Arap dünyasında geçen hafta: ARAMCO saldırısının kazananı Putin mi?

ARAMCO’ya yönelik saldırılar, Amerikan hava savunma sistemi Patriotları da tartışmaya açtı. Arap dünyasının tanınmış kalemlerinden Abdulbari Atwan, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Suudi veliahdını arayarak S-400’ler de dahil olmak üzere bir silah anlaşması önermesini, “sürecin kazananı Putin” şeklinde değerlendirdi.

Abone ol

DUVAR - Suudi Arabistan’ın petrol şirketi ARAMCO’nun tesislerine yönelik saldırılar ve bu saldırıların ABD-İran geriliminin daha da tırmandırması, bu hafta Arap dünyasının en çok konuşulan konularının başındaydı.

Suudi Arabistan’ın doğrudan İran’ı suçladığı, İran’ın ise reddettiği saldırıların bu sefer bölgeyi bir savaşa sürükleyip sürüklemeyeceği Arap medyasında geniş bir şekilde tartışıldı. Suudi medyasına göre, saldırıların ardındaki ülke kesin olarak İran. Ancak bazı gazetelerde Suudi Arabistan’ın bu iddialarına karşın İran’a yönelik herhangi bir karşılık vermemesinin kafalarda soru işareti yarattığı dile getirildi.

ARAMCO’ya yönelik saldırılar, Amerikan hava savunma sistemi Patriotları da tartışmaya açtı. Arap dünyasının tanınmış kalemlerinden Abdulbari Atwan, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Suudi veliahdını arayarak S-400’ler de dahil olmak üzere bir silah anlaşması önermesini, “sürecin kazananı Putin” olarak değerlendirdi.

Bu hafta Ortadoğu’da iki ülke sandık başına gitti. Hem İsrail hem de Tunus’taki seçimlerden şaşırtıcı sonuçlar çıktı.

İsrail’de Netenyahu’nun partisi ikinci çıkarken, seçimlerin galibi Benny Gantz’ın liderliğindeki sol ittifak kazandı. Ancak tarafların yakın oy alması ve hükümetin kurulmasını zorlaştıracak olması sebebiyle seçim sonuçları “kaos” olarak nitelendirildi.

Tunus’ta da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna bağımsız aday Kais Sayed ile hapisteki medya patronu Nebil Karvi kaldı. Her iki adayın da ülkedeki etkili siyasi partilerin dışından olması bazı yazarlarca “ideolojiler çağının sonu” olarak yorumlandı.

Mısır’da daha önce Muhammed Ali adlı müteahhidin Sisi yönetimi aleyhinde yayınladığı videolar ve yaptığı gösteri çağrıları dikkat çekmişti. Mısır’da siyaset ve ordu içindeki yolsuzlukları ifşa ettiğini iddia eden Muhammed Ali’ye destek kısa sürede büyüdü.

Cuma günü ise Mısır sokakları gösterilerle çalkalanmaya başladı. Sokaklardan yükselen birincil slogan ise Tahrir Devrimi zamanından kalan “Halk rejimin yıkılmasını istiyor” sloganı oldu.

'SUUDİ ARABİSTAN NEDEN İRAN'A KARŞILIK VERMİYOR?'

"Suudi Arabistan yönetimi İran'a ülkenin derinliklerini hedef alan saldırının ardında durmak şeklinde suçlamalar yöneltiyor ancak aynı Suudi Arabistan İran'a yönelik herhangi bir askeri adıma yanaşmıyor ve sadece kınama açıklamaları yapmakla yetiniyor. Bu da Suudi Arabistan'ın kendisini hedef alan saldırıda sorumluluğu İran'a yüklemesinin nedenleri hakkında akıllarda bazı soru işaretleri yaratıyor.

Öyle görünüyor ki, Suudi Arabistan İran'a karşı koyamıyor. Özellikle de Suudi Arabistan'ı güçsüzleştiren ve inisiyatif almasını engelleyen Yemen bataklığına bulaştıktan sonra. Ancak Suudi Arabistan’ın silahlanma adımlarına dikkat eden görecektir ki, Suudi Arabistan bölgede kimsede olmayan savunma sistemlerine sahip ve bununla kimseden korkmayan bir güç haline gelmiştir.

Suudi Arabistan'ın İran'a karşı bir blok oluşturmaya çalıştığını herkes görmektedir. Ve bu bağlamda Husiler'in saldırılarını Batı'nın inanabileceği bir gerekçe olarak sunmaya çalışmaktadır. (Hasan El Berari/Katar El Şark gazetesi)

'SALDIRIDA PARMAK İZLERİ BELLİ'

"Suudi Arabistan'ın hedef alınması İran'daki karar vericilerin önünde eski ve sürekli duran bir seçenektir. Bu gerçeği on yıllar boyunca meydana gelen olaylar teyit etmiştir.

Suudi petrol şirketi ARAMCO'ya ait iki tesisin hedef alınması gerginliği geniş çaplı ve tehlikeli bir şekilde tırmandırmaktır. İran her ne kadar reddetse de bu mesajdaki parmak izleri çok bellidir. Bu gerilim tırmandırma adımları İran'ın, ABD'nin azami baskı politikasından dolayı yaşadığı gerginliğin boyutunu gözler önüne sermektedir. ABD'nin gücünü denemek ve ABD'ye İran'ın gücünü hatırlatmak için atılan bu adım bölgede yanan ateşe daha fazla benzin döktü.

Arap dünyasından ve uluslararası arenadan saldırı karşısında Suudi Arabistan'a gelen destek tepkileri, İran ve uluslararası hukuk arasındaki uçurumu ortaya çıkarmıştır." (Gassan Şerbel/Suudi Şark'ül Evsat gazetesi)

'İSRAİL YİNE İSRAİL OLARAK KALACAK'

"Özetle ve hiç uzatmadan İsrail’de seçim sonrası hiçbir şey değişmeyecek. İsrail yine kendisi olarak kalacak. Sadece üstündeki elbiseleri değiştirebilir.

Knesett seçimlerine katılan adaylar, oy verme ve seçim tarihi boyunca olduğu gibi bir değişim beklentisi yaratabilecek politik program sunmadı. Bu seçimlerden çıkabilecek tek sonuç Bünyamin Netenyahu başbakan olarak mı kalacak yoksa bundan sonra eski başbakan olarak mı anılacak?

İsrail güvenlik eksenli politikalarını ve bu güvenlikçi politikalara bağlı ve mahkûm olan dış politikasını değiştirmeyecek. Gerek Bünyamin Netenyahu tekrar başbakan olup rüşvet ve yolsuzluk iddiaları karşısında cezaevinden kaçmayı başarabilsin gerekse de Benny Gantz hükümeti kurma teklifini alıp hükümeti kursun.

İsrail seçimlerden sonra sadece belki giydiği elbisenin rengini değiştirebilir. Ancak işgal, egemenlik ve hukuku çiğneme, yayılmacılık, yeni yerleşimler kurma konusunda aynı oluşum olarak kalacaktır. Bu İsrail'in değişmezidir. Seçimlerin galibi ister sol ister sağ isterse de başkası olsun." (Yahya Dabouk/Lübnan El Ahbar gazetesi)

'RUSYA VE ÇİN'İN İDLİB VETOSU ERDOĞAN'I KIZDIRACAK'

"Rusya ve Çin'in Almanya ve Belçika tarafından BM'ye sunulan ve İdlib'e insani yardımların ulaştırılması amacıyla kentte ateşkesin bir an önce sağlanmasını öngören karar tasarısını veto etmesi, öncelikle İdlib'i tekrar Suriye devleti egemenliğine sokacak bir askeri çözümün yakın olmadığını ancak BMGK'de iki büyük devletin desteğini aldığını göstermektedir.

