Altın Portakal Film Festivali… Dirlik Düzenlik: Bir eve kaç hayat sığar, kaç hayat biter?
57. Altın Portakal Film Festivali beşinci gününü geride bıraktı. Filmin yönetmeni Nesimi Yetik, oyuncular Dudu Yetik ve Betül Esener'le festivalin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nda yer alan "Dirlik Düzenlik" filmini konuştuk.
ANTALYA- Türkiye sinemasının yakından tanıdığı isimlerden Nesimi Yetik, ikinci uzun metraj filmi “Dirlik Düzenlik” ile Altın Portakal Film Festivali’nde izleyici karşısına çıktı. İki kız kardeş ile annenin hayatlarındaki kırılma noktasına odaklanan film, fonda ‘ahlak’, ‘ekonomi’ ve ‘aile bağları’ gibi kavramları tartışıyor. Farklı dünyalardan gelen iki kız kardeşi ve bu ikili arasında kalan annenin arayışlarını anlatan film, kendi içinde tekrar eden sahneleriyle eleştirilirken Asiye Dinçsoy’un oyunculuğu ve ele aldığı hikaye ile izleyicilerde kuvvetli bir iz bıraktı.
Filmin yönetmeni Nesimi Yetik, oyuncular Dudu Yetik ve Betül Esener’le “Dirlik Düzenlik”i konuştuk.
Filmin hikayesi nasıl ortaya çıktı? Çekim süreci nasıl geçti?
Nesimi Yetik: Filmin hikayesini “Toz Ruhu”nu bitirdiğimiz dönemde konuşmaya başladık. Aile ve insan ilişkilerindeki çıkışsızlığa odaklanmak istedik. 2015’in başlarında çalışmaya başladık ve pandemiden önce çektik. Pandemi sürecinde uzun bir süre ara verdik. Festivallerin geleceği belirsizdi. Antalya ve Adana festivalleri yapacağını açıklayınca da hemen başvurularımızı yaptık.
Filmin odak noktasını şöyle yorumluyorum: İki kardeş arasındaki ahlak tartışması ve sınıfsal çatışma… Paranın ailedeki hükmediciliği ve bir ekekleşme süreci… Bu çelişkiler ‘kutsal aile’de çokça görülür. Siz bu noktada bakış açınızı nasıl kurdunuz?
Betül Esener: Bu çelişki hepimizin çelişkisi aslında… Birey olmakla aile arasında bir arada yaşamak arasında gidip geliyoruz. Bunu ailelerimizde yaşamışızdır. Özgürlük için para gerekiyor ve bu kadınlar için çok daha zor. Böyle bir toplumda birbirimizi anlayabilir miyiz, sağlam bağlar kurabilir miyiz gibi sorulardan yola çıktık. Hicran ve Vildan karakterleri üzerinden bunu anlatmaya çalıştık. Bir yandan maddi olarak bağımlı olan ailemiz bir yandan da aralarında sevgi bağını kurmaya çalışıyor. Çatışmamızı buradan kurduk.
Filmin bir diyalektiği var. Ahlak tartışması özellikle öne çıkan bir durum. Burada empatiyi kurmak sizi zorladı mı?
Nesim Yetik: Bu filmin en önemli imtihanıydı. Asghar Farhadi’nin güzel bir sözü vardır: “Filmi mahkeme salonu gibi düşünün ve herkese kendini anlatabileceği kadar söz hakkını vermelisiniz.” Bu bizim filmimiz için de geçerliydi ve denge kurmaya çalıştık.
Filmdeki çelişkiler bir yerden sonra aynı ritmde tekrar ediyor. Senaryoda tekrara düştüğünüzü ya da sıkıştığınızı düşünüyor musunuz?
Betül Esener: Tekrar meselesini üzerine çok düşündük. Bizlerin yaşamlarında da sürekli tekrar eden bir şey var ve bu çözümsüzlük hep devam ediyor. Her konu defalarca konuşulur bizim toplumumuzda ve hayatın akışı devam eder. Bunu göstermek istedik.
Bir yönetmen olarak bu durum sizi tedirgin etti mi?
Nesimi Yetik: Seyirciler filmi izlerken başka bir akış bekleyecektir ama ben bunları göze alarak ilerledim. Yaşananları üst üste koyarak duyguyu yaratmaya çalıştım. Seyircinin karakterlere yönelik peşin hükümde bulunmamasını sağlamaktı amacım.
Bu ritm seyirci de ayakta tutuyor…
Nesimi Yetik: Filmdeki karakterlere yönelik duygularınız biraz ileri biraz geri gidiyor. Bu elbette bir risk…
Dünya sanatında, neolibarel politikaların hayatımızı zaptetmesinin ardından, aile içi hesaplaşmalar daha çok anlatılır oldu. Sizin ‘aile hesaplaşması’nda şiarınız neydi?
Nesimi Yetik: Cemal Süreya’nın bir dizesi var: “Hep kazanırsın ey çözümsüzlük”. Ben de temelde insan ilişkilerine baktığımda gördüğüm ortak nokta bu. Böyle problemlerin çözümünün en zor olduğunu düşünüyorum. Derdimiz bu çözümsüzlüğü anlatmaktı.
Antalya Film Festivali’ne dair ne söylemek istersiniz?
Nesimi Yetik: Festivale geldik, seyirciyle buluştuk ve neden film yaptığımızı hatırladık. Festivalin yapılması hayatımızdaki anlam kaybını ortadan kaldırdı.
Dudu Yetik: Festivallerin olup olmayacağını bile kestiremiyorduk. Burada olmaktan çok mutluyum.