Akşener: Madrid'de atılan imza ülkemizin çıkarları ile bağdaşmayan bir tavizdir
İYİ Parti lideri Akşener, Madrid'de imzalanan mutabakata ilişkin, "İktidarın İsveç ve Finlandiya nezdinde somut gelişme olmaksızın attığı imza ülkemizin çıkarları ile bağdaşmayan bir tavizdir" dedi.
DUVAR - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu.
Akşener, NATO zirvesinin yapıldığı Madrid’de, Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya ile imzaladığı mutabakata tepki gösterdi. Akşener, "İktidarın İsveç ve Finlandiya nezdinde herhangi bir somut gelişme olmaksızın attığı bu imza maalesef ülkemizin çıkarları ile bağdaşmayan bir tavizdir" dedi.
Akşener’in gündeme ilişkin konuşmasından satır başları şöyle:
"Dün gece AK Parti iktidarının İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelik başvurusunda yönelik çekincelerini geri çektiğini ve üyeliklerine destek vereceğini öğrendik. 25 Mayıs'ta yani bundan 1 ay önce ülkemizin bu konuda iki önceliği olduğunu söylemiştik. Bunlardan birincisi Putin'in Rusyası'nın saldırgan dış politikasına karşı NATO ittifakını olabildiğince güçlendirmektir. İkinci önceliğimiz ise PKK'nın Avrupa topraklarından topyekün bütün unsurlarıyla silinip atılmasıydı. Ne var ki dün gece bu çok temel konulardaki beklentilerimizi karşılamaktan oldukça uzak olduğu görülüyor.
İktidarın İsveç ve Finlandiya nezdinde herhangi bir somut gelişme olmaksızın attığı bu imza maalesef ülkemizin çıkarları ile bağdaşmayan bir tavizdir. Çünkü mutabakat metnine göre verilen sözlerin tutulması için oluşturulacak üçlü mekanizma İsveç ve Finlandiya NATO üyesi olduktan sonra devreye girecek öncesinde değil yani bu mekanizmanın işlememesi durumunda Türkiye elindeki NATO kartını kaybetmiş bir biçimde itirazlarını sürdürmek ve haklı davasını anlatacak muhatap aramak zorunda kalacak.
ÖNEMLİ BİR FIRSAT KAÇIRILMIŞ GÖZÜKÜYOR: Sayın Erdoğan ve arkadaşları açısından aldanma ve aldatılmak sıradan alışkanlıklar olsa da bu durum Türk milleti için kabul edilebilir değildir. İkinci konu ise ülkemizin PKK ile YPG-PYD arasında kurduğu ilişkinin mutabakat metninde özenle birbirinden ayrılmış olmasıdır. Türkiye'nin devlet politikası YPG-PYD ve PKK'nın aynı olduğu, yani aynı zehirli ağacın dalları olduğudur. Ancak mutabakat metninin 5. paragrafı PKK terör örgütü olarak görülürken YPG ve PYD Türkiye'ye yönelik ulusal çıkar tehdidi olarak tanımlanıyor. Üstelik İsveç ve Finlandiya terör örgütlerine yapılan finans ve militan katılımlarını denetleme sözünü verirken yine 5. paragrafa işaret ediliyor. PYD ve YPG'yi bunun dışında tutuluyor yani PYD-YPG yönelik mali yardımlar mutabakat kapsamı dışında bırakılmış oluyor. Ezcümle üst perdeden atılan kürsü nutukları her zaman olduğu gibi yine müzakere masasında verilen tavizler ile taçlandırılmış gibi gözüküyor ve yine ülke çıkarlarımız açısından son derece önemli bir fırsat sayın Erdoğan'ın dış politikayı iç politikaya malzeme yapma sevdası uğruna kaçırılmış gözüküyor. İYİ Parti olarak süreci takip etmeye devam edeceğiz mutabakat masasında atılan geri adımın Sayın Erdoğan ile Joe Biden arasındaki görüşme yansımalarını da ayrıca değerlendireceğiz.
