Almanya'yla seçimden sonra 'yumuşama' zor!
Almanya'da 24 Eylül'de yapılacak Federal Meclis seçimlerine ilişkin Almanya'nın Sesi'nde yayınlanan değerlendirmede Türkiye vurgusu dikkat çekti, "Partilerin vaatleri, seçimler sonrasında Ankara-Berlin hattında bir yumuşama ihtimalinin zor olduğunu gözler önüne seriyor" yorumu yer aldı.
DUVAR - Almanya’nın Sesi, Almanya'da Pazar günü yapılacak seçimler öncesinde Federal Meclis'e girme ihtimali bulunan tüm partilerin seçim bildirgelerine dayanılarak yapılan Türkiye politikalarıyla ilgili değerlendirmesinde, bu partilerin seçim kampanyalarında Türkiye’ye büyük yer ayırdıklarına işaret edildi ve şöyle denildi:
"Almanya’da seçim kampanyalarında Türkiye ile ilişkiler en çok gündeme gelen konulardan biri olurken, partilerin vaatleri, seçimler sonrasında Ankara-Berlin hattında bir yumuşama ihtimalinin zor olduğunu gözler önüne seriyor. Türkiye’de demokrasinin gerilemesini eleştiren siyasi partiler, Ankara’ya yönelik politikanın sertleştirilmesi konusunda hemfikir."
Almanya'nın Sesi'nin değerlendirmesinde, "Türkiye ile ilişkiler, AB üyelik sürecinin geleceği, Gümrük Birliği, AB-Türkiye mülteci anlaşması" gibi konulardaki temel vaatler ve savundukları görüşler şöyle sıralandı:
HRİSTİYAN DEMOKRATİK BİRLİK: İŞBİRLİĞİ
Seçimlerden birinci parti çıkması beklenen Angela Merkel liderliğindeki Hristiyan Birlik Partileri’nin seçim bildirgesinde Türkiye ile yakın işbirliği ihtiyacının altı çiziliyor.
Parti'nin 3 Temmuz'da kabul edilen bildirgesinde, Türkiye'nin Avrupa için taşıdığı stratejik ve ekonomik önem ile iki ülke arasındaki çok yönlü ilişkilere vurgu yapılıyor, 'Bu nedenden ötürü AB ile Türkiye ilişkilerinin daha da derinleşmesini istiyoruz' deniliyor.
Hristiyan Demokratlar, Türkiye’nin üyelik şartlarını yerine getirmemesi nedeniyle, AB’ye tam üyeliğine karşı olduklarını bir kez daha vurgularken, dış politika ve güvenlik alanlarında mümkün olan en yakın stratejik işbirliğini hedeflediklerini kayda geçiriyor.
Seçim bildirgesinde bu vaatler yer alsa da, Ankara-Berlin hattında gerilimin tırmanması üzerine, Alman hükümeti 20 Temmuz’da Türkiye politikasını daha da sertleştirdi ve ekonomik önlemleri devreye soktu.
İlk başlarda, Türkiye’nin AB müzakerelerinin ucu açık bir şekilde sürdürülmesini savunan Merkel, en güçlü rakibi Martin Schulz ile 3 Eylül’de çıktığı televizyon düellosunda tutumunu daha da sertleştirdi.
Schulz’un sert sözleri karşısında pozisyonunu daha da netleştiren Merkel, Türkiye ile AB üyelik müzakerelerin durdurulması seçeneğini, Ekim ayındaki AB liderler zirvesine taşıyacağını açıkladı. Merkel ayrıca Türkiye ile Gümrük Birliği’nin yenilenmesi görüşmelerine onay vermeyeceklerini, AB mali yardımlarında da kesintiye gidilmesini istediklerini açıkladı.
SOSYAL DEMOKRAT PARTİ: AB ÜYELİĞİ
Son anketlerde yüzde 20’lere kadar gerileyen Sosyal Demokrat Parti’nin, 25 Haziran tarihli seçim bildirgesinde Türkiye ile ilişkilere “Barış Projesi Avrupa” başlığı altında yer veriliyor.
Türkiye’nin birçok konuda önemli ancak bir o kadar da zor bir ortak olduğu vurgulanan bildirgede, şu noktalara dikkat çekiliyor:
'Ne Türkiye ne de AB kısa vadede Türkiye’nin AB’ye üyeliğine hazır. Müzakere süreci AB’nin Türkiye ile tek düzenli diyalog formatı. Türkiye’nin izole edilmesi Avrupa’nın çıkarına değil. Demokratik güçlerin, güçlendirilmesi ise özellikle önemli. Bu nedenle sivil toplumu, Türk-Alman şirketlerinin, akademisyen, sanatçı ve gazetecilerin desteklenmesi ve seyahat kolaylığı sağlanmasını destekliyoruz.'
Seçim bildirgesinde Türkiye’de idam cezasının yeniden yasalaşması halinde AB üyelik müzakerelerine son verilmesi gerektiği belirtiliyor.
Ancak SPD’nin Başbakan adayı Schulz, 3 Eylül’de Merkel ile katıldığı düelloda beklenmedik bir çıkış yapıp, parti programının da ötesine geçerek, ilişkilerde yaşanan son gelişmeler nedeniyle, Başbakan olması durumunda Türkiye ile AB üyelik müzakerelerine son vereceğini açıkladı.
