Ankara’nın ‘bölünmüş’ adliyeleri: Adalet asansör sırasına takılıyor
Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı, ‘Ankara’ya tek adliye’nin akıbeti belirsiz. Avukatlar birbirine uzak adliyeler arası mekik dokumaktan, çok katlı binalarda asansör beklemekten duruşmalara yetişemiyor.
ANKARA- Ankara’da, merkez adliye binası sorunu yıllardır çözülmedi. Sıhhiye’de bulunan ‘Ankara Adalet Sarayı’ndaki, Aile Mahkemeleri ve Çocuk Mahkemeleri’nin de Söğütözü’nde yeni açılan ek hizmet binasına taşınmasının ardından şehir merkezindeki adliye binası sayısı 8’e çıktı.
Adalet Bakanlığı’nın Ekim 2019’da yaptığı, ‘Ankara’ya tek adliye binası yapılacak’ açıklamasının ardından tek bir çivi dahi çakılmadığını belirten avukatlar, bölünmüş adliye binalarının işlerini yapmalarını engellediğini, yurttaşların da adalete erişimini güçleştirdiğini söylüyor. Yüksek bedellere kiralanan, çok katlı adliye binalarında asansör sırası beklerken duruşma kaçıran avukatlar bir an önce harekete geçilmesini talep ediyor.
‘AVUKATLAR DAVALARI ARASINDA TERCİH YAPIYOR’
Ankara Sıhhiye’de 1989'da hizmete açılan ‘Ankara Adalet Sarayı’, geride kalan yıllar içinde yeterli gelmedi ve çok sayıda mahkeme şehrin farklı noktalarındaki ek hizmet binalarından oluşan adliyelere taşındı.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Ekim 2019’da yaptığı açıklamada Ankara’ya yeni adliye binasını Yenimahalle ilçesinde bulunan eski MİT arazisinin 250 dönümlük kısmına yapmayı planladıklarını söyledi. Projeye ilişkin son durumu Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’la değerlendirdiklerini de belirten Gül, “Avan proje aşaması tamamlandı. İnşaata başlayacağımız tarihin müjdesini vermek için sabırsızlanıyoruz” ifadelerini kullandı fakat bu tarihin ardından adliye binasının akıbetine ilişkin açıklama yapılmadı.
Ankara Sıhhiye’de bulunan merkez adliye binasının yıllar öncesinden ihtiyacı karşılamayacağının çok belli olduğunu belirten Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, sonrasında alınan kararlarla da iyi planlamanın yapılamadığını söyledi. Ankara’daki “bölünmüş, parçalanmış” adliye binalarının hem avukatların hem de vatandaşların adalete erişimini güçleştirdiğini belirten Sağkan, Adalet Bakanlığı’nın “yeni bina” açıklamalarının ardından tek bir çivi dahi çakılmadığını belirterek şunları söyledi:
“Yaklaşık bir buçuk yıldır maalesef Başkent’e tek bir adliye yapılması noktasında tek bir adım dahi atılmadı. Devamında mevcut adliye de parçalanarak sadece merkezde bulunan adliye sayısı dörde çıkarıldı. Bu hem avukatlar hem de vatandaşın adalete erişiminde çok büyük bir sorun. Bu durum avukatların maalesef davaları arasında öncelik tercihi yapmalarını da yanında getiriyor. Bir bina yapmanın, Başkent’e Adliye binası yapmanın bu kadar zor olmaması gerekirdi.”
‘YÜKSEK BEDELLE KİRALAR KAMU ZARARINA NEDEN OLUYOR’
Ankara’daki merkez adliye binasının bölünmesinin ardından ek hizmet binalarına ödenen yüksek bedelli kiralar da tartışma konusu. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir 2017 yılında konuyu gündeme getirmiş, Adalet Bakanlığı’nın 4 ek hizmet binası için aylık 1 milyon 55 bin lira kira ödediğini açıklamıştı.
Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan da ek hizmet binası olarak hizmete geçen binalara yüksek bedellerle kira ödendiğini, bu durumun da ciddi oranda kamu zararını ortaya çıkardığını belirterek şunları söyledi:
“Balgat’taki İş ve Ticaret Mahkemeleri, yeni açılan Aile Mahkemeleri’nin olduğu bina ve yine İcra Daireleri ve İcra Mahkemeleri’nin olduğu bina çok yüksek bedellerle kira ödenen binalar. Ciddi anlamda da bir kamu zararından bahsediyoruz. Yıllardır bu parçalanmaya bir dur denilmemesinin ve eldeki binalara ödenen paralar da göz önüne alındığında yeni bir bina yapmanın çok zor olmadığı bir süreçte bu durumu iyi niyetle karşıladığımız söylenemez. Bu parçalanmaların, bu bölünmelerin altında sadece fiziki yetersizliklerin bulunduğuna inanmıyoruz.”
