Ara Karanfil: Kick boks bir savaş sanatı değil, insanın kendisiyle barışma sanatıdır
Uzun yıllar süren profesyonel spor kariyerinin ardından birçok kişiye dövüş-savaş sanatları eğitimi veren Ara Karanfil, bu sporların 'insanın kendisiyle ve hayatla barışma' felsefesini anlattı.
ANKARA - İş dünyasından sanat çevresine, çocuklardan kadınlara, bürokratlara, emniyet birimlerine dek toplumun farklı kesimlerinden binlerce öğrenciye uzun yıllardır kick boks eğitimi veren ve bu eğitimi de sırf fiziksel bir uğraş olarak değil, ardındaki felsefesiyle birlikte aşılayan Ara Karanfil kick boksta dünya ve Avrupa şampiyonlukları olan bir değerimiz.
İsmi en son Kuzey Güney dizisinde oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ'u yetiştiren usta olarak ön plana çıkan, hatta aynı dizide oynayan, ancak kişiliği gereği hakkında çok fazla konuşulmasını ve kendini övmeyi sevmeyen Karanfil için boks bir sığınak.
Sokaklarda büyüdüğünü söyleyen, gönlünü dövüş sanatlarına kaptırdığı için liseyi yarıda bırakan Karanfil, 2004 yılında Paris'te jübile yaptığı güne kadar ringden inmeyen, 45 yıldır kick boks yapan bir usta. 196 resmi maçın 147’sini kazanmış, hiç nakavt olmamış.
Sol gözünde aldığı darbelerin yıllardır birikimi sonucunda sorun yaşayan, benzer sorun sağ gözde de çıkınca ciddi bir görme tehlikesinin eşiğinden dönen Karanfil, yönünü eğitmenlikten yana seçerek bu dövüş sanatının fiziksel ve felsefi yönünü aktarmaya adadı kendini.
Ara Karanfil, yıllardır sürdürdüğü röportaj diyetini Gazete Duvar okurları için bozdu ve kendisini, dövüş sanatını ve bu sanatın toplumsal açılımlarını bize anlattı.
Ara Karanfil kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
İstanbul doğumluyum. Sekiz yaşında spor hayatıma Doğan Kılınç ile karate öğrenerek başladım. Yaklaşık 11 ay boyunca karateyi devam ettirdikten sonra kick boksa geçiş yaptım, çünkü kendimi bu alana daha yatkın gördüm. İlerleyen yıllarda da muay thai’ye yöneldim. Çünkü bu spor dalının çok daha sert, daha etkili olduğunu düşündüm; aynı anda birçok bölgenizi, kolları, yumrukları, dizleri, ayakları kullanabiliyorsunuz.
Akabinde, amatör olarak başladığım dövüş kariyerimde ve amatör müsabakalarımın ardından profesyonel olarak spor kariyerime devam ettim. Bir dünya, bir Avrupa ve 4 Türkiye şampiyonluğu kazandım; Avrupa’da birçok organizasyonda başarılı dereceler elde ettim. 2004 yılında jübilemi yaptıktan sonra birçok ünlü oyuncu, iş insanı ve siyasetçiye eğitim vermeye devam ettim. Eğitimlerimde fitness, kick boks, boks dersi veriyorum; kişilerin fiziksel ve mental gelişimlerine katkıda bulunmaya çalışıyorum. Sporun insan hayatında ne kadar etkili olduğunu onlara öğreterek bu spora da devam ediyorum.
Kick boks, thai boksun hem dünyada hem de Türkiye’de bu kadar popüler oluşu hakkında ne düşünüyorsunuz? Bunu salt bir spor olarak görmek mümkün müdür? Yoksa ardında daha derinlere inen bir felsefe mi var?
Şunu kabul etmek gerekir ki, insanların en başta bu spora başlangıç sebepleri ağırlıklı olarak korunma içgüdüsünden kaynaklanır. Yani, insanların genelde bu spora başlama amacı budur. Ama ileride bu sporun insanların hayatında almış olduğu yerin ne kadar önemli olduğu fark edildiğinde, bunun sadece bir savaş sanatı olmadığı, aynı zamanda kendilerini psikolojik olarak da çok rahatlattığı ve çok etkili bir deşarj mekanizması olduğu da görülür. O zaman bu spora daha çok bağlanmaya başlar insanlar. Felsefi yönü de olan ve birçok konuda daha sakin ve dingin karar verme yetisi de sağlayabilen bir spordur. İnsanlar bunu ilk etapta elbette göremez. Kişisel gelişimleriyle alakalı olduğu, ileride karar mekanizmalarında bu spor sayesinde nasıl bir güç bulduklarını gördüklerinde bu sporun daha etkileyici bir yönünü daha keşfetmeye başlarlar.
