Bu yıl 31'incisi düzenlenen Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali'nde En İyi Film Ödülü'nü Murat Fıratoğlu’nun yönettiği "Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri" kazandı. Film, ilk gösterimini yaptığı 81. Venedik Uluslararası Film Festivali’nde de Jüri Özel Ödülü kazanmıştı.
Film, İzmir’den memleketi Siverek’te dönüp borçlarını ödemek için domates hasadında çalışan Eyüp’ün tarladaki sorumlusunun hakaretine maruz kalıp evine dönmesi ve intikam niyetiyle tekrar evinden çıktığı süreçte başından geçenlerle mizahi atmosfer yaratıyor.
KİYARÜSTEMİ'NİN FELSEFİ KÖYLÜLERİNDEN SİVEREK'İN KARİKATÜR UNSURLARINA
Ana karakterin sabırla sınanmasından hareketle, Eyüp peygambere yapılan isim göndermesinin dışında yönetmenin esas beslenme kaynağının Abbas Kiyarüstemi filmleri olduğunu söyleyebiliriz. Yönetmen Abbas Kiyarüstemi’nin özellikle Köker Üçlemesi’ne açıktan göndermeler yapıyor. Ne var ki Kiyarüstemi’nin sindirilmiş, şiirsel yolculuk planları, karakterlerin her bir durakta (epizotta) yaptığı felsefi sohbetler bu filmde karşımıza çıkmıyor. Uzun yolculuk planları ve duraklar olsa da bu duraklar; gölgesiz, derinliksiz duraksamalar olarak kalıyor. Filmin mizahıysa bu duraklardakilerin mantıksızlıkları. Oysa Kiyarüstemi bu duraklarda sunduğu şiirsel sohbetlerle özgünleşiyordu. Filmin ana karakteri gibi şehirden gelenin yerel unsurlarla kurduğu ilişkide dönüşmesini yeni önermeler öğrenmesini ve dönüşmesini gözler önüne sererdi. "Rüzgar Bizi Sürükleyecek" filminde şiirsel bir görüntü eşliğinde köye gelen mühendis ölüm ve yaşam üstüne ahireti değil dünyayı önemseyen, bunu bir Hayyam şiiriyle sunan sağlık memuruyla motor üstünde ezber bozan bir sohbette bulunurdu. "Kirazın Tadı" filminde kendisini intihar etmesinden sonra parayla gömecek birini arayan şehirli zengin adam yolda yanına aldığı yaşlı köylüden dut yemenin keyfini unutulmaz bir şekilde dinleyip intihar etmekten vazgeçer hale geliyordu. Ya da "Arkadaşımın Evi Nerede?" filminde kendisinde kalan defterini yan köydeki arkadaşına ulaştırmaya çalışırken yolda karşılaştığı yaşlı adamın birlikte yürüme talebini başta reddedip sonra kabul etmek zorunda kaldığında Kiyarüstemi modernizm ve geleneğin birlikteliği üstüne bize imgesel bir önerme sunuyordu.
"Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri", bu filmlerin görünen kısımlarını bünyesine alırken motoruyla geniş düzlüklerde kendini tekrar eden planlar sunmaktan öteye gidemiyor. Yaşlı bir adamla karşılaştığında onun karpuzunu taşıma talebine kerhen yardım etmeyi kabul ettiğinde ise yaşlı adamın varlığı filmin sadece komedi unsuruna dönüşüyor. Kiyarüstemi’nin sunduğu arka plandaki felsefi önermeler karşımıza çıkmıyor. Yerel unsurlar “Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri"nde sadece kuru ve derinliksiz bir mizah unsuru. Hiçbirinin söyleyecek sözü, sunacak bir önermesi yok. Bazen karakterin yolunu kesip mantıksızca gül bahçesinin güzelliğinden bahsederken, bazen de taşıyamadığı bir karpuza yardım isterken sohbetin tekrarlı halleriyle komik yerel profiller olarak kalıyorlar.
Filmin başarılı kısmı domates hasadının geniş plandaki başarılı görselliği. Genel kabulün aksine görünüp de patlamayan silah önermesi ise hikayenin yegane başarısı. Ancak tek başına filmin bütünü için yeterli gelmiyor.
'TÜRKÇE KONUŞ ÇOK KONUŞ'
Filmin başka bir handikabıysa geçtiği yerin yerelliğini sadece bir fon olarak kullanma ısrarı. Tiplemeler ve karakter Siverekli. Siverek, Zazaca'nın yaygın bir dil olarak konuşulduğu, Kürtçe'nin Kurmancî lehçesi ve Arapça'nın varlığını koruduğu ve esasen "Siverek" ismini de aldığı kadim bir Ermeni yaşam alanıdır. Ne var ki filmdekilerin hiçbirinin anadilinde konuştuğunu duymuyoruz.
(Anadil ve sinema ilişkisi üstüne Rusya ve İran örnekleri üstüne 21 Şubat Uluslararası Anadili Günü vesilesiyle bir yazı yazmıştım. “Rusya’dan İran’a Anadilinde Sinema” ilgilisine arz ederim. (https://www.gazeteduvar.com.tr/rusyadan-irana-anadilinde-sinema-makale-1671783)
Arkadan gelen bir uğultu bile yok anadilde. Yaşlılar, gençler, çocuklar, eğitimliler, eğitim almamışlar dahil herkesin filmdeki hakim dili sadece Türkçe. Karakterin kendini ifade etmek için feryat ederek okuduğu ağıt bile anadilinde değil. Filmin tamamının yerel dillerde olması gibi bir dayatma yapmak kuşkusuz doğru değil. Ancak bir coğrafya sosyolojisi ve gerçeklik namına en azından filmdeki yaşlıların Zazaca-Kürtçe, daha gençlerin kendi aralarında Türkçe konuşmaları, filmde okunan türkünün çok doğal olarak Zazaca-Kürtçe olması ya da filmin giriş ve çıkışında izleyiciyi sempatik bir atmosfere sokan halay sahnelerinde kulağımıza yerel bir Arapça'nın gelmesini bekleyebiliriz. Bunlar olmayınca, yerel unsurlar taşıyan coğrafyanın folklorik unsurlarını, insan profillerini; gölgesiz, ruhsuz bir şekilde alıp yapay bir atmosferle bölge dışındakilere pazarlanma hissiyatı kalıyor geriye.
Bu durum komedisinin seveni çok olsa da; geçtiği coğrafyanın politik atmosferini yok sayan, konuştukları dili ısrarla ignore eden bu yaklaşım, suya sabuna dokunmayan snop haliyle mahir olmuş hakim sinema otoritelerinden mükafatlansa da oryantalizmin vücut bulmuş hali olmaktan ötesini vaat etmiyor.
Yerel dinamiklerin absürt bir durum komedisi yaklaşımıyla anlatımının çok başarılı örnekleri var. Filistinli yönetmen Elia Suleyman’ın çıkış filmi "Kutsal Direniş" böyle bir filmdi sözgelimi. Fakat "Kutsal Direniş", Filistin’in politik realitesini, gerginlik unsurlarını reddetmeyen, coğrafyanın kültürel çeşitliliğini filme yediren bir mizah unsuru yaratmıştı. "Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri" ise adeta senaryosuz haliyle, bünyesindeki epizotların derinliksiz kaldığı, mekânın ruhunu, insan ilişkisini yüzeysel bir üslupla, gölgelerini yok sayarak inşa eden bir durum komedisi olmayı seçmiş.