Anayasa Mahkemesi'ne atıf yapan ‘beraat’ akademisyenleri nasıl etkileyecek?

AYM‘nin Barış Bildirisi’ni imzalayan akademisyenlere ilişkin ihlal kararının ardından ilk kez bir yerel mahkeme bu karara atıf yaparak destek kampanyasına katılan ve yargılanan yazar Ahmet Kardam hakkında beraat kararı verdi. AYM kararı gerekçe gösterilerek beraat eden Kardam, “İki karar da barış akademisyenlerinin dik duruşunun eseridir” dedi. Avukat Dr. Kerem Altıparmak da, “AYM kararının barış akademisyenleri davaları için de sonuç doğuracağını kabul etmek zorundayız” değerlendirmesinde bulundu.

Abone ol

ANKARA - Yüzlerce akademisyenin ihraç edilip haklarında ceza davaları açılmasına yol açan süreç sokağa çıkma yasakları ve operasyonların son bulmasını talep eden “Bu suça ortak olamayacağız” bildirisinin imzaya açılması ile başladı. 11 Ocak 2016’da hazırlanan bildiriye bin 128 akademisyen imza attı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bildiriyi “ihanet” olarak nitelendirdi, imza atanlar için de “aydın müsveddeleri siz karanlıksınız, cahilsiniz” dedi. Erdoğan’ın tepkisi bir başka programda da “Önünde bir profesör, doçent bilmem ne olması kimseyi aydın yapmaz, bunlar kapkaranlık insanlardır. Bunlar zalimdir, alçaktır, çünkü zalimlerle birlikte olanlar zalimdir" sözleriyle devam etti. Akademisyenlere dönük bu sert açıklamalar bildiriye yeni imzalar getirdi. 20 Ocak 2016’da “ikinci grup imzacılar” olarak adlandırılan akademisyenlerle toplam imzacı sayısı 2 bin 212’ye çıktı.

Uzun süre devam eden tartışmaların ardından 2016'daki 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen 2 yıllık OHAL sürecinde bu bildiriye imza atmış çok sayıda akademisyen ihraç edildi. Ayrıca birçoğuna “terör örgütü propagandası yapmak” ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamalarıyla davalar açıldı. Davalarda hapis cezası alan akademisyenler oldu. Aynı dönemde söz konusu bildiriyle ilgili imza atan akademisyenlerin yanı sıra onlara destek verenler hakkında da davalar açıldı.

DESTEK İMZACILARINA AYM ÖNCESİ BERAAT

‘Barış Bildirisi’ni imzalayan akademisyenlere destek olan 52 kişi, 20 Ocak 2016 tarihinde Aydın’da, “Onlar suçluysa biz de suçluyuz” diyerek kendilerini ihbar etti. Barış Bildirisi imzacısı akademisyenlere destek olmak amacıyla yürütülen kampanyaya destek olan 52 kişi hakkında 15 Nisan 2016 tarihinde “Terör Örgütü Propagandası” yapmak suçlamasıyla dava açıldı. Barış talebini duruşmalarda da dillendiren 52 kişi hakkında 4 Aralık 2018 tarihinde Söke Ağır Ceza Mahkemesi tarafından beraat kararı verildi. Yerel mahkeme gerekçeli kararında, “Sanıkların yazmış olduğu dilekçeleri Kuşadası Cumhuriyet Başsavcılığına vermek şeklinde gerçekleşen eylemlerinde, propaganda suçunun temel unsuru olan yayma eyleminin gerçekleşmediği, yine dilekçelerin içeriğinde terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek ya da teşvik edecek herhangi bir ibarenin bulunmadığı, böylelikle sanıkların Kuşadası Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş oldukları dilekçelerin içerik ve veriliş şekli yönünden terör örgütü propaganda niteliği taşımadığı anlaşılmıştır” ifadelerine yer verdi.

AYM İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN İHLAL EDİLDİĞİNE KARAR VERDİ

Açılan soruşturma ve davalar bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındı. ‘Barış Bildirisi’ni imzalayan 10 akademisyenin bireysel başvurusunu 26 Temmuz’da karara bağlayan AYM 'ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine' hükmetti.