Şunu özellikle vurgulamak isterim: Bu spor sadece salt olarak dövüş sanatı değildir. İnsanlara birçok konuda farklı kapılar açan, çok etkili bir spor dalıdır. Bunlar süreç içerisinde, ancak yaşayarak görülür. Salt dövüş sanatı olarak görmek, bu sporu basite indirgemek demektir.
Gündelik yaşantınızda karşılaştığınız birçok sorunu her ortamda, her anda tek başınıza çözmek kolay değildir. Bu sporun size kattığı değerlerle, özgüvenle, kendinizi daha güçlü görme ve daha rahat karar verme olgunluğu kazandırdığını fark edebilirsiniz. Bir diğer deyişle, insanoğlunun kendisiyle alakalı birçok sorununu çözebilme iradesinin bu sporun hayatlarına katabilecekleri değerlerle daha kolay hale gelir.
İnsanlar yaşadıkları birçok sorunda çevrelerinden yardım isterler; ancak bazen sırf bu şekilde çözüm üretebilmeleri kolay değildir. Bu spor insanların hayatlarında ileriki dönemlerde öyle bir yer alır ki birçok sorunlarını kendi başlarına çözebilecek iradeye sahip olduklarını görür hale gelirler. Bu, uzun zaman gerektiren bir çalışma süresi gerektirir. Ama minimum bir yıldan sonra, kişide birçok farklılıkların oluştuğu fark edilir. Birçok durumda bu boks türünün sizin yanınızda güçlü bir dosta dönüştüğünü görürsünüz o zaman.
Bir önceki argümana geri dönersek, kick boks bir savaş sanatı mıdır, savunma sanatı mı? Bu temelde bu sporun psikolojik temelini almış biri olarak felsefesi ve psikolojik yönlerini nasıl açıklarsınız?
Kick-boks bir savaş sanatıdır. Ama bunu salt bir savaş, dövüş olarak algılamamak gerekiyor. Aynı zamanda güncel hayatınızda daha dingin bir düşünce yapısını destekleyen, sizin daha güçlü bir psikolojiye sahip olmanızı sağlayan farklı özellikleri barındıran bir spordur. İçinde Uzak Doğu felsefesinin ve savaş sanatlarının temelinde yatan “önce kendinize, sonra karşınızdakine saygı duyun” şeklindeki yaklaşımdan beslenir. Eğitimler dahilinde sorunlar karşısında daha dik durabilme, yaşadığınız baskıya karşı daha sakin bir tavırla onu göğüsleme özelliklerini de geliştirme şansına sahip oluyorsunuz zaman içerisinde.
Felsefi olarak da baktığınızda, karşınızdakine şiddet uygulamak yerine, onunla sorununuzu daha barışçıl bir yöntemle çözebilme iradesini de bu şekilde desteklersiniz. Kişinin kendisine bu sporla uğraştıktan sonra duyduğu güvenden dolayı sorunları daha pratik şekilde çözmesini sağlar. Hep söylediğim gibi, kick boksu salt bir savaş sanatı olarak görmeyelim, bu özünde insanın kendisiyle barışma sanatı aslında.
Ülkemizde hem tüm farklılara hem de birbirine tahammülsüzlüğün giderek arttığı, şiddetin sıradanlaştığı, hatta geçmişe göre silahlanmanın arttığı böyle bu atmosferde bu sporun karşısındakini anlamak bakımından nasıl bir olumlu etkisi var?
Kimsenin birbirine karşı tahammülünün kalmadığı, saygı eşiğinin düştüğü bir dönemden geçiyoruz. İnsan sorunları konuşmak yerine kavgayla, dövüşle çözmeye çalışıyor. Kick-boks ise, şiddeti besleyen ve şiddetle beslenen bir felsefesi olmayan bir spor. Bir savaş sanatı olduğu için sadece bu alanda kullanılması gerekiyor ve karşılıklı hoşgörüye dayanıyor. Sürekli kendisini kontrol etmek, hırsını ve gerginliğini sakin şekilde baskılayarak çözmek, olaylara karşı dengeli biçimde çözüm üretmek gibi unsurları temel alıyor. Aynı zamanda öfke kontrolünü de barındıran son derece etkili bir spor dalıdır. Bu da ciddi bir eğitimle ve zaman içerisinde mümkün oluyor. Siz fark etmeseniz de bu süreç sizi çok derinden etkiliyor. Birçok alanda hayatınızda çok ciddi bir destek doğuruyor bu spor.
