Ankara kendini Lozan'la savundu!
Türkiye, Avrupa Komisyonu'na bağlı ECRI'nin raporuna Lozan'lı savunma getirdi... Yanıtta, 'Azınlıklar Lozan'la korunuyor' vurgusu yapıldı.
DUVAR - Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu'nun (ECRI) son raporunda, Türkiye’de nefret söyleminin arttığı ve 'üst düzey devlet yetkilileri dahil resmi görevliler tarafından daha fazla kullanıldığı' tespitleri yer aldı. Türkiye'nin kendisini, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Bunun nesi zafer yahu” dediği Lozan Anlaşması'na vurgu yaparak savunması dikkat çekti.
KÜRTLER VE LGBTİ'LERE ÖZEL VURGU
Cumhuriyet gazetesinden Duygu Güvenç'in haberine göre, raporda şu eleştiriler yer aldı:
- "Tüm seviyelerdeki resmi görevliler ve siyasi liderler nefret söylemi kullanmaktan vazgeçmeli ve bunu yasaklayan tüzükleri hayata geçirmeli" denilirken, güvenlik güçlerinin kötü muamelesini araştıracak, kanun yapıcılardan bağımsız bir kurul oluşturulması istendi.
- İnsan Hakları ve Eşitlik kurumunun tamamen hükümetten bağımsız olması gerektiği ve bu kuruma, mahkeme süreci ile dosyalara erişim hakkı verilmesi gerektiği vurgulandı.
- Raporda, Türkiye’nin yerlerinden edilen Kürtlerin dönüşüyle ilgili çabalarına rağmen 1 milyon Kürdün hâlâ evlerine dönemediği belirtildi. Bu kişilerin yeşil kart sahibi olmalarına karşın, geniş bir hükümet desteği alamadığı vurgulandı.
- ECRI, Ombudsman’a polis, güvenlik ve kovuşturma güçlerinden bağımsız olarak, onların kötü muamelelerini soruşturmaya yönelik yetki verilmesinde ısrarını sürdürdü.
- Raporda dini eğitimde ayrımcılığın devam ettiği, birçok ihlalin bulunduğu belirtildi; AİHM kararına karşın Alevilerin Sünni İslam temelli dini eğitime zorlandığını vurguladı. Raporda, 'yetkililerin dini konularda tarafsızlık sorumluluğu bulunduğunu anımsattı.
- ECRI, Türkiye’den LGBTİ’lerle ilgili az bilgi geldiğini vurgularken ayrımcılığın sürdüğüne de işaret etti ve bunlar arasında bu kişilerin sağlık sisteminden yararlanmaları ile polis ve jandarmaya verilen eğitimi anımsattı. Ardından da Türkiye’nin bir eylem planı hazırlaması gerektiğini belirterek, “Ancak önde gelen siyasiler LGBTİ sorunlarına sempatik yaklaşmıyor” dedi.
- Raporun sonuç bölümünde, nefret söylemi konusunda şu tespit yer aldı: “Bunun medya aracılığıyla yayılan olumsuz etkisi sosyal bütünlüğe zarar vermiştir. Bu retoriğe karşı resmi güçlü bir tepki yoktur ve birçok nefret konuşması cezasız bırakılıyor. Nefret söylemine karşı var olan yasaların korunmasız grupları susturmak için kullanıldığı sonucuna varmak mümkün. Birçok medya kurumu etik kurallarına uymuyor ve nefret söylemini yayıyor. Türkiye ırkçı ve homofobik şiddetle ilgili data toplamıyor.”
'AZINLIKLARI LOZAN KORUYOR'
Türkiye’deki gelişmelerin 17 Mart 2016’ya kadar irdelendiği ve 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından yaşananların yer almadığı raporla birlikte, Türkiye de kendi görüşlerinin yayınlanmasını istedi. Türkiye'nin savunmasında, Erdoğan’ın “Bunun nesi zafer yahu” dediği Lozan Anlaşması'nın özel bir yer tutması dikkat çekti. Türkiye Komisyon’un raporuna gönderdiği yanıtta, azınlıkların haklarının Lozan Anlaşması'yla garanti altına alındığını anımsatttı. Yanıtta “Anayasal olarak, Türk Devleti’nin resmi dini yoktur. Türkiye seküler bir ülkedir ve devlet tüm dinlere eşit yaklaşır” ifadeleri dikkat çekti.
Türkiye, 'azınlık statüsü tanımanın devletlerin hakkı olduğunu', uluslararası kurumların ya da insan hakları mekanizmalarının bir grubu ‘azınlık’ diye tanımlayamayacağını savundu. Ardından da Roman ve Kürtlerin ‘azınlık’ olarak tanımlanmasını reddetti. Ankara'nın yanıtında, Müslüman olmayan azınlığa yönelik 387 ibadet alanının bulunduğu, bunların içindeki 87 kilisede de yabancıların hizmet verdiği belirtildi.
Yanıtın din dersleriyle ilgili bölümünde söz konusu derslerde 'dini eğitim verilmediği, din kültürünün öğretildiği' savunuldu. Kürtlerle ilgili yanıttaysa, köye dönüş projesinin devam ettiği belirtileerek, 1999-2015 arasında 14 ilden 386 bin 360 kişinin ayrıldığını ve 187 bin 861’inin döndüğü bilgisi verildi.