Ali Sabuktay: İnce’nin tek amacı bu seçimi muhalefete kazandırmamak
Siyasal iletişimci Sabuktay’a göre, İnce’nin amacı seçimi muhalefete kazandırmamak. Sabuktay, İnce seçmenin yüzde 55’inin ikinci turda Kılıçdaroğlu’na, yüzde 28’inin Erdoğan’a oy vereceğini söylüyor.
İZMİR - Ege Bölgesi'nde kamuoyu araştırmaları yapan İntegral Araştırma'nın 2023 yılı verileriyle seçmen gruplarını analiz eden Ali Sabuktay hem derinlemesine görüşme notlarından hem de araştırma verilerinden yola çıkarak değerlendirmelerde bulundu. Sabuktay, Memleket Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye oy verecek seçmeninin seçimlerde nasıl bir tavır sergileyeceğine dair fikirlerini de paylaştı.
Büyük yol kazaları olmazsa, İnce’ye verilen seçmen desteğinin giderek azalacağını ve seçim günü geldiğinde mart ayındaki oranının ancak üçte birini koruyacağını tahmin eden Sabuktay, “Öte yandan, bir grup gazeteci, akademisyen, araştırmacı, İnce meselesini ve ikinci tur senaryolarını biraz da ‘reyting’ kaygısıyla abartıyor. O analizlere bakarak kanaat oluşturan muhalif kamuoyu aşırı endişelenirken, bu durum olduğundan güçlü gözükmek isteyen İnce’nin işine yarıyor” diyor.
‘İNCE’YE OY VERECEĞİNİ SÖYLEYEN SEÇMEN TUTARSIZ’
Reuters ajansı tarafından yayımlanan analizde, Muharrem İnce'nin seçimleri ikinci tura taşıyarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 'can simidi' olabileceği yorumu yapıldı. Sizce Muharrem İnce’nin seçimleri ikinci tura taşıyacak kadar oy potansiyeli var mı?
Bu soruyu yanıtlamak biraz zor. On beş gün önce tamamlanan anketlerde bir potansiyel gözüküyordu ama ne ölçüde kinetiğe dönüşeceği belirsiz. Geçen süre içinde dahi bir sürü şey değişmiş olabilir. Çok farklı kaynaklardan gelen bir seçmen kitlesi İnce’ye oy vereceğini söylüyordu. Bu tutumun ne kadarının davranışa dönüşebileceği yeni yapılacak araştırmalarla biraz daha netleşir.
İnce’ye oy vereceğini söyleyen seçmen Borges’in “Çin Ansiklopedisi”ndeki listeyle yarışabilecek çeşitlilikte ve tutarsızlıkta. Aklıma ilk gelenleri sıralayayım: Hiçbir seçimde oy kullanmayanlar, ilk kez oy kullanacaklar, HDP desteğinden huylananlar, İnce’nin ilk falsosunda bu listeyi terk edecekler, Kılıçdaroğlu’nun kazanmasını istemeyenler, Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağına inananlar, üç kuşaktır ‘Ecevitçi’ olanlar, CHP ile İYİ Parti arasında salınanlar, FETÖ’nün geri geleceğinden korkanlar, Davutoğlu’nu sevmeyenler, Akşener’in masaya dönmesine kızanlar, iki belediye başkanından birinin adaylığını isteyenler...
Bu liste uzatılabilir, yarın yeni katılımlarla genişleyebilir ya da eksilip iyice daralabilir. Görüldüğü gibi, ilintiselliği zayıf kümelerin iki ayda oluşturduğu kaotik bir sanal cemaat söz konusu. Bu topluluk doğası gereği mekansız ve zamansız, o nedenle çoğunlukla internette görünür oluyor. İş imza vermeye ya da mitinge katılmaya geldiğinde pek ortada olmuyor. İnce’nin öfkeli ve eğlenceli performansı şimdilik onları bir arada tutuyor. İnce’ye oy vereceklerini söylüyorlar ama neredeyse yüzde 70’i İnce’nin kazanacağına inanmıyor.
