Mimarlık tarihi sergileriyle olduğu kadar, galerilerindeki zenginlikle de dikkat çeken Ankara, kültür sanat gündemindeki etkisini son günlerde fazlasıyla hissettiriyor. CerModern, Galeri Siyah Beyaz ve Galeri Nev sergileri, bunların en bariz delilleri.
Bu haftaki yazımda Ankara'da iki kıdemli galeride açılan iki
farklı sergiden bahsedeceğim. Ancak geniş bir parantez ile
sözlerime başlamalıyım: Başkent Ankara'nın kültür sanat gündeminde
şu sıralarda mimarlığın önemli bir yeri var. Bunun sebebi, 1927'de
kurulmuş Mimarlar Derneği'nin öncülüğü ile TED Üniversitesi Çok
Amaçlı Salon'da 12-20 Aralık arasında açılmış 'Kayıp ve Risk
Altında: Başkent Ankara'nın Modern Mirası' sergisi ve CerModern'de
Ali ve Müge Cengizkan'ın küratörlüğünde, Vehbi Koç Vakfı ve
VEKAM'ın desteği ile 12 Ocak'a değin izlenen, 'Bir Şehir Kurmak:
Ankara 1923-33' sergileri. Bu etkinliklere özellikle ileride
değinmek üzere, şimdilik asıl konularıma geçeyim:
Siyah Beyaz, önceki akşam açılışı yapılan 'Labirent' isimli
projesiyle, mimar ve fotoğrafçı Nevzat Sayın'a ev sahipliği yapmaya
başladı. İstanbul'dan birçok sanatçı, koleksiyoner ve akademisyenin
katılımı ile açılan sergi, yıllar önce de Milli Reasürans'ta
'Duvarlar'a bakışını fotoğraflarıyla belgelemiş Sayın'ın dostu ve
akademisyen, arşivci, fotoğraf sanatçısı Murat Germen'in de bir
duvar yerleştirmesi 'yorumu'yla zenginleşti. Etkinlik, temelinde
Sayın'ın arşivsel dokümanları ile, resim ve heykel deneyimlerini
bir araya taşıyor. Sergide Sayın'ın üzerinde uzun yıllar kafa ve el
yorduğu mekânsal yorumlamaları, iki, üç ve hatta içerdiği
optik-illüzyonik potansiyel ile, dördüncü boyuta taşan bir
zenginlikle gözler önüne seriliyor. Sergi aslında, beraberinde
birçok imzanın da merak ve katkısını arkasına almışa benziyor. Zira
etkinlik sebebiyle Siyah Beyaz'ın direktörlüğünü sürdüren Sera Sade
ve Nevzat Sayın Mimarlık Ofisi'nden Dilara Sezgin'in hazırladıkları
özel sergi gazetesinde, ressam Canan Tolon, yazar ve akademisyen
Serhan Ada, mimarlık tarihçisi ve eleştirmen Korhan Gümüş, sanatçı
ve arşivci Murat Germen, tasarımcı Esen Karol, heykeltıraş Seyhun
Topuz ve akademisyen Tijen Demirörs ile, Nevzat Sayın ve benim
katıldığımız derinlikli bir söyleşi de, eser görselleriyle
belgelenmiş bulunuyor.
Nevzat Sayın, Labirent, Galeri
Siyah Beyaz.
Nevzat Sayın, sergi deneyimi üzerine sözlerini ve geleceğini,
şöyle aktarıyor:
"İnsanın kendi yaptığı işlere doğru bir ışık altında ve doğru
bir mekânda, başkalarının gözü önünde tekrar bakabilmesi, bence çok
önemli bir şey. Bunların ne kadar sanat olup olmadıkları
meselesinden daha önemli bir şey. Dolayısıyla bütün bunların
toplamından oluşan şey, benim oraya çağrılmam, o sergiyi yapmam,
insanların gelip oraya konuşması, bunun üzerine 35 yıllık bir
tanışıklığın, mekân ve şehre ait bir tanışıklığın yerinin olması,
yapılan işi çok kıymetli yapıyor. İkincisi, her zaman, insan çok
iyi yaptığı bir şeyi, kendisiyle belirli bir mesafe altında yeniden
gözden geçirdiğinde, ne kadar yapıp, yapamadığını da anlıyor.
Ayrıca onlar, o eserler kendi turlarını tamamlayıp bir duvara
asıldıkları veya bir yerde sergilendikleri için, ikinci sefer,
onların içinden türetilmiş yeni projeler çıkıyor. İnsan zannediyor
ki, onu oraya koyduğun zaman bu konu kapanmıştır. Hayır... Başka
bir şey açılıyor. Oradan yeni sergilerin, çalışmaların ip uçlarını
taşıyan işleri diğerlerinden daha farklı biçimde görüp, onları daha
farklı biçimde kendi hafızana kaydediyorsun. Ve yeni çalışmanın
ipuçlarını edinmiş oluyorsun... Bütün bunları paylaşmak, konuşmak,
olmuş, olacak olanı gözden geçirebilmek ve bu kadar insanın
ilgisini toplayabilmek bence çok kıymetli bir şeydi. Mimarlık gibi
diye adlandırdığım şeylerden biri olarak, hem mimarlığı pekiştiren,
hem de ondan pekişen bir şey olarak benim için çok iyi bir deneme
idi. Bundan sonra daha transparan, geçirgen labirentler çıkacak
gibi bir hissim var. İkinci olarak, daha geçirgen ama daha da
'yapı'lardan oluşan, daha doğrusu, buradaki yüzeyler yerine,
çizgilerden oluşan, biraz daha azalmış renklerle, belki üçlü bir
bulutsu düşünce var aklımda."
