Allen Iverson: Olması gerektiği gibi değil, olmak istediği gibi

NBA kariyeri boyunca Allen Iverson hakkında binlerce şey yazıldı çizildi. Aslında bunların hiçbiri onun pek umurunda değil. O istediği gibi yaşamayı seviyor, istediği gibi davranmayı... Onu son derece aykırı, yanlış ve garip bulanlar var. Aslında o birçok insanın olmak isteyip de olmadığı kişi diyebiliriz. Kimseyi yargılamayan, kimseyi umursamayan...

Ara Gözbek agozbek@gazeteduvar.com.tr

NBA'de “ikon” haline gelmiş belki onlarca oyuncu vardır. Ama aralarından bazıları kuşkusuz insanların gönlünde hatta akıllarında farklı bir yer edinir. Yıldız olmak, takımına sınıf atlatmak, şampiyon olmak, rekor kırmak, binlerce sayı atmak, defalarca All-Star olmak ve bir yığın ödül almak... Bunlar herhalde birçok NBA yıldızının gerçekleştirebileceği, yapabileceği şeylerdir. Peki ya basketbolun dışında başka bir şeyi “temsil” etmek? Bir “akım” haline gelmek? Bunun için mutlaka çok farklı özelliklere sahip olmak gerekir. Böyle birini biliyorum; Allen Iverson.

Allen Ezail Iverson. Asıl adı bu. Bütün dünya onu kısaca “Iverson” diye tanıyor. Bakmayın bu adamın 1,83 m. olduğuna, Dört defa sayı kralı olmuş ve 2001 yılında da yılın MVP'si (En Değerli Oyuncusu) seçilmiştir. Iverson'ın karşımıza çıkma nedeni, onu tanımış olmamızın nedeni elbette basketbol yeteneğidir. Ama onu hatırlamamızın ve ondan bahsetmemizin nedeni Iverson'ın NBA'de, daha doğrusu dünyada neye tekabül ettiğidir.

Bu arada yukarıda yanlış okumadınız. Boyu 1 metre 83 santimetre uzunluğunda. Ama sakın boyunu problem etmeyin. Biri ona bunu sorduğunda verdiği cevap şöyleydi: “Önemli olan bedeninizin 'size'ı değil, yüreğinizin 'size'ıdır”

Michael Jordan'ın basketbolu bırakmasının ardından daha fazla göze çarpan ve flaşları üstüne çeken Iverson'dan “herkes” bir basketbol idolü olmasını bekliyordu. Aslında bu beklenti yanlıştı. Bunu kendisi de ta ilk başlarda bir basın toplantısında belirtmişti. “Benden bir Michael Jordan, bir Magic Johnson olmamı beklemeyin” diye başlayan bir demeci vardır. Zaten bunu medya mensuplarının önünde söyleyen Iverson'ın saçları örülü, vücudunun her yeri dövmeli; kafasında bandana, boynunda da kocaman parlayan kolye... Kimseyi umursamayan bir “insanlık halleri”...

Allen Iverson, Amerika'daki bildiğiniz sokak kültüründen geliyor. NBA'de “hip-hop” kültürünün bir numaralı temsilcisi Iverson “doğru” bir rol model olmadığı gibi, Amerika'daki birçok siyah genç için “yanlış” da bir örnektir. Ama kesinlikle bir örnektir. Öyle ki Allen Iverson'ın ardında çok ciddi bir fan kitlesi vardır. Hatta fan kitlesini geçip “cemaat” tanımı yapabiliriz. Yıllar önce, aktif basketbol kariyeri devam ederken Iverson Philadelphia 76ers'ta kadro dışı bırakılmıştı ve bu, ana haberlerde yer almıştı. Kariyeri düşüşteyken hatta dibe vurduğu günlerde bile arkasında olan “Iverson Cemaati”nin tamamı bir yığın forumda, sitede ve haber yorumlarında ciddi bir tepki gösterdi hatta bir kısmı maça gitmeyi bıraktı. Arkasında kendine özgü bir cemaati olan Iverson, emekli olduktan sonra bile peşinden bu kitleyi sürüklemiştir. Bu olay basketbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyisi olan Michael Jordan'ın bile başına gelmemişti. Çünkü Jordan, hatta Magic Johnson ve Kobe Bryant gibilerini herkes basketbolundan ötürü takip etti ve sevdi. Bu oyuncuların gerçek anlamda “kim olduklarını” bilmiyorduk. Zaten Allen Iverson'ı da bu bağlamda ayıran detay bu.