Peki, seçmenler neden kazanamayacağına inandığı aday için oy kullanır?
Bu sorunun yanıtı, İnce seçmeninin çoğunluğu için, kaybettirme motivasyonu olabilir. İnce’nin Cumhurbaşkanlığı'nda göstereceği performans kendi seçmeni tarafından da pek ciddiye alınmıyor. İnce’nin diğer adaylardan daha iyi yöneteceğine inanarak oy verenlerin oranı yüzde 35 civarında. En az o kadarı da daha iyi bir alternatif olmadığı için İnce’ye oy vereceğini belirtiyor. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu seçmeni için kendi adayının daha iyi yönetebileceğine inanç yüzde 50’lerin üstünde seyrediyor.
İnce’ye oy vereceğini söyleyen seçmene siyasi partilerin güncel durumu açısından bakarsak; yarıya yakını Memleket Partisi’ne oy vereceğini ifade ediyor. Az bir bölümü, genel seçimde AKP’ye, Cumhurbaşkanlığı'nda İnce’ye vereceğini belirtiyor. Altı puan civarında kararsız var, geri kalan yüzde 40’ı da genel seçimde diğer muhalefet partilerine oy vereceğini söylüyor. Yaş açısından bakıldığında ise, diğer adaylara göre İnce’nin yeni seçmende belirgin bir üstünlüğü var. İntegral Araştırma'nın İzmir çalışmalarından hazırladığım aşağıdaki grafik bu durumu yansıtıyor.
‘İNCE’NİN MUHALEFETE YÖNELİK SALDIRILARI İKTİDARA AVANTAJ SAĞLIYOR’
Sizce bu seçmenler muhalefet tarafından nasıl ikna edilebilir?
Bu konuda çok şey yapılabilir ama ben üç başlığı önemli görüyorum. İlki, bu seçmenler sorumluluğa çağırılmalı. Onlara yönelik mesajlarda birkaç vaat, birkaç TikTok videosu kolaycılığına kaçılmamalı. Sadece onların tepkilerini anlamaya çalışmak değil, onların da durumu anlamasını sağlamaya çalışmak önemli. Seçimleri Cumhur İttifakı kazanırsa sonuç belli; yeni ortaklarıyla yenilenmiş tek adam yönetimi muhalif bütün toplumsal kesimleri nefes alamaz hale getirecek. Bu durum Erdoğan etrafında birleşmiş cephe için kazanç olarak algılansa da her çeşit muhalif insan için büyük bir kayıp anlamında. İnce seçmenine bu sonuç net olarak hatırlatılmalı, seçimin kaybedilmesinin onların da kaybetmesi anlamına geldiği yalın ve ikna gücü yüksek mesajlarla anlatılmalı. Ülkenin ve kendi geleceği için sorumluluk alma çağrısı yapılmalı.
Bu seçmenlerin, Kılıçdaroğlu’nun seçilmesini kazanç olarak görmedikleri, seçimlere amorf duygusal tepkilerle yaklaştıkları araştırmalardan ve sosyal medyadan anlaşılıyor. Oysa hepimiz gibi -yaş aralığı düşünülürse belki de daha fazla- onların da kaybedeceği çok şey var. Bu önerdiğim şey, korku temelli negatif bir siyasi iletişim değil. İnsanlar sadece kazandıklarında değil, büyük bir kayıptan kaçındıklarında, durumlarını nispi olarak düzelttiklerinde de mutlu olabilirler. Aslında bu seçimler çoğumuz için de böyle. Bugünlerde sıkça kullanılan aforizmanın dediği gibi, “Bu seçimin cennetin kapılarını açma seçimi değil, cehennemin kapılarını kapama seçimi” olduğu net olarak hissettirilmeli. İkinci tura kalınca ortaya çıkacak riskler anlatılmalı. Yani kafaları okşanarak ya da azarlanarak yola getirilecek çocuklar olarak değil, kendi hayatlarından ve hepimizin hayatından sorumlu özneler olarak muhatap alınmalı. Kılıçdaroğlu’na ilk turda oy vermeyerek mesaj verdiğini düşünen seçmen, doğru bir iletişimle ilk turda stratejik oy kullanmaya ikna edilebilmeli.
