Anlaşılan Altınordu Teknik Direktörü Hüseyin Eroğlu, bir ileri görüşlülük örneği sergileyerek, Samsun’da oynanacak maçı İzmir’de oynadı. Başka bir ifadeyle, ikinci maçın provası bugüne alınmıştı. Elemeli turnuvalarda bu ve benzer stratejilere başvurmak normal ve olağan. Eroğlu şimdilik haklı çıktığı için de başarısını kutlamak lazım.
Futbol oyun prensipleri bakımından savunmanın değerini hafife almıyorum. Tam aksine, bence günümüz çağdaş futbol oyununda savunma, hücum oyunundan çok daha değerlidir. Savunmayı temel almayan hiçbir oyun, sağlam ve kalıcı başarıların güvencesi olmaz. Bilindiği gibi, maçın başlamasıyla ortaya çıkan iki temel halden biri savunmadır. Günümüzde savunma sadece savunma oyuncularıyla sınırlandırılan bir faaliyette değildir; savunmadan söz edilirken, esasen atıfta bulunulan kavram total olarak takım savunmasıdır; diğer bir ifadeyle top rakibe geçtiğinde bütün takımın pozisyon alma biçimidir.
Ama her oyun iki halde oluştuğu için, savunma yapılırken stratejik olarak bazı hücum imkanları sürekli gözetilir. Bu imkanların birincisi, rakibin, sahanın her yerinde bıraktığı geniş alanların değerlendirilmesidir.
Önce Hüseyin Eroğlu’nun hakkını teslim edelim. Savunma stratejisinde, çok derinlere park etmekten başka kusurlu bir davranış içinde olmadı. Birinci bölgede, rakibe hiç az adamla yakalanmadı. İkinci bölgede, aynı şekilde hem az adamla yakalanmadı hem de birinci bölgenin uçlarında, rakibe pres yapmayı ihmal etmedi. Zaten bu iki temel savunma davranışı istikrar içinde uygulandığı için, takımı gol yemedi.
Takımı gol yemedi bu doğru ama o kadar derinde savunma yapmak, oyunun inisiyatifini rakibe doğal olarak ikram etti. Rakip bu ikramdan bir penaltı imkânı üretti ama şans Altınordu’dan yana olduğu için, rakip bu imkândan istifade edemedi.
İşin savunma boyutu için söylediğimiz tatlı sözleri maalesef hücum için tekrar etmemize imkân yok.
Tamam kabul ediyorum Metehan hakikatten yetenekli bir oyuncu, çabuk, hızlı ve ayaklarına da hâkim. Bütün hücum yükünün bu değerli oyuncunun omuzlarında olması çok ciddi bir organizasyon kusuru. Ayağına her top alan Altınordulu oyuncu hem topu uzaklaştırmak için hem de Metehan’ı, topla buluşturmak için uzun vurmaktan çekinmedi. Galiba Metehan, takımın Mesih’i. Büyük kurtarıcı. Ona topu nasıl ulaştırırsanız ulaştırın o bir biçimde bu topları sahiplenir ve en yaratıcı çözümlerin altına imza atar.
Yetenekli bir oyuncunun yeteneklerinden elbette faydalanılır; amaç o yetenekleri oyun planına dahil etmektir. Türkiye’deki büyük yanılgının aksine, amaç o oyuncunun yetenekleriyle sorun çözmek değildir; amaç o oyuncunun yetenekleriyle oyunu dolayısıyla planı geliştirip mükemmel hale getirmektir.
Altınordu’da, daha doğrusu Altınordu hücum planında Metehan tek ve büyük silah olarak konumlandırılmıştı. Ona atılan her top sonrası, bu oyuncu yalnızlaştı. Bildiğimiz yalnız kahramanları oynadı. Onun yeteneklerine eşlik eden bir kenar organizasyonuna tanık olmadım. Yine onun yetenekleriyle oluşabilecek bir set oyununa hiç rastlamadım. Düz, doğaçlama ve sıradan bir kenar oyuncusu gibi, her topu sadece ortaya kesmeyi düşündü.
Eroğlu ikinci maçın provasını kazandı. Ama çok daha iyi organize edilmiş bir hücum planıyla bu oyun takviye edilmezse, korkarım ikinci maç çantada keklik olmayacaktır.