Amerikan rüyasından dışlananlar anlatıyor
ABD'nin Portland kentinde devam eden ırkçılık karşıtı gösteriler, Başkan Trump’ın federal kolluk kuvvetlerini devreye sokması sonrasında yeni bir boyut kazandı. Trump'ın otoriter eğilimlerini protesto için gösterilere kitlesel katılım genişlerken, eylemciler neden sokakta olduklarını anlattı...
Elif Sarı Genç
PORTLAND - George Floyd’un öldürülmesinin ardından ABD genelinde ırksal adalet ve polis reformu talebi ile başlayan protestoların Portland ayağı iki ayı aşkın süredir devam ediyor. Ancak Başkan Donald Trump’ın federal kolluk kuvvetleirni kente göndermesi ve federal birliklerin şiddettin dozunu artırması sonrasında eylemler, hem katılımcıların sayısı hem protestoların içeriği bakımından yeni bir boyut kazandı. Irksal ve sosyal adalet taleplerinin yanı sıra Trump’ın otoriter eğilimleri de protestocuların hedefi haline geldi.
Federal kuvvetlerin Portland’daki varlığı, eylemlere destek verenler ve yerel yetkililer tarafından Trump’ın başkanlık gücünü kötüye kullanması, otoriter eğilimlerinin yeni bir dışa vurumu ve kasımdaki başkanlık seçimlerine yönelik stratejik bir hamle olarak algılanıyor. Eylemciler neden sokakta olduklarını ve Portland’daki son gelişmelerle ilgili izlenimlerini anlattı...
'FEDERALLERE TEPKİ OLARAK GERİ DÖNDÜM'
30 yaşındaki Stephanie, federal güçlerin eyalete gönderilmesine tepkili: "İlk günden beri protestolara yoğun olarak katılıyordum ancak eylemlerin yavaşlamasıyla kamp yapmak için Portland’dan ayrılmıştım. İnternete erişimim olduğunda e-postalarıma baktım ve federallerin şehrime geldiğini, arkadaşlarımın biber gazına boğulduğunu gördüm. Portland’a geri dönüp 'Yeniden protestolara katılmalıyım ve arkadaşlarımla olmalıyım' dedim."
'OLAYLARI KIZIŞTIRIYORLAR'
"Burada durumun daha da kızışacağını düşünüyorum" diyen Stephanie, "Şu binaya bak! Burada her zaman bir duvar vardı. Bugün bu pencereleri eklediler, bunların sniper penceresi olduğunu düşünüyoruz. Bunlar çok çılgınca adımlar, bence federaller çılgınca bir şeyler yapmak üzereler. Ne olacağını bilmiyorum ama bence federaller buradan gitmeden işler daha da kızışacak, çünkü vali ve halk tarafından burayı terk etmeleri söylenmesine rağmen gitmediler. Aksine olayları kızıştırmaya devam ediyorlar" ifadelerini kullandı.
'ANNEM 50 YAŞINDA İLK KEZ SOKAĞA ÇIKTI'
Stephanie, son günlerde yaşanan gelişmelerin eylemlere toplumsal desteği genişlettiğini de anlatıyor: "Şimdi anneler ve babalar da eylemlere katılıyorlar ve bence bu mükemmel bir gelişme. Her nesilden insan katılıyor eylemlere anneanneler, babaanneler, dedeler… Hepimiz barışçıl bir şekilde protesto ediyoruz ama yine de biber gazına maruz kalıyoruz. Yine de normalde asla protestolara katılmayacak pek çok kişi eylemlere geliyor. Benim annem de buna dahil. Annem 50 yaşında hayatında ilk kez George Floyd için sokağa çıktı, yürüyüşe katıldı, hatta bugün gelip eylemcilere yemek ve su getirdi. Her gün daha çok insan buradaki eylemlerden ilham alarak bize katılıyor ve protestolar büyüyor."