BÖYLE BİR REZALETE İMZA ATMAK BAY KRİZE NASİP OLDU: Dış politikadaki bu üstün performansının yanında öngörü abidesi ekonomist Sayın Erdoğan inatla kafasının dikine gitmeye, yaptığı hataları da bir türlü kabullenmeye ülkemizdeki ekonomik krizi daha da derinleştirmeye devam ediyor.
Bütçe kanunu enflasyonun 9,8, doların da 9 olmasını öngörüyordu. Bugün enflasyon TÜİK'le bile yüzde 73,5 dolar kuru ise 17 liraya dayandı. Bunlara öngörü değil dilek diyebiliriz. Dünyanın hiçbir yerinde enflasyon 70 puan, kur oranı ise yüzde 100 sapan bir ülke göremezsiniz. Böyle bir rezalete imza atmak bay krize nasip oldu.
Bu teklif ek bütçe değil, ikinci bütçe teklifidir. Fatura enflasyon vergisiyle milletimize kesilecek. Bay kriz ve ekibinin beceriksizliğini yine milletimiz çekecek. Böyle bir faturanın enflasyonla boğuşan, artık sadece hayatta kalabilen milletimize kesilmesi zulümdür. Kriz o kadar derinleşti ki iktidar için milletin cebine el uzatmak da yetmiyor.
SORUNUN KAYNAĞI KENDİSİ: Geçtiğimiz hafta her zamanki gibi yine bir gece yarısı BDDK, şirketlerin kredi kullanımına ilişkin bir karar yayımladı. Bu karara göre 15 milyon ve üzeri döviz ve altın cinsi varlık bulunduran şirketler kredi kullanamayacak. Şirketler ya kredi kullanmaktan vazgeçecekler ya da enflasyona direnmekten vazgeçecekler. Şirketler TL'nin her gün daha da eridiği ortamda işleri döndürebilmek için elinde döviz tutar. Sorunun kaynağı kendisi ama o kendisini değiştirmek yerine kendisi dışında ne varsa değiştiriyor.
KARAR SERMAYE KONTROLÜDÜR: Bu karar bir sermaye kontrolüdür. Bu karar 1989'dan beri var olan sermayenin serbest dolaşımını kaldırmaktır. Bu karar ambargodur. Bazı dış güçler gelip, Türkiye'ye yatırımı engellemeye, ülkemizi döviz krizine sokmaya çalışsalardı böyle bir karar alırdı. Bu kararı hükümet aldı. Gerçekten ibretlik. Tam sermaye kontrolüne doğru gidiyoruz. Küçük yatırımcısına, vatandaşlarına kumpas kuran, güvenirliğini yitiren bu ekonomi yönetiminin ülkemize verebilecek hiçbir şeyi kalmamıştır.
BU MİLLETE PARMAK SALLAYAMAZSIN: Belli ki saraydaki lüks gözünü kör etmiş. Sen milletin verdiği yetkiyle oradasın. Senin bu millete 'Satın dövizleri kredi vermem' deme gibi bir hakkın yok. Çünkü Merkez Bankası da bu milletin. Bunların hiçbiri senin babanın malı değil. Bu millete parmak sallayamazsın. Çok dövize sıkıştıysan 500 milyon dolarlık uçağı sat. Bir kere de sen tasarruf etsen ne olur? Millete dövizini sat diyorsun, milletin sattığı dövizleri yandaşın cebine koyuyorsun. Döviz garantili ihaleleri TL'ye çevir.
Eğer dövize çok sıkıştıysan Nebati Bakan ile birlikte Edi ile Büdü gibi yönettiğiniz ekonomiyi işi ehline bırak. Merkez Bankası'nın görevini yapmasına izin ver, ekonomiye burnunu sokma. Sen bunları yapamazsın, o yüzden bir an önce seçim kararı al biz de kur nasıl düşermiş, faiz nasıl inermiş, enflasyon nasıl tek haneye inermiş sana gösterelim. 20 yıldır alamadığın dersi sana 1 yılda öğretelim."
