REGNUM ajansı sitesinde yayımlanan yazıda Stanislav Tarasov, Irak Kürdistanı’nda yapılacak referandumu yorumlarken Türkiye’nin, Yugoslavya'nın kaderini paylaşabileceğini öne sürdü.
“Arap Baharı” başlamadan önce Central Asia Monitor Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan raporun, sadece Irak ve Türkiye’de Kürtlerin siyasi mücadelesinin mümkün olduğunu belirttiğini hatırlatan Tarasov, Ankara’nın “kendi” Kürtlerine “kur yapmaya” çalıştığını ancak Güneydoğu’da giriştiği ekonomik, siyasi ve sosyal reformlarda geç kaldığını iddia etti.
Yazara göre Suriye krizinin başında Esad, Suriye Kürtlerine “geniş haklar” tanıdıktan sonra, Ankara “Kürt kıskacı içinde” kaldı. Sınırın iki tarafındaki “birbirine dost Kürt güçleri” kaynaşarak Türk devletini büyük tehlike ile karşı karşıya getirdi.
Tarasov’un deyişiyle Erdoğan “bölgesel Kürt birliğini zayıflatmaya çalıştı ama başarılı olamadı”. Yazar, ileride de Irak Kürdistanı ile birleşebilen Suriye’deki olası Kürt otonomisi, Lozan Antlaşması’nda belirlenen sınırların gözden geçirilmesine yönelik ilk adım olabilir, dedi. Üstelik yazara göre, Kafkas ülkeleri ile Türkiye arasındaki sınırları çizdiren Kars ve Moskova Antlaşmaları da geçerliliğini yetirmiş olabilir. Böylece Türkiye, “Büyük Kürdistan” ve Transkafkasya ülkeleri arasındaki sınırları yeniden belirlemek zorunda kalabilir.
Şimdilik “bütün dostlarını kaybeden” Türkiye'nin ABD ile ipleri koparmadan Suriye’de Rusya ve İran ile ittifak kurmak zorunda olduğunu ifade eden yazar, “Bağımsız Kürdistan” projesine fiilen başlandığını anlattı. Tarasov, bundan sonra bu sürecin nasıl ve “hangi bayrak altında” devam edeceği önemlidir, diyerek yazısına nokta koydu.
Pravda.ru sitesine Ortadoğu’daki gelişmeleri anlatan MGİMO Üniversitesi uzmanlarından Mihail Aleksandrov, Suriye’ye milyarlarca dolar harcayan Rusya’nın artık bu paranın maddi karşılığını aradığını iddia etti. Savaş bittikten sonra bölgede Rusya, İran, Suriye ve büyük ihtimalle Irak’ı kapsayan bir ekonomik ittifak beklenebileceğini belirten Aleksandrov, Irak ittifaka girerse, izolasyon yaşamak istemeyen Türkiye'nin de bu ittifaka katılabileceğini söyledi. Uzman, "Ankara’nın AB ile ilişkileri çok karışık, dolayısıyla Avrupa’nın kapısını boşuna çalmaktansa Avrasya’da kurulan ittifaklara katılmak Türkiye açısından çok daha mantıklıdır" dedi.
ABD’nin söz konusu birliği engellemeye çalışacağını vurgulayan Aleksandrov, Washington’un her türlü numarayla Ankara’yı Rusya’nın katıldığı olası birlikten uzak tutmaya çalışacağını da ekledi.
RİA NOVOSTİ ajansı yorumcularından İgor Gaşkov, Türkiye ile Almanya’nın arasındaki kargaşadan Rusya’nın kârlı çıkabileceğini iddia etti.
