Ali Bayramoğlu: İktidar değişmeden Kürt meselesinde ilerleme olmaz

Ayşegül Doğan'ın yeniden tv'de bu haftaki konuğu gazeteci, yazar Ali Bayramoğlu oldu. Kürt meselesine dair yorumlarda bulunan Bayramoğlu, "Erdoğan’ın git gide otoriterleşen yönetimi, aşırı keyfi tavrı, aşırı şahsi ve keyfi idare sistemi Türkiye’de Saadet Partisi’nden AK Parti’den kopan partiler ile CHP ve HDP’ye kadar, bütün siyasi partileri bir konuda bir araya getirdi: bu iktidarın değiştirilmesi" dedi.

Abone ol

DUVAR - yeniden tv’de Ayşegül Doğan’ın konuğu olan gazeteci, yazar Ali Bayramoğlu “Türkiye nereye gidiyor?” sorusunu demokrasi, insan hakları ve Kürt meselesi açısından değerlendirdi. Hükümetin hazırladığı yeni reform paketine dair tartışmaları değerlendiren Bayramoğlu, “Reform beklentileri üretilen beklentiler, pragmatizme ve Erdoğan’ın siyasi sıkışıklıklarına bağlanan beklentiler. Dikkat ederseniz her reform açıklamasından sonra somut bir hadise oluyor ve o hadiseden sonra Erdoğan bir açıklama ya da tavırla aslında çok şeyin değişmediğini söylemeye çalışıyor” dedi.

Doğu Akdeniz krizini hatırlatarak AB ile sıcak noktalarda karşılaşma hali olduğuna dikkat çeken Bayramoğlu, Türkiye’nin bazı yaptırımlarla karşılaşabileceğini belirtti ve bundan daha önemli hususun ABD’de Biden’ın iktidara gelmesi olduğunu söyledi: 

“Onun iktidarıyla birlikte paradoksal iki gelişme bekliyoruz: bir tanesi Tayyip Erdoğan’ın aleyhine bir gelişme. Bugüne kadar Erdoğan’ın Rojava’da, Kuzey Suriye’de sürdürmüş olduğu Kürt politikasına Biden ve etrafından bir itiraz gelecektir, en azından söylemsel bir itiraz gelecektir. Çünkü Biden ve ekibi demokrasi meselesini tüm uluslararası platformlarda ve sahada kuvvetle ifade etmek istiyorlar ve Erdoğan da bunun önündeki en önemli sorunlardan biri. Belki Erdoğan’ın görece lehine olan ikinci husus da Kürtler arasındaki çatışma ve gerginliklerin yeniden bir barış platformuna dönüştürülmesi. Suriye’de YPG, PKK, SDG arasındaki ilişkilerin farklılaştırılarak dengelenmesi, Türkiye’nin şu anda kağıt üstünde lehine gibi gözükse de Türkiye’yi politika yapımında son derece zorlayacaktır. Tayyip Erdoğan ve arkadaşları bunun farkında. Türkiye’yi sadece iç dinamiklerle yönetemezsiniz, bölge dinamikleri ve özellikle uluslararası dinamiklere uyum sağlamak zorundasınız. Onlara kafa tutarak yönetmek zor bir iştir.” 

“Bize saçma gelecek” diye devam eden Bayramoğlu, “Erdoğan, birbirinden farklı ve çelişkili düğmelere aynı anda basıyor. Hem bazı adımlarla otoriterleşmeye yol veriyor hem de reform imkânlarını devrede tutmaya çalışan bazı düğmelere basıyor. Bu kaotik bir durum ve bu kaotik durum, iktidarın kendini yeni sürece adapte etmesiyle ilgili” şeklinde konuştu.

'KÜRT MESELESİNDE BÖLGESEL VE ULUSAL SORUN İÇ İÇE GİRDİ'

Bu konuların Kürt meselesine yansımalarına dair ise Bayramoğlu’nun değerlendirmesi şöyle:

“Kürt meselesinde bölgesel ve ulusal sorun iç içe girmiştir. Kürtler için bir sınır yok, ama Türk devleti için ulusal bir sınır var. Bu birleşme, Suriye ve Türkiye’de olacak gelişmelerin farklı olabileceğine de işaret. Biden’la beraber eğer bir Suriye barışı olur ve herkesin kabul edebileceği Kürt alan paylaşımı devreye girerse aktörlerin katılımıyla bu iklim Türkiye’ye yansır, Türkiye’yi bağlar ve Türkiye adım atmak durumunda kalır. O zaman Erdoğan oturup, Bahçeli’yi ikna etmek zorunda kalır. İkinci ihtimal de, Erdoğan eğer seçimlere doğru ‘yandım Allah, iktidar elden gidiyor’ derse, o zaman kuvvetli açılımlar bekleyebiliriz, ama onlar da ilkesel değil faydacı açılımlar olur.” 