‘SİYASAL İKTİDARIN SAVUNMAYA BAKIŞ AÇISINI ORTAYA KOYUYOR’
Sözlerinden hareketle, “Peki Ankara’ya yeni adalet binasının yapılmamasının altında ne yatıyor” diye sorduğumuz Sağkan, Ekim 2018’den bu yana Bakanlık'la yeni adliye binasının yapılması konusunda görüşme içerisinde olduklarını belirterek şunları söyledi: “Sayın bakanın bu konuda samimi adımlar attığını da gördük. Ancak MİT yerleşkesinin arazi tahsisinin yapıldığı günden itibaren tek bir çivi dahi çakıldığına şahit olmadık. Bu konu avukatın, mevcut siyasal iktidarın gözündeki yerini de ortaya koyuyor. Bir avukatın, vatandaşın hakkını savunurken bu mesleğin onuruna yakışır şekilde ifa etmesini sağlayacak fiziki şartların yaratılmaması, siyasal iktidarın avukata ve savunmaya bakış açısını ortaya koyuyor. Savunma olmaksızın yargılama sisteminin işleyebileceğine inanan bir anlayışla karşı karşıyayız. Bunun yansıması da avukatlara bu tür zorluklar çıkartılmasının umursanmaması da savunma makamına bakış açısıyla ilintilidir diye düşünüyorum. “
Adalet Bakanlığı’nın bir an önce yeni adliye binasının akıbetini açıklaması gerektiğini belirten Sağkan, “Ankara’daki tek adliyenin ne zaman inşaatına başlanacağının ve ne zaman bitirileceğinin, projesinin kamuoyuyla paylaşılmak suretiyle şeffaf bir şekilde açıklanmasını istiyoruz. Hızlı bir şekilde inşaata başlanarak bir an önce Başkent’e yakışır bir adliye binasının tesis edilmesini talep ediyoruz ve bunun sonuna kadar takipçisi olacağız” ifadelerini kullandı.
‘AVUKAT HANIM DURUŞMAYA GELEMEZSEM MAHVOLURUM’
Ankara’da yaşanan adliye binası sorununu gündeme getiren Avukat Hakları Grubu Ankara da TMMOB’a başvurarak Mimarlar Odası’nın bu binalara ilişkin rapor hazırlamasını talep etti. Yaklaşık yirmi yıldır Ankara’da avukatlık yapan Avukat Hakları Grubu Ankara’dan Nazlı Didem Moğulkoç, avukatların “parçalanmış” adliyelerde yaşadığı sorunları anlattı.
Mahkemelerin taşınması kararlarının avukatlarla paylaşıldığı bir sistemin olmadığını söyleyen Moğulkoç, “Örneğin bir gün gidersiniz, orada mahkemenin olmadığını bile görebilirsiniz. Bina taşınmış, sizin haberiniz yok” dedi ve yaşadığı bir olayı şu sözlerle aktardı:
“Bir gün yolda duruşmaya gidiyordum. Karşı tarafın avukatı yana yakıla beni aradı. Çünkü haklı, mahkemenin başka yere taşındığını bilmiyor. Duyuru da yapılmamış. ‘Avukat Hanım ben bir ofiste çalışıyorum, duruşmaya gelemezsem mahvolurum’ dedi. ‘Ben sizi bekleyeceğim’ dedim. Biz bu stresi bu heyecanı yaşamak zorunda değiliz.”
‘AVUKATLAR KARINCA SÜRÜSÜ GİBİ YANGIN MERDİVENLERİNDEYİZ’
Ankara’da İş Mahkemeleri Balgat’ta, geçmişte otel olarak planlanan bir binada hizmet veriyor. 14 katlı binada asansör sorunu olduğunu, bazı avukatların asansör sırası beklerken duruşmaları kaçırdığını belirten Moğulkoç, şöyle devam etti: “İş Mahkemeleri’nin olduğu 14 katlı binada 3 tane yan yana asansör var. Bu asansörler de 5 kişilik. Çünkü orası zamanında bir otel olarak inşa edilmiş. O amaçla hizmet verecek bir binaymış. Burayı şu an, işçiler, avukatlar, tanıklar, hakimler... günlük 20 bin kişi kullanıyor. 3 asansörden bahsediyoruz. Yan tarafta da yangın merdivenleri var. Bütün avukatlar, karınca sürüsü gibi yangın merdivenlerindeyiz. Asansöre binemiyoruz. Asansör sırasını beklerseniz duruşmanızı kaçırırsınız. Covid-19 döneminde de beş kişilik kapasiteyi üçe düşürdüler.