Türkiye’de kadınların çevrelerinde maruz kaldıkları şiddete karşı bu spora yönelmeleri oluyor mu? Buna dair anekdotlar var mı çevrenizden?
Günümüzde kadına yönelik şiddet, taciz, cinayet vakalarına çok sık rastlanılması çok üzücü ve benim için de çok hassas bir konu. Her şeyden önce burada yasal koruma belirleyici. Ama fiziksel düzeyde korumaya değinirsek şunları söyleyebilirim. Kadınların kendilerini koruyabilmeleri için birçok savunma mekanizması var. Bir kadının kendini savunabilmesi için böyle bir spor çok etkili; hem de yaşadığınız travmayı en hafif ve sorunsuz şekilde atlatabilme fırsatı sunuyor. Kadının yaşadığı şiddet ve tacizi karşılayabilecek gücü kendisinde hissetmesi, çok güçlü bir koruma mekanizması sağlayacaktır. O yüzden bu tarz dövüş sporları, daha fazla zarar görmelerini engelleyebilecek ve yaşadıkları şiddeti en asgari şekilde atlatmalarını sağlayabilecektir. Bu, onlara sağlıklı bir savunma sistemi sunar ve kendilerini daha güçlü, daha güvende hissetmelerine yardımcı olur.
Peki geçmişte şiddet görmüş bir kadına ders verdiniz mi bu zamana dek?
Bir hayli kadın öğrencim var ama geçmişlerinde yaşadıklarını ben onlar söylemediği sürece bilmem. Ama kendilerini her türlü riske karşı korumalarını, şiddet karşısında nasıl bir savunma mekanizması geliştirebileceklerini öğretiyorum.
Kişilerin hayatlarında ego ve benlik duygusunu, kontrol bilincini bu şekilde oluşturuyor mu?
Bu sporun insanlara kattığı farklılıklar arasında; egoyu nasıl dizginleyebileceği konusunda bir eğitim de vardır. Ama bu çok kısa bir süreç değil. Üç-beş aylık bir süreçten bahsetmiyoruz. Bu belirli bir gayret isteyen bir çalışma programını gerektiriyor. Bu sporu yaparken egolarını ve benlik duygularını kontrol etmeyi öğrenmeye başlarlar, çünkü her şeyin altındaki en önemli ayrıntılardan biri, bizlerin insan olarak önce egolarımızı ve benlik duygularımızı sürekli dizginlememizdir. Bu konuda da çok başarılı olduğumuzu söyleyemem.
Uzak Doğu sporları, egonun ne kadar tehlikeli, zararlı olduğunu öğretir. Buna karşı daha kontrollü, sakin davranmak da bu spor eğitiminin bir uzantısı aslında. Kendimizi tanımaya başlayarak, duygularımızı ve bedenimizi kontrol altına alma doğrultusunda adım atınca, bunları da dizginlemeyi öğrenmeye başlıyoruz.
Şunu özellikle vurgulamak isterim: Bu sadece bir savaş sanatı değil, insanın kendisiyle barışma sanatıdır.
Özellikle çocukların gelişiminde etkisini deneyimleriniz ışığında nasıl gözlemliyorsunuz?
Çocuklar arasından da çok fazla öğrencim var. Bu spora aslında çocukluk yıllarında başlandığı taktirde, çocukların kişisel gelişiminde çok büyük etkisi olduğunu ve gelecekte çocukların kendilerine olan güveninde ve yarınlarını inşa etmede çok ciddi bir kişisel güven duygusunun gelişimine katkıda bulunuyor, toplumda kendilerini ifade edebilecekleri çok etkili bir spor alanı açıyor.
Kick boksla ilgilenen çocuklarda çok da güçlü bir psikolojiye sahip olmaları da mümkün oluyor. İleride karşılaşacakları birçok soruna daha pratik, daha kısa yollu çözümler üretebilme yeteneklerinin oluşumuna da katkı sağlıyor, çünkü çocukların küçük yaşta algıları çok açık olduğu için bu spor dalı ve ardındaki felsefeyi kayıtlarına alıp gelecekte uygulamaya başlamak üzere hafızalarında tutarlar. Bu çok etkili ve önemli bir güven kazanımını, psikolojik dengeyi ve kısa sürede çözüm üretebilme mekanizmasını daha küçük yaşta öğrenmeleri için harika bir fırsat. Böylelikle yarınlarında daha güçlü, dingin, dinamik ve dik bir duruş yapısını da kendi hayatlarında sergilemelerine yardımcı olacaktır.
