1940'ların başlarında başlayan hikaye, her daim en üst kaliteyle yapılan üretimin de sayesinde, bugün Türkiye'nin en iyi restoranlarından birine dönüşmüş.
Bazı yazılar vardır, nereden başlayacağını bilemezsin. Bugün tam o duygular içerisindeyim. 7 Mehmet'i nasıl anlatacağımı düşünüyorum. Antalya gibi cömert bir doğanın ortasında, taptaze ve özenle seçilen malzemeleri en hızlı şekilde tadabileceğiniz, neredeyse 80 yıllık tarihi ile üçüncü kuşağında hizmet veren olağanüstü bir restoran 7 Mehmet.
Adını, kurucusu Mehmet Bey'in çocukken yaşadığı bir düşme sonrası alnında oluşan ve tıpkı eski yazı ile 7 rakamını andıran iz sonrası, 7 Mehmet olarak çağrılıyor olmasından alıyor. 1940'ların başlarında başlayan hikaye, her daim en üst kaliteyle yapılan üretimin de sayesinde, bugün Türkiye'nin en iyi restoranlarından birine dönüşmüş.
Tattığım yemeklerden bahsetmeden önce söylemek gereken bir şey de, mekanda çalışan personelin büyük kısmı uzun yıllardır orada, bu hem müdavim kültürünü oluşturan, hem de mekanın başarısını katlayan bir konu, o da ayıca takdir edilmeli. Bizimle ilgilenen Ramazan bey 20 yıldır oradaydı ve neredeyse tüm masalardaki konukları, hikayelerini anlatabilecek düzeyde iyi tanıyordu. Üçüncü kuşak olarak işin başında duran Mehmet bey de ayrıca tüm masalarla ilgilenmesi, bilgisi ve keyifli muhabbetiyle 7 Mehmet'i geleceğe taşıyacaktır.
Yemeklere gelecek olursak, tattığım her şey birbirinden lezzetliydi. Başlangıçlardan Hibeş, Antalya yöresine özgü tahinli bir rakı mezesi, dip sos olarak bile kullanılabilecek nefis bir lezzet. Bakla favası, üzerinde gelen tereyağında iyice karamelize edilmiş soğan ile olağanüstü bir uyum yakalamış, bu şekilde sunumu yapılan bir fava daha önce görmemiştim, mutlaka deneyin. Salatalar en iyi kalite malzemeler kullanılarak yapılmış, hayatımda yediğim en güzel keçi peyniri, ki Antalya dağlarında 7 Mehmet için özel üretiliyor, domates, salatalık, fesleğen ve zeytin ile geliyor. Kuru cacığın da semizotu, taze nane ve ekşi elma ile sunulması çok şık olmuş, lezzetlerin dengesi çok iyi.
Ara sıcak olarak ilk gelen dikenli kabak, tarator ve biber kızartması, yepyeni bir lezzeti tanıttı bana. Dikenli kabak, sadece Antalya ve Hatay civarında bulunan nadir bir sarmaşık meyvesi. Bununla yapılan kızartma hafif tatlı lezzetiyle şaşırtıcı bir lezzet.
7 Mehmet'e gittiğinizde kesinlikle tadılması gereken bir lezzet ise, eğer sakatat seviyorsanız, kokoreç. Kokoreçi ağır ateşte 3 saat fırında pişirdikten sonra kesip, kenar kısımları ızgarada mühürlenerek servis yapılıyor. Bugüne kadar yediğim tüm kokoreçlerden çok açık farkla daha iyi. Tereyağında pişmiş işkembe de, çok yağlı olmayışı ve ağızda eriyen kıvamıyla çok keyifliydi.
Ana yemek olarak gelen bonfile, orta pişmiş olarak geldi, lezzetinden anladığım kadarıyla tavada tereyağı ile pişirilmiş, kıvamı da lezzeti de tam benim sevdiğim gibiydi. Yanında tattığım bademli pilav, içindeki ananas ve bergamut ile hem tat hem koku olarak benzerlerinden ayrılıyordu.
Son olarak, ne kadar doymuş olursanız olun, burada kabak tatlısı denemeden kalkmayın. Tatlıya çok meraklı olmayan biri olsam da, bugüne kadar yediğim en lezzetli kabak tatlılarından birini tattığım için çok mutlu olduğumu belirtmeliyim.Antalya gibi turizme bağlı bir ekonomiye sahip bir şehirde, zaten sayısı azalmış olan turistlerin, hele herşey dahil turizmi nedeniyle giderek daha az dışarı çıktığı bir ortamda, 7 Mehmet hem yemekleri, hem ortamı, hem personel kalitesi ile kendi müşteri kitlesini başarıyla koruyan bir işletme. Türkiye'nin en iyi restoranları arasında rahatlıkla sayılabilir. Antalya'ya gitmek için, en az denizi güneşi kadar iyi bir sebep.