Ankara’da Newroz kutlamasının adresi Anıtpark oldu
Newroz, Ankara'da Anıtpark'ta kutlandı. Kutlamalara siyasi partiler, sendikalar ve kitle örgütleri katıldı.
Ogün Akkaya
ANKARA - Türkiye’nin farklı noktalarında gerçekleştirilen Newroz kutlamaları bugün de devam ediyor. Ankara'da HDP İl Örgütü öncülüğünde düzenlenen Newroz kutlaması Anıtpark’ta başladı. Yoğun güvenlik önlemleri altında başlayan Newroz kutlamalarında alana iki farklı arama noktası kuruldu. İçeriye sokulan pankartlar polis tarafından tek tek kontrol edildi. Giriş yapan gruplar kitle örgütleri, sendikalar ve siyasi partiler Türkçe ve Kürtçe anons edildi.
Halaylar eşliğinde başlayan kutlamalarda, alana kurulan platforma, “Newroz Kutlu Olsun, Newroz Piroz Be" pankartı asıldı. Newroz kutlamasına HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve MYK üyesi Doğan Erbaş da katıldı. Kutlamalar, sanatçı Mehmet Atlı’nın şarkıları eşliğinde devam etti.
‘ÇÜRÜMÜŞ DÜZENDEN KURTULMAK İÇİN BİR ARADAYIZ’
Ankara’daki Newroz kutlamasına destek veren kitle örgütleri adına açılış konuşmasını Semra Demir yaptı. "Newroz’un halkların eşitlik ve özgürlük şiarını yeniden hatırlattığını" söyleyen Demir, “Newroz, Mezopotamya ve Anadolu halklarının; ezilen, sömürülen halkların kanı, canı ve emekçilerin alın teriyle beslenen zalim Dehaklara ‘dur’ dediği gündür. Kawa'nın yaktığı özgürlük ateşi ezilen halklar için tiranlara karşı verilen mücadele, direniş ve özgür bir yaşamı kurma sözüdür” dedi.
“Bu çürümüş düzenden kurtulmak için hep birlikte mücadele edeceğimizin sözünü yinelemek ve hatırlamak için bir aradayız” diyen Demir’in konuşmasından dikkat çeken başlıklar şu şekilde:
AK PARTİ, MHP İKTİDARI, IRKÇI POLİTİKALARI SİYASİ ARGÜMAN HALİNE GETİRDİ: Türkiye'nin de dahil olduğu Ortadoğu'da süren savaş, halkların yararına değil egemenlerin kendi kapitalist ve emperyalist emelleri uğrunadır. AKP-MHP iktidarının onayladığı tezkereler ile sınır ötesine yapılan askeri saldırılar içerdeki Kürt inkârının yansımasıdır. Her çıkmazda askeri saldırılarla kendini kurtarmaya çalışan AKP-MHP faşist iktidarı şoven ve ırkçı politikayı kendine siyasi argüman haline getirmiştir. Bu faşist ve halk düşmanı saldırılar sonucunda uçaklarla bombalanan Rojava ve Güney Kürdistan bölgesinde binlerce sivil yaşamını yitirmiştir. Bunun karşısında Halklar savaş değil barış istiyor. Saray iktidarının bu ülkenin çıkarına ve yararına dayalı hiçbir planı yoktur. Aksine tercih ettiği savaşın faturası işçi ve emekçilerden çıkarılmaktadır. Bugün Ukrayna topraklarında yürütülen savaş bir tarafta ABD, AB ve NATO diğer tarafta Rusya arasında süren emperyalist, hegemonya savaşıdır. Dünyanın dört bir yanında süren savaşlar küresel sermayenin sömürü sahasını genişletme çabasının bir ürünüdür. Rusya'nın Ukrayna işgaline karşı tepki gösterip, yaptırım uygulayan emperyalist devletler Afrika ve Ortadoğu'da süren savaş ve işgaller karşısında tam bir ikiyüzlülük örneği sergileyerek sessiz kalmakta, hatta bizzat savaşları kışkırtmaktadır.
ÜLKE HAPİSHANEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ: Sınır ötesinde izlediği politikalarla halkları yıkıma uğratanlar, ülke hapishanelerinde siyasi tutsaklara dönük saldırıları her geçen gün yoğunlaştırmaktadır. Son yıllarda tedavisi yapılmayan onlarca hasta tutsak hayatlarını kaybetmiştir. Bu baskıcı politikaların sonucunda Garibe Gezer katledilmiştir. Cezaevinde kalamaz raporu olduğu halde Milletvekili Aysel Tuğluk ve yüzlerce hasta tutsak halen tahliye edilmemektedir. Bugün İmralı'da çok yönlü bir tecrit uygulanmaktadır. İmralı ve F Tipi zindanlarda uygulanan tecrit hapishaneleri aşarak her alanda uygulanır hale gelmiş, ülke adeta hapishaneye dönüştürülmüştür. Türkiye ve Kürdistan'da işçi ve emekçi halkların ortak mücadelesi tecridi kıracak, yeni yaşamı kuracaktır.