AYM KARARI SONRASI İLK BERAAT

AYM kararının ardından gözler yüzlerce akademisyenin yargılandığı yerel mahkemelere çevrildi. İlk karar da kendisi akademisyen olmayan ama akademisyenlerin bildirisine destek verdiği için yargılanan araştırmacı yazar Ahmet Kardam’ın davasında çıktı. Mahkeme AYM’nin ‘Barış Bildirisi’ne ilişkin ihlal kararını gerekçe göstererek Kardam hakkında beraat kararı verdi.

‘İKİ KARAR DA BARIŞ AKADEMİSYENLERİNİN DİK DURUŞUNUN ESERİDİR’

Akademisyenlere destek verdiği için İzmir’de yaklaşık 80 kişi ile birlikte akademisyenlere destek olan ve “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla yargılanan araştırmacı yazar Kardam hem AYM’nin ihlal kararının ve hem de bu karara dayanılarak kendisi hakkında verilen beraat kararının çok önemli olduğunu söyledi. “Bu iki karar da barış akademisyenlerinin dik duruşunun eseridir” diyen Kardam şunları ifade etti: “Akademisyenlerin bu çıkışı o konjonktürde olağanüstü önemliydi. Kriminalize edilmeye ve ‘terör örgütü propagandası’ yapıyorlar denilerek karalanmaya çalışıldılar. Onların savunulması ve buna destek olunması gerekiyordu. Biz de akademisyen olmayan 80’in üzerinde kişi ile o bildiriyi aynen tekrarlayarak, ‘Suçsa suç’ dedik ve buna sahip çıktık.”

Ahmet Kardam

‘TESADÜFEN BANA DENK GELDİ’

'Terör örgütü propagandası yapmak' suçlamasıyla kendisi hakkında hazırlanan iddianame ile barış bildirisini imzaladığı için hakkında dava açılan akademisyenlerin iddianamelerinin içeriğinin aynı olduğunu belirten Kardam sözlerini şöyle sürdürdü:

“Davayı önce İstanbul’da açtılar. Sonra İstanbul’daki mahkeme yetkisizlik kararı vererek İzmir’e, 13’üncü Ağır Ceza’ya gönderdi. Muhtemelen başka dosyalar da vardı. Hâkim önüne gelen dosyayı aldı ve bir karar verdi. Tesadüfen bu bana denk geldi. Bir başkası da olabilirdi. Burada kimin beraat ettiği önemli değil. Önemli olan, aynı suçlamadan yargılanan bir kişinin, Anayasa Mahkemesi’nin Barış Bildirisi’ne ilişkin ihlal kararına atıf yapılarak beraat etmesidir.”

‘HUKUKSUZLUĞUN BU BOYUTU ANLAŞILIR GİBİ DEĞİL’

Hukukçu olmadığını fakat bütün mahkemelerin bu dosya üzerinden beraat kararı vermesi gerektiğini bildiğini söyleyen Kardam sözlerini şöyle tamamladı: “Bunu yapacaklar mı yapmayacaklar mı bilemiyoruz çünkü Türkiye’de bunu kestirmek çok güç. Mahkemeler ola ki direndiklerinde Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymuyoruz mu diyecekler? İktidarın ortağı Bahçeli 'Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymayın' diyor. Hukuksuzluğun bu boyutu anlaşılır gibi değil. AYM kararı çok önemli başarıydı ve benden bağımsız olarak hakkımda verilen beraat kararının da çok büyük önem taşıdığını düşünüyorum.”

‘AYM KARARINA ATIF OLMASA İHTİYATLI YAKLAŞIRDIM’

Kardam için verilen beraat kararının ardından, AYM’nin ihlal kararının yargılanan akademisyenlerin davalarını nasıl etkileyeceği merak konusu oldu. Haklarında ceza verilen birçok akademisyen bulunurken birçoğunun da yargılanması devam ediyor.

