Alaattin Aktaş yazdı: Keşke enflasyon olsaydı da...
Dünya Gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, enflasyonu incelediği yazısında, fiyat artışları karşısında gelir artışının orantılı olmamasının hayat pahalılığına sebep olduğunu söyledi.
DUVAR - Dünya Gazetesi yazarı Alaattin Aktaş, Erdoğan'ın “Bizde teknik anlamda enflasyon değil, fiili bir hayat pahalılığı sorunu vardır” sözleri üzerine yazdığı yazısında, Erdoğan'ın burada sözcük oyunu yaptığını belirtti. Aktaş, tanımdan çok yaşanana bakıldığında fiilen hem enflasyon hem fiyat artışı olduğuna dikkat çekti. Erdoğan'ın da hayat pahalılığını kabul ettiğine değinen Aktaş, enflasyona endeksli bir gelir artışı olması halinde fiyat artışlarının sorun olmayacağını belirtti ve "Keşke enflasyon olsaydı da hayat pahalılığı olmasaydı" dedi.
Aktaş'ın "Enflasyon olsaydı da (gerçi var ya) keşke hayat pahalılığı olmasaydı..." başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
"✔ Erdoğan'ın hayat pahalılığını kabul etmiş olması, bir anlamda gelir artışının enflasyonun çok altında kaldığının itirafıdır.
✔ Ayrıca fiyat artışı bugün sıfıra çekilebilse bile Türkiye daha çok uzun yıllar hayat pahalılığı yaşayacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde “Bizde teknik anlamda enflasyon değil, fiili bir hayat pahalılığı sorunu vardır” demesinden sonra kafalar bir karıştı ki, sormayın gitsin. Türkiye’de enflasyonun olmadığı görüşüne katılıp katılmamak elbette başka ama kuşkusuz enflasyonla hayat pahalılığı çok ama çok farklı kavramlar ve bu kavramların aynı sanılıyor olması da hayret verici.
Erdoğan tam olarak ne mi söyledi, gelin önce onu hatırlayalım:
“Aslında bugün bizim ülkemizde teknik anlamda enflasyon değil, fiili bir hayat pahalılığı sorunu vardır. Şöyle ki yaşananlara enflasyon diyebilmemiz için kamunun harcama disiplininin kaybolması, bütçenin çok büyük açıklarla yönetilebilir olmaktan çıkması gerekir...”
Erdoğan’ın bu açıklamasında çok ince bir ayrıntı var. Cumhurbaşkanı “Enflasyon yok” demiyor, yaşananın teknik anlamda enflasyon olmadığına vurgu yapıyor. Kuşkusuz o da biliyor ki fiyatlar artıyor. Fiyatların artması da, yani şişmesi de tabii ki enflasyon.
Burada üstünde durulması gereken enflasyon tarifinin ne olduğundan çok hayat pahalılığı sorununun kabul edilmiş olmasıdır.
Zaten bugün hayat pahalılığı sorunu varsa, bu şimdi olmasa bile geçmişte enflasyon yaşanmış olmasının bir sonucudur.
Hayat pahalılığının kendiliğinden ortaya çıktığını herhalde düşünen yok. Bir dönem fiyatlar çok yüksek seyretmiş, gelirler ise fiyatlar kadar artmamış ve sonuçta ele geçen gelir harcamaya yetmez olmuş, böylece hayat pahalı hale gelmiştir.
ENFLASYON DA SÜRÜYOR
Üstelik Türkiye’de enflasyonun sona erdiğini ve fiyat artışının durduğunu söylemek de mümkün değil. Olsa olsa fiyat artış hızının yavaşladığı söylenebilir. Ancak, bu da tartışmaya açık bir veriyle ortaya konuluyor. Kaldı ki, bu veriler doğru olsa bile, örneğin aylık fiyat artışı yüzde 1’e inmiş olsa bile, eğer gelir o ay hiç artmıyorsa hayat daha da pahalı hale geliyor demektir.
Türkiye’nin şu an yaşadığı da zaten budur.
Fiyatlar artmaya devam ediyor ve her geçen gün yaşam daha da pahalı hale geliyor.