HASANKEYF’İ YOK EDEN NEFRET ÜLKEYİ HEDEF ALDI: Bizlere yaşam kaynağı olan bu topraklar, sular, ormanlar, zeytinlikler, yaylalar, ovalar, göller paradan başka bir değeri olmayan bu iktidar ve gözü dönmüş holdingleri tarafından adeta bir sömürge ülkesine döndürülürcesine talan edilmektedir. Çiftçilerin elinden gasp edilen toprakları maden ve enerji holdingleri eliyle yok edilmekte, kıt olan su varlıkları kirletilmekte, zehirledikleri havayı solumakta olan milyonlarca insan hastalık pençesinde eziyet çekmektedir. Hasankeyf'i yok eden bir nefret, tüm ülkeyi hedef almıştır. Bu kapitalist sistemde gençlik büyük bir geleceksizlikle karşı karşıya kalmıştır. Birer öğütme fabrikalarından farksız hale getirilen üniversitelerde bilimsel, anadilde, özgür, özerk ve demokratik eğitim hakkı talebinde bulunan öğrencilere olan saldırılar şoven zihniyetin bir parçasıdır. Buna karşı yükselen haykırış, yurtsever ve devrimci gençliğin haykırışıdır. Toplumun en dinamik ve canlı yönü olan gençlik yozlaştırılarak, düşünmeyen, sorgulamayan bir nesil yaratılmak istenmektedir.
İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN MÜCADELESİ TOPLUMA ÖNCÜLÜK ETMEKTE: Yoksulluk, işsizlik derinleşirken, her gün yeni zamlarla güne başlamaktayız. Bu tabloda iktidarın yönetememe krizi daha da derinleşmektedir. Demokratik ve anayasal bir hak olan sendikalaşmak fiili düzenlemelerle engellenmektedir. Sarı sendikalar eliyle hak arama mücadelesinin önüne geçilerek işçi sınıfı ve emekçiler pasifize edilmektedir. Tüm bunlar karşısında hak gasplarına ve düşük ücretlere karşı işi sınıfının yükselttiği fiili-meşru mücadele önümüzde durmaktadır ve yol göstermektedir. Haklarına ve geleceğine sahip çıkarak direnen işçiler hiçbir hakkın verilmeyip alınacağını kendi pratikleriyle bizlere göstermiştir. İşçi ve emekçilerin verdiği bu mücadele topluma öncülük etmekte, eşitlik ve adalet için umut olmaktadır.
‘NASIL O GÜN KAWA BOYUN EĞMEDİYSE, AYNI ŞEKİLDE BOYUN EĞMEYEN MİLYONLARIZ’
HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ise konuşmasında, “Hep beraber kazanacağız. Biz DEHAK’lara karşı kadınlar olarak işçiler olarak gençler olarak Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Yahudiler, Rumlar, bütün halklar olarak hep beraber birleştik. Bugünün Kawa’sı HDP’dir arkadaşlar” dedi. İşçilerin ve kadınların hakları için yürüttüğü eylemleri ve cezaevinde bulunan siyasi tutukluları hatırlatan Kerestecioğlu, “Bugünün Kawa’sı aynı zamanda işçilerdir, direnen işçilerdir, direnen kadınlardır, Kürt halkıdır ve direnen her kesim bugünün Kawa’sıdır. Nasıl o gün Kawa boyun eğmediyse bugün de aynı şekilde boyun eğmeyen milyonlarız biz. Bir kişi değil on kişi değil milyonlarız. Rehin alınan arkadaşlarımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Sebahat Tuncel, Gülten Kışanak; kayyum atanan belediye eş başkanlarımız Ahmet Türk, Şevin Alaca yine Gülten Kışanak ve bütün belediye eşbaşkanlarımızın da sesini buradan yükseltiyoruz ve Leyla Güven’in dediği gibi ‘o ayağımıza batan dikenler, elimize batan dikenler aslında aradığımız günün habercisidir’ İşte bu Nevruz o günün o baharın habercisidir. Geliyor o bahar, gelecek o bahar” diye konuştu.
NEWROZ ATEŞİ YAKILMASINA İZİN VERİLMEDİ
Katledilen Deniz Poyraz’ı ve Kemal Kurkut’u anan Kerestecioğlu konuşmasını, “Bütün siyasi mahpuslara özgürlük diyoruz. O özgürlüğü bizler sağlayacağız. Sevgili Ankaralılar, sevgili halkımız; biz aynı zamanda kimler için buradayız bugün? Etrafında onlarca polis koruması varken onların gözü önünde katledilen Deniz Poyraz için buradayız. Newroz'a giderken belki o güzel keman seslerini düşünen Kemal Kurkut için buradayız. Ve biz onların sesinin hiçbir zaman susmadığını biliyoruz. Onların sesiyiz biz burada. Onların sesi olmaya devam edeceğiz. Bugün burada ateş yakılması uygun değilmiş. Yetkililer böyle buyurmuşlar. Boşverin, boşverin, boşverin! Sayın yetkililer, idareciler, sayın görevliler biz güleriz buna. Çünkü biz o ateşi çoktan yaktık çoktan! Biz o ateşi, bir kıvılcım düşer önce büyür yavaş yavaş dedik ve öyle yaktık. Biz o ateşi gençlerle yaktık. Biz o ateşi Kürtlerle, Alevilerle, bütün halklarla, inançlarla yaktık. Kadınlarla yaktık. Siz ateş yaktırsanız ne olur yaktırmasanız ne olur… Biz o ateşi çoktan yaktık. O ateşi kimse söndüremez kimse! Bunu da böyle bilin” diyerek tamamladı.