'AMERİKAN RÜYASI BİR EFSANE'
27 yaşındaki Isha ise "Siyah bir erkek olduğum için buradayım" diyor ve ülkedeki sistematik ırkçılığı eleştiriyor: "Amerika’nın dışındakilerin bizim hikayemizi doğru olarak duyması ve anlaması benim için çok önemli. Çünkü Amerikan Rüyası denen bir efsane var. Avrupalılar, Meksikalılar buraya Amerikan rüyası için geliyorlar ama biz o rüyayı yaşamıyoruz. Bizler o rüyadan tamamen dışlandık. Ben artık araba sürerken bir polis arabası gördüğümde 'Acaba takip edilecek miyim?' diye sürekli dikiz aynamı kontrol etmek istemiyorum. Evden çıkarken bir daha eve dönebilecek miyim diye düşünmek istemiyorum. Ben eşitlik istiyorum. Hiç suçlanmayalım, hapse girmeyelim demiyorum. Ama bir beyaz aynı suç için ne ceza alıyorsa ben de o cezayı almak istiyorum."
'BEYAZLAR MAKİNELİ TÜFEKLE GEZİYOR, BİZ SAHTE BANKNOT YÜZÜNDEN ÖLÜYORUZ'
Isha, Floyd'un öldürülmesiyle sonuçlanan ihbarın 20 dolarlık bir sahte banknot yüzünden yapıldığını hatırlatıyor: "Bu ülkede beyazlar makineli tüfekle etrafta dolaşırken, biz sahte 20 dolarlık banknot yüzünden ölüyoruz. Siyah Amerikalılar yüzyıllardır bu stresle yaşıyor. Bu öyle bir şey ki, nesilden nesle aktarılıyor ve bizim sağlığımızı bozuyor. Ayrımcılığın stresi yüzünden bu kadar hasta siyah Amerikalı var. Artık bu stresle yaşamak istemiyorum ben, o yüzden buradayım ve değişim istiyorum."
'GERÇEK BİR SOSYAL DEĞİŞİM OLMADAN ÇEKİLMEYECEĞİZ'
29 yaşındaki Andrew da, Trump'ın kente federal güçleri yollamasının gerilimi tırmandırdığı görüşünde: "Son birkaç akşamdır hep sokaktaydım. Federaller buraya geldikten sonra eylemler yeniden kalabalıklaşmaya başladı. Uzunca bir süre de sokaklarda olacağız gibi görünüyor çünkü federaller Portland polisine kıyasla çok daha fazla şiddet kullanıyor. Biz de geri çekilmeyi düşünmüyoruz. O yüzden bence burada kan dökülmeden veya federaller birini öldürmeden bu iş bitmeyecek. Çünkü ancak o zaman buradan çekip gidecekler. Biz de gerçek bir sosyal değişim ve polis reformu olmadan geri çekilmeyeceğiz. Buradayız. Her şeyden önce federallerin Portland’ı terk etmesi gerekiyor."
'TRUMP SEÇİLİRSE EYLEMLER BÜYÜYECEK'
"Bu şehirde ırksal adalet ve eşitlik için yapılması gereken çok şey var. Bazı mesafeler kat ettik ama yolumuz çok uzun" diyen Andrew, protestolarda dile getirilen talepler hakkında da şu yorumu yapıyor: "Ben polis teşkilatlarının tamamen kapatılması talebini gerçekçi bulmuyorum. Evime hırsız girdiğinde kimi arayacağım? Buna çözüm bulmadan polis teşkilatını tamamen ortadan kaldırmak bence mümkün değil. Ama çok ciddi bir polis reformuna ihtiyacı var. Polisin siyahlara yönelik şiddeti bitmek zorunda. Aksi halde burayı terk etmeyeceğiz ve eylemler artarak devam edecek. Hatta eğer kasımda Trump yeniden başkan seçilirse eylemler daha da büyüyecektir."
'PATRON BENİM TUTUMUNUN SONU İYİ DEĞİL'
Andrew, "Trump federalleri buraya göndererek bize otoritesini göstermeye çalışıyor. Bize “Patron benim” diyor. Ama bu tutumun sonu iyi değil. Böyle giderse federaller kan dökülüp Portland’dan gitmek zorunda kalmadan biz de buradan ayrılmayacağız" yorumu yapıyor.
'TORUNUMA ÖZGÜR BİR ÜLKE BIRAKMAK İSTİYORUM'
52 yaşındaki Jennifer ise eylemlere katılma gerekçesinde net: "“Bu ülkenin diktatörlük olduğunu göreceğime ölmeyi tercih ederim. Ben bir babaanneyim. İki yaşında bir torunum var. O benim hayatımın aşkı. Ona özgür bir ülke bırakmak istiyorum."
