Ankara’nın Hayat Parkı ve çocukların farkındalık serüveni

Çocuklarda madde kullanımıyla mücadele, bilimsel ve akılcı bir politikayla, stratejik hedefler belirleyerek, yerelde belediyelerin sağduyusu ve soruna yakınlığını da bir avantaj olarak kullanarak yürütülmeli. Çocukların daha fazla okullaşması, yoksulluktan kurtulması ve okul ortamında karnının doymasını sağlamak, madde kullanımına bütüncül bir şekilde bakmak gerekiyor. 

Menekşe Tokyay meneksetokyay@gmail.com

Avrupa Birliği Polis Teşkilatı (Europol) ve Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi (EMCDDA) tarafından hazırlanan ve geçen hafta açıklanan “AB Uyuşturucu Piyasaları Raporu”, Avrupa’da eroin ticareti yapan suç şebekelerinin önemli bir kısmının, Türkiye merkezli olduğunu ileri sürdü.

Buna göre, Afganistan’dan dünyaya yayılan eroin, büyük oranda Türkiye’deki limanlar üzerinden AB ülkelerine gönderiliyor. Ticareti yapılan uyuşturucu, ağırlıklı olarak esrar, kokain, eroin ve diğer sentetik uyuşturuculardan oluşuyor.

Aynı raporda, Afganistan’daki metamfetamin üretiminin de Avrupa Birliği’ne kaçakçılık faaliyetlerinin odağında yer aldığı, Türkiye’de artan metamfetamin yakalama oranlarının da bunun bir işareti olduğu belirtiliyor.

Yine Mart ayı başında yayımlanan bir başka rapor daha var: Birleşmiş Milletler 2023 Uyuşturucu Raporu. Bu raporda da uyuşturucu tacirlerinin çocuklara sosyal medya, internet siteleri ve oyunlar üzerinden ulaştığı yönünde çok çarpıcı bir tespit var. Bu da, ben dahil birçok uzmanın uzun zamandan beri dikkat çektiği gibi, ebeveynlere de çocuklara da dijital okuryazarlık ve farkındalık verilmesi ve çocukların sosyal medya kullanımının mümkün olduğunca denetimli ve yaşa göre sınırlandırılmış olması gerektiğini farklı ve tehlikeli bir boyutuyla ortaya koyuyor.

BM raporu, çocukların elektronik sigaralar yoluyla da uyuşturucuya alıştırıldığını ve madde kullanımının bu şekilde kolaylaştırıldığını belirterek e-sigaraların içine konan likitler üzerinden çocukların uyuşturucu kullanımının giderek yaygınlaştığı uyarısında bulunuyor.

Sorun büyük. Sorun küresel. Ama sorun aynı zamanda da ulusal ve yerel. Ve sorun, öncelikli olarak çocukları ve gençleri tehdit ediyor.

Tehdit etmekle de kalmıyor. Onların hayallerini, beden ve ruh sağlıklarını, huzurlarını ve toplumsal ilişkilerini mahvediyor.

TÜİK verilerine göre uyuşturucu madde kullanımı veya satımına karışan çocuk sayısı 2015’te 7 bin 624 iken 2022’de 9 bin 304 oldu, yani yıllar içindeki en yüksek sayıya ulaştı.

Gülten Akın’ın “Neresinden vurulmuş diye sorarlarsa, çocukluğundan dersiniz” dizeleri yankılanıyor zihnimde...

Çocuklar, ağırlıklı olarak yoksulluk, çaresizlik, aile içi iletişimsizlik, ihmal/ istismar öyküsü, genetik faktörler, suça yönelme, akran etkisi, eğitimden kopma, ulaşılabilirlik, çocuk işçiliği gibi risk faktörleri karşısında korunmadıkça tam da çocukluklarından vuruluyorlar.

Ortada yoksulluk ve yoksunlukla doğru, okullaşmayla ters orantılı bir tablo söz konusu...

Ruhsal hastalıkları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu veya diğer davranışsal sorunları okul ortamında sınıf öğretmeni veya rehber öğretmeni tarafından tespit edilen, akademik başarısızlıkları karşısında sınıftan dışlanmayan, “ideal öğrenci” çerçevesine uymadığı için öğretmeni veya arkadaşları tarafından ötekileştirilmeyen, okulda ücretsiz yemek verilerek eğitim ortamıyla arasında sağlıklı ve organik bir bağ kurulan, sosyal medya kullanımında sınırsız özgürlük ve denetimsizlik tanınmayan, dertleri ve kaygıları içtenlikle dinlenen ve aile içerisinde destek olunan, hane gelirini çalışarak desteklemeye dönük bir araç olarak görülmeyen çocuk, madde kullanımının birçok risk faktöründen de arındırılmış oluyor.

Çünkü çocuklarda madde kullanımına yol açan engebeli yollar aslında birçok ihmalin, dışlanmanın ve kayıtsızlığın döşediği bir örüntünün sonucu...

Toksik gündemimiz arasında gözden kaçmış olabilir: Beş yıldır sosyal belediyecilik uygulamalarında Batılı standartları yakalayan ve çocuk haklarını samimiyetle gözeten Ankara Büyükşehir Belediyesi tam da bu raporun yayımlandığı gün çok önemli bir bağımlılık atölyesi çalışmasına start verdi.

Sağlık İşleri Daire Başkanlığı eliyle yürütülecek olan projenin ismi, ‘Hayat Parkı’.

Bu parkta salıncaklar ve kaydıraklar yok; güneşli havalarda koşuşturan çocuklar da. Ama çocuk cıvıltısı var, oyunların hoş uğultusu da... Çünkü bu parkta “hayat” yüceltiliyor.

Amaç, Altındağ Gençlik Merkezi’nde ortaokul çağındaki çocuklara yönelik farkındalık eğitimi düzenleyerek, bağımlılıkla mücadelede dolaylı oyun terapi yöntemiyle farkındalık eğitimi sağlamak.

Ankara Büyükşehir Belediyesi ‘Hayat Parkı Projesi’ ile Altındağ Gençlik Merkezi’nde çocuklara yönelik farkındalık eğitimi verildi.

Bu yöntemle çocuklara dolaylı olarak uyuşturucu kullanımının zararları ve uyuşturucuya temas etmeden sürdürülecek bir yaşamın “sırları” oyunlaştırılarak veriliyor. Bu oyunlarda çocuklara sağlıklı olmanın önemi, nasıl doğru arkadaş seçileceği, yaşam becerileri edinme ve bağımlılığın fark edilmeden gelişebileceği konusunda mesajlar veriliyor.

Madde kullanan bir aile bireyinin veya mahallenin baskın olduğu bir ortamda büyüyen çocuklar açısından farkındalık yaratma aşamasında da önemli bir eğitim rolü üstleniliyor.

Altındağ’ın ardından bağımlılıkla erken yaşta mücadele ve farkındalık çalışmaları, Ankara’nın diğer spot bölgelerinde, halka en yakın noktalardan biri olarak “Aile Yaşam Merkezleri” bünyesinde devam edecek.

Bu konuda görüştüğüm ve projenin başındaki isimlerden biri olan değerli psikolog Buket Akçul, madde bağımlılığının yakın gelecekte Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olabileceğine dikkat çekiyor ve bu alanda sivil toplum ve kamu kuruluşları eliyle düzenlenen çalışmalara ek olarak belediyelerin de sürece dahil olmasının konunun “kapsayıcılığı” ve yerele yakınlığı açısından kritik olduğunu belirtiyor.

Ankara Altındağ Gençlik Merkezi,bağımlılık ve farkındalık eğitimi.

Bağımlılık özünde hem bir çocuk sağlığı, hem de bir halk sağlığı meselesi... Sonuçları da sadece ona bulaşan çocukların sağlığını ve iyi olma halini etkilemekle kalmıyor, toplumun farklı katmanlarına güvenlik ve huzur açısından etki ediyor.

Dicle Üniversitesi’nin Haziran 2017-Kasım 2018 tarihleri arasında Çocuk psikiyatrisi polikliniğine adli muayene amacıyla getirilen suça sürüklenmiş 107 çocuğun geriye dönük dosyaları incelenerek yaptığı önemli bir araştırmada, çocuklarda madde kullanımı da bir risk faktörü olarak tespit edilmiş ve suça sürüklenenlerin dörtte birinin madde kullandığı görülmüştü. Dolayısıyla vaktinde önlem alınmadığında bu çocukların yeniden suça sürüklenme riski yüksek.

“Bağımlılığın en iyi ve en kolay çözümü maddeye hiç başlanmamasını sağlamak. Zira bağımlılık oluştuktan sonra tedavisi çok zor,” diyor psikolog Akçul.

Bu sebeple konuyu koruyucu tedbirler ve tedavi rehabilitasyon olmak üzere iki başlık altında incelemek gerektiği belirtiliyor.

Tedavi ve rehabilitasyon için gerekli adım Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin paydaşı olduğu Özgür Köy Tedavi ve Rehabilitasyon merkezi ile atıldı.

Koruyucu önleyici faaliyetler için ise Ankara ili sınırları içerisinde; risk puanları ve saha araştırmalarıyla elde edilmiş verilere göre belirlenen 7 riskli bölgede, Ankara Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı Sağlık Hizmetleri ve Bağımlılıkla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bağlı Bağımlılıkla Mücadele Danışmanlık Merkezleri açıldı.

