Arap dünyasında geçen hafta: Bir füze Türkiye ve ABD ilişkilerini vurdu

Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasında yaşanan S-400 ve F-35 krizi Arap medyasının gündemindeydi. En çok merak edilen konu, Türkiye’nin ABD baskıları karşısında Rusya ile varılan S-400 anlaşmasından çekilip çekilmeyeceği oldu. Mısır El Bawwaba haber sitesinden Ahmed Salih, "Tartışmaya konu olan Rus füze sistemlerinden bir füze teslim tarihinden önce fırlayıp Türkiye ve ABD ilişkilerini vurdu" yorumunu yaptı.

Abone ol

DUVAR - Arap dünyasının gündemine bu hafta Körfez'de artan gerilim damgasını vurdu. Umman Körfezi’nde seyreden petrol tankerlerine yapılan saldırılar, hem Washington-Tahran hem de İran-Körfez ülkeleri arasında suların iyice ısınmasına neden oldu. ABD, İngiltere ve Körfez’in İran’ı sorumlu tuttuğu bu saldırılardan kim sorumlu? Saldırılar kime yaradı? Bu gibi sorular Arap basınında geniş bir şekilde yer aldı.

Bir diğer önemli gelişme ise, Yemenli Husi Ensarullah Hareketi’nin, Suudi Arabistan’ın güney bölgesinde yer alan Abha Havaalanı’nı vurması oldu. Arap medyasında, “Husiler savaşı Arabistan’ın derinliklerine taşımayı başardı” yorumları yapıldı.

Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasında yaşanan S-400 ve F-35 krizi Arap medyasının da gündemindeydi. En çok merak edilen konu, Türkiye’nin ABD baskıları karşısında Rusya ile varılan S-400 anlaşmasından çekilip çekilmeyeceği.

ABD Başkanı Trump’ın göreve gelmesinden bu yana tartışma konusu olan yüzyılın anlaşması, bu sefer Bahreyn’de yapılacak “Refah İçin Barış” konferansıyla gündemde. ABD’nin öncülüğünde yapılacak ve Filistin’in ele alınacağı zirveye bazı Arap ülkelerinin katılacak olması Filistin Kurtuluş Örgütü başta olmak üzere, Filistinli tarafların ciddi tepkisine neden oldu.

'ERDOĞAN S-400’LERDEN VAZGEÇER Mİ?'

“Kullanılan diplomatik dile rağmen, Türkiye (Erdoğan) ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki düşmanlık ve tehdit söylemi çok açık bir hal aldı. Acaba Erdoğan, Rus füze sistemlerini alma yolunda ilerlemeye ve NATO’dan ayrılma sürecine girip ABD’ye düşman olacak mı? Ben şahsen Erdoğan’ın Rusya ile yaptığı anlaşmadan geri adım atabileceğini düşünüyorum. Zamanında Trump’ın Türk Lirası’na etki eden baskıları karşısında Amerikalı papazı iade ettiği gibi.

Sonuç itibariyle tartışmaya konu olan Rus füze sistemlerinden bir füze teslim tarihinden önce fırlayıp Türkiye ve ABD ilişkilerini vurdu. Konuyla ilgili tarafların niyetlerini açıkça beyan etmelerinden sonra durum, bu savunma sistemlerini satın alma anlaşmasından öncesi ile farklı olacak. Böyle bir atmosferde aklıselim olan ise, her şeyi elde etme maharetine sahip olamayan taraf, maceralardan uzak durmalı ki, elindeki her şeyi de kaybetmesin. (Ahmed Salih / Mısır El Bawwaba haber sitesi)

'TÜRKİYE DE RUSYA DA GERİ ADIM ATAMAZ'

“İdlib’teki son duruma bağlı gelişmelerle ilgili olarak son dönemlerde Rus S-400 hava savunma füze sistemleri ve Türkiye’nin bu sistemlerin satın alınmasıyla ilgili ABD’nin baskılarına boyun eğip eğmeyeceği tartışmaları yükseliyor. Ancak son olarak Erdoğan da Rusya ile yapılan anlaşmanın iptal edilmeyeceğini ve Rusya’nın iki ay içinde teslimatı yapacağını açıkladı.

