Almanya'nın İsrail'le ilişkisi Türkiye kadar tarihsel
Almanya hükümetinden ardı ardına yapılan açıklamalarda Yahudileri hedef alan protestolara göz yumulmayacağı ifade edildi.
KÖLN - Ortadoğu’da savaş yeniden alevlendi. İsrail ve Filistin arasında tırmanan çatışmalar Almanya'da da birçok insanı yakından ilgilendiriyor. Sokaklarda yapılan gösterilerde İsrail bayrakları yakılıyor, sinagogların camları kırılıyor, kimi İsrail konsolosluklarının kapılarına yumurta ve boyalarla saldırı düzenleniyor. Almanya'daki İsrailliler ve Alman Yahudiler arasında güvensizlik artıyor.
2020 verilerine göre Almanya’da 94 bin 771 Yahudi ve 5 milyon 450 bin Müslüman yaşıyor. Almanya hükümetinden ardı ardına yapılan açıklamalarda Yahudi karşıtı protestolara göz yumulmayacağı ifade edildi. Angela Merkel’in sözcüsü Steffen Seibert “Sinagoga ya da Yahudi sembollerine zarar verilmesi, dertlerinin bir devleti ya da bir hükümetin politikalarını eleştirmek değil, bir din ile ona mensup insanlara saldırganlık ve nefret yöneltmek olduğunu gösterir” dedi.
Almanya’nın en üst makamları, hükümet, Dışişleri Bakanı Heiko Maas İsrail'e atılan Hamas roketlerini terörist saldırı olarak değerlendirdi. Hatta Maas Ortadoğu’da şiddetin tırmanmasından Hamas'ı sorumlu tuttu. İsrail’in kendisini savunmak zorunda olduğunu söyledi.
Almanya’da protestolar sadece sokaklarda devam etmiyor. Sosyal medyada da konuyla ilgili yoğun bir kavga yaşanıyor. İki halk arasında yıllardır süregelen hem dini hem etnik hem tarihsel politik boyutu olan son derece karmaşık çatışmalı bir konuda tartışmak ve fikir beyan etmek pek kolay olmadığı gibi söylenecek her söz her iki tarafa da zarar verebilecek boyutlara varabilme tehlikesini de barındırıyor. Hiçbir çatışma ve anlaşmazlık siyah-beyaz tonlara sahip olmadığı gibi tarihsel olarak arka planı çok karmaşık olan İsrail-Filistin çatışmasında da aradaki gri tonlar görmezden gelinerek yürütülecek nesnel olmayan her tartışma, var olan çatışmayı daha da derinleştirecektir.
Elbette İsrail’in siyasetine, işgal politikasına, Filistin halkına yönelik acımasız adımlarına, evlerin tahliye edilmek zorunda bırakılmasına karşı çıkmak gerekiyor. Ancak Almanya’da Yahudi karşıtı açıklamalar yapmanın, soykırımı reddetmenin, İsrail hükümetinin eylemlerinden bir bütün olarak 'Yahudileri' suçlamanın, Yahudilere fiziksel olarak saldıran açıklamalar yapmanın, Yahudi cemaatleri ve üyelerini şiddetin hedefi haline getirmenin Filistin halkına en ufak bir pozitif geri dönüşünün olmadığını da görmek gerekiyor.
Filistin konusunda Almanya’nın İsrail’in yanında yer almasını eleştiren milliyetçi Türkler, Almanya aynı desteği Kürtler yerine Türkiye hükümetine vermesinden hiç rahatsızlık duymadıkları gibi “Alman dostlarımızdan daha fazlasını bekliyoruz” diyorlar. Almanya’nın Türkiye ile ilişkilerinin nasıl karmaşık tarihsel ve kültürel bir arka planı varsa aynı biçimde İsrail’le de var.
ALMANYA İSRAİL İLİŞKİLERİ
Almanya için elbette tarihsel nedenlerden dolayı İsrail ve Filistin arasındaki çatışma hassas bir konu teşkil ediyor. Kabul edelim veya etmeyelim gerçek olan şu ki Almanya ile İsrail arasındaki ilişki hiçbir zaman Nazi Almanyası’nın altı milyon Yahudi'ye uyguladığı toplu katliamdan bağımsız olmayacaktır.