İkinci olarak, bu cenahın söylem ürettiği kaynakları kurutulmalı. Hem İnce hem sosyal medyadaki fanatikleri neredeyse sadece Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’yla uğraşıyorlar. Kaybettikçe daha da çirkinleşeceklerini, her krizden faydalanmaya çalışacaklarını var sayabiliriz. Şu anda bile iktidarın en kötü argümanlarını kullanıyorlar, Ümit Özdağ’ı geçmiş, Soylu’ya yaklaşmış durumdalar. Bu sayede, kendilerine yakın kitleyi stabilize ederken, CHP ve İYİ Parti’den parça koparmaya çalışıyorlar. İnce’nin muhalefete yönelik saldırıları iktidara başka bir avantaj daha sağlıyor. Bu seçimin ruhunda olan referandum etkisini zayıflatıyor, asıl konuşulması gerekenleri engelleyen bir parazit işlevi görüyor. Deprem, ekonomik kriz, adalet, eğitim gibi temel konular yerine, İnce’nin ortaya attığı absürt konular paralel gündem oluşturuyor. Sinirlenmeden ve etkileşim içine girmeden, yani doğrudan onlara seslenmeden, o söylemleri geçersizleştirmek gerekiyor. Bu işi Kılıçdaroğlu değil de İmamoğlu, Yavaş gibi aktörlerin üstlenmesi daha iyi sonuç verecektir. Özellikle İmamoğlu’nun şu ana kadarki performansı çok etkileyici.
Referans aldığım İntegral’in araştırmalarında Memleket Partisi seçmeninin yüzde 50’si iki belediye başkanının cumhurbaşkanı yardımcısı yapılmasını olumlu bulurken yüzde 20’si de “kısmen olumlu” diyor. Bu oranlar, Memleket Partililerin İmamoğlu ve Yavaş’ın sözüne açık olduğunu gösteriyor. Babacan ve Davutoğlu iki belediye başkanının güçlü aktör olarak ortaya çıkmasını istemediği için kabinedeki rolleri belirsiz kalmıştı. Millet İttifakı’nın seçmenden en çok onay alan bu iki oyuncusunun bir an önce işlevleri ve görevleri tanımlanmalı. Böylelikle onlardan alınacak katkı maksimize edilebilir. Aksi takdirde yaratacakları etki potansiyellerinin çok altında olacaktır. Araştırmalarda Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkanların en sık dile getirdiği gerekçelerin başında yönetici özelliğinin zayıf olması geliyor. Bu uzun yıllar içinde oluşmuş bir kanaat, bir-iki ayda tümüyle değiştirilemez. Millet İttifakı’nın elinde ülkeyi iyi yönetebilecek geniş bir kadro var. Bu zenginliğin de bir an önce sahaya sürülmesi gerekiyor. Rakiplerde olmayan böyle bir çeşitlilik, Kılıçdaroğlu’nu da “Ben Kemal, geliyorum” demekten, kampanyayı şahsı üzerine kurmaktan kurtarır, kampanya söylemine güven ve inandırıcılık sağlar.
Üçüncü olarak da seçimin, kesinlikle kazanılacağı duygusu güçlendirilmeli. İnce etrafında toplanan grupçukların önemli bir kısmı, özellikle seçim yaklaştıkça kazananın yanında olmak isteyeceklerdir. Hemen her alanda gördüğümüz bu tavra siyasal iletişimde “bandwagon etkisi” veya “çoğunluk etkisi” adı veriliyor. Zaten İnce’nin popülerliğini sağlayan da bu trend. Özellikle genç seçmen, çevresindeki herkesin öyle düşündüğünü gördükçe kendisi de bu modanın bir parçası olmak istiyor. Kılıçdaroğlu’nun kazanacağı duygusu güçlendikçe trend değişebilir, yeni seçmen içindeki çoğunluk etkisi Kılıçdaroğlu’na geçebilir.
