Antik Dünya'nın kadın şairleri neler yazdı?

Antik Dünya'nın kadın şairleri neler yazdı? Sizler için çevirdik...

Abone ol

Ahmet Türkan

Erinna’nın “Öreke” şiiri ve Sappho’nun “Fragman 160”ının tercümeleri Eski Yunanca’dan gerçekleştirildi. Sulpicia’nın “Altı Şiir”i ise Latince’den tercüme edildi. Sappho’nun “Dilim Tutulur” ve “Ölmek İstedim” şiirlerinin tercümesi Azra Erhat’a aittir. Hocanın 1978’de Cengiz Bektaş ile yayınladığı “Sappho Kitabı”ndan doğrudan alınmış, bu yapılırken de daha olgun bir tercümenin şu an için mümkün olmadığı düşünüldü. “Dilim Tutulur” şiiri dosyadaki yazıda bahsedilen ve Sappho’nun cinsel kimliğiyle ilgili tartışmalar yol açan “Fragman 31” olmakla birlikte şu anki isminin 7'nci yüzyılda koyulduğu düşünülmektedir.

ÖREKE - ERİNNA 

Püsküllü beyaz atlardan atladığın derin dalgalara:

“Şimdi yakaladım seni sevgili arkadaşım” diye bağırdım,

Ebe olan sendin ve koştun büyük avluyu baştanbaşa

İşte bu yüzdendir yasımı hüznüme katışım, mahzun Baukis

Bu bıraktıkların dalgalanır kalbimin üstünde, sevgili bakire

Tebessüm ettiğimiz her şey, kor gibi capcanlı gözlerimde

Küçüktük, bebeklerimizi tutardık karşılıklı, evcilik oynardık tasasız

Ve şafağa doğru, çalışan kadınlara yün paylaştıran annen

Yardım isterdi senden tuzlamak için sepetteki etleri

Ah ne korkunçtu Çarşamba Karısı’nın bizi alması, küçücüktük daha!

Büyük kulakları vardı kafasında ve gezerdi dört ayaküstünde

Yüzden yüze değişirdi şekli her defasında!

Ancak girdiğinde bir erkeğin yatağına

Unuttun, çocukluğunda anlattığı her şeyi annenin

Ah sevgili Baukis, ekti kör nisyanı Afrodit yüreğinin ortasına

Al işte tutuyorum yasını, bırakıp tüm kutsalları bir kenara

Ayaklarım evi terk edecek kadar saygısız değil

Ve gözlerim seyredemeyebilir cansız bedenini

Ya da feryat edemem örtüsüz saçlarım dağılırken her yana

Mora çalan bir utanç sarmak üzere tenimi

Ah zavallı Erinna! Daha on dokuzunda

İnliyorum yasın göğsüme doladığı kahredici acıyla

Yaşlı kadınlar bahsediyorlar gençliğin faniliğinden

İçlerinden biri ağlıyor ağıtların yakıcı ateşinde

Gece, suskun bir karanlığa dönüşürken gözlerimin üstünde

. . . . .

ALTI ŞİİR - SULPİCİA

1.

Ve sonunda geldi aşk, bir tesettür gibi

Ruhunu çırılçıplak göstermekten daha erdemli

Şiirlerle dua ettim Afrodit’e ana dilimde

Duydu beni, aldı onu ve sakladı göğsüme

Venüs tuttu sözlerini: şimdi anlatabilir;

Kimsenin inanmayacağı sevincimin hikâyesini

Güvenmiyorum mektuplara mühürlü olsalar bile

Görmesin, okumasın kimse sevgilimden önce

Neden giyecekmişim bu iffet örtüsünü

Değmeyecekse aşkın değeri aşığınkine

2.

İşte geldi doğduğum gün, için için nefret beslediğim

Terk edeceğim Cerinthus’u ve gideceğim buradan uzaklara

Neresi vardır bir şehirden daha iyi olan? Bir kır evi mi?

Bir kadına yer var mıdır soğuk Arretium kırsalının hanlarında?

