Arap basınında bu hafta: Başkentlerde Halep sonrası için hazırlık başladı

Suriye Ordusu'nun Halep'te kontrolü sağlaması savaşın kilit noktası olarak görülüyor. Arap basının bu haftaki en önemli gündem maddesi Halep'teki ordu ilerleyişi ve uluslararası aktörlerin neler yapacağı tartışıldı.

Abone ol

DUVAR - Rusya destekli Suriye Ordusu'nun Halep’in doğusundaki ilerleyişi bu hafta Arap basınında geniş bir şekilde yer aldı. Zira Halep’in bütünüyle Suriye Ordusu'nun eline geçmesi, 6 yıldır devam eden savaşta önemli bir kilometre taşı olarak görülüyor. Peki bundan sonra ne olacak? Bu soru ve cevabı bu hafta Arap medyasında geniş bir şekilde tartışıldı.

Suriye Ordusu Halep’te ilerlerken IŞİD'in antik kent Tedmür’e tekrar saldırması ve önemli petrol kuyularını ele geçirmesi, Suriye sahasında meydana gelen diğer önemli bir gelişme oldu. Basında yer alan yorumlara göre, IŞİD Suriye Ordusu'nun Halep’in doğusuna yüklenmesini fırsata çevirmek istiyor.

Türkiye’nin El Bab operasyonu, Arap medyasının bu hafta ilgilendiği bir diğer önemli başlık oldu. Özellikle Suriye Ordusu'nun ilerleyişiyle beraber oluşan dengeler açısından, Fırat Kalkanı Harekatı ayrı bir önem arz etmeye başladı.

HALEP SONRASI SENARYOLAR

Londra merkezli Suudi Al Sharq Al Awsat gazetesi yazarlarından Osman Mirğeni, özellikle Avrupa başkentlerinin Halep sonrası durum için hazırlıklar yaptığına dikkat çektiği makalesinde, Avrupa Birliği’nin “yeni bir mülteci krizi” kaygısına göre tutum belirlemeye başladığını belirtti. Mirğeni, Halep’ten sonra olası bir Rus-ABD işbirliğine de vurgu yaptı:

“Suriye’de rejim güçlerinin Halep kentinin doğusundaki ilerleyişiyle sahada önemli değişiklikler oluyor. Bununla beraber bütün haberler, Suriye savaşında karar verici konumundaki başkentlerde Halep sonrası durum için hazırlık olduğunu söylüyor. Fransız Dışişleri Bakanı, Halep’in düşmesinin krizin çözüldüğü ve savaşın bittiği anlamına gelmediğini ifade etti. Bunun yanı sıra, AB Dış İlişkiler Sorumlusu Frederica Mogherini’nin Suriye’de çözüm için bir yol haritası hazırladığı yönünde haberler basına sızdı. Bu yol haritası Esad’ın gidişini şart koşmamakla beraber, ılımlı muhalefetin olduğu yerlerde özerk yönetimler kurulmasını öngörüyor.

AB, yeni bir mülteci kriziyle karşı karşıya kalmamak için duruma müdahil olmak istiyor. Zira mülteci krizi Avrupa’da sosyal ve siyasi büyük krizlere neden oldu. Göç sorunu Avrupa’da ‘sağ siyasetin’ elinde önemli bir koz olarak duruyor ve bunu kullanarak yükselişe geçmiş durumda.

Rusya ise, Trump yönetiminin kendisiyle ve Esad yönetimiyle Suriye konusunda yardımlaşmaya gidebileceğini düşünüyor ve gelecekte İdlib savaşına göz yumacağı kanısında. Geriye ise, Rakka kalıyor. Rusya’ya göre ABD isterse, Rakka operasyonunda yardımlaşmaya gidebilirler. Eğer Trump yönetimi Rusya ile yardımlaşma konusundaki düşüncelerini hayata geçirirse Suriye yeni gelişmelere sahne olacak demektir."