Pandemi döneminde sporla ilgilenenlerin diğer kişilere nazaran avantajı oldu mu?
Hastalıklara karşı, bağışıklığı güçlendirmeye yönelik en etkili savunma mekanizması, öteden beri spor yapan kişilerin spora devam etmeleridir. Belirli bir süreden sonra, kısa süreli yapılan sporların etkisi kısıtlı ve geçici süreli oluyor. Spor, savunma mekanizması ve bağışıklık sisteminin sürekli kendini yenilemesi açısından paha biçilmez bir katkı sağlıyor. Dolayısıyla bu sürece bir adım önde başlayan kişi pandemi öncesinde de sırasında da sonrasında da spora devam edenlerdir.
Birçok oyuncunun, farklı çevrelerden iş insanı ve siyasetçilerin sizinle çalışmak istemesinin sebebi nedir?
Kendimi anlatmayı seven biri değilim, o yüzden de yıllardır kimseye röportaj dahi vermiyorum (gülüşmeler). Ama bu sorunuzun cevabı öncelikle benimle çalışmaya karar veren insanların, kendi aralarında memnuniyetlerini konuşmaları, beni dostlarına tavsiye etmeleri, benim çalıştırdığım insanların yaşantıları üzerinde bu sporun etkilerini görmeleriyle alakalı olabilir. Şu ana kadar 9 bini aşkın öğrencim oldu ve iş dünyasından emniyet görevlilerine, mankenlerden sanatçılara, hatta Hollywood yıldızlarına dek çok geniş bir yelpazeye bu savaş sanatının inceliklerini öğretme misyonumu sürdürdüm.
Benim için kişisel referans her zaman çok daha değerli olmuştur. Kişinin yaşamış olduğu deneyim ve almış olduğu eğitimin sonucunda kendisini ifade etmesi benim için çok değerlidir. Benim sistemimin farklı oluşu, bu sporun özellikle onların çözüm üretilmesine ihtiyaç duydukları açmazlarda çok güçlü bir mekanizma oluşturabileceğini, yani salt bir savaş sanatı, bir dövüş sanatı değil, felsefi yönü olan bir spor olarak ön plana çıkarmam da insanlara bu sporu sevdirmede etkili oldu.
Bu sporun bu bakış açısı üzerinden yaygınlaşması nelere bağlıdır ve ekonomik zorlukların giderek artığı bu dönemde pahalı bir spor dalından mı söz ediyoruz?
Bu sporun seminerler halinde çok fazla anlatılması gerekiyor. Bu spora gönül verenlere, gençlere, iş insanlarına bu sporun salt bir dövüş sanatı olmadığı anlatılmalı, felsefi boyutları konusunda insanlar bilgilendirilmeli. Kick boksun salt şiddet unsuru barındırmadığı, insanlara psikolojik bir destek de sunduğu, insanların hayatlarında birçok konuyu barışçıl yönden çözme farkındalığı oluşturduğu, hayatlarında sıkıştıkları anlarda çözüm sürecini kısaltarak onlara destek olan güçlü bir mekanizma tesis ettiği onlara anlatılmalı. Ne kadar çok insana ulaşılırsa, ne kadar çok bilgi paylaşımı olursa, konuya karşı bakış açısı daha pozitif hale gelir.
Maliyetine gelirsek, bence kick boks, diğer birçok spor dalına kıyasla pahalı bir spor değil. Ekipmanları bir çift eldiven, şort ve bandajdan ibaret.
Son olarak; bu tür sporların toplumsal barışa katkısı oluyor mu?
Toplumsal barışın yanı sıra kişilerin toplumsal bilince, karşılıklı saygı ve sorunların çözümü açısından birbirlerine olan samimi ve yapıcı bir tavrın ortaya çıkmasına da destek olur. Çünkü sporun temelinde yatan en önemli ayrıntılardan biri, sporun doğası gereği öncelikle sakin çözümü öne çıkaran bir güven duygusunun altyapısını oluşturması, bu doğrultuda bir felsefeyi barındırmasıdır. Bu spor önce insanda özgüveni oluşturduğu gibi, karşısındaki insana yönelik yapıcı ve barışçıl bir üslubu da beraberinde getirir. Bu spor, olgunlaştırıcı bir yapı oluşturur. İnsanın kendine güveni ne kadar artarsa yapıcı, sakin ve uzlaştırıcı tutum da güçlenir. Kendine güveni az olan daha agresif ve yıkıcı bir tutum sergiler. Bu da sporun insana verdiği en önemli, pozitif etkilerden biridir.