Anne hücrede, bebeği dışarıda: 'Sütümü lavaboya akıtıyorum'

Bakırköy Cezaevi'nde tutulan Şebnem Nuray Şavkın, hücrede tutulduğu için yeni doğan bebeğini ailesine teslim etmek zorunda kaldı. Şavkın, sütünü lavaboya boşalttığını söylüyor.

Abone ol

İSTANBUL - Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda kalan Şebnem Nuray Şavkın, cezaevine 11 ay önce girdiğinde hamileydi. Şavkın'ın 3.5 ay önce bir bebeği dünyaya geldi. İddiaya göre psikiyatri bölümünden alınan rapor doğrultusunda Şavkın hücreye konuldu. Şavkın bu nedenle bebeği henüz 2 aylıkken ailesine teslim etmek zorunda kaldı.

'BEBEĞİNDEN AYRILMASI OLUMSUZ ETKİLEDİ'

Şavkın'ın durumunu yakından takip eden Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplu Derneği'ne bağlı Hapiste Kadın Tematik Alan Temsilcisi Özge Akyüz, Şavkın'ın bebeğini ailesine teslim ettikten sonra hücreye konulduğunu ve burada yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Mahpusa ait kişisel eşyaların önemli bir kısmı kendine zarar verme riski olduğu gerekçesiyle depoya alınmış. Mahpus, ruhsal sağlık sorunu olan ve kendisinin yan hücrelerinde kalan diğer mahpusların sabahlara kadar duvarlara vurup bağırdıklarını, bulunduğu odada cam olmadığını avukata iletti. Ayrıca Şavkın, kendisiyle ilgili herhangi bir tedavi süreci işletilmediğini belirtti. Haftada sadece bir gün on dakika ailesiyle sesli konuştuğunu, çocuğunu emzirme döneminde olduğu için memelerinden hala süt geldiğini, bu sütü lavaboya boşalttığını, bebeğinden ayrılmasının kendisini çok olumsuz etkilediğini söyledi."

Özge Akyüz

'İKİNCİL BİR CEZALANDIRMA...'

Akyüz şöyle devam etti: "BM Kadın Mahpuslar için Bangkok Yasaları'nda da değinildiği gibi anne veya babası hapishanede olan çocukların, ebeveynlerinden uzak kalması ve alternatif çocuk bakımının organize edilmemesi anne veya baba açısından ikincil cezalandırma niteliğindeyken, çocukların da ebeveynleri ile birlikte dolaylı olarak cezalandırılması sonucunu doğurmakta. Hapishanedeki ebeveynlerin çocuklarıyla görüşme ve kişisel ilişki kurmada karşılaştıkları kısıtlamalar çocukların gelişiminin desteklenmesini olumsuz etkilemekte. Şebnem Nuray Şavkın’ın iddiaları doğrultusunda, henüz birkaç aylık ve gelişim için anneye bağımlı olan bebeğinin kendisinden alınması ve herhangi bir alternatif bakım mekanizması oluşturulmaması hem mahpus hem de bebeği açısından ikincil bir cezalandırılma alanı yaratıyor."

'İNSAN HAKLARINA AYKIRI'

Hapiste Sağlık Tematik Alan Temsilcisi Helin Akyol ise Şavkın'ın hastanede ve cezaevinde sağlıklı koşullarda tutulmadığını aktardı. Akyol şunları söyledi: "Avukat arkadaşımızın gerçekleştirmiş olduğu ziyarette yapılan aktarımlardan anlaşıldığı kadarıyla Şebnem Nuray Şavkın ne hapishanede ne de hastanede sağlık durumuna uygun koşullarda tutulmamıştır. Sağlık Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı arasında düzenlenen 'Üçlü Protokol' gereği her hastane mahpus muayene odaları, mahpus bekleme alanları ve mahpus koğuşları bulundurmak zorunda. Fakat mahpuslardan bize gelen şikayetler bu uygulamanın birçok hastanede hala hayata geçirilmediği, mevcut olan hastanelerde de koşullarının çok kötü olduğu noktasında yoğunlaşmakta. Mahpusun yatırılmış olduğu İstanbul Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kaldığı sürede tutulduğu koşulların tedaviye uygun olmamasının yanı sıra insan haklarına da aykırı."

'CİNSİYET TEMELLİ BİR AYRIMCILIK'

Şebnem Nuray Şavkın gibi birçok hasta ve engelli mahpusun kendilerine ulaştığını belirten Akyol şu bilgileri verdi:

"Genel olarak şartların çok daha kötü olduğu izolasyonun hapishanede olmaktan kaynaklanan bir kapatılma halinin dışına çıkarak ağırlaştığı tarafımıza sıklıkla iletiliyor. Hasta ve engelli mahpusları bir araya topladığınız zaman oranın adına hasta ya da engelli koğuşu diyemezsiniz. Bu koğuşların belli fiziksel ve hijyenik koşulları sağlaması, hastalık ve engellilik türlerine göre dizayn edilmesi gerekmekte. İstanbul’da hasta ve engellilere göre tasarlanmış tek bir hapishane bulunmakta: Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu. Onun da kontenjanı hiçbir şekilde hasta ve engelli sayısını karşılamamakta ve bize hem avukatlar hem mahpuslardan gelen bilgiye göre burada sadece erkek mahpuslar tutulmakta. Bu nedenle “R tipi bir hapishanede kalmalı” şeklinde raporu olsa dahi kadın mahpuslar kendi hastalık ve engel türlerine uygun, düzenli tedavi görebileceği koşullarda tutulmayabiliyorlar. Ruh sağlığı sorunu olan erkek mahpuslar, Metris R Tipi gibi sağlık sorunlarına özgülenmiş bir hapishanede kalabiliyorken kadın mahpusların Bakırköy Kadın Hapishanesi'nde hücre koşullarında ve tecrit halinde tutulması hem hastalık - engellilik temelli hem de cinsiyet temelli bir ayrımcılık."

Helin Akyol

"Sadece Şebnem Nuray Şavkın’ın yaşadığı hak ihlalleri ve durumundan hareketle bile hastanede “Üçlü Protokol” kapsamında mahpuslara ayrı bölümler inşa etme uygulamasının yol açtığı ayrımcılıkları ve getirdiği kötü muameleyi görebilirsiniz" diyen Akyol şöyle devam etti: "Hastanelerde, hapishanelerde bazı bölümleri ayırıp adına 'hasta mahpus koğuşu' demenin bir çözüm olmadığını, bu mekanların tedaviye uygun olduğu anlamına gelmediğini sıklıkla belirtiyoruz. Son olarak R Tipi hapishaneler ya da hastaneler ve hapishanelerde engelli ve hasta mahpusu izole eden ayrı koğuşlar yerine BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 14. ve 15. maddesi gereğince de bütün kurumların engelli ve hasta mahpuslara göre dizayn edilmesi gerekmekte. Bu kapsamda Şebnem Nuray Şavkın’ın iddialarının ve şikayetlerinin titizlikle incelenerek düzenli tedaviye erişiminin sağlanmasını, çocuğuyla ilişkisinde alternatif bakım mekanizmalarının geliştirilmesini, şartlarının ulusal ve uluslararası metinlere uygun olarak düzenlenmesini talep ediyoruz."