Avukat Dr. Kerem Altıparmak, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararı ve Ahmet Kardam hakkında verilen beraat kararının diğer akademisyenler için muhtemel etkisini şu sözlerle değerlendirdi: “Kardam hakkındaki kararda Anayasa Mahkemesi’ne atıf olmasaydı çok ihtiyatlı yaklaşmayı tercih ederdim. Ama Anayasa Mahkemesi kararına atıf yaptığı için bütün yargı sürecini etkilediğini görüyoruz. Öte yandan bu dosyanın imzacıya destek olan gruptan yargılandığını da unutmamak gerekiyor. Şu dakikadan sonra Anayasa Mahkemesi 10 kişi için karar verdi, diğerleri devam eder gibi bir söylem olacak iş değildir. Tarafları bağlar gibi bir düşünce var fakat birebir aynı vakalarda, o metnin kendisi üzerinden başkasına mahkûmiyet verilemez.”

‘AYM KARARI BÜTÜN BARIŞ AKADEMİSYENLERİ İÇİN SONUÇ DOĞURMALI’

“Bireysel başvuru meselesine, ‘hukuk sistemi içerisinde ihlal tespit edildiğinde taraflar beni bağlamıyor’ denemez. AYM kararının bütün Barış Akademisyenleri davaları için sonuç doğuracağını kabul etmek zorundayız. Aksi düşünülemez. Aksi düşünüldüğünde de Türkiye’de milyonlarca mahkeme kararı veriliyor ve her birinin tek tek Anayasa Mahkemesi’nde karara bağlanması gerekir. Bireysel başvuru sistemi de çöker. Aynı ve benzer durumda olan kişiler için Anayasa Mahkemesi’nin bu kararlarının ilkesel olarak uygulanması gerekir. Kardam’la ilgili karar, doğru bir karar ama zaten bu bir zorunluluk. Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından mahkeme ben başka bir karar veriyorum diyemez.”

Dr. Kerem Altıparmak

‘DEVAM EDEN DAVALARDA CEZA EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI OLUR’

‘Barış Bildirisi’ne imza atan akademisyenlerin ayrı ayrı yargılanmalarının da hukuka aykırı olduğunu ifade eden Altıparmak, “Aynı mahkeme birden fazla kişiyi aynı şekilde tek tek yargılıyor. Birden fazla kere aynı eylemi yargılayıp farklı kararlar veriliyor. Hukuk sistemi içerisinde herkese eşit muamele yapılması gerekirken siz bunu uygulamıyorsunuz. Bu aşamadan sonra 10 kişi için hukuki sonuç doğmuş, karar verilmişken yargılaması devam eden akademisyenlere ceza verilmesi eşitlik ilkesine de aykırı olur” dedi.

‘İHRAÇ CEZA HUKUKU DIŞINDA YAPTIRIM’

Altıparmak, Barış Bildirisi imzacısı akademisyenlere verilecek olası beraat kararlarının özlük haklarını nasıl etkileyeceği sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Anayasa Mahkemesi kararını nasıl yorumladığınızla ilgili... Karar ceza yaptırımı olmasını sadece Anayasaya aykırı bulmuyor. Aynı zamanda bunun bir akademik özgürlük kullanımı olduğunu söylüyor. Bu şu demek: Pasaporta el koymak, ihraç ceza hukuku dışında başka yaptırım tipleri. Benim karardan anladığım bu konuşmanın ifade özgürlüğü kapsamında olduğu ve herhangi başka bir yaptırımın da ifade özgürlüğünü ihlal edeceğidir. Bu, ceza davasıyla ilgili yapılan bir başvuruydu ama değerlendirmelerin büyük bir kısmı bu ifadenin herhangi bir şekilde sınırlandırılmasının meşru olup olmadığını tartışıyor. Onun bir akademik özgürlük kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor."

‘PASAPORTA DA EL KOYAMAZSINIZ’

“Buradan çıkacak sonuç şudur. Eğer bu yaptırım uygulanamayacak bir ifadeyse, ki karardan bu çıkıyor, o zaman pasaporta da el koyamazsınız ihraç kararı da veremezsiniz. Ben bu kararı okuduğumda bu sonucu çıkarıyorum. Hem OHAL Komisyonu’nun hem de İçişleri Bakanlığının muhtemelen farklı bir yolu izleme olasılığı var ama kararı bütünlüklü okuduğunuzda bu ifadenin yaptırıma tabii tutulamayacağı sonucu çıkıyor. Bu kararın uygulanması diğer yaptırımların da ortadan kaldırılmasını zorunlu kılıyor.”