'SOSYAL MEDYADA TEK YAPTIĞIMIZ KONUŞMAK OLDU'
Jennifer, sosyal medyada üyesi olduğu direniş gruplarından sonuç alamayınca protestolara katılmak için Seattle'dan Portland'a geldiğini söylüyor: "Şimdiye kadar pek çok sosyal medya direniş grubuna katıldım ama tüm yaptığımız sadece konuşmak ve kavga etmek oldu ve hiçbir şey değişmedi. Bu hafta evde oturup haberlerde olup bitenleri izlerken “Ben ne yapıyorum?” dedim. Çünkü bu ülkenin diktatörlük olduğunu göreceğime ölmeyi tercih ederim. Ben bir babaanneyim. İki yaşında bir torunum var. O benim hayatımın aşkı. Ona özgür bir ülke bırakmak istiyorum."
'TRUMP YARGILANMAKTAN KURTULMAK İÇİN SEÇİLMEK ZORUNDA'
Başkan Trump'ın korona virüsü salgını üzerindeki daikkatleri dağıtmak için Portland'a federal güçleri gönderdiğini söyleyen Jennifer, "Artık kimse ölen insanların sayısından bahsetmiyor. O yüzden burada yaşananlar sadece dikkatleri dağıtmak ve Trump destekçilerine şov yapmak için. Trump yargılanmaktan kurtulmak için yeniden seçilmek zorunda olduğunu biliyor" diyor.
'DÜNYA BİZİM BU İNSANLAR OLMADIĞIMIZI BİLMEK ZORUNDA'
Jennifer, "Bu protestolar ancak kasım seçimleri ile son bulabilir. Biz bitirelim desek bile Trump bitsin istemiyor ki! Bak, başımıza çok kötü şeyler gelebilir! Trump şimdiden seçim sonuçlarını kabul etmemekten bahsediyor. Muhafazakâr parti seçimleri kazanmak için her şeyi yapacak. O yüzden burada kaos yaratmak işlerine geliyor. Ama ben ve benim gibiler, burada sokakta olanlar, biz olup biteni görüyoruz. Ve her zaman söylediğim gibi bizler onlardan daha fazlayız. 2018 seçimlerinde oy kullanmayanlar bu kez gidip oy kullanacak. Dünya bizim bu insanlar olmadığımızı bilmek zorunda. Hepimiz şoktayız. Bence bu sefer hepimiz bu ülkede ne kadar çok insanın ırkçı olduğunu, ne kadar çok nefretin olduğunu gördük ve şoka girdik."
'YILLARDIR UYUYORMUŞUM'
Siyahların Hayatı Değerlidir hareketinin eylemlerine ilk kez katıldığını anlatan 37 yaşındaki Doug da, ülkede siyahları hedef alan sistemsel polis şiddetine tepkili. Doug, bugünkü protestoların geçmiştekilere göre çok daha yaygın ve geniş katılımlı olduğuna dikkat çekiyor: "Bunun bir nedeni korona virüsünden ötürü hayatın yavaşlamış olması olabilir. Çünkü benim için öyle oldu. Hayatım yavaşladığı için böylesine korkunç bir adaletsizliği daha iyi idrak edebilme ve üzerinde daha fazla düşünme şansım oldu. Bu olanları görmezden gelmek imkânsız. Protestolar yıllardır oluyordu. Ama ben ilk kez bu sefer katılıyorum. Neden? Çünkü yıllardır uyuyormuşum. Sorunlar oradaydı ama ben kişisel olarak Portland polisinin vahşice protestoculara saldırdığını görene kadar durumu idrak edememişim. Bu protestolar beni çok değiştirdi. Beyaz bir erkek olarak polisin bizi korumak için, suçu azaltmak için var olduğunu düşünüyordum. Benzer bir polis şiddetiyle karşılaşmamamın nedeninin beyaz olmam değil, yasadışı bir şey yapmamam olduğunu düşünüyordum. Yanılmışım. Ne diyebilirim ki! Bence buna inanmayı çok istedim ama çok çok çok yanılmışım! Buradaki polis şiddetini görmek beni ve düşüncelerimi çok değiştirdi. Şimdi üstüme düşeni yapıyorum."