem Bahçeli hem de Sayın Erdoğan, Vatan Partisi’nin Rusya, Çin ve Avrupa Birliği konusundaki görüşlerine gelmişlerdir diyorlar.
DÜNYAYI YAKARSA GARİPLER YAKAR SAYIN SOYLU: Uygurlara yönelik tek bir kelamın elde edilmediğini gördüğümüz zaman Perinçek doğru söylüyor demek ki ama Erdoğan’ın da cevap vermesi gerekiyor. Sistemin başında genel başkan olan kişi, bu iddiaya cevap vermek zorunda. Sayın Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun denilmeyen bir durum var. Sayın Soylu’nun da Twitter'dan verdiği tepki var bir tarafta. Müslüm Baba gibi batsın bu dünya diyor. Dünya’yı yakarsa garipler yakar sayın Soylu. Yani anlaşılıyor ki AK Parti’nin bünyesinde reform yapılması, AB ve Amerika ile ilişkilerin düzeltilmesini isteyen insanlar var. Bunlardan birinin sayın Erdoğan olduğunu düşünüyorum ben. Bunlara karşı çıkanlar da var. Ama asıl vahim olanı şu, biri Adalet Bakanı diğer İçişleri Bakanı… Telefon açıp konuşamıyorlar, tweet üzerinden konuşuyorlar. Böyle bir devlet yönetimi olmaz. Siz aynı hükümetin bakanlarısınız. Ben Süleyman Soylu’nun babasını da bilirim, annesini de görmüşlüğüm var. Yapılan elbette yanlıştır, bu çirkinliklerin önüne geçmek gerekir. Ancak bu çirkinliklerin önüne geçecek kişilerde biri de Süleyman Soylu’dur.
BU İKTİDAR DÖNEMİNDE KADINLARA SÖVMEK MODA OLDU: Bu iktidar zamanında kadınlara sövmek moda oldu. En son noktada sayın Erdoğan’ın kızına da yapıldı. Türkiye’de ailenizden biri politika yapılıyorsa, bu küfrü, bu iğrençliği tadacaksınız. Damadın abisinin bulunduğu televizyonda benim kocamı aldattığım söylendi. Söyleyenler de beraat etti. Bunun önüne geçmesi gerekenler şikâyet edemezler. Bu, o pis dilin getirdiği sonuç. Şununla bununla suçlarsanız insanı, sürekli daha fazlası gelir. Yetmez. Onun için biz İYİ Parti olarak makulün peşindeyiz. Esnafın, işsiz gencin sesi olmaya bunun için dikkat ediyoruz. Burada Rauf Taner’i de analım. Cambaza bakınca, şiddete uğrayan kadınlar için tabela açmadan kimse harekete geçmiyor. Esnaf yanıyor, Adapazarı’nda. Adapazarı, İzmit’e göre biraz daha canlıdır. Ben Adapazarı’nda sordum, 35 yaşında bir hanım. Geldi yanıma dedi ki 1 milyon lira masraf etmiş, bir kafesi var. Pandemi ile beraber kapatılmış, 30 bin lira kira borcu birikmiş. Bu olamaz. Dönüş, mahkeme olmuş. Mahkeme açılmış. Hiçbir yardım alamamış, elektrik paramı teyzemin kızı, bebeğin mamasını arkadaşım ödüyor demiş.
EYT'LİLERE YALANCILIK YAPTILAR: Gaziosmanpaşa’da bir kadın küçük çocuğu elinde vahim bir şey söyledi bana. İçim acıyor ben ne yapayımın adlı adınca bir şey söyledi bana. Şimdi açlık var açlık. Bu konuşulmuyor. Bu tür gagalaşmalar harika. Şimdi EYT’liler mesaj yazdı. EYT’lilere herkes söz verdi yalancılık yaptılar şimdi onlara cevap veremiyorlar. Benim Sayın Erdoğan’a ne düşmanlığım olabilir? Normal şartlarda Sayın Erdoğan’ın bana, Sayın Erdoğan’ın Sayın Kılıçdaroğlu’na, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Sayın Erdoğan’a yahu. Sayın Erdoğan ile Sayın Kılıçdaroğlu komşu bile değiller. Öncesinden tanışıklıkları bile yok. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, bir kere daha huzurlarınızda teşekkür ediyorum. İYİ Parti’nin seçime girmesini sağladı. Allah ondan razı olsun. 15 milletvekili arkadaşımdan Allah razı olsun. Ölünceye kadar çoluğuma çocuğuma vasiyet ettim ailem onlara dua etsin diye. Şimdi, seçmene cevap vermek zorunda kalacağız hep birlikte. Bu istifa eden arkadaşlarımız da netice itibariyle alacakları tutumlarla seçmene cevap verecekler. Biz de benzer şeyler yaşadık. Partilere ağır şeyler söyleyerek ayrılmalar, seçmenin karşısındaki haklı görme konusunda uzaklaştırır. Muhalif seçmen bekler ki orada mücadeleyi sürdüresiniz.