Iverson, en dipten en zirveye uzanmış bir insanın başarı öyküsüdür. Tabii tekrar nasıl dibe vurduğunun da... Çocukken bir grup gencin bir kafede ırkçı sözleri üzerine kavgaya tutuşan ve hapse giren Iverson'ın, 10 sene sonra birçok basketbolseverin duvarlarını posteriyle süslemesi aslında çok ironik. İronik olmasıyla birlikte tamamen gerçek. Ama “asi ruh” dinmeyeceği için, Iverson ne yaptı etti 2000'li yılların başında, şöhretinin en zirvesindeyken bile bir yığın olaya ve skandala imza attı. Karısını öldüresiye dövmek gibi.

Allen Iverson ile ilgili söylenebilecek ve anlatılabilecek çok şey var. “Alt kültür” mevzusu üzerine akademik makaleler bile hazırlanabilir. Yani neresinden tutmak isterseniz tutabileceğiniz biri. İşin en enteresan tarafı NBA'deki tüm oyuncular ona çok büyük bir saygı besliyorlar. Çünkü tabiri caizse “serseri” görünümlü bu adam aslında çevresindekilere ve rakiplere inanılmaz saygılı davranan biridir. Iverson'ın arasının bozuk olduğu tek grup basın mensupları. Onun karakterinin asıl belirgin özelliği ise aşırı başına buyruk olması. O kadar başına buyruktur ki antrenmana geç gelir, istediği zaman erken çıkar gider. Zaten zamanında koç Larry Brown'la bu yüzden külahları değişmediler mi? Aslında “bindiği dalı kesmeye hazır” bir “outcast” görüntüsü vardır onun. Sonunda kendi da zararlı çıkacağını bile bile karşısındakinin zarara uğradığını görme isteği. Şişkin bir “ego”ya sahip olan Iverson'ın bu kadar sevilmesinin nedeni rakiplerine saygı duymasının yanında bir de “başına buyruk” olması zaten. Kimseyi yargılamaz. İnsanları olduğu gibi kabul eden bir insan tipidir. Hani ona “bu oyuncu hakkında ne düşünüyorsun?” diye sorarsanız, eğer aralarında çok kötü bir musibet geçmemişse büyük ihtimalle o oyuncu hakkında çok fazla bir şey söylemeyecektir. “Bana ne” tavrında gibi görünse de aslında bu onun kimseyi yargılamayan tarafını da gösteriyor.

Allen Iverson 2000 yılında bir de rap albümü çıkarmıştır. Bir keresinde ara vermeksizin 72 saat saat süren bir parti vermiştir. Düşünseniz uyumadan 72 saat boyunca yiyip içip eğleniyorsunuz. Başka bir sefer Atlantic City'de bir kumarhanede “Black Jack” oynarken tuvalete gitmeye üşenir ve çişini kumarhanenin ortasında bir çöp kovasına yapmaya kalkar. Yapmıştır ve kumarhaneden atılmıştır. 200 milyon dolar kazanmış birinin iflas etmiş olmasına ne dersiniz? Allen Iverson, kariyerinin sonunda Türkiye'de basketbol oynamış, Beşiktaş forması bile giymiştir.

NBA kariyeri boyunca Allen Iverson hakkında binlerce şey yazıldı çizildi. Aslında bunların hiçbiri onun pek umurunda değil. O istediği gibi yaşamayı seviyor, istediği gibi davranmayı... Onu son derece aykırı, yanlış ve garip bulanlar oluyor. Aslında o birçok insanın olmak isteyip de olmadığı kişi diyebiliriz. Kimseyi yargılamayan, kimseyi umursamayan... O “doğru” bir insan değil ve o bunu kabul ediyor. Ama kendi doğrularında yaşıyor, kendi kurallarında. O olması gerektiği gibi değil, olmak istediği gibi.

Tüm yazılarını göster