Annemin hikâyesini öğrenmeden...

Aslı Tohumcu'nun son romanı Cevizin Şarkısı, İletişim Yayınları tarafından yayımlandı.

Abone ol

Günnur Aksakal Baykan

Cinayet ya da ölümle açılan kitapların cazibesi başka. Okuyanı bir sorunun peşine düşürüyor. İlk sahnede biri öldürüldü, peki bundan sonra ne anlatıyor? İçgüdüsel ve belki de bu nedenle mekanikleşen meraka ruh üflüyor, sayfalar boyu bizimle nefes alan bir organizmaya dönüştürüyor. Bu tarz metinlerde yazar malumu ilam ettiği için bir bakıma okura sınırlarla oynayacağı mesajını baştan veriyor. İletişim Yayınları tarafından yayımlanan Aslı Tohumcu imzalı Cevizin Şarkısı da böyle bir roman. Bir cinayet, bir yangınla başlıyor.

Cevizin Şarkısı, Aslı Tohumcu, 59 syf., İletişim Yayınları, 2022.

Cevizin Şarkısı, büyülü gerçekçiliğin kıyılarında dolaşan karanlık bir yetişkin masalı. Zaman ve mekân silikleşiyor, gerçek ile hayal birbirine karışıyor, rüyalar ve mistik öğelerle metin zenginleştiriliyor.

Tohumcu, okuyanları rüyalar, büyüler, acı gerçekler, günahlar, kötülükler, kurtuluşlarla dolu birbirine bağlanmış yollardan geçiriyor. Kimi zaman yağlı urgan olup boynumuza dolanan bu yolların bizi kurtuluşa da götürebileceğini anlatıyor. Daha önemlisi kurtuluş hikâyelerinin her zaman pespembe ve umutlu olmadığını, mağdur olanın masum kalmak istemediğini öğretiyor.

“Annemin hikâyesini öğrenmeden onu neden öldürdüğümüzü anlayamazsınız…”

Ölüm düşünüldüğünde akla ilk gelen yapımlardan biri Six Feet Under. Final bölümünde anne-kız arasında geçen bir diyalog onyıllardır unutulmuyor. Vedalaşırken kendisini dünyaya getirdiği ve aslında “Bir hayat verdiği,” için teşekkür eden kızına “Sen bana hayat verdin,” diyen bir anne görüyoruz.

Evet, bir kadın bir başka kadını dünyaya getirebilir ve her ikisi de birbirine hayat verebilir. Bu ideal senaryo. Peki, işler böyle gitmezse? Bir kadın için bir başka kadını dünyaya getirmek hayatının en büyük cezasıysa? Yaşadıklarının sorumlusu olarak yeni doğanı görürse? Ya kendi kaderini yaşatmak isterse? Onun çocukluğunun çalınmasına göz yumarsa?..

Bu kötülüğün ortasında kalan kim hayatını geri almak istemez? Annesinden bile olsa?

Cevizin Şarkısı’nda üç kızkardeş var: Elif, Ayşegül ve Cemile. Bir de Ayşegül’ün kızı Sezen. Hep birlikte bir başka kadını öldürüyorlar. Suzan’ı. Üçünün annesi, birinin anneannesi. Bir de baba ölüyor. Kiminin babası, kiminin kocası. Söylemesi de okuması da zor, kendi kızlarının kocası olan bir adamı.

Bu kadınlar ölü bedenlerin bile tekrar kötülük yapabileceğine inandıklarından salona gömüyorlar.

Derler ya, bir cehennem var, bir de cehennemin altında bir yer. Cevizin Şarkısı, orayı anlatıyor, notalarını cehennemin altından duyurmaya çalışıyor. Kendinden vazgeçip en azından doğurdukları kızkardeşlerini “terazisi cinlerin salıncağına dönen rabbin” yazdığı yazgılardan sakınma çabasını anlatıyor.

Gerçek dışı mı geliyor? Uzak mı geliyor? Oysa değil. Cehennem de cehennemin altı da içimizde, tıpkı o cesetler gibi evimizin salonunda, yan odamızda, komşumuzun evinde, okul yurtlarında, birtakım vakıflarda… “On bir parmağının on biri de istediği her yere giren” o babalar aramızda. Sadece biz onları inkâr edersek yerin yedi kat altına gömülür sanmışız. Derin uykularımızda kehhaller gözlerimize mil çekmiş görmez olmuşuz. Kulakları sağır eden bir sesin bize sadece güzel haberler getirdiğine inanmışız da olan biteni işitmez olmuşuz.

CEMİLE... 

Bu dünyadaki hayat sona erdiğinde en güzel aşkı bulacağını düşünen ama şaşırtıcı bir şekilde gerçek aşkla gasilhanenin kuytu köşesinde tanışan Cemile… Güzelliğin de kötülüğün de uçsuz bucaksızlığını yaşayan Cemile. Onun hikâyesi okurla ceviz ağaçları arasında sır kalsın.

Neredeyse tüm kahramanları kadın olan bu romanda Cemile, verilecek son bir nefesimiz kaldı mı diye ağzımıza tutulacak bir ayna. Ne onu ne de yaşadıklarının bu dünyada gerçekleştiğini unutalım, ahı dilden dile dolaşsın, yeter. “Sevgiliyi kucaklayan sulara, onu tırtıklayan balıklara lanet olsun. Sevdasız gelen her bahara lanet olsun.”

Aslı Tohumcu yayımlanan son romanı Cevizin Şarkısı, “hayatlarının çıbanbaşı” olan canavarlardan kurtulan kadınları anlatıyor; hayatlarını feda etmeyi reddeden kadınların cesur cinayetini. Ölülerin üstünü kapatmak için serdikleri halıdaki kök deseninin cesetlerin kalplerinin üzerine denk gelmesine özen gösteren zarif cinayeti. Okuma listelerinde beklemeyecek kadar güncel, her dönem açıp yeniden okunacak kadar kıymetli bu anlatı, Tohumcu’nun kaleminden kadersiz coğrafyalarda nefes almaya çalışan tüm kadınlara armağan…