‘BAZI HAKİMLER ‘BANA NE ASANSÖR SIRASI BEKLİYORSA’ DİYOR’
Ben bazen asansör sırasında video çekiyorum. Telefonu ayaklarımız gözükecek şekilde beklemeye başlıyorum. Birkaç dakika geçiyor hala bekliyoruz. Toplam 18-19 dakika asansör bekliyorsunuz. Asansör sırası beklemekten duruşmaları kaçıran avukatlar oluyor. Hakimlerimiz de çok duyarlı denilemez. Hakimlerimize özel bir tane asansör var. Bir şekilde kendi katlarına çıktıktan sonra bizler gibi katlar arasında gezmeleri gerekmiyor. Biz mübaşire telefon ediyoruz, ‘avukat asansör sırası bekliyor duruşmamızı düşürmeyin ‘diyoruz. Bazı hakimler ‘bana ne asansör sırası bekliyorsa’ diyor. Bunu bizzat duydum. Dolayısıyla ne yazık ki duruşmalar da düşürülüyor, kaçırılıyor.”
‘GÜNLÜK 100-200 LİRA TAKSİ ÜCRETİ VERİYORUZ’
Adliye binaları arasında 6 ile 10 kilometre arasında değişen uzaklıkların bulunduğunu, özellikle genç avukatların duruşmaya yetişme sürecinde ofisleri tarafından baskılarla karşılaşabildiklerini belirten Moğulkoç sözlerini şöyle sürdürdü: “Yetişmek zorunda olduğunuz duruşma için dolmuş ya da otobüs bekleyemiyorsunuz. Taksiye binmek zorundasınız. Bazı avukatlar bu giderlerin kendi ofislerince karşılanmadığını söylüyor. ‘Nasıl o zamanı yönetip gidemedin’ baskısıyla karşılaşmamak için genç meslektaşlarımızın ceplerinden taksi ücretlerini verdiklerini biliyoruz. Biz daha sorumlu avukatlarız, ‘duruşmayı kaçırma taksiye bin’ diyoruz. Ama dosyadan ne kadar ücret alıyorsunuz ki? Bunu da vatandaşa yansıtamıyoruz. Biz günlük belki de 100-200 lira taksi ücreti veriyoruz. “
‘VATANDAŞLARA DA OLUMSUZ YANSIYOR’
Kıyafet özgürlüklerinin kalmadığını, kadın avukatların topuklu ayakkabı giyemediğini, spor ayakkabı ve sırt çantası taşımaya mecbur kaldıklarını belirten Nazlı Didem Moğulkoç bu durumun yargıya başvuran vatandaşlara da olumsuz yansıdığı görüşünde: “Artık herkesin bıçak dayandığı nokta var ya, Ankara Avukatları bu hale geldi. Davayı 5 bin liraya alacaksan artık 10 bin liraya almak zorundasın. Çünkü adliyelere gidip gelirken hem vakit hem de parasal kayıp yaşıyorsun. Bunu vatandaşa yansıtman gerekiyor. Öte yandan tanıklık davetiyeleri geliyor mahkemelerden, Ankara 12’nci Sulh Hukuk Mahkemesi’nde tanıksınız. Size geldi diyelim. Avukat bir şekilde mahkemenin nerede olduğunu öğreniyor ama vatandaş nereye geleceğini bilmiyor. Gidiyor kendince bildiği yer olan Sıhhiye Adliyesi’ne. ‘Mahkeme kapısında sizi bekliyoruz neden gelmediniz? Duruşma başlayacak’ diyoruz, ‘Eee ben geldim oradayım’ diyor. Diyor ama duruşmanın başladığı yerde değil, çünkü yeri bilmiyor.”
‘ADALET BAKANLIĞI ÖNÜNDE NÖBET TUTACAĞIZ’
Avukat Hakları Grubu Ankara’nın Ankara Barosu seçiminde başkan adayı da olan Nazlı Didem Moğulkoç, Adalet Bakanlığı’nın yaklaşık iki yıl önce yeni bina açıklamasına rağmen harekete geçilmemesini de eleştirdi. Ankara Barosu seçimini kazanmaları halinde Adalet Bakanlığı önünde eylem yapacaklarını belirten Moğulkoç, “Biz böyle bir yetkiyi alırsak tek adliye binası için gidip her gün Adalet Bakanlığı önünde nöbet tutacağız. Bunu bizzat yapacağım” dedi.