Anzele’de çocuk sesleri...

Suriçi’nin çocukları yaz aylarında gün boyunca Anzele suyunda yıkanıyorlar. Cüzamdan beter bir gizli yara taşıyorlar içlerinde. Bu yarayı bilmek için çocuk olmaya ya da alim olmaya gerek yok. Gözlerine sahiden bakmak yeterli...

Abone ol

DUVAR - Çocuklar hayatlarında iz bırakan hiçbir şeyi unutmuyor. Doğruluğu kuşkuya yer bırakmayan bu cümleyi, Anzele’nin buz gibi suyunda yüzerek eğlenen çocuklara bakarken düşünüyorum. Kimi elbiseleriyle dalıyor suya, ama büyük çoğunluğu iç çamaşırlarıyla bırakıyor kendini serin suya. Eylül ayında bile hava sıcaklığının 40 derecenin altına düşmediği Diyarbakır’da, suyun tadını çıkarıyorlar.

Çocuklar hayatlarında iz bırakan hiçbir şeyi unutmuyor, bilinçaltında bir yerde saklıyor ve ama onların oyun oynarken her şeyi unutmuş görünmeleri, insanın yüreğine su serpiyor. Çünkü Suriçi’nin çocukları kış ve bahar aylarını silah ve bomba sesleri arasında geçirdiler. Komşularının, akrabalarının ölüm haberlerini dinlediler büyüklerinden. Bazıları evinden, sokağından, mahallesinden göç etmek zorunda kaldı. Bir süre kirada kaldılar ya da akrabalarının yanına yerleştiler. Sonra yasak bitince dönenler, başka şehirlere yerleşip dönemeyenler oldu. Suriçi’nde ya da Suriçi’nden çok uzaklarda yaşarken, erken büyümenin sancılarını hafif yaralarla atlatanlar şanslı olacak.

ORTAK VİCDAN ANITI

Yüzüp eğlendikleri havuzun hemen yanında bir anıt var. Anıtın açılışı, üç yıl önce, dönemin Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ve farklı inançlardan insanların katıldığı mütevazı bir törenle yapılmıştı. Anıta, Ortak Vicdan Anıtı adı verilmişti ve kaidesine Ermenice, Süryanice, İbranice, İngilizce, Kürtçe ve Türkçe, “Acıları ortaklaştırdık ki bir daha yaşanmasın” yazılmıştı. Barış rüzgârlarının estiği bir mevsimdi ve açılışa katılanlar, eylül ayında, yazdan kalma bir sıcağın altında, acılar bir daha yaşanmasın temennisinde bulunmuşlardı.

Üç yıl önce üç yaşında olan çocuklar, bütün bir kış ve bahar aylarını çatışmaların, ölüm haberlerinin, göçlerin içinde yaşadı. Üç yıl önce esen barış rüzgarlarının yerini, şimdi dinmiş gibi görünen, acısı kolay unutulmayacak bir fırtına aldı. Şimdi, bu fırtınada büyüyen çocukların ruhunda kopan fırtına nasıl dinecek, kim bilebilir ki. Şimdi Anzele suyunda yüzüyorlar, eğleniyorlar, dünya umurlarında değil gibi. Öyle mi sahiden, dünya Suriçi’nde büyüyen çocukların umurunda olmayabilir mi?

HİÇ EKSİLMESE ÇOCUK SESLERİ

Evliya Çelebi Seyahatname’sinde Anzele suyundan da söz ediyor. Dediğine göre bu berrak su şehrin içme suyu ihtiyacını karşılıyor, içinde kutsal olduğu rivayet edilen balıklar yüzüyor, suya kırk kez giren hummalı ve cüzamlılar şifa buluyormuş.

Suriçi’nin çocukları yaz aylarında gün boyunca Anzele suyunda yıkanıyorlar. Cüzamdan beter bir gizli yara taşıyorlar içlerinde. Bu yarayı bilmek için çocuk olmaya ya da alim olmaya gerek yok. Gözlerine sahiden bakmak, cümlelerini sahiden dinlemek içlerindeki o yaraya dokunmak için yeterli.

Çocuklar hayatlarında iz bırakan hiçbir şeyi unutmuyorlar. Unutmasınlar. Ne yaşadıklarını ne de anıtta yazılanları unutmasınlar. Ama şu Anzele suyu alıp götürse kahkahaların ardına gizlenmiş ruhlarındaki o gizli yarayı… Bunu yapabilse Evliya Çelebi’nin övgüler dizdiği Anzele… Suriçi’nde, Anzele’de hiç eksilmese çocuk sesleri.