Gelecekte “milli” insansız hava araçlarının “Zeytin Dalı” harekatında kullanılmasının, başka bir deyişle yerli “Alemşümul suni adamların savaşının” nasıl tartışılacağını bilemiyoruz. “Uluslararası hukuk”, “savaş hukuku”, “robot etiği” ya da “salt milli teknoloji geliştirme” olarak ya da bugünden tahmin edemediğimiz başka açılardan tartışılabilir. Ancak bu fotoğraf, özgür ve demokratik bir ortamda tüm tartışmaların merkezine oturma potansiyeli taşıyor.
1921 yılında Karel Capek’in R.U.R. (Rossum’s Universal Robots) isimli oyunu, bugün Çek Cumhuriyeti'nin başkenti olan Prag’da sahnelenirken,‘robot’ kelimesi de dünya sahnesine çıkmış olur. Capek robot kelimesi için Çek dilinde “zorla çalıştırma” anlamına gelen robota kelimesinden esinlenmiş ve kimyasal olarak şekillendirilmiş yapay bir insana bu ismi vermiştir.
Capek’in her bir robotu, bir insanın yapabildiğinden iki kat daha fazla iş yapabilmekte ve böylece insanları kendilerini mükemmelleştirmek dışındaki tüm diğer görevlerden, çalışmalardan, dertlerden özgürleştirmektedir. Ancak robotlar hiç bir tutku, tarih ve ruha sahip olmadıkları halde, insanlardan daha güçlü ve zeki olduklarının farkına vardıklarında biri dışında tüm insanları öldürürler. Pek çok dile çevrilen bu oyun, 1927 yılında Osmanlıca’ya da “Alemşümul Suni Adamlar Fabrikası” ismiyle çevrilmiştir. Capek’i dünya çapında tanınır hale getiren ve pek çok dile çevrilen bu oyun, insanlığın kendisine benzeyen makineler yapmaya dair tutkusuna, bu makinelerin insanlığın sonunu getirebileceği korkusunu iliştirmiştir.
ÜÇ ROBOTİK KURALI
Isaac Asimov ise 1940 ve 1950 yılları arasında yazdığı ve “Ben Robot” isimli kitabında topladığı öykülerinde robotları Capek’ten daha iyimser bir biçimde ele alır. Bu robotlar insanların yardımsever ve iyi yardımcılarıdır. Çünkü hepsi Asimov’un yarattığı üç “robotik kuralına” uyarlar. Birinci kural, “bir robot, bir insana zarar veremez veya hareketsiz kalarak o insanın zarar görmesine izin veremez” der. İkinci kurala göre, bir robot, bir insan tarafından verilen emri, birinci kuralla çelişmediği sürece yerine getirmek zorundadır. Üçüncü kurala göre ise bir robot, birinci ve ikinci kuralla çelişmediği sürece kendi varlığını korumak zorundadır.
Asimov’un geliştirdiği bu incelikli kurallar, robotların artık türlü biçimlerde gündelik yaşama dahil olduğu günümüzde robot etiğinin temelini oluşturmaya adaydır. Ancak bu kuralların barışçıllığı ve inceliği elbette ki askeri alanda kullanılan robotlar söz konusu olduğunda geçerli değildir. Çünkü askeri robotların tanımları gereği üç amacı vardır: izlemek, yıkmak ve öldürmek.
ASKERİ ROBOTLAR
Günümüzün önemli teknolojik yeniliklerinin temelinde askeri alandaki araştırmalar yer alır. Özellikle 2'nci Dünya Savaşı dönemi ve onu izleyen Soğuk Savaş, teknoloji araştırmalarına sorgulanmadan büyük kaynaklar ayrılmasına neden oldu. Soğuk Savaş'ın nükleer parite nedeniyle askeri bir mücadele değil ideolojik bir mücadele olarak yaşanması, bilim ve teknolojiye yapılan büyük yatırımları meşrulaştırdı. ABD’de “özgürlük” için verilen evrensel, siyasi, bilimsel bir mücadele olarak tanımlanan Soğuk Savaş’m teknolojik sonucu, yeni teknolojilerin doğrudan askeri olarak araştırılıp geliştirilmesi oldu. Öte yandan uzay yarışı olarak da şekillenen Soğuk Savaş, teknolojik gelişmelere daha da hız verdi. Bu dönemde askeri olarak geliştirilen teknolojilerin sadece bir kısmının ticarileştiği ve gündelik yaşama dahil olduğu kolaylıkla tahmin edilebilir.
Askeri robotların tarihi de bazı spekülatif hikayeleri bir yana bırakırsak 19'uncu yüzyıl sonuna dek izlenebilir. Bu tarih genellikle Tesla'nın icat ettiği radyo dalgalarıyla kontrol edilen bir deniz aracını, askeri amaçlarla kullanılmak üzere ABD donanmasına önermesine dayandırılır. Ancak Amerikan donanması Tesla’nın önerisini kabul etmez. Askeri robotlar konusunda diğer önemli bir dönüm noktası, Sovyetler Birliği’nin 1930’larda uzaktan kontrol edilebilen bir tank geliştirmesidir. Teletank adı verilen bu askeri araç, daha sonra 2'nci Dünya Savaşında kullanılır. 2'nci Dünya Savaşı aynı zamanda Almanlar tarafından geliştirilen Goliath adı verilen hareketli kara mayınlarının da kullanımına sahne olur.