Gaşkov'a göre iki tarafın zaten parlak olmayan ilişkileri, 16 Temmuz 2016’dan bu yana yeni karşılıklı suçlamalar ile ağırlaştı. Ankara’ya göre “AB ülkeleri ve Almanya” darbecilere destek verdi ve 4 bin 500 darbeciye de kapısını açtı. Hatta kimi Türk gazetelerinin “terör anası” dediği Angela Merkel’in Nazi üniformalı karikatürleri yayınlanıyor. Öte yandan Avrupa’da pek çok kişi 2016 darbesini “şüpheli” buluyor.
Ajans’a konuşan siyaset bilimci Aleksey Makarkin, Rusya’nın mevcut durumdan “stratejik olmasa bile taktik kâr” elde edebileceğini dile getirdi. Kendisine göre Suriye’de, Rusya ve Türkiye nüfuz bölgelerini paylaşınca, Ankara “belirli muhalif gruplarına tenezzül ediyor”. Ortada “hiç kimseyi tatmin etmeyen” uzlaşma var. Makarkin, “Rus-Türk ilişkileri tamamen pragmatiktir. Ama her iki taraf birbirine daha çok yakınlaşabilir”, dedi.
Moskovskiy Komsomolets gazetesi “domates savaşına” değindi. İzmir Fuarı'nı ziyaret eden Rusya Enerji Bakanı Aleksandr Novak, bu sorunun 20 Ekim’de çözülmesinin beklendiğini belirtirken gazeteye göre, kışa doğru Rusya’da yetişen domates tükendiği zaman Türkiye’den yasak kaldırmanın tam zamanı olacak.
Ne var ki bundan iki hafta önce Rusya Tarım Bakanı Aleksandr Tkaçev, Türk malı domatesin yasaklı kalacağını söylerken Nihat Zeybekçi, Ankara’nın buna “karşılık vereceğini” dile getirmişti. Moskovskiy Komsomolets ise söz konusu karşılığın, Erdoğan’ın “Türk Akımı”nı askıya alışı olabileceğini yazdı. Bu koz kullanılırsa Rus enerji sanayi büyük darbe yiyecektir.
Gazeteye konuşan ekonomi uzmanı Sergey Suvorov, 2016’da Rusya’da tüketilen domatesin yüzde 40’ının Rus çiftliklerinde yetiştiğini, yakın zamanda bu oranın yüzde 80’e çıkabileceğini, böylelikle ithalata ihtiyacın azalacağını bildirdi. Kendisine göre Türk malından yasağın kalkması, daha çok “Türk Akımı”nın gerçekleştirilmesi ile bağlantılı. Suvorov, “Bu proje aramızdaki her geçimsizliğin omurgasıdır” dedi.
Rus Milletvekili ve eski Tüketici Hakları Koruma Derneği (Rospotrebnadzor) Başkanı Gennadiy Onişçenko, FAN ajansına verdiği röportajda, Türkiye’den dönen turistlerin ülkeye koksaki virüsü getirme ihtimalini kaygı ile karşıladığını söyledi. Onişçenko’ya göre bu konuda Rus yetkilileri fazlasıyla sakin, hatta çekingen davranırken Türk yetkilileri “yersiz olarak iyimser” davranıyor. Kendisine göre ilgili Rus makamlara “en üstten” “karşı tarafı fazla sıkıştırmayın” talimatı verilmiş.
Uzman, Türkiye Sağlık Bakanlığı'ndan aldığımız cevaplar patavatsız, profesyonel değil ve mağrur. Bize ulaşan yazıda salgını dolaylı şekilde kabul ederek tatil yerlerinin sıhhi durumunu iyileştireceğiz, diyorlar, halbuki Sağlık Bakanlığı tatil yerlerinde yetkili değildir, dedi.
Türk tarafının domates krizi konusunda Rusya’ya “tehditte bulunduğunu” hatırlatan Onişçenko, "acaba, koksaki virüsü ile, vazgeçtiğimiz domateslerin öcü mü alınıyor?" diye sordu ve Rosturizm temsilcilerinin nihayet sıhhi durumu incelemek için Türkiye’ye gidecekleri için memnuniyetini duyurdu.