'HALEP HALKI ASLINDA SAVAŞI İSTEMEDİ'

Rai Al Youm yazarı Abdulbari Atwan ise, Suriye Ordusu'nun Halep’te kazandığı başarıyı ele aldığı yazısında, Halep halkının ilk başlarda savaşı istemediğini ancak İslamcılar’ın ve kırsal kesimin Halep halkına savaş için baskı yaptığını yazdı. Atwan, Halep halkına yapılan bu baskının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteğiyle olduğunu iddia etti:

“Halep halkı gerek sivil kanat olsun gerekse de silahlı kanat olsun, aylarca Suriye ‘devrimine’ katılmayı reddetti. Başkent Şam’daki akranları gibi tarafsız kalmayı seçti. Ticari ve ekonomik zihniyetlerine bakıldığında da bu garipsenecek bir durum değil. Diğer yandan Suriye’deki en önemli medeniyet merkezlerinden birini temsil ediyorlardı. Ancak İslamcı kesimler ve kırsal kesim onlara savaşı dayattı. Bunu da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın desteğiyle yaptılar."

ŞAM’DA KUTLAMA HAZIRLIKLARI VAR

Atwan, yazısında başkent Şam’da, Halep zaferini kutlamak için hazırlık yapıldığı yönündeki haberlere de yer verdi:

“Şam’dan gelen gazeteci bir arkadaşım, Halep’in kurtuluşunu kutlamak için Şam’da hazırlıkların fiili olarak başladığını anlattı. Bu kutlamalara katılmak için en büyük Rus orkestralarından biri Şam’a vardı. ‘Direniş’ çizgisine yakın olan El Meyadin televizyonu da Halep’te istikrar ve güvenin tesis edildiğini göstermek için büyük bir ekibini oraya gönderdi.

Suriye’nin en büyük ikinci kenti ve ekonomik açıdan başkenti olan Halep’in, Suriye Ordusu tarafından geri alınması büyük bir dönüm noktası niteliğinde. Aynı zamanda yönetim açısından büyük bir askeri zafer ve maneviyat kaynağı. Ancak bu başarı Suriye savaşının son noktası olmayabilir. Özellikle siyasi çözümün ufukta görünmediği bir zamanda.

IŞİD’İN TEDMÜR SALDIRISI: KAĞITLARI TEKRAR KARMAK

Suriye Ordusu'nun Halep ilerleyişi ve kentteki son silahlı grupların ateşkes çağrıları devam ederken, IŞİD'in tarihi Tedmür kentine yaptığı saldırı oldukça dikkat çekti. Suriye yönetiminin Halep kentine yüklendiği bir sırada gelen bu saldırının, dengeleri değiştirip değiştirmeyeceği yönündeki ihtimaller üzerinde durulmaya başlandı.

Lübnan’da yayınlanan As Safir gazetesinde yer alan bir haberde, IŞİD'in bu saldırısının “oyunda kağıtları tekrar karmak” niteliğinde olduğu kaydedildi:

“IŞID militanlarının Humus’un doğusundaki Tedmür’e yönelik şiddetli saldırısı, Suriye Ordusu'nun o bölgede gerilemesine neden oldu. Bu saldırıyla beraber önemli petrol kuyuları da örgütün eline geçmiş oldu. Bu gelişme, Halep’te kalan son silahlı militanların bölgeden çıkmaya başlamasının beklendiği ve Fırat Kalkanı Harekatı kapsamında El Bab kentine yönelik operasyonların başladığı bir zaman denk geldi.

Gazeteye bilgi veren askeri kaynaklar, sahadaki askeri gelişmelere bakıldığında IŞİD’in bu saldırısının ‘kağıtları tekrar karmak’ anlamına geldiğini belirtti.”

TÜRKİYE VE EL BAB OPERASYONU

Türkiye’yi yakından takip eden Suriyeli gazeteci ve analist Hurşit Dalay, Katar destekli El Arabi El Cedid televizyonunun internet sitesi için kaleme aldığı yazısında, Türkiye’nin El Bab operasyonunu değerlendirdi:

“Suriye’de cephede meydana gelen gelişmelerden dolayı oluşan zor denklem ve Suriye Ordusu'nun Halep’in doğusundaki ilerleyişi, El Bab operasyonuyla ilgili birçok soru işaretini beraberinde getirdi. Bu soru işaretlerinden en önemlisi Türkiye’yle ilgili. Türkiye, Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında şimdiye kadar ulaştığı noktada duracak mı? Yoksa operasyonunu tamamlamak için beklediği bir durum mu var?