SEN SMOOTHY İÇMEYE DEVAM ET: Geçtiğimiz hafta çayın ardından şekere de zam geldi. Türk Şeker'in açıkladığı zam kararıyla birlikte 50 kg'lik şekerin fiyatı 390 liradan 650 liraya, diğer marketlerde 550 liradan 750 liraya çıktı. Demek ki şeker fabrikalarını satar, ithalat yaparız demekle olmuyormuş. Devletin fabrikalarını üç kuruşa satınca ekonomide istikrar kalmıyormuş. Biz seni 4 sene önce 'Şeker vatandır' diye uyarmıştık. Kıskançlığının, Cumhuriyet'e düşmanlığının bugün memleketi getirdiği noktadan mutlu musun, huzurlu musun? Tatlı satan esnafların kaçının iflas edeceğini, kaçının dükkanını kapatacağını düşündün mü? Sen smoothy içmeye devam et.
KİRAZ ÜRETİCİSİ DE, İHRACATÇISI DA, CEZASIZ BIRAKILMADI: Memleketimizin her karış toprağı, iktidarın berbat tarım politikalarına rağmen, bereketini sunmaya devam ediyor. Fındıkta, incirde, koyun sütünde, haşhaşta, kayısıda, ayvada, dünyada üretim birincisi olduğumuz gibi, kirazda da, üretim birincisiyiz. Kiraz, aynı zamanda bir başarı öyküsüdür. AK Parti’nin her fırsatta eleştirdiği 90’lı yıllarda, özel sektörün, kamu ve Ar-Ge uzmanlarıyla bir araya gelip, 200 bin ton olan üretimimizi, 700 bin tona çıkarma başarısıdır. Üstelik bunun, yaklaşık 100 bin tonunu da, ihraç ediyoruz.
Ama tabii ki, AK Parti iktidarında, hiçbir başarı cezasız kalmadığı için; kiraz üreticisi de, ihracatçısı da, cezasız bırakılmadı. Bir taraftan kuraklık, bir taraftan da, don, dolu ve aşırı yağış etkisi, çiftçimizi vururken; iktidar, tam da hasat döneminde, kiraz üreticisinin ihracat gelirine el koydu. Siz iktidarın ilk hasat şovlarına, sezonun ilk kirazının, kilosu 700 liradan satılmasına bakmayın. Kiraz üreticilerimizi dinlediğimizde iş değişiyor. Bahçede ürettiği kirazı, 5 liraya satamayan üreticilerimizin, derdini dinleyince, gerçekler ortaya çıkıyor.
İLİÇ'TE YAŞANAN FELAKETİN KAPISI YİNE 5'Lİ ÇETEYE ÇIKIYOR: Bay kriz ve arkadaşlarının basiretsiz yönetimiyle yaşadığımız kriz çevre felaketleriyle de karşımıza çıkıyor. Erzincan İliç'te siyanür sızıntısı hepimizi dehşete düşürdü. Kirliliğin tespiti için bağımsız kurumların yapacağı testlerin sonuçlarını bekliyoruz. Geçen sene heyetimiz bölgeye gitti. Milletvekilimiz soru önergesi verdi. İktidar uyarılarımızı dikkate almadı ve korkulan oldu. Nasıl oluyor da Fırat Nehri'nin yanı başında siyanürle altın aramaya izin veriliyor? Bu gruplar yol ve köprü, enerji, maden ihalelerinde var. İliç'te yaşanan felaketin kapısı yine 5'li çeteye çıkıyor. Vatan toprağını kupon arazi olarak gören zihniyetin siyanürle altın çıkarılmasına ses etmemesi doğaldır. Bu iktidar doların yeşilini doğanın yeşiline tercih eden rant iktidarıdır. Bu iktidar bir sömürge valiliği iktidarıdır. Haram, yalan, yolsuzluk düzenidir.
İYİ PARTİ EZİLENLERİN İKTİDARI OLACAK: Sandık ufukta göründü. İktidarı devralmamıza, çok az kaldı. İYİ Parti, hakkı yenilen milyonların iktidarı olacak, ezilenlerin, umutları çalınan gençlerin, sesleri kısılmaya çalışılan kadınların iktidarı olacak.” (HABER MERKEZİ)