Messala Amca, bırak artık beni düşünmeyi

Zaman yok şimdi yersiz yapılacak yolculuklara

Kaçırdım, arkada bıraktım aklımı, duygularımı

Ve bu hiddet, izin vermiyor kendimin efendisi olmama

3.

Biliyorsun aklımı alıyor bu kasvetli yolculuk:

Geliyor sevgilin doğum günün için Roma’ya

Geçiririz tüm zamanı birlikte, hayal ettiğimiz gibi:

Belki de beklediğin şansı bulmuşuzdur sonunda

4.

Teşekkür ederim bu acıları yüklediğin için sırtıma

Ve koruduğun için kendimin aptalı olmaktan senin kollarında

Haydi, çık ince havlulara sarınmış o sevgilinin karşısına

Gelmek varken Servius’un kızı Sulpicia’nın kollarına:

Ailem biraz endişeli ve korkuyorlar hissettirmeden bana

Olur da tökezlerim, düşerim diye hiç tanımadığım bir evin yatağına

5.

Düşünebiliyor musun merhametle Cerinthus

Tüm bedeni ateşler içinde titreyen kadınını?

Ümit etmeyeceğim hiçbir zaman iyi olmayı

Ta ki sen de dileyene kadar benim için aynısını

Külçe gibi ağır kalbin karşımda, kıpırtısızsa eğer

Ne olabilir iyileşmenin ruhuma faydası?

6.

Günışığım, sevmeyecek misin artık beni

Tenime düşen ılıklık olmayacak mı birkaç gün önceki gibi

Ki ben, şu kısacık yaşamımda hiç olmamış aptallıkla

Gecenin ortasında bırakıp gittiysem seni bir başına

Sadece belli etmemek için tutkumu ve aşkımı sana

Razıyım pişmanlıklar içinde sonsuza kadar yanmaya

DİLİM TUTULUR - SAPPHO

Tanrılara eştir benim için o

dizinin dibinde oturan erkek

yanı başında duyabilen senin

tatlı sesini

büyüleyici gülümseyişini.

Hoplatır evet böylesi yüreğimi

görür görmez yüzünü çıkmaz olur

sesim soluğum,

dilim tutulur, birden her yanımı

bir alevdir sarar inceden ince

kulaklarım uğuldar, hiçbir şeyi

görmez gözlerim

bir ter boşanır üstümden, titrerim

tüm bedenimle ölecekmişçesine

yemyeşil olurum çimenlerden de

yeşil Agallis.

Her şeye katlanabilmeli oysa

(çev: Azra Erhat)

ÖLMEK İSTEDİM SAPPHO 

. . . . . . . . .

gerçekten ölmek istedim

ağlayarak bırakıp gitti diye.

Ah Sappho, dedi giderken

nedir başımıza gelen?

İstemeden bırakıyorum seni.

Dedim git güle güle,

git ama unutma beni,

biliyorsun sana bağlılığımı

İstersen anımsatayım

eğer unuttuysan sana,

ne hoş ve ne güzel şeyler yaşadık;

menekşelerden güllerden

safrandan anasonlardan

taçlar takardın başıma yanımda,

ve bir sürü örgüler

örüp güzel çiçeklerden

geçirirdin o incecik boynuna,

misk kokularını bol bol

beylere özgü iksiri

sürerdin o güzelim saçlarına,

yatıp yumuşak döşeğe

yanıbaşında genç kızlar

yatıştırırdın hemen özlemini,

ne bir düğün ne bir şölen

ne de bir oyun kıyıda

yoktu ki bizim bulamadığımız

(çev. Azra Erhat)

FRAGMAN 160 - SAPPHO

Erkek:

Söyleyemem istediğimi

Önlüyor utancım beni

Kadın:

Özlemin soyluya güzele olsa

kötü şeylere değmese sözlerin

kalmazdın utancın karanlığında

söylerdin hakça yakışanı sana

Antik Dünya'nın kadın şairleri