ASKER DELEGE MÜMKÜN DEĞİL: Biz Milliyetçi Hareket Partisi’nde adaylık sürecinde ciddi çirkinlikler yaşadık. Hep biz daha iyi iktidar olabileceğimiz, MHP’nin başbakanlık çıkarabileceğini söyledik. Partiyi aşağıya çekecek, lüzumsuz dedikodular üzerinden bir dilimiz olmadı. Sonra bizi attılar, onun mücadelesini verdik. 2017’ye kadar gene bu mücadeleyi sürdürdük. Ardından çok sert bir mücadele ile orada da bazı riskleri aldık. Sonuçta arkadaşlarımızın talebi ile partiyi kurduk. İster bizden ister Cumhuriyet Halk Partisi’nden kopan arkadaşların tutumları belli olacaktır. Asker delege diyorlar, öyle bir sistem mümkün değil. 24 Nisan 2015’ten önce kongresini yapmış bir MHP’nin Aralık’ta kendimi aday olarak ilan edip, 423 imza almış bir şahısım ben. Asker delege demek, delegeye hakarettir. Sen o insana, iraden satılmıştır diyorsun. Ben DYP’de de hem muhalif hem ana kanatta yer aldım. Hiçbir zaman delegeye, il başkanına iradesi satılmıştır demedim. Köksal Toptan’ın arkasında durduk. 99’daki yarıştan bahsediyorum. Daha sonra 3 milletvekili kaldık. 33 milletvekili ile başlandı daha sonra uygun görmedi arkadaşlar. 300’ye yakın oy aldık ve buna teşekkür ederek gittik.
SEÇMENİN İSTEDİĞİ PARTİ İÇİNDE MÜCADELE: Sonra kongrede bize şunu yaptılar demeden, tebrik ettik ve devam ettik. Kongreye dair yola çıktıysanız gerekeni yapacaksınız. Böyle olunca parti çatısı altında mücadele etmeyi ister seçmen. Saray yapar, öbürü yapar, şu yapar. Başka şeyler olur. Ben CHP açısından değil, bizde de bazı hareketlenmeler oldu. DYP’de de sonra seçimler oldu. Hem ANAP hem de DYP gitti. Kimsenin yanına kar kalmıyor bu işler. Seçmenin istediği parti içinde mücadele. Sayın Perinçek sanki, Çin merkez komitesi gibi. Cinping Devlet Başkanının ismi, hakaret etmiyorum. İzlemek lazım. Ben iki şey biliyorum. Bunların hepsi olabilir ama esası şu. İki şey olmuştu, birincisi Türkiye’de ben 2010 yılına doğru. Ergenekon meselesi başladığında. 2009 ve 2010’de şu meşhur anayasa hikayesi. Ben anayasa meselesini çok önemsedim. Mehmet Ali Şahin Bey ile görüştüm. Şimdi bunun yapılmaması gerektiğini söyledim. Adalet Bakanıydı o zaman.
2010'DAKİ DEĞİŞİKLİK 15 TEMMUZ'U GETİRDİ: Bir sivil anayasaya ihtiyaç olduğunu ancak toplumun tüm kesimimin dinlenmesi gerektiğini söyledim. Bu işin yol, su elektrik olarak kendilerine döneceğini söyledim. Bunu daha ilgililerine taşımam istendi, onu da taşıdım. Ben Başbakanlığa da ilettim. Ben hep siyasetçiler ile iş götürmüşümdür. Güvenlik bürokrasisi, o insanlar atanmış. O insanları zora sokmak anlamın taşır, dolayısıyla ben başbakan ile görüştüm. Size yol, su, elektrik olarak döner dedim. Bana her şey kontrol altında dendi. O değişiklik 15 Temmuz’a neden oldu. 2010'daki değişiklik, yargının, HSYK’nın her şeyin o gün cemaat bugün FETÖ denilenlere teslim edilmesinin önünü açtı ve 15 Temmuz’u getirdi. Bu millet, devleti köprüden sokaktan topladı. O zaman da sayın İlker Başbuğ, ifadesi alınmaya davet edilmişti. Orada da bir sohbet geçmişti. Orada da fikirlerimi söyledim. (HABER MERKEZİ)