Türkiye’nin Rusya ile yaptığı S-400 hava savunma sistemleri anlaşmasını iptal etmesi mümkün değil. Diğer taraftan da Rusya da Türkiye’ye Suriye ordusunun geniş çaplı bir operasyonuyla baskı yapması çok zor ki, Rusya zaten bunu pek istemiyor. Herhangi bir tarafın üzerinde uzlaşılmış olan konulardan geri çekilmesi, her iki tarafın da kazanımlarının kaybolması demek. Dolayısıyla İdlib cephesinin son dönemlerde ısıtılması göz boyamaktan başka bir şey değildir.” (Muhammed Nureddin / BAE El Haliç gazetesi)

'KÖRFEZ’DEKİ GERİLİM KİME HİZMET EDİYOR?'

“Umman Denizi’nde petrol tankerlerine yapılan saldırılarla ilgili herhangi bir tarafı suçlamadan, Körfez bölgesindeki bir gerilimden kimin faydalandığı hususu üzerine odaklanmak istiyorum. Örneğin bu saldırılardan kim fayda sağlıyor, İran mı? Ve hangi gerekçeler üzerinden?

ABD ambargolarından dolayı İran yönetiminin büyük sıkıntılar çektiği sır değil. Bu durum da birçok analistin, İran’ın içeride bir krizin patlak vermesini önlemek için, bunu dışarıya taşımaya çalıştığı şeklindeki yorumlarına neden oluyor. Ancak bu varsayım bölgedeki dinamiklerin mantığı ve gerçekleri karşısında pek de geçerli olmuyor. Zira şu an ABD ile yaşanacak herhangi bir savaşta kârlı çıkacak en son ülke İran’dır. Nitekim geniş çaplı bir savaşın çıkması demek, İran’daki rejimin çökmesi demektir. Çünkü mevcut güç dengeleri arasındaki fark büyüktür ve bu dengeler tamamen ABD lehinedir.” (Hasan el Berari / Ürdün El Ğad gazetesi)

'YAŞANALAR TAM ANLAMIYLA BİR SAVAŞTIR'

“Amerika Birleşik Devletleri ve İran arasında bir savaş çıkmasından korkanlar, sanki ABD İran’a ve müttefiklerine karşı bir savaş başlatmamış gibi davranıyor. Büyük medya araçları halen savaşın askeri bir çarpışma başlamadan olmayacağını düşünüyor. Savaşın başlamadığını düşüneneler iki kısma ayrılıyor. Bu taraflardan ilki, İran’a karşı kampanyaya boyun eğen veya bu konuda ABD ile müttefik olan bazı Avrupalı devletler, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelerdir. Bunlar, en büyük düşmanları İran’dan kurtulmak için, İran’a karşı başlatılan hamlenin sadece ekonomik tarafıyla sınırlı kalmaması ve bir askeri müdahaleye taşınmasını istiyor. Diğer taraf ise, ateş yanmadıktan sonra İran’ın ekonomik baskılara dayanabileceğini düşünüyor.

Ancak saldırıya uğrayan tarafa göre ise, şu an var olan kelimenin tam manasıyla bir savaştır ve buna her türlü karşı koymak gerekmektedir.

ABD ve Batı’nın bugün bölgeye yönelik siyasetlerini doğru anlamak lazım. Bunlar, Suriye, Irak, Libya, Filistin ve Yemen’de doğrudan bir savaş yürütüyorlar. Onlara hasım olan ülkelerde de bozgunculuk faaliyetleri yürütüyorlar.

Dolayısyla bugün yaşananların tek bir tarifi vardır: Savaş! Ki bununla yüzleşmekten kaçarsa, yakında onunla yüz yüze gelecektir.” (İbrahim El Emin / Lübnan El Ahbar gazetesi)

'İRAN’DA REJİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞILIK FİLİSTİN DAVASI'

“ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve başlamasından günümüze kadar Yüzyılın Anlaşması ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Amerikalı yetkililerin şu ana kadar bu anlaşma projesinin içeriği ve sınırlarıyla ilgili resmi olarak herhangi bir açıklama yapmamasına rağmen, bu planın geniş çerçevede nihai bir sonuç hedeflediğini vurgulamaktan da geri durmuyorlar. Hem de sadece Filistin sorunun çözümü değil, Arap-İsrail çekişmesini de bütün yönleriyle çözeceğini belirtiyorlar.

Çok açıktır ki, ABD’nin Ortadoğu bölgesine yönelik stratejisinin en önemli noktalarından birini İran oluşturuyor. İran’ın diz çöktürülmesi ve ülkedeki rejimin değiştirilmesi konusundaki başarı veya başarısızlık, ABD’nin bölgedeki diğer hