Altan Tan: Ne oldu da IŞİD Rakka'dan çekiliyor?
HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, "IŞİD İngiliz anahtarıdır" tespitini tekrarladı: Tamamen sanal bir örgüt. Laboratuvarlarda hazırlanmış, siyasetçilerin hazırladığı, desteklediği Ortadoğu’yu dizayn etmek için ortaya çıkardıkları bir örgüttür. 80 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti devleti bir ay Bab'ın kapısında bekledi IŞİD çekilmedi, direndi. Şimdi PYD güçleri Rakka’nın kapısına dayandı ve şimdi IŞİD’ın Rakka’dan çekildiğini söylüyor. Peki, ne oldu da şu an hemen Rakka’dan çekilme kararı aldı?
DUVAR - HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, Kürtlerin durumu, Kürdistan’ın bağımsızlık referandumu gibi konularda açıklamalarda bulundu. Peyamakurd’a konuşan Tan, Ortadoğu’da Kürtlerin devlet taleplerinin bir 'hak' olduğu ve o nedenle 'güç dengesini elinde bulunduran ülkelerin bundan korkmaması gerektiğini' söyledi. Tan, Irak’ın kuzeyinde kurulacak bir Kürt devletinin içerisinde Kerkük ve Musul’un da bulunması gerektiğini savundu.
Tan’ın değerlendirmelerinden bir bölüm şöyle
Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ve Kürtlerin IŞİD’e karşı vermiş oldukları mücadele sonucundaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Önce her zaman olduğu gibi büyük fotoğrafı görmek lazım. Ortadoğu’daki kavga aslında dünya kavgasıdır. Bunu Mehmet Altan yıllardır daha da basitleştirerek “Küreselcilerle ulusalcıların, yani bilgisayarcılarla silah tüccarlarının savaşı olarak ifade ediyor.” Şu anda Amerika’nın içinde de bu kavga var, dünyada da bu kavga var. Yani bir dünya savaşı var. Ekonomik paylaşım, siyasal güç. Bunun da şu an en önemli noktası Ortadoğu. Yani Amerika’nın içinde de demokratlar var. Cumhuriyetçiler var ve bu silahçılarla küresel sermaye. Bu kavga Avrupa’nın da içinde var ve her yerde var. İşte İngiltere’nin Avrupa Birliği'nden ayrılması da bunun bir parçasıdır. Şu anda Trump’ın etrafında kopan fırtınalar da bunun bir parçası. Tabi kabaca şöyle izah edebiliriz. Dünyada savaştan para kazananlar var, bir de barıştan para kazananlar var. Savaştan para kazananlar kimler: Silah tüccarları ve petrolcüler. Barıştan para kazananlar kimler: Bilgisayarcılar, elektronikçiler, sanayiciler, tüketim ekonomisi; yani çok basite indirgeyerek ifade edersek. Tabi bu kavganın esas önemli bir perspektifi de Çin ile Avrupa ve Amerika arasındaki rekabet. Çin ile birlikte bütün Uzakdoğu. Tayvan’dan tutun Malezya’dan Endonezya’dan Japonya’ya kadar, Hindistan’a kadar. Hindistan da dahil yeni bir ekonomik denge oluşuyor. İşte şimdi Ortadoğu bu kavganın tam merkezinde. Ortadoğu’da kim hakimiyetini sağlarsa, kim kendi siyasetini hakim kılarsa, dünyadaki bu kavgada büyük oranda öne geçmiş olacak. Şimdi Ortadoğu’da da başından beri iki büyük proje kavga ediyor. Birincisi Ortadoğu’yu mümkün olabildiği kadar destabilize edebilelim, yani daha küçük parçalara bölelim, sınırları değiştirelim, bütün sorun alanlarını ve sorunları kaşıyarak; yani Sünni-Şii-Alevi, Türk-Kürt-Arap, Hıristiyan-Müslüman-Yahudi. Yani etnik, dini, mezhebi ve sınıfsal, bütün çelişkileri kaşıyarak bir kaos yaratmak. Şimdi Amerika’da şu anda hakim olan Siyonistler ve Suudi Arabistan rejimi bu kaosa oynuyor. Yani her birinin bu kaostan büyük çıkarları var. Bir de bunlara karşı olan, barıştan yana, barış ortamında daha büyük kârlar elde edecek siyasi proje var ki bunun bir ayağı “Ilımlı İslam”dı, “Arap Baharı”ydı, Turgut Özal’dı, bir ayağı da ilk dönemdeki AKP idi.
Şimdi bunun ortasında da nasıl ki Ortadoğu var ise Ortadoğu’daki kavganın tam ortasında da Kürtler var. Şimdi Kürtlerin de nerede yer alacakları ne yapacakları çok önemli. IŞİD tamamen sanal bir örgüt. Böyle bir örgüt yoktur demiyorum ama tabii şartlarda oluşan Radikal İslamcı bir örgüt değil. Laboratuvarlarda hazırlanmış, siyasetçilerin hazırladığı, desteklediği Ortadoğu’yu dizayn etmek için ortaya çıkardıkları bir örgüttür. 80 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti devleti bir ay Bab'ın kapısında bekledi IŞİD çekilmedi direndi. Şimdi PYD güçleri Rakka’nın kapısına dayandı ve şimdi IŞİD’ın Rakka’dan çekildiğini söylüyor. Peki, ne oldu da şu an hemen Rakka’dan çekilme kararı aldı? Dolayısıyla ilk çıktığı günden bu yana IŞİD nedir, DAEŞ nedir dediler, ben “İngiliz anahtarıdır” dedim. Şimdi Kürtler ne yapacak? Ortadoğu’daki kaosun çatışmanın bir parçası mı olacak, yoksa Ortadoğu’nun barışının mı bir parçası olacak? Esas en önemli sor budur. Ben bir Kürt, Ortadoğulu bir Sünni olarak, Müslümanların da, Kürtlerin de barışın bir parçası olmalarını istiyorum. Tıpkı diğer dinlerin ve halkların da barışın bir parçası olmalarını istediğim gibi. Bizler kaosun bir parçası olamayız. Mesela ben Türkiye’deki bu hendek olaylarına da karşı çıktım. Çünkü Kürt siyasetine, bu dünya savaşındaki bir grup fedai rolü vermek istediler. Hendekler kazın, iç savaş çıkarın; buradan size bir ekmek çıkar, hesabıydı. Bunun yanlış olduğunu söyledim. Kürt halkı barışın parçası oldu. Bu olaylara destek vermedi.
