Arap basınında geçen hafta: Katar Hamas’ı ülkeden çıkaracak mı?
Bazı kaynaklara göre Katar, ABD’ye rehine krizi çözüldükten sonra Hamas liderlerinin Doha’daki varlığı meselesini gözden geçirmeye hazır olduğunu söyledi.
DUVAR- Gazze’de insani ateşkes Cuma günü sona erdi ve İsrail ateşkes öncesine nazaran daha şiddetli bir şekilde Gazze’ye saldırmaya başladı. Daha önce İsrail’in güvenli bölge olarak kuzey Gazze’de yaşayan Filistinlilere işaret ettiği Han Yunus bölgesini özellikle de bombalaması dikkat çekti.
Peki ne oldu da ateşkes uzamadı. Bazı haberlere göre İsrail içerideki kamuoyundan çekindiği ve Hamas karşısında zafiyet gösterdiği algısı yaratmamak için ateşkesin devamını istemedi. Zira birçok yoruma göre gerek İsrail devletinin gerekse de İsrail toplumunun önceliği Hamas’ın elindeki rehineler değil, Hamas’ın yok edilmesi.
Batı basınında çıkan bazı haberler bu hafta Arap dünyasındaki bazı gazetelerin dikkatini çekti. Söz konusu haberlere göre Gazze savaşında arabulucu rolünde olan Katar, Doha’daki Hamas varlığı konusunu gözden geçirmeye hazır olduğunu ABD’ye bildirdi.
ABD’li diplomat ve eski dışişleri bakanı Henry Kessinger’in ölümü Arap dünyasında da geniş yankı uyandırdı. Arap-İsrail savaşlarındaki rolü başta olmak üzere Arap dünyasının yakından tanıdığı Kissinger, birçok Arap yorumcuya göre Filistin meselesindeki çözümsüzlüğün de baş mimarı.
'Katar Hamas politikasını gözden geçirmeye hazır'
Gazze’deki toplu imha savaşına katılan Amerika Birleşik Devletleri, İsrail’e silah ve mühimmat yardımı yapabilmek için kurduğu hava koridorunun yanı sıra, 2000 asker gönderdi ve savaşın maliyeti için 14 milyar dolarlık maddi yardım ayırdı. Aynı ABD, başta Hamas olmak üzere direniş örgütlerine başka bir yerden saldırmaya hazırlanıyor. Birçok Arap başkentini ve başta Hamas hareketinin ofisinin bulunduğu Doha’yı direniş hareketlerine kapatmaya çalışıyor. Daha önce ABD’nin isteği ve İsrail’in rızasıyla Hamas’a ofis açan Katar, Reuters haber ajansının daha önce bir Amerikalı yetkiliye dayanarak yayınladığı ve son olarak Politico dergisinin teyit ettiği habere göre, ABD’ye rehine krizi çözüldükten sonra Hamas liderlerinin Doha’daki varlığı meselesini gözden geçirmeye hazır olduğunu söyledi.
Aynı yetkili, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani arasında bu ayın başlarında Doha'da yapılan görüşmede mutabakata varıldığını ifade etti.
İşgalci devletin kışkırtmasıyla Filistin direniş örgütlerine karşı böyle bir savaş açan ABD’nin bu adımları bölgede onun çıkarları aleyhinde sonuçlar doğuracaktır. Bu savaş hem radikalizmi güçlendirecek hem de Rusya ve Çin eksenine yarayacaktır. Bu durumda Hamas’a kapılarını açmakla diğer Körfez ülkelerinden –ve özellikle de İsrail ile normalleşen ülkelerden – farklı bir tutum takınan Katar da ABD’nin bu isteklerine boyun eğerse kaybedenler arasında yer alacak. (Abdulbari Atvan / Rai Al Youm Gazetesi)
'Gazze’den geriye ne kalacak?'
İsrail'in bölge ülkeleriyle yaptığı görüşmelerde ortaya koyduğu tutum, Gazze'de tampon bölge kurulması konusundaki ısrarının gerçekçiliği ve uygulanma şansı konusunda şüpheleri artırdı. Konuyu takip eden gözlemciler haklı olarak şu soruyu sormaya başladı: İsrail tampon bölge kurarsa Gazze'den geriye ne kadarı kalır?
İsrail’in bu girişimi, Netanyahu ve İsrail’in hesaplarında iki devletli çözümün olmadığını gözler önüne sermektedir.
Bazı Mısırlı ve bölgesel kaynaklar, İsrail'in, savaş sonrası dönemde gelecekte herhangi bir saldırıyı önlemek amacıyla, Gazze Şeridi sınırlarının Filistin tarafında bir tampon bölge kurma isteği konusunda birçok Arap ülkesini bilgilendirdiğini söyledi.
Gözlemciler, İsrailli yetkililerin, çözüme yönelik nihai bir yaklaşımı dikkate almadan, Hamas'la yaşanan çatışmalarda Gazze’nin geleceğiyle ilgili sadece güvenlikçi bir çözümü düşündüğünü belirtiyor. İsrail bununla beraber Birleşmiş Milletler’in çözüm perspektifi olan iki devletli çözümü de boşa düşürmeye çalışıyor. (Londra merkezli El Arab Gazetesi)
'Kissinger ve Gazze savaşındaki sorumluluğu'
Eski ABD Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı (ABD Başkanları Richard Nixon ve Gerald Ford'un yönetimlerinde) Henry Kissinger, Araplara ve Müslümanlara modern tarihlerinde hala etkili olduğunu birkaç ay önce İsrail gazetesi Maarif’e verdiği son röportajda bir kez daha hatırlatmıştı.
Röportaj 22 Eylül'de, yani Ekim 1973 Savaşı'nın ellinci yıldönümünden 15 gün önce (ve Gazze Şeridi'ndeki Hamas operasyonunun 16 gün öncesinde) yayınlandı. Röportajda, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki üst düzey yetkililerin savaşın ilk gününde bir araya geldiğini ve ‘Arapların savaşta zafer kazanmasının engellenmesi kararı alındığını’ söyledi.
Küresel düzeyde Kissinger, Vietnam Savaşı'nın uzatılmasına ve çatışmanın Kamboçya'yı da kapsayacak şekilde genişletilmesine, Kamboçya, Doğu Timor ve Bangladeş'teki soykırımların onaylanmasına, Güney Afrika'da iç savaşların ortaya çıkmasına ve Latin Amerika'daki darbelerin ve ölüm mangalarının desteklenmesine katkıda bulundu. Biyografisinin yazılmasına katkıda bulunan tarihçilere göre, eski ABD Dışişleri Bakanı'nın "elinde en az 3 milyon insanın kanı var" ve onun politikaları, Afganistan'dan Irak'a kadar ‘terörle savaş’ sırasında Amerikan katliamlarının yolunu açtı.
Bu bağlamda, Kissinger'ın İsrail'le Araplar arasında bir uzlaşma olmamasının birincil sorumlusu olduğu düşünülebilir. Demek ki eski bakan Kissinger’ın, daha sonra yaşanan ve bölgeyi sürekli bir felaketler silsilesine sürükleyen, İsrail'in şu anda Gazze'de yürüttüğü imha savaşı dâhil tüm savaşlar ve katliamlarda da tarihsel sorumluluğu vardır. (Kuds El Arabi Gazetesi / Başyazı)
'İsrail halkının önceliği rehineler değil, Hamas’ın yok edilmesi'
İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşının üzerinden 55 gün geçmesine rağmen ve saldırıların tekrar başlamasıyla birlikte İsrail ordusunun karşı karşıya kaldığı ikilem ve çok boyutlu dengeler iki şekilde açıklanabilir. Birincisi, İsrail’in savaşın başında ortaya koyduğu hedefleri gerçekleştirmesinin imkânsızlığı ve savaşı Hamas’ı yok etme hedefiyle sınırlaması, ikincisi ise savaşın ikinci gününden itibaren İsrail’in net bir stratejisinin olmaması ve savaşı kazanmasının aşırı zorluğudur.
Aslında İsrailli liderler Gazze'ye yönelik savaşta bir hedef belirlediklerinde ve bunu başarmak için askeri planlar geliştirdiklerinde, askeri düşünceyle hiçbir ilgisi olmayan iki temel şey tarafından motive edilmişlerdi: Hamas’a ve Gazze halkına genel olarak misilleme yoluyla intikam almak ve İsraillilerin aşağılanan onurunu geri vermek. Bu aslında 7 Ekim’in büyük bir tokat olduğunu düşünen İsrail halkının büyük bir çoğunluğunun düşüncesini temsil ediyor.
İsrail halkı Netanyahu’nun Hamas’a karşı ilan ettiği savaşı destekliyor ve sonuna kadar arkasında duruyor. Hamas’ın elindeki rehinlerin kurtarılması hedefi ise ilk başta yoktu ve Benny Gantz’ın savaş hükümetine girmesiyle hedefler arasına eklendi. İsrail halkının çoğunluğu bile savaşın ilk haftasında Hamas’ın elindeki rehinelerin ailelerini anlamakla beraber bu meselenin savaşın asıl hedefinin -Hamas’ı yok etmek- önünde bir engel teşkil etmesini istemiyorlardı. Ateşkes boyunca ve esir takasına rağmen İsrail halkı, bunun daimi bir ateşkese evrilmesinden ve zafere ulaşmadan neticelenmesinden endişe ediyordu. (Randa Haider / El Arabi El Cedid Gazetesi)