‘BİR İKTİDARDAN GİDİYORSA, BEŞ MUHALEFETTEN GİDİYOR’
Muharrem İnce sadece CHP tabanından değil AK Parti tabanından da ciddi oy aldığını, kamuoyu yoklamalarında da bunu gördüğünü iddia ediyor? Bu sizce doğru mu?
Bir miktar AKP’den de oy alıyor ama bu onlar için göze alınabilecek bir oranda kalıyor. İktidar medyasının İnce’ye yer vermesiyle, iktidar seçmeninin İnce’den etkilenmeye açık hale geldiğini söyleyenler var. Belki İnce iki tarafa da yüklenen bir görüntü verirken kısmen böyle bir sonuç ortaya çıkmıştır ama artık İnce’nin doğrudan muhalefetle uğraşmasından dolayı bu tez bana doğru gelmiyor. Tam tersine iktidar seçmeninin muhalefete ilişkin yargılarını perçinlediğini düşünüyorum. Muhalefetin, kafası karışık iktidar seçmenine ulaşmasını engelleyici bir rol üstleniyor. İlk başlarda Cumhur İttifakı’ndan tepkili bir seçmen geçişi olduğunu araştırmalardan görüyoruz. Kayıp kazanç oranı olarak baktığımızda iktidar için kabul edilebilir bir miktar bu. Kabaca, bir iktidardan gidiyorsa, beş muhalefetten gidiyor. Zaten Hamza Dağ’ın sözleri de bunu kanıtlar vaziyette. Ayrıca seçim ikinci tura kalırsa iktidardan giden seçmen yeniden Erdoğan’a dönme eğilimde. Aşağıdaki ilk grafik, sahaları 15 gün önce tamamlanan iki araştırmanın ortalamasını yansıtıyor. Bu oranlar 2 haftada değişmiş olabilir ama temel bir pozisyonu gösteriyor. Cumhur İttifakı’nın güncel seçmeninden İnce’ye gelen oy sadece yüzde 9 düzeyinde.
İkinci grafik ise 24 Haziran’da oy verdikleri partiye göre İnce seçmenini analiz ediyor. Cumhur İttifakı’ndan gelen seçmen yüzde 25 civarında. Fakat unutmayalım, bu oran içinde 24 Haziran sonrası iktidardan çoktan kopmuş, İYİ Parti ve CHP’ye yönelmiş önemli bir kesim de var. Onlar zaten AKP’li, MHP’li olmaktan çıkmış, muhalefete katılmıştı.
‘İYİ PARTİ HEM MASADAN KALKARAK HEM MASAYA DÖNEREK SEÇMEN KAYBETTİ’
İlk soruya verdiğiniz yanıtta kısmen bahsettiniz ama Muharrem İnce, Millet İttifakı’nın hitap edemediği hangi kitleye hitap ediyor? Biraz açar mısınız?