Bu merkezler Altındağ, Mamak, Çankaya, Keçiören, Etimesgut’ta, diğer ikisi de Sincan ve Yenimahalle’de açılacak.

Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Bağımlılıkla Mücadele Danışmanlık Merkezleri’nde istihdam edilen hekim, klinik psikolog, hemşire ve sosyal çalışmacılardan oluşan ekip, uzmanların süpervizyonundan geçip, her personel meslek-içi eğitim alırken, bir yandan da bağımlı yakınlarıyla bireysel görüşmeler, danışanları tıbbi tedavi için rehabilite olacakları kurumlara yönlendirme / bilgi verme, koruyucu ve önleyici çalışmalar kapsamında şehir genelinde farkındalık eğitimleri, risk gruplarıyla atölyeler düzenleme ve tütün bırakma faaliyetleri de halen yürütülüyor.

Dolayısıyla, Hayat Parkı projesi, aslında Ankara’da bir süredir madde bağımlılığını önlemeye yönelik artan çabaların önemli bir halkası. Prof. Dr. Kültegin Ögel ve Uzm. Psikolog Melike Şimşek tarafından hazırlanmış olan programın Türkiye’deki ilk uygulayıcısı da Ankara Büyükşehir Belediyesi.

Oyun ve etkinlikler, 6 ayrı masada gerçekleştiriliyor. Bir masadaki uygulama bitince o masadaki öğrenciler diğer masaya alınıyor. Her istasyonun süresi eşit, her masada etkinlikler beraber başlayıp beraber bitiyor. Böylece tüm öğrenciler her masayı deneyimlemiş oluyor.

Hayat Parkı mesaj ağırlıklı bir önleme programı... Eğitim boyunca temel olarak şu mesajlar verilmeye çalışılıyor: Sağlıklı olun. Arkadaş seçimini doğru yapın. Yaşam becerileri edinin. Bağımlılık siz fark etmeden de gelişebilir, temkinli olun.

Bu mesajların da çocuklarda etiketlenme kaygısı yaratmadan, onları yargılamadan verilmesine özen gösteriliyor.

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bu projesi, çocukların iyi olma halini güçlendirmek ve risk faktörlerini daha oluşmadan ortadan kaldırmak açısından oldukça önemli ve kıymetli bir adım.

Bunun yanı sıra, birçok uzmanın ve siyasetçinin uzun zamandır çağrıda bulunduğu gibi madde bağımlısı çocukların tedavileri için Çocuk Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezleri’nin (ÇEMATEM) sayısının ve erişilebilirliğinin artırılması, bir yandan da bu merkezlerde çocuklara yaşam becerileri kazandırılarak dünyayı anlamlandırmada yaşadıkları boşlukların profesyonel destek eşliğinde doldurulması da gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın 2024-2028 yıllarını kapsayan Stratejik Planı’nda ÇEMATEM’lerin sayısının artırılması ve yaş temelli risk haritalarının oluşturulması var.

Çocuk haklarını sadece 23 Nisan’da, çocuk işçiliğini sadece 12 Haziran’da, kız çocukların haklarını sadece 11 Ekim’de, çocuklarda madde bağımlılığının önlenmesi konusunu da sadece 1-7 Mart Yeşilay Haftası’nda konuşmak yetmez. Çocukların iyi olma hali bir bütündür ve yılın her gününe, toplumun her kılcal damarına, hiçbir çocuk için çok geç kalmadan yerleştirilmeli.

Çocuklarda madde kullanımıyla mücadele, bilimsel ve akılcı bir politikayla, stratejik hedefler belirleyerek, yerelde belediyelerin sağduyusu ve soruna yakınlığını da bir avantaj olarak kullanarak yürütülmeli. Sadece strateji belgelerine kuru birer madde olarak yazmaksızın mahalle mahalle, ilçe ilçe, köy köy, her bir risk faktörünü ele alarak etkin bir mücadele şart.

Sahada bu mücadelenin karşılığını, çocukların daha fazla okullaşması, yoksulluktan kurtulması, okul ortamında karnının doymasıyla sağlamak, madde kullanımına bütüncül bir şekilde bakmak gerekiyor. 

Yerel seçimlere çok kısa bir süre kalmışken kentsel mekan ve çocuk konusunun farklı boyutlarıyla tartışılmaması ve kentlerde çocukların yaşadığı türlü sosyolojik sorunlara dair adayların net önerilerle gelmemesi, böyle bir kayıtsızlığın partilerüstü genelgeçer bir hal alması, beni şahsen çok düşündürüyor.

Tüm yazılarını göster