Şimdi Kürt halkı Ortadoğu da ne yapmalı, bir Kürt devletinin kurulması mümkün müdür?
Bana göre mümkündür. Bana göre Türkiye’nin de bunu desteklemesi gerekir. Yani Kürdistan’daki referandumu desteklemesi lazım. Kürtlerin Irak’ta bir bağımsız devlet kurması lazım. Ama bunu kurarken Türklerle, Araplarla, Farslarla veya başkalarıyla kavga etmeden. Peki, böyle bir şey mümkün müdür? Elbette mümkündür. Kürtler 1991’den beri 26-27 yıldır bir statü sahibidirler. Fiilen şu anda bir devletleri var zaten. Bir devlete gerekli olan bütün kurumları var. Hiç kimseye de bir zararı olmamış. Dolayısıyla bu statü resmileşirse, bunun Türkiye’ye de bir zararı yok, Bağdat’a ve İran’a da bir zararı yok. Aksine faydaları olacaktır. Kürtlerin de birkaç yüzyıldır devam eden statüsüzlük hali, psikolojik durumları düzelmiş olur. Kürtlerin de herkes gibi bir bayrağı, yeri, ismi olur. Birleşmiş Milletler’de bir sandalyesi olmuş olur. Bu şekilde eski kavgalar geçmişte kalır. Irak’ta yeni oluşacak Kürdistan oluşumunun içinde, Kerkük ve Musul’un da olması gerekir. Yani Türkmenlerin, Arapların ve Kürtlerin de birlikte yaşayabilecekleri bir devlet olmasını istiyorum. Çünkü böyle bir nüfusun, içinde yer aldığı bir devlet, sorunlarını da daha kolay çözecektir. Bu şekilde olursa Türkiye’nin ve Arap ülkelerinin korkularını da bir nebze de olsa giderecektir. Savaşı değil barışı konuşmak gerekir.
Türkiye’nin oluşacak bir Kürdistan devletine karşı çıkmasının nedenleri ve çekinceleri size göre nelerdir?
Türkiye’nin referanduma yönelik açıklamalarını çok sert ve yanlış buluyorum. Hele de Devlet Bahçeli’nin “İhanettir.” söylemlerini çok yanlış buluyorum. Ben de Sayın devlet Bahçeli’ye soruyorum, Neye ihanettir? Erbil yönetimi kendi memleketinde referandum kararı alıyor, sana hangi ihaneti etmiş ne yapmış, neyini bozmuş? Bosna Hersek’in kendi içinde üç dört özerk bölgesi var. Sen Bosna Hersek’e evet diyorsun da Erbil, Kerkük, Musul bir oluşum içine girdiğinde sen bundan neden rahatsız oluyorsun. Türkiye’nin korkusu; “Eğer Irak’ta bir Kürt devleti kurulursa, yarın Suriye’de Kürtler bir statü elde eder, yani Suriye ve Irak Kürdistan’ı birleşir ve daha sonrasında Türkiye’den toprak koparır ve büyük Kürdistan kurulur” düşüncesidir. Bu yersiz bir korkudur, çünkü Kürtlerin dört parçadaki durumları birbirine benzemiyor. Şu anda Kosova’nın yüzde 95'i Arnavut’tur, hemen bitişiğinde Arnavut devleti var, kimse birleşmek istemiyor. Türkiye’nin bir korkusudur bu, Kürtlerin yarısından fazlası Türkiye'de yaşıyor. Türkiye’deki Kürtler, Iraktaki Kürtlere niye bağlansın ki? Öyle bir şey olsa çoğunluk buradadır, Erbil buraya bağlanır. Irak Kürdistanında yaşayan Kürtler kadar Kürt Marmara bölgesinde (İzmir, İstanbul ve Bursa’da) yaşıyor.
Suriye’de Kürtler bir statü elde etmeliler mi? Bu nasıl olabilir?
Ortadoğu’daki hiçbir devletin tarihi bir kökü yok. Dolayısıyla tarihte Suriye diye bir devlet de yoktu. Orayı Batılılar cetvelle çizdiler. Meşhur Sykes-Picot diye bir anlaşmayla çizildi. Sadece Suriye, Irak değil; keşke Ortadoğu’daki bütün halklar birlikte yaşasa. İleride bir gün bunların mutlaka bir federasyon, konfederasyon kurmaları gerekiyor. Bugün Suriye’deki insanlar da mevcut Suriye sınırları içerisinde sorunlarını çözüp birlikte yaşayabiliyorlarsa nur üstüne nurdur; ama çözemiyorlarsa, yaşayamıyorlarsa, herkes bulunduğu yerde bir hayat kuracaktır kendine. Kürtlerin de Suriye’de bir statüsü olacak. Bu statünün diktatörlük olmaması gerektiği tartışılabilir. Tek parti rejimi olmasın, çevre halklarla kavga etmesin; bütün bunları konuşabiliriz.