İlk kez oy kullanacaklar ve daha önceki seçimlerde oy kullanmamış yüzde 25’lik kesim için, herhalde, sistemin dışlama mekanizmalarına ve Altılı Masa’nın bütün süreç boyunca etkileşime kapalı yapısına bir tepkiden ve gençlerin kendi gibi olanların yanında olmak isteğinden söz edilebilir. Daha önce sizinle yaptığım bir söyleşide Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda İYİ Parti seçmeninde üç tavır olduğunu ifade etmiştim. Seçmenin üçte biri Kılıçdaroğlu’nun adaylığını 'koşulsuz', üçte biri ‘kerhen’ destekliyordu. Geriye kalan MHP ve AKP kökenlilerin oluşturduğu üçte birlik kesim ise Kılıçdaroğlu’na kesinlikle karşı çıkıyordu. Krizin çıktığı 3-6 Mart sürecinde bu gerilim ortaya çıktı. Akşener masadan kalkınca, CHP’den gelen önemli bir seçmen grubu tekrar CHP’ye döndü. Böylece CHP, İnce’ye gidenler olmasına rağmen toplamda parti oyunu kaybetmedi, hatta bir miktar arttırdı. Akşener masaya dönünce Kılıçdaroğlu karşıtı İYİ Parti seçmeni İnce’ye yöneldi. Yani, İYİ Parti hem masadan kalkarak hem masaya dönerek seçmen kaybetti. Aklınıza gelebilecek nedenlerle CHP içinde de Kılıçdaroğlu’na radikal bir biçimde karşı olan bir grup vardı. Bunların bir kısmı duygularına tercüman olduğunu düşündükleri Memleket Partisi’ne yönelirken, bir kısmı ise partisinde kalarak Cumhurbaşkanlığı seçiminde İnce’yi desteklemeye karar verdi. Ayrıca köken olarak merkez sağdan gelen ve İnce’yi ‘yerli-milli’ bulan, görece seküler diyebileceğimiz bir miktar Cumhur İttifakı seçmeni de İnce trenine atladı.
‘İNCE’YE VERİLEN SEÇMEN DESTEĞİ GİDEREK AZALACAK’
İnce adaylıktan hangi koşullarda vazgeçer, adaylıktan çekildiğini düşünürsek elinizdeki verilere göre bu oylar nereye gider?
Bu konu çokça tartışıldı. İnce’ye destek olmaya en hazır kişiler bile bu işin nasıl olacağına dair bir şey söyleyemedi. İnce’nin pozisyonunda müzakereye, pazarlığa açık bir yön görünmüyor. Ortada bir siyaset yok. Tek amacının bu seçimi muhalefete kazandırmamak olduğu anlaşılıyor, seçim sürecini kendi ürettiği bir mağduriyet fantezisinin tazmin talebine dönüştürüyor. Eğer adaylığında bilmediğimiz başka bir kurgu yoksa, böyle bir öznellikle siyasi müzakere yürütülemeyeceği aşikar. Atacağınız her adım onun daha çok tepenize çıkmasına yol açar. Kılıçdaroğlu da bunun farkında olduğundan son derece temkinli yaklaştı. Durumu kötüleştikçe gerçeklik denetimi sağlar ve adaylıktan çekilirse, iki aday arasındaki dağılımdan 60’a 30 gibi Kılıçdaroğlu lehine bir sonuç çıkabilir, 10 puan civarında da protesto oyu olur. Elimdeki araştırma sonuçları bu yönde sinyal veriyor. İntegral’in İzmir verilerine göre ilk turda İnce’ye oy verecek seçmenin yüzde 55’i ikinci turda Kılıçdaroğlu’na, yüzde 28’i Erdoğan’a oy vereceğini, yüzde 5’kararsız olduğunu, yüzde 12’si sandığa gitmeyeceğini söylüyor.
Öte yandan, bir grup gazeteci, akademisyen, araştırmacı, İnce meselesini ve ikinci tur senaryolarını biraz da ‘reyting’ kaygısıyla abartıyor. O analizlere bakarak kanaat oluşturan muhalif kamuoyu aşırı endişelenirken, bu durum olduğundan güçlü gözükmek isteyen İnce’nin işine yarıyor. Büyük yol kazaları olmazsa ve muhalefet üstüne düşeni yaparsa, İnce’ye verilen seçmen desteğinin giderek azalacağını, seçim günü geldiğinde mart ayı sonundaki oranının ancak üçte birini koruyacağını tahmin ediyorum. Saflar sıklaştıkça, seçim iki kutuplu hale geldikçe ‘partili’ seçmenlerinin aslına rücu edeceğini, istatistik deyimiyle aşırılıkların törpülenerek “ortalamaya regresyon” olacağını söyleyebilirim. Seçim anı geldiğinde İnce’nin elinde bir grup fanatik seçmen ile ilk kez oy verecek ve protest seçmenin bir kısmı kalabilir. Onların ne kadarı sandığa gider, o da ayrı konu.