İsrail ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk temas 1952’de tazminat anlaşmasıyla ilgili gerçekleşti. Ancak daha sonra Almanya ile İsrail arasında silah sevkiyatı ile ilgili gizli tutulan bir iletişim kuruldu. İsrail’in ilk Başbakanı David Ben-Gurion ile Almanya Şansölyesi Konrad Adenauer bir kez 1960’da ve bir kez de 1966’da bir araya geldiler.
1965’te ilk Alman Büyükelçisi sert protestolar eşliğinde İsrail’e ayakbastı. Savaştan sonra kurulan Almanya ile Ortadoğu’da yeni kurulan İsrail devleti ile ilişkiler, Alman hükümet temsilcilerinin ortak anma günleri ve ziyaretleriyle güçlendirildi.
16 yıl iktidarda kalan Helmut Kohl, İsrail'e yalnızca iki kez seyahat etti. Ancak Angela Merkel İsrail'i yedi kez ziyaret etti. Ekim 2018'deki en son ziyaretinde Merkel’e Kudüs'teki Hayfa Üniversitesi onursal unvan verdi. Merkel o gün yaptığı konuşmasında "Burada deneyimlediğim güven bir mucize gibi. Bugün arkadaşlıkla bağlı olmamız paha biçilmez ve tarihimizin geçmişine karşı beklenmedik bir armağandır” dedi.
Ancak Merkel’in Benjamin Netanyahu'nun sağcı milliyetçi hükümet politikasından kaynaklı olarak İsrail’i eskisi kadar sık ziyaret etmediği düşünülüyor.
Merkel, hem her zaman İsrail'in var olma hakkını hem de İsrail ve Filistin arasında iki devletli çözümü savundu. Almanya, İsrail’in Filistin topraklarına yaptığı her yeni yerleşimde, ülkedeki gergin durumu daha fazla zorlamaması gerektiği uyarısında bulundu.
2008 yılında Merkel İsrail Parlamentosu Knesset'te Almanca konuşan ilk yabancı hükümet başkanı oldu. Burada yaptığı konuşmasında, "Açıkça şunu söylemek isterim: Her Federal Hükümet ve benden önceki her Federal Şansölye, Almanya’nın tarihi sorumluluğu çerçevesinde İsrail’in güvenliğinden yükümlüdür. Bu tarihi Almanya'nın sorumluluğu ülkemin varoluş nedeninin bir parçası. Bu demek oluyor ki Almanya Başbakanı olarak benim için İsrail'in güvenliği asla pazarlık edilemez" dedi.
Almanya, Ortadoğu'da arabuluculuk girişimlerini açıkça başlatan veya açıktan destek veren ülkelerden biri değil bunun nedeninin de Almanya’nın yakın tarihinde yaşananlara bağlı olması muhtemeldir. Bu nedenle İsrail ile ilişkiler, Alman politikacılar için her zaman son derece hassas bir konu. Ayrıca Almanya’nın İsrail'in Avrupa'daki en önemli ticari ortağı olduğunu da unutmamak gerekir. İki ülke arasında savunma politikasında işbirliği büyüyerek devam ediyor. Almanya’dan İsrail’e giden turist sayısı da her geçen gün daha da artıyor.
Filistinliler onlarca yıldır baskı görüyor. İsrail'in işgal ettiği topraklardan sistematik bir biçimde çıkartılıyorlar. İsrail hükümeti tarafından ikinci sınıf insan muamelesi görüyorlar. Yaşadıkları bölgelerde içme suyuna erişim büyük ölçüde İsrail'in kontrolü altında. Elbette ABD ve Avrupa'nın uzun zaman önce Filistinlilerin yanında yer alması en doğrusu olacaktı. Fakat Avrupa’nın Kürtlerden esirgediği destek Filistin’den de esirgeniyor. Bu nedenle Türk bayraklarıyla sokağa çıkanların Avrupa’yı, Almanya’yı protesto edip İsrail hükümetinin yaptıklarından Avrupa’daki Yahudileri sorumlu tutmaları ve onların güvenliğine zarar vermeleri Almanya’da ikiyüzlü olarak görülüp bu biçimde eleştirilecektir.