SOL PARTİ: RADİKAL DEĞİŞİM
Sol Parti, Haziran ayında kabul ettiği seçim bildirgesinde, 'Biz Almanya ve Avrupa’nın, Türkiye politikasında radikal bir değişimden yanayız' diyor.
Türkiye’nin giderek otoriterleştiğini vurgulayarak AB üyelik müzakerelerine karşı çıkan Sol Parti, Türkiye-AB Mülteci Mutabakatı‘na da son verilmesi gerektiğini savunuyor.
Almanya’da terör örgütleri listesinde yer alan PKK’ya yönelik yasağının kaldırılması vaadine yer veren Sol Parti ayrıca Türkiye’deki tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması için çaba gösterilmesi gerektiğini ifade ediyor, Almanya’nın Türkiye’ye silah satışlarına son vermesini istiyor.
YEŞİLLER PARTİSİ: MÜLTECİ ANLAŞMASINA SON
Cem Özdemir’in Yeşiller Partisi, seçim bildirgesinde Türkiye’ye en geniş yer veren partilerin başında yer alıyor.
'Gelecek cesaretle belirlenir' adını taşıyan, 18 Haziran’da karara bağlanan parti bildirgesinde, Yeşiller’in iktidara gelmesi durumunda, Merkel’in önayak olduğu, AB ile Türkiye arasında imzalanan mülteci mutabakatına son verileceği belirtiliyor.
Yeşiller Partisi, AB’nin Türkiye üyelik müzakerelerine son verilmesine ise destek vermiyor.
Parti programında, demokratik bir Türkiye için AB kapılarının açık tutulması gerektiği, 'Müzakerelerin tamamıyla durdurulması Türkiye’deki Avrupa yanlısı ve demokratik güçlere yanlış bir mesaj niteliği taşır' sözleriyle savunuluyor.
HÜR DEMOKRAT PARTİ: OTORİTER TÜRKİYE
Seçimler sonrasında, Merkel’in olası koalisyon ortaklarından biri olmaya aday olan liberaller, seçim bildirgesinde mevcut koşullarda Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkarken, güvenlik ve ekonomi alanlarında yakın işbirliği için yeni bir zemin oluşturulması gerektiğini savunuyor.
AB’ye tam üyeliğin Kopenhag kriterlerinin karşılanmasına bağlı olduğunu vurgulayan Hür Demokrat Partisi, seçim bildirgesinde, 'Artan bir şekilde otoriter bir şekilde yönetilen bir Türkiye, biz Hür Demokratlar için AB’ye tam üyelik için aday niteliği taşıyamaz' ifadelerine yer veriyor.
Türkiye’nin NATO üyesi olduğu ve olmaya devam edeceği, AB için de önemli bir partner olduğu vurgulanırken, 'AB- Türkiye ilişkilerinin orta ve uzun vadede nasıl şekilleneceğinin ucu açık' görüşüne yer veriliyor.
ALMANYA İÇİN ALTERNATİF PARTİSİ: AB MÜZAKERELERİNE SON
Seçim bildirgesinde Türkiye’ye geniş yer veren bir diğer parti de sağcı popülist Almanya için Alternatif Partisi. Yüzde 5.0 seçim barajını geçerek Federal Meclis’e girmesine kesin gözüyle bakılan AfD,Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerine son vermeyi vaat ediyor, ayrıca Türk vatandaşlarına vize kolaylığına şiddetle karşı çıkıyor.
AfD, AB-Türkiye arasındaki işbirliğinin zeminini oluşturan, Türk vatandaşlarına çeşitli haklar getiren 1963 tarihli Ankara Antlaşması’nın tek taraflı sonlandırılması gerektiğini savunuyor. Türkiye ile Almanya arasında 1964 yılında imzalanan sosyal güvenlik anlaşmasının feshedilmesi de, AfD’nin seçim vaatleri arasında yer alıyor.
AfD, Türkiye’nin kültürel bakımdan Avrupa’ya ait olmadığını, son gelişmelerin de Türkiye’nin Avrupa ve Batılı değerlerden daha da uzaklaştığının göstergesi olduğunu iddia ediyor.
AfD seçim bildirgesinde, Türkiye’nin AB üyeliğine olduğu gibi, NATO üyeliğine de karşı bir pozisyon belirlemiş bulunuyor.
Göçmen karşıtı bir politika izleyen AfD, Avrupa’nın İslamlaşma tehlikesi altında olduğunu iddia ederken, seçim bildirisinde, 'İslami devletler Almanya’da inşa ettikleri ve yönetiminde oldukları camilerle İslam’ı yaymak ve güçlerini pekiştirmek istiyor. Bir kültür savaşını yönetiyor ve destekliyorlar' deniyor.
Bu arada AfD'nin seçim kampanyası sırasında Türk kökenli Alman bakan Aydan Özoğuz'u hedef alan ırkçı sözleri tepkiye yol açtı. AfD’li politikacı Gauland’ın Özoğuz’u Anadolu’ya göndererek kurtulacaklarını, tasfiye edeceklerini söylemesi, tüm partilerden büyük tepki toplarken, savcılık bu açıklama hakkında inceleme başlattı." (Kaynak: DHA)