Alkolizm 'sarhoş maymunların mirası' mı?

Biyologlar, insanların zararlı alışkanlıklara meyilli olmasının nedenlerini açıklayan genetik bir mutasyon keşfettiler. Alkolizm ve benzeri zararlı alışkanlıkların kökeninde genetik mirasımız yatıyor gibi görünüyor.

Abone ol

Irene Park*

Aşırı alkol tüketimi sağlımız açısından zararlı: Evet, bunu hepimiz biliriz. Fakat, temkinli yaşamamız durumunda dahi sağlık sorunlarına neden olabilir. Ruh halimizi ve davranışlarımızı değiştirebilir, karaciğer ve kalp gibi organlarda hasara yol açabilir, farklı kanser türlerinin oluşumuna neden olabilir ve bağışıklık sistemimizi zayıflatabilir.

Alkol, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yılda neredeyse 88 bin kişinin ölümüyle bağlantılı olarak, önlenebilir yaygın ölüm nedenleri sıralamasında dördüncü sıraya yükselmiş durumda. Bunun ötesinde, dolaylı ölümlere de neden olabiliyor; 2014 yılında, trafik kazalarıyla ilgili ölümlerin neredeyse üçte biri sarhoş sürücülerden kaynaklanmaktaydı. Ulusal Sağlık Enstitüsü, ABD’de 18 yaş üzeri 15,1 milyon kişinin alkol kullanımına bağlı sağlık sorunları (AKS) yaşadığını ve söz konusu oranın da bu yaş grubunun yüzde 6’sından fazlasını oluşturduğunu ifade ediyor.

Alkol sağlığımız açısından kötü olsa da bedenimiz her zaman onu almaya hazır; zira beyinlerimizdeki keyif, motivasyon ve istek duygularından sorumlu olan “ödüllendirme yolu” kısmını harekete geçiriyor. Ödüllendirme yolu, genelde bir organizmanın hayatını sürdürmesi ve çoğalması için belirli bir davranışın güçlendirilmesi amacıyla faaliyet gösterir. Ödüllendirme yolunu harekete geçiren kimi doğal uyarılar, besin, su, cinsellik ve ebeveynlik sorumluluğun yerine getirilmesidir (bunların tümü, bir canlının hayatta kalmasına ve çoğalmasına yardım eder). Öte yandan alkol, işyerinde geçen uzun bir günün sonrasında rahatlamak için kusursuz bir tercih olmaktan başka, bilinen herhangi bir fayda içermiyor.

ON MİLYON YILLIK BİR MUTASYON

Bu tutarsız durum, büyük ihtimalle milyonlarca yıl önce alkol kullanmanın yaşamı devam ettirme hususunda hayati önem taşıdığına dair bir gerçeğe dayanıyor: Primat atalarımız, olgunluğa eriştiği dönemlerde (yenilen meyvelerdeki) alkolü bir besin maddesi olarak hazmetmek üzere evrimleşti. Atalarımızın alkolü hazmetmesine yardımcı olan aynı ödüllendirme yolunun, toplumumuzun bugün alkol sorununa yol açtığı düşünülüyor.

2015 yılında, Uygulamalı Moleküler Evrim Vakfı’nda biyolog olan Matthew Carrigan öncülüğündeki bir grup araştırmacı, yaklaşık 10 milyon yıl önce, alkolü güvenli bileşiklere dönüştüren ve besin olarak kullanmamızı sağlayan bir enzim olan ‘alkol dehidrogenaz’ (ADH4) aracılığıyla primat atalarımızın bir mutasyona (değişime) uğradığını keşfettiler. Daha uzak primat akrabalarımızda görülmeyen bu mutasyon, alkol sindirebilen bir metabolizmaya olanak sağlamada 40 kat daha etkiliydi.

Carrigan ve ekibi araştırmalarında şunları aktarıyor: Bu mutasyon, primat atalarımızın ağaçlara tırmanmak yerine daha fazla karasal yaşama adapte olduğu zamanlarda ortaya çıktı. Daha karasal yaşamak, atalarımızın ağaçlardan düşen ve fermente olma (alkol mayalama) özelliği gösteren taze meyvelere daha fazla erişebilmesine yol açmış olmalı. Alkol içeriği yüksek meyvelerin kendilerini hasta ettiğini fark eden atalarımız, alkolü daha verimli sindirmemizi sağlayan bir mutasyon yaşayarak, alkole bağışık hale gelmiş olabilir. İlk kez Berkeley Üniversitesi’nden Robert Dudley tarafından telaffuz edilen “sarhoş maymun” tartışması, alkole düşkünlüğümüzün fermente meyve tüketimine ilişkin evrimsel bir kalıtsal özellik olduğu fikrini öne sürüyordu.

PEKİ HER ŞEY GENETİK KÖKENLİ Mİ?

Sarhoş maymun tartışması, AKS’ler açısından da ilginç bir olguya işaret ediyor. Alkole olan eğilimimiz, fermente meyveler gibi çok eski besin kaynaklarımızın alkol içermesinden kaynaklanıyor olabilir. Beslenme, ödüllendirme yolunun doğal uyarıcılarından biri olduğu için, belki de alkol ve gıda bileşimine uygun biçimde evrim geçirdik. Bu olgu, bir zamanlar atalarımızın gıdayı verimli biçimde hazmederek hayatta kalmalarına yardımcı olan genlerin, günümüzde diyabet (şeker hastalığı) ve obeziteden sorumlu olduğuna işaret eden “tasarruf geni hipotezi"ni andırıyor.

Sarhoş maymun önermesi, alkolizme ilişkin bütüncül bir açıklama sunmuyor: ADH4 mutasyonuna sahipsek, çoğumuzun bir AKS problemi yaşıyor olmamız gerekirdi ya da en azından nüfusun yüzde 6’sından daha fazla bir kesimde alkolizm oranı gözlenmeliydi. Tasarruf geni hipotezinin karşısındaki sorulardan biri de aynı hususa işaret ediyor: Bu hastalık sadece genetik değişim kaynaklıysa, neden çoğu insan diyabetik veya obez değil?

Artık AKS, şeker hastalığı ve obezite hususunda yalnızca genetik kodlarımızın değil, çevresel etkenlerin de bir rolü olduğunu biliyoruz. Belki de “sarhoş maymun” önermesinden öğreneceğimiz şudur: AKS sorunu yaşama ihtimali olan çok sayıda insan mevcut; fakat hepsinde AKS’ye rastlanmadığı için başka etkenlerin de söz konusu olması gerekir.

Kalıtım ve çevrenin (doğal çevrede beslenmenin) karmaşık etkileşimlerinden sadece birinin veya diğerinin değil, her iki kaynağa ilişkin faktörlerin birden incelenmesi gerektiğini biliyoruz. AKS’leri bütünüyle (hatta çoğunlukla) kalıtım kaynaklı görmek, bir alkolizm geçmişiniz varsa, bununla mücadele etmede düşük bir umut olduğunu düşünmenize neden olabilir. Buna karşın, çevresel etkenlerin riski büyütebileceğini veya azaltabileceğini anlamak, sorunun daha makul biçimde anlaşılmasına ve daha etkin biçimde mücadele edilmesine katkı sağlayabilir.

Yazının aslı Massivesci sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)