Konuyu yakından takip eden bazı kesimler Ankara-Moskova yakınlaşmasına dikkat çekmeye çalışıyor. Bu kesimlere göre, Türkiye’nin Halep’le ilgili uzlaştırıcı tavrı, Rusya’yı El Bab ile ilgili ikna etmeye çalışmaktan kaynaklanıyor. Bunu da Rusya’nın Türk askerlerine yönelik saldırıyla ilgili kendini aklamasına ve sorumluluğun İran’a yüklenmeye çalışılmasına dayandırıyor. Bunun yanı sıra, Rusya’nın Türkiye’de Suriyeli muhalif kesimlerle görüşmeye başlaması, Türkiye ve ABD arasındaki gerginlik ve buna karşılık Türkiye’nin Rusya’yla düzelen ilişkileri, belki de Türkiye’nin gerçekten El Bab’la ilgili Rusya’yla anlaşmaya çalıştığına işaret ediyor.”

TÜRKİYE’NİN BÖLGESEL DURUŞU

Arap basınında Türkiye ile ilgili çalışmalarıyla tanınan akademisyen Muhammed Nureddin ise, El Şark gazetesi için yazdığı makalede, Türkiye’nin bölgesel tutumlarıyla ilgili dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu:

“Türkiye tarafından yapılan açıklamalara ve tutumlara baktığımızda çelişkilerle dolu olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye hem kuzey Irak’ı hem de kuzey Suriye’yi tarihi nedenlere dayanarak istemekte. Aynı durum Ege Denizi'ndeki Yunan adaları için de geçerli. Ancak Türkiye aynı zamanda Avrupa Birliği’nin bir parçası olduğunu ve birliğin Türkiye’ye yönelik düşmanca tutumunu bıraktığında Türkiye’nin birliğe dahil olabileceğini söylüyor.

Türkiye yine Halep’in düşmesinden dolayı Rusya’yı sorumlu tutuyor ve onu Esad rejimini desteklemekle suçluyor ve Esad’ın devrilmesi çağrıları yapmaya başlıyor. Ancak Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım ona eşlik eden birçok bakan ve işadamıyla beraber Rusya’yı ziyaret ediyor. Bunu da, ABD’nin 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana, Ankara’ya yönelik izlediği tutuma karşı bir cevap gibi yapıyor.

Sorun, Türkiye’nin çıkar çatışmasının ve içinden çıkılması zor durumların olduğu bir alanda hareket etmesinden kaynaklanıyor. Bize göre Türkiye, gerek ulusal güvenliğine gerekse de ekonomisine zarar verecek olumsuz sonuçlardan uzak durabilirdi. “

AS SAFİR GAZETESİ KAPANIYOR

Arap Dünyası’nın hatırı sayılır gazetelerinden As Safir gazetesi, “As Safir’den bir kelime” başlığıyla yayınladığı bir açıklamada, önümüzdeki günlerde yayın hayatını sonlandıracağını duyurdu.

Önümüzdeki Ocak ayının başlarına kadar okuyucularıyla beraber olacağını belirten gazete, bu kararın ‘’Dünyada ve özellikle de Arap Dünyası’nda gazeteciliğin karşılaştığı sorunlar ve maddi sıkıntılarla” ilgili olduğu kaydedildi.

1974 yılından bu yana sadece Lübnan’da değil, bütün Arap dünyasında önemli bir okur kitlesine sahip olan gazete, Lübnan’da Hizbullah’ın başını çektiği 8 Mart hareketine yakın duruyordu.

Gazetenin kapanmasını “Lübnan’daki medya savaşları çerçevesinde teslim olma” olarak niteleyen Middle East Online haber sitesine göre, Lübnan’da basın sektörünün karşılaştığı sıkıntılar, içerden ve Arap dünyasından gelen fonların azalmasından kaynaklanıyor.