Karar tasarısının veto edilmesi için iki oya ihtiyaç yok. Ancak iki oyla veto edilmesi Batı'ya, ABD'ye ve Türkiye'ye, bu iki devletin aynı yerde durduğu ve başta Nusra Cephesi olmak üzere terör örgütü sayılan yapıları bitirmek için ilerleyen Suriye ordusunu destekledikleri yönünde bir mesaj vermektedir.

Rusya ve Çin'in vetosu Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kızdıracak ve endişelerini arttıracak. Zira bu durum, Erdoğan, Putin ve Ruhini'nin katılımıyla gerçekleşen Ankara zirvesinde olduğu gibi, Rusya'nın İdlib'teki terör örgütlerinin tamamen bitirilmesi gerektiği yönündeki tutumunun değişmediğini göstermektedir." (Rai Al Youm gazetesi/başyazı)

'TUNUS VE İDEOLOJİLER ÇAĞININ SONU'

“Tunuslu seçmen, siyasi partiler dışından iki adaya en fazla oyu vererek ideolojiler çağının ölümünü ilan etmiş oldu. En büyük yenilgiyi aşırı sağ ve aşırı sol aldı.

Olan biten acaba geleneksel siyasi partilerin sonunu mu getirecek? Verilen mesajın iyi analiz edilmesi gerekiyor. Bu durum daha önce de görüldü ancak siyasiler ve mütefekkirler buna dikkat etmedi. Nedeni ise ekonomi ve teknoloji alanında görülmesi.

‘Değişim veya parçalanma’. Tunus’un vermek istediği mesaj bu. Her defasında onun sayesinde köklü değişimler oluyor. Bu durum 650 yıl önce de gerçekleşti. Tunus sadece tarih yazmadı, aynı zamanda toplum bilimini inşa etti. Dünya, ‘Mukaddime’nin yazarı Abdurrahman İbn-i Haldun’u halen hatırlıyor. Dünya 15 Eylül 2019’u da ilerde hatırlayacak. Bu gün ki, Tunusluların solu ve sağı bitirdiği tarihtir. Ve ideolojilerin ürünü olan her şeyin yıkımdan ibaret olduğunu teyit etmiş oldu.

Tunuslu seçmen solu cezalandırdı ve adayını es geçti. Hem de solun adayları arasında tanınmış siyasetçi ve cezaevinde 20 senesini geçiren Hamma Hammami de vardı.

Seçimleri sadece geçilmesi gereken bir kapı olarak gören ve durumun kendi lehine kesinleştiğini düşünen dinci sağ da seçmen tarafından cezalandırıldı. Onu iktidara taşıyan bahar kışa döndü.” (Ali Kasım/El Arab gazetesi)

'REİS VE MÜTEAHHİT'

“Mısır’da mevcut durumda iki isim siyaset sahnesinde ön plana çıkıyor: Abdülfettah Sisi ve müteahhit Muhammed Ali. İlki Mısır devletini güvenlik birimleri sayesinde demir yumrukla yönetiyor ve son olarak anayasa değişiklikleriyle 2030 yılına kadar iktidarda kalma yolunu garantilemiş durumda.

Diğer ise genç bir müteahhit ve siyaset sahnesine sürpriz bir giriş yaptı. Ülkeyi terk edip gittiği İspanya’dan rejimin yolsuzluklarını bir dizi video ile açıklamaya başladı. Bununla beraber bir halk kahramanına dönüştü ve Mısır’da siyasi yaşamdaki boşluğu doldurmaya kadir hale geldi.

Muhammed Ali’nin açıkladığı bilgiler hassaslık derecesi bakımından oldukça önemli. Bu bilgiler Sisi’nin uzun süredir insanların hafızasında inşa etmek için uğraştığı algının yıkılmasına yardımcı olabilir. Daha doğrusu ona olan güvenin tükenmesine yol açabilir.” (Hasan Nafia/Kuds El Arabi gazetesi)