İstisnai bir dönemin istisnai olaylarına tanıklık etmeye devam ediyoruz. “Saraya giden CHP’li” iddiasıyla başlayan, CHP’li Urla Belediye Başkanı’nın FETÖ gerekçe gösterilerek tutuklanmasıyla büyüyen tartışmalar, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni hedef alan iddialarla daha da tırmandırıldı.
Zamanlama ve haberlerin servis edildiği araçlar/aracılar, bütün bu tartışmaların, CHP’ye ve CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na zarar vermek isteyenlerce planlandığı tespitini doğrular nitelikte.
CHP’de on gün önce sohbet ettiğimiz parti yetkilileri “Bize karşı çok ciddi operasyonlar bekliyoruz. Kurultaya kadar Genel Başkan’ı hedef alan ve doğrudan CHP’yi yıpratmayı amaçlayan hamleler yapacaklar. Bu yönde duyumlar alıyoruz” demişti. Haklı çıktılar. Nergis Demirkaya’nın dünkü haberi de CHP yönetiminin ve partililerin, saldırılarla ilgili yorumlarını ortaya koyuyordu.
Giderek kan kaybeden siyasi iktidar, rakiplerini güçten düşürmek veya saf dışı bırakmak için bir takım hamleler peşinde olabilir ya da onunla birlikte hareket eden çeşitli güç odakları, kendine vazife çıkararak bir takım roller üstlenebilir. Ancak zayıflayan iktidar her şeyi kontrol edemiyor. Şöyle diyordu Hakkı Özdal perşembe günkü yazısında:
Libya, Kanal İstanbul gibi sekiz yıl önceki gündemlerin zuhur etmesi bir tesadüf değil, aradaki sürede yaşananların zaruri bir sonucudur; tıpkı, bir sermayedarın kamu bankası eliyle kurtarılmasına yönelik rutin işleyişi, ‘simitçi’ meselesinde neredeyse acemi bir hamleyle geri çekmek zorunda kalmaları gibi… Erdoğan’ın kurduğu sisteme toplumsal destek daraldığı için, geçmişte bir ‘yeni çıkış’ın, bir ‘parlak vaat ve beklenti’nin konusu olan başlıklar, mükerreren, ama bu kez sıkışmaların, açmazların konusu olarak dönmektedir.
ALİ BABACAN NELER SÖYLEYECEK?
Dedik ya, istisnai dönemlerde enteresan olaylar yaşanabilir. Siyasete etki edecek iki partinin sahneye, eş zamanlı çıkması da ender görülecek durumlardan. Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanı olduğu Gelecek Partisi, 13 Aralık’ta kuruldu. Şimdi merakla Ali Babacan’ın liderliğini yaptığı hareketin partileşmesi bekleniyor.
Ali Babacan’ın partisinde bugün itibariyle çalışmalar bitiyor. Bundan sonra tek iş, kuruluşun ilan edileceği tarihin netleşmesi olacak.
Babacan’ın kısa süre içinde bir açıklama yapması planlanıyor. Babacan’ın, 2019 yılı sona ermeden yapacağı bu açıklamada hem partisinin kuruluş tarihini işaret etmesi hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, aralarında kendisinin de bulunduğu eski AK Partili bakanları hedef alan Şehir Üniversitesi hakkındaki ithamlarına yanıt vermesi bekleniyor.
Gelecek Partisi hâlâ konuşulurken bir başka partinin kuruluşunu ilan etmesi, siyasal iletişim açısından doğru bir hamle olmayacağı için Babacan’ın partisinin kuruluşu, aralık sonundan ocak ayına ertelendi. Bu haberler Babacan’ın ekibiyle konuşan gazetecilerce detaylıca yazıldığı halde iktidara yakın gazetecilerin aynı cümlelerle Babacan ve ekibini hedef alan açıklamalar yapması, kurulacak partiye “saldırmaları” kendileriyle ilgili şüpheleri güçlendiriyor. Bu gazeteciler, televizyon kanallarında Babacan ve ekibinin “aşırı temkinli” olmasını neredeyse aynı cümlelerle sorguluyorlar. Bunu, bizler gibi gazetecilik refleksiyle değil siyasi rakibini mindere çağıran iktidar partisi temsilcisi üslubuyla yapıyorlar. Bu canhıraş tutumları, görevlendirildikleri izlenimini pekiştirmekten başka bir işe yaramıyor.
AK Parti-MHP iktidarında yıldızı parlatılan ve yakın bir gelecekte çoğunun adını kimsenin hatırlamayacağı bu gazeteciler, giderek artan dozda CHP’ye, uzun zamandır HDP’ye, kurulduğundan bu yana İYİ Parti’ye ve kritik dönemlerde Saadet Partisi’ne aynı cümlelerle sataşıyorlar. Şimdi bu kişilerin hedefinde yeni partiler var. İstanbul seçiminin tekrarlanması sürecinde oynadıkları rolün tam tersi etki yapmasının faturası hiçbirine kesilmediği için olsa gerek, aynı yanlışı tekrarlamaya, iktidara yakın medyayı daha da itibarsızlaştırmaya devam ediyorlar.
Savundukları partilerin tabanında dahi inandırıcılıkları olmayan bu gazetecilerin hali bile siyasi iktidarın içinde bulunduğu acıklı durumu ortaya koyması bakımından ibret verici.
Son sözü Fikret Başkaya Hoca'ya bırakalım, "Siyasi partiler ve seçimler, demokrasinin değil burjuva egemenliğinin araçlarıdır." Her dönem, bunların her birini sorgulamak da biz gazetecilerin görevidir.