'İKTİDARIN SEÇİM KAYBETMESİ LAZIM' 

“Bu iktidar değişmeden bu iş çok kolay ilerlemez. Bu iktidarın seçim kaybetmesi lazım” diye devam eden Bayramoğlu, muhalefetin durumuna, HDP’ye ve Kürt meselesine yaklaşımına dair de şu eleştiriyi getirdi:

“Muhalefetin de gitgide özgül ağırlığı artan bir alanı var. Bu alanla iktidar alanı arasındaki gerginlikler bir biçimde eşit bir güç paylaşımı etrafında sürüyor. Erdoğan’ın git gide otoriterleşen yönetimi, aşırı keyfi tavrı, aşırı şahsi ve keyfi idare sistemi Türkiye’de Saadet Partisi’nden AK Parti’den kopan partiler ile CHP ve HDP’ye kadar, bütün siyasi partileri bir konuda bir araya getirdi: bu iktidarın değiştirilmesi. İktidarın değiştirilmesinden sonra da hepsi Anayasa’nın değiştirilmesinden bahsediyorlar. Bu iki ülke demokrasinin tanımıyla çok yakından ilgili. Bahsettiğimiz bu siyasi blok, muhalif bloktaki demokratikleşme dozu her geçen gün artıyor.”

Buna karşın iki önemli sorun olduğunu belirten Bayramoğlu, “Bu ittifakın demokratikleşme dozu artarken acaba bu aktörlerin bir araya gelme ve sinerji üretme imkanları var mı?” sorusunu yanıtladı: 

“Burada bazı sorunlarla karşı karşıyayız, en önemlisi Kürt meselesi, bu da bizi başka bir açmaza gönderiyor. Muhalefette demokrasinin içerisinde Kürt meselesinin tuttuğu yer git gide artıyor, ama HDP’ye yaklaşma bu konjonktür dışında bir şey ifade ediyor mu, sorusuna hala birçok siyasi parti için çok pozitif cevap verme aşamasında değiliz.

“Gerek Türkiye’nin demokrasinin yeniden ayaklarının üstüne oturtulması gerek mevcut iktidarın yenilmesinin bir koşulu var: Kürt meselesinde gerçekten siyaset üretmek ve esasen bir Kürt aktörü olan HDP’yi bir sistem içi unsur haline getirebilmek. Yani muhalefetin kuracağı bir ittifakın içinde HDP’nin olmasından bahsediyorum. Çünkü sistem dışı ilan ediyorsunuz bir bakıma. AK Parti nasıl HDP’yi ‘terörist’ ilan ediyorsa ki, sistem dışı ilan etmektir, muhalefet de ‘ben HDP’yle aynı masaya oturmam, milliyetçi reaksiyondan korkarım’ diyor. Bu da onu sistemin içine almamak demektir. Nasıl bir tarafta otoriterizmi Kürt alerjisi, Kürt hareketi alerjisi tanımlıyorsa, burada da ileri adım önündeki engel, içten içe hala yaşayan bu alerjinin başka bir boyutudur.”

'KÜRT AKTÖRÜNÜN DE İÇİNDE OLDUĞU BİR İTTİFAK OLMALI'

Muhalifler arasında bir ittifakın zorunluluğuna dikkat çeken Bayramoğlu, şunları kaydetti:

“Bir ittifak olmalı, bütün siyasi partiler, Kürt meselesi ve aktörü de o ittifakın içinde olabilmeli. İki zorluk var: birincisi İYİ Parti meselesi. İkincisi her siyasi partiyi kuşatan Türk olma takıntısı, anti-Kürt endişesi, milliyetçilikten endişe ya da milliyetçiliğe yaslanma gibi paradokslar var. Bunlar seçimlere doğru tanımlandığı gibi olmayabilir, farklı seyredebilir. Farklı çapraz ittifaklar, dolaylı ve doğrudan ittifaklar halini alabilir. Kürt unsurunu sisteme almadan bu mekanizmanın yürüyebileceğini sanmıyorum. Göreceğiz.” (HABER MERKEZİ)