Nevzat Sayın, Labirent, Galeri
Siyah Beyaz.
Öte yandan, 35'inci kuruluş yıldönümünü 'Altın Çağ' sergisi ile
kutlayan Galeri Nev'de ise onlarca sanatçı, müthiş bir vakurluk,
ancak neredeyse galerinin karakterine işleyen bir hınzırlıkla
buluşmuş görünüyor. Deniz Artun idaresindeki sergide, Mübin
Orhon'un altın bezemeli işlerinden, Serhat Kiraz'a, Eda
Gecikmez'den Alev Ebüzziya'ya, Erol Akyavaş'tan Seyhun Topuz'a
birçok Galeri Nev dostu ve kıdemli imza buluşturulmuş. Selçuk
Demirel, Güneş Terkol, Ceren İdil, Rasim Aksan, Necla Rüzgar, Gamze
Boz, Selim Cebeci ve Zeren Göktan ile, Canan Tolon, Deniz Bilgin ve
gibi nice imza, galerinin bu 'altın' yıldönümünde, birbirinden
özgün ve nadide işleriyle buluşuyor. Sergi üzerine konuştuğumuz
Deniz Artun, ürettikleri bu hem soğukkanlı ama hem de inanılmaz
tahrik edici, hem temkinli ama hem de alabildiğine delişmen
atmosferi şöyle yorumluyor:
Galeri Nev Ankara, Altın
Çağ
"Aslında Mübin Orhon'un altınlı işlerini bir zamandır bir köşeye
koyuyordum. Belki onlarla Mübin Orhon sergisi yapar ve adını da
'Altın Çağ' koyarız diye düşünüyordum. O 'Altın Çağ' fikri ve ismi
ilk öyle çıkmıştı. Sonra, bizim tarihimizde belki de geleneksel
sanatlardan gelen bir görgü ile, pek çok sanatçının altın ile
meselesi olduğunu, bu altın içindeki ışığın, yalnızca Mübin'e değil
de, başka birçok kişiye dert olduğunu fark ettim. Bunların içinde
tabii ki, Erol Akyavaş'ı başta anabiliriz. Sonra, bir şekilde
baktığım bütün sanatçıların dünyalarında, bu malzemeye bir şekilde
bulaşmış olduklarını yavaş yavaş, algıda seçicilik ile bu meseleye
takınca, Mehtap Baydu'nun, Necla Rüzgar'ın işlerinde örneğin çok
eskiden beri vardır; Serhat Kiraz, zaten çok eskiden beridir
madenlerle uğraşıyor... Derken, bu birikmeye başladı ve bu kadar
birikince, bunu daha önce tecrübe etmemiş insanlara da yapmak
isterler mi diye sormaya cesaret edebildim. Mesela, Seyhun Topuz'a
bunu sorduğumuzda, aldığımız netice büyüleyici oldu. Dolayısıyla,
hem zaten altın ile deneyimi olan, hem de benim cesaret edip
sorabildiğim insanlar bir araya gelince, 50 kişi oldu...
Galeri Nev Ankara, Altın
Çağ
Bu 'Altın Çağ' meselesi, sanat tarihinde bir insanın 'en parlak
dönemi' olarak kullanılıyor ya, benim için bu başlığın öyle bir
referansı da bulunuyor. Gerçekten, burası benim işim değil,
hayatım... Bunu fark ettim. İnsan yıl dönümlerinde daha geriye
doğru düşüncelere dalıyor, yani işte, kurulduğunda kaç yaşındaydım
? Bahçesinde oynamıştım, şu sanatçıyla böyle tanışmıştım gibi
şeyler, sen istemesen de sana üşüşüyor. Bunları düşünürken,
gerçekten galeride olduğum zamanın ve burada kurduğumuz ilişkilerin
gerçekten bir altın çağ olduğunun farkına vardım... Babamdan,
Selim'e kadar bu söz konusu. Yalnızca malzemeden ibaret bir
referans değil bu."
İnsanı aynı anda her işle baş başa bırakmayı da başaran, bu
itinalı sergiyi gezdiğimiz sırada, Maçka Sanat Galerisi kurucusu
Rabia Çapa ve sanatsever, bilim insanı ve siyasetçi merhum Erdal
İnönü'nün eşi Sevinç Hanım'a rastlıyoruz. Onlar da, kurulan bu
sergiden itinayla bahsediyor ve memnuniyetlerini bilhassa dile
getiriyorlar. Sevinç İnönü de, sergiden söz ederken "Çok güzel bir
sergi, katılım oranı da yüksek, çok kaliteli," diyor. Çapa da, "Çok
güzel, başarılı bir sergi olmuş, kutlarım, daha nice yıllar
dilerim, iyi bir çalışan bir galericimiz, akıllı bir kızımız.
Deniz'i seviyorum," diyor ve ekliyor: "Serginin renkleri de,
duvarları da, kurulması da gayet iyi. İşlerin kendi aralarında da
bir beraberlik kurmuş. Gayet iyi yapmış."