İbrahim Hacıosmanoğlu’nun Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı’na aday olması kazanma şansı görülmediğinden olacak şaşkınlık yaratmıştı. Ha keza adaylığının ardından yaptığı açıklama da: “Seçilirsem ilk maçı Diyarbakır’da izleyeceğim.”
O zaman için henüz ‘aday’ olan Hacıosmanoğlu, bunu söylerken federasyon seçiminde Amedspor adına kullanılacak iki oyun kendisine geleceğine de işaret ediyordu. Sonuçta seçim yapıldı ve Mehmet Büyükekşi karşısında iddialı görünen Servet Yardımcı’nın son anda çekildiği yarıştan 129 oya karşı 134 oyla Hacıosmanoğlu galip çıktı. Bu kıl payı zaferin ardından da ‘sözünü tuttu’ ve Diyarbakır’a gidip Amedspor-İstanbulspor maçını Amedsporlu taraftarların arasında izleyerek açtı sezonu… Diyarbakır Temsilcimiz Vecdi Erbay, şehirde yaşananları ayrıntılı olarak anlattı zaten, tekrara gerek yok. Ancak belki şu sorular etrafında biraz daha düşünülebilir: Hacıosmanoğlu bunu neden yaptı? Sadece o iki oyu almak için mi? Yoksa ilk açıklamasında belirttiği gibi Amedspor tarafından, “Biz Türkiye’nin takımıyız diyorlar. Bu vatan bizim, spor kardeşliktir diyorlar” denildiği için mi? Yoksa hepsi ve daha fazlası mı?
***
Yakın geçmişteki çatışmalı süreçlerin en ağır şekilde etkilediği ve aynı zamanda bölgenin de en büyük şehri Diyarbakır. Diyarbakırlıların kullanmayı çok sevdiği tarifle bu ‘kadim’ şehirde, ülkenin her yanında görülebilen dertler daha katmerli olarak yaşanıyor. Gazete Duvar da bu duruma her fırsatta dikkat çekmeye çalışıyor. Ancak sorunlar ve çözümlerine dair tartışma yürütülmesinin dahi zor olduğu, yerel yönetimlerinin üzerinde yıllardır ‘kayyım’ kılıcının sallandığı, iş ve ekmek kavgasında yüzü bir türlü gülemeyen, derdini anlatırken dilini kullanıp kullanamayacağı tartışılan, kullanacaksa da ‘öyle değil de böyle kullanabileceğine’ dair kendisinin dışında tarifler yapılıp duran bir şehir… Öyle ki şehrin takımının şehrin isimlerinden ‘Amed’i formasına yazıp maça çıkması bile problem haline getirilmiş bir yer!
Haksızlık etmeyelim ‘her yerde’ değil, birçok deplasmanda gayet güzel karşılanıp misafir edilip, uğurlandıklarını Amedspor yöneticileri kendileri de açıkladılar her zaman. Ancak bu kulübün kadın yöneticilerinin dahi statta fiziki şiddete uğradığı, tribünlerde ‘Beyaz Toros’lu, ‘Yeşil’li pankartların açıldığı, Egeli, Karadenizli, İç Anadolulu futbolcularının ‘bölücü’, ‘PKK’lı’ denilerek yuhalandığı, taraftarlarının sadece deplasmanlarda değil kendi evindeki maçlarda bile türlü gerekçelerle ‘ceza kesilerek’ tribüne alınmadan sezonu geçirdiği… O kadar çok örnek var ki...
Elbette Hacıosmanoğlu, hem kendisine destek veren takımların ‘en çok sorun olma potansiyeli taşır gibi görüneni’nden başlayarak henüz yeni seçilmiş bir başkanken, ‘herkese eşit yaklaşacağız’ mesajı vermek istemiş olabilir. ‘Beni destekleyeni unutmam’ demek istemiş olabilir. Amedspor’u misafir edecek ve Amedspor’a misafir olacak takımlara, ‘bakın ben buraya gelip maç izledim, sorun istemiyorum’ demek istemiş de olabilir. Ve İstanbulspor’un maç öncesi sahaya ‘Önce Vatan’ pankartı ile çıkmasına, protokolde yaşanan ‘eşbakan’lık krizine rağmen… Bu mesajlar doğru şekilde verilip yerlerine ulaşmış da olabilir. Ancak bu kadar mı? ‘Mesele’ çözüldü bitti mi? Asla değil. Öncelikle herhalde hiç kimse böyle bir çıkışın Hacıosmanoğlu ve yeni yönetiminin iradesiyle, başka hiç kimseye sorulmadan yapıldığını düşünmüyordur. Peki o zaman bu bir ‘işaret’ midir? ‘Bundan sonrası’ da gelecek midir?
***
Son yerel seçimden hemen önce, “Siz ‘yeni bir süreç’ beklemiyor musunuz?” diye sormuştuk. O yazıda bir ‘sürecin’ olup olmamasından çok, bunca soruna rağmen üretilememiş çözümler listesinin nasıl bu kadar kalabalık olabildiğini düşünmenin ve değiştirici rol oynayabilecek toplumsal dinamiklerin durumunun ne olduğunu tartışmanın daha hayırlı olabileceğini anlatmaya çalışmıştık. Amedspor’un geçen futbol sezonunu, 2. Lig’de şampiyonlukla tamamlayıp 1. Lig’e yükselmesi ile taraftarları da bir ay boyunca süren ve şehri sarıp sarmalayan kutlamalarıyla kulüp tarihinin en güzel golünü atmış oldular. En kolektif golü…
Futbolun bu kadar siyasetle iç içe geçtiği bir düzende, sportif bir başarının böyle bir etki yaratabilmesi ve neredeyse nefes alması bile sorun haline getirilmiş bir şehrin derdinin gündem olmasını sağlaması bu zamanda kolay rastlanacak bir durum değildir.
O yüzden bu golün kıymeti büyük…