Bu köşede 28 Nisan’da bu konuyu işlemiş ve “Enflasyon düşürülebilir ama ya hayat pahalılığı ne olacak” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
Olmaz ya, hadi diyelim bugünden itibaren fiyat artışı sıfırlandı. Fiyatlar artık hiç artmayacak.
28 Nisan’daki örneğimizi verelim yine:
“Çalışanların neredeyse yarısının asgari ücretli olduğu bir ekonomiden söz ediyoruz. Varsayın ki o asgari ücret 5 bin lira. Yılda eder 60 bin lira. Vasat bir otomobil olmuş 500 bin lira. Yılda 60 bin lira kazanan bir asgari ücretli, bu kazancının yarısını tasarruf edebilse yılda 30 bin, on yılda 300 bin, yaklaşık 17 yılda 500 bin lira biriktirebilir.
‘Asgari ücretli de sıfır araba almasın’ diyebilirsiniz. Peki, aylık geliri 10 bin lira olanın durumu ne? Kaldı ki kazancın yarısını tasarruf etmek de herhalde mümkün değil.”
KEŞKE TERSİ OLSAYDI...
İşte başlıkta bu yüzden “Enflasyon olsaydı da keşke hayat pahalılığı olmasaydı” diyorum ya...
Düşünün fiyatlar her ay yüzde 3-5 artıyor. Ama gelirlerin de her ay enflasyon kadar artmasını sağlayacak bir mekanizma kurulmuş...
Şimdi geçin, bu da enflasyonu tetikler gibi gerekçeleri! Bir varsayımdan söz ediyorum zaten ve enflasyonu tetikleyecek tek etken olarak çalışana, esnafa, çiftçiye ya da küçük sanayiciye kaynak aktarımını görmemek gerektiğini söylüyorum.
Her ay enflasyon da artıyor, gelirler de... Böyle bir durumda hayat pahalılığından herhalde söz edilemez. Hele işler yoluna girer ve gelir enflasyondan daha fazla artmaya başlarsa, işte gelişmiş ve vatandaşını refaha kavuşturmuş bir ülke olma yoluna girmiş oluruz.
BATI HAYAT PAHALILIĞINI NİYE AZ KONUŞUYOR?
Biz hem enflasyon sorunu yaşıyoruz, hem hayat pahalılığı. Pandemi sonrasının ekonomik krizinde ve şu savaş ortamında tüm dünyada enflasyon yükseldi, doğru. Ama bizdeki aylık enflasyon oralarda neredeyse bir yılda gerçekleşiyor. Bu bile o ülke vatandaşlarını rahatsız ediyor.
Ancak, gelişmiş ülke vatandaşları, kendileri için yüksek sayılabilecek enflasyona rağmen hayat pahalılığından bizim kadar yakınmıyor. Niye dersiniz?
HAZİRAN ENFLASYONUNDA BUGÜNKÜ ALT SINIR: YÜZDE 1.69
Aylık enflasyon tahmini yapmak yerine artık “alt sınır” çizmeye çalışacağımı önceki gün yazdım. Bu çerçevede fiyat endeksinde önemli ağırlığı bulunan ve fiyatı tüm Türkiye’de neredeyse aynı uygulanan ürünleri takip etmeye karar verdim. Bu ürünlerin fiyatlarından yola çıkarak o aya yansımanın en az ne kadar olacağını hesaplamayı öngördüm.
Bugün hazirana ilişkin ilk “alt sınır” oranını yazacağım.
Şimdiye kadar benzin, motorin, elektrik ve doğalgaza gelen zamlar ile çaya geçen ay yapılan zammın üçte iki kadarının bu aya yansımasından kaynaklanan toplam etki yüzde 1.69’u buldu. Bu oranı hesaplarken motorine bugünden geçerli olmak üzere yapılan zammı da dikkate aldım.
Yani şu durumda bu ürünlerin fiyatları artık hiç değişmese, TÜFE kapsamındaki diğer mal ve hizmetlere hiç zam gelmese bile haziran enflasyonu yüzde 1.69’un altına inmeyecek." (KAYNAK)