Akşener'in görüştüğü isimlerin, özellikle de iktidar cephesinden geleceklerin topluca bir geçişle açıklanması değil, parça parça ve her seferinde 'iktidar zayıflıyor' fikrini gündeme taşıyacak şekilde olmasını beklemek makul görünüyor.
Sadece iktidar partisinde yer alanlar değil, farklı siyasetlerden gelen ya da henüz hiç siyasete girmemiş isimlerin de İYİ Parti’de yer alabileceğini söyledi dün Meral Akşener. Halk TV’de İsmail Küçükkaya’ya konuştu: "Bu ülkenin yetiştirdiği çok kıymetli insanlar var. Partimizde değerlendirilmeleri için görüşmeler yapıyorum ben…"
Evet İYİ Parti’de bir süredir seçime doğru yeni transferlerle güçlenme yönünde bir gayret var. Birol Aydemir, Ümit Özlale, Bilge Yılmaz gibi geçmişte önemli görevlerde bulunmuş zaten partiye katılmışlardı. Son olarak Kürşad Zorlu, Turhan Çömez ve özellikle de Ahmet Eşref Fakıbaba’nın katılımının, başörtüsü tartışması ile birlikte 'gündem belirleme sazı'nı tekrar eline almış gibi görünen iktidara karşı can yakıcı bir hamle olduğu düşünülüyor gibi. Ve bu durumun belli ki sadece İYİ Parti değil, Altılı Masa muhalefetinin tamamı için olumlu bir etki yarattığı da...
O nedenle Akşener'in görüştüğü isimlerin, özellikle de iktidar cephesinden geleceklerin topluca bir geçişle açıklanması değil, parça parça ve her seferinde 'iktidar zayıflıyor' fikrini gündeme taşıyacak şekilde olmasını beklemek makul görünüyor.
Peki kimler o görüşülenler? Akşener, iktidar cephesinden kimleri yanında görmek istiyor? "Ülkenin yetiştirdiği çok kıymetli insanlar" vurgusuna ve kısmen de bilgiye dayanarak şöyle bir tarif verebiliriz: İktidarda sadece 'siyasetçi' olarak bulunanlardan çok, aynı zamanda geçmişinde devlet bürokrasisi deneyimi olan isimler…
Bazılarının yakın geçmişte kurulan hükümetlerde önemli görevler aldıklarını ve mevcut iktidar döneminde ekonomik kalkınması hızlanmış şehirlerden olduklarını da ekleyelim...
Okula da gitmeden ve aç aç ‘idare eden’ çocuklar
Ardıl Batmaz’ın Ergani’deki pamuk işçilerinin bir gününü anlatan video haberi, her eğitim yılı başında mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarının okula gidebilmesine ilişkin anlatılanları hatırlattı bir kez daha: "Eğitim öğretim çağına gelmiş hiçbir çocuğun okuldan uzak kalmamasını sağlayacağız, bütün tedbirleri aldık"…
Pamuk işçisi anne ne diyor peki?
"Öğretmenler arıyor çocuklarınızı neden yollamıyorsunuz diyorlar, üzülüyorlar. Ama nasıl yollayalım, yanlarında kim duracak?" diyor…
"Bütün tedbirler" bu kadar demek ki: İşi öğretmenlere havale etmek! Gelemeyen öğrencileri için üzülmekten başka ne yapabiliyor ki öğretmenler? Ellerinde nasıl bir güç var ki ne yapacaklar?
Anne babaları anlatıyor işte: "Günde 100 liraya çalışıyoruz", "sütüm az mama da alamıyorum", "tarlada çalıştığımız için bebek bezi alamıyoruz, daha doğrusu zaten almaya da gücümüz yetmiyor", "aç aç idare ediyoruz işte"…
Öğrenciler tarlada ekmeğe de eğitime de aç, okulda boş sıraya bakan öğretmenler üzgün ama neyse ki her yıl ve yeniden bütün tedbirler alınıyor!
Kuzey Kore’de çocuk yiyorlar mı?
Kuzey Kore ile ilgili her şeyi Güney Kore basınına ya da istihbarat örgütlerine dayandıran Batı basınının bu ülkeye dair gündeme getirdiği nice uydurma 'bilgi'yi duymuştuk. Bir yenisini de Kavel Alpaslan’ın Alejandro Cao de Benos röportajı ile görmüş olduk.
"Kuzey Kore’de yamyamlık var mı? Çocuk yiyorlar mı?’ gibi şeyler de duyuyorum..." diyordu İspanya’daki Kore Dostluk Derneği Başkanı:
"Çoğu haber kuruluşu tarafından yayınlanan bu propagandalar nedeniyle insanların böylesi şeylere inanmasına üzülüyorum. Ancak yine de bu sorular samimi, insanların Kuzey Kore hakkında ciddi bir ilgisi ve merakı var gibi geliyor. Bu ülkeye seyahat ettiklerinde duyduklarının doğru olmadığını görüyorlar ve önlerinde aniden yeni bir dünya beliriyor."
Bir Avrupa ülkesinde Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nde gerçekte ne olduğunu anlatmanın, en azından bu yoğun propagandanın aksine bir şeyler söylüyor/yapıyor olmanın bedeli ne peki? Onu da yine röportajdan öğreniyoruz:
"FBI hakkımda kırmızı Interpol alarmı çıkarttığı için yurtdışındaki çalışmalarıma müdahale ediliyor…"
Halit Kıvanç'a veda...
Daha yeni anlatmıştı Ahmet Tulgar onu Gazete Duvar'daki yazısında.
Halit Bey gibi bir insanı ekrandan ve gazete sayfalarından da olsa tanımak farklı nesiller için, çoğu karanlık geçen yıllarda az sayıdaki şanstan biriydi. Her yaştan milyonlarca çocuğu vardı onun, hepsinin hatıralarında yaşayacak...