ROBOT ASKERLER
Soğuk Savaş döneminde çeşitli ülkelerin orduları tarafından örneğin mayın temizleme gibi riskli bir takım işleri yapmak üzere pek çok robotun tasarlandığı biliniyor. ABD ordusu robot sistemlerinin araştırılması ve geliştirilmesine büyük yatırımlar yapmaya devam ediyor. Hatta 2025 yılında, ABD’nin bir robot askerleri ordusuna katacağı ve ilk prototipin geliştirilmesi için milyonlarca dolar yatırım yaptığı iddialar arasında. Rusya da benzer robotlar geliştiriyor ve Rus askeri stratejistler gelecekteki savaşları şekillendirecek olanın bu robotlar olduğunu düşünüyorlar.
Henüz robot askerler ya da “suni insanlar” savaş alanlarında boy göstermemiş olsa da robot teknolojisi ile üretilmiş olan ve drone adı ile bilinen insansız hava araçları pek çok ülkenin orduları tarafından değişik amaçlarla yaygın olarak kullanılıyor, savaş alanlarında işe koşuluyor.
İNSANSIZ HAVA ARAÇLARI TARTIŞMASI
İnsansız hava araçları ilk kez Körfez Savaşı döneminde savaş alanında boy gösterdiler. 11 Eylül sonrası özellikle Afganistan ve Pakistan’da El Kaide’ye karşı kullanılan insansız hava araçları günümüzde yoğun bir tartışmanın konusu oldu. Bu tartışmada kimileri ABD askerlerinin yaşamlarını tehlikeye atmadan, diğer silahlara göre çok daha kesin bir biçimde düşmanları ortadan kaldırması nedeniyle insansız hava araçlarını desteklerken, kimileri de uzaktan insan öldürmeyi kolaylaştırdığı ve sivil ölümlere neden olduğu için eleştiriyor, hatta bunun hedef alınan coğrafyaların halklarını terörizme ittiğini ileri sürüyorlar. Bir yandan insansız hava araçlarının kullanımına karşı çıkan kampanyalar örgütlenirken, diğer yandan da yandan da askeri robotların ve insansız hava araçlarının öfke dolu ve stresli gerçek askerlerden daha iyi olacağı iddia ediliyor.
Bu tartışmanın her iki yanında yer alanların da konunun askeri olması nedeniyle yetersiz bilgi ve karmaşadan mustarip olduğu açıkça görülebiliyor. Ancak ABD tarafından özellikle Pakistan, Afganistan, Yemen ve Somali’de “teröre karşı savaş” konsepti ile insansız hava araçlarının ölümcül saldırılarda yoğun kullanımı ve bu araçların neden oldukları sivil ölümleri, tartışma sorunlu olsa da kaygıların son derece gerçek olduğunu ortaya koyuyor.
Diğer yandan, insansız hava aracı saldırılarının uluslararası hukuk açısından ilgili devletler arasında bir egemenlik hakkı ihlaline neden olup olmadığı, neden olduğu sivil ölümlerinin savaş hukuku açısından nasıl değerlendirilmesi gerektiği gibi sorular yanında, bir etik tartışması da sürüyor. Özellikle de gelişen yapay zeka uygulamarıyla bu araçlar giderek özerk hale gelirken bu etik tartışması içerisinde robot etiği konusu önem kazanıyor. Teknolojik gelişmenin her zaman yasa ve normların önünde gitmesi nedeniyle, henüz gri olan bir alanda bütün bunların olduğu, ama küresel toplumun hızla hem askeri robotlara, hem de sivil alanda kullanılan robotlara dair bir kurallar bütünü belirlemesi gerektiği belki de robot etiği tartışmasının en önemli sonucu.
"MİLLİ" İHA
Bugün 40’tan fazla ülke insansız hava araçlarını sahip oldukları silahların arasına katmış durumda. Bu ülkelerden birisi de Türkiye. Geçtiğimiz hafta kendimizi içinde bulduğumuz seferberlik halinin nedeni olan Afrin’e yönelik ve ironik bir biçimde “Zeytin Dalı” olarak isimlendirilen askeri harekatta insansız hava araçlarının kullanıldığı bilgisi kamuoyuyla paylaşıldı. Üstelik bu insansız hava araçlarının “milli” olduğu da Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı, Sümeyye Erdoğan’ın eşi Baykar Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar’ın attığı bir tweet'te övünçle açıklandı. Selçuk Bayraktar’ın tweet'inde "İlk kez Zeytin Dalı Harekatı'nda kullanılan yeni geliştirdiğimiz teknolojiler ile Milli İHA'larımız Afrin'de görev başında. Teknik ekibimizle birlikte TSK'mize destek olmak maksadıyla sahadayız" ifadeleri kullanıldı ve bir fotoğraf paylaşıldı. Fotoğrafta Selçuk Bayraktar, Bilal Erdoğan ve birkaç asker görünüyor. Gelecekte “milli” insansız hava araçlarının “Zeytin Dalı” harekatında kullanılmasının, başka bir deyişle yerli “Alemşümul suni adamların savaşının” nasıl tartışılacağını bilemiyoruz. “Uluslararası hukuk”, “savaş hukuku”, “robot etiği” ya da “salt milli teknoloji geliştirme” olarak ya da bugünden tahmin edemediğimiz başka açılardan tartışılabilir. Ancak bu fotoğraf, özgür ve demokratik bir ortamda tüm tartışmaların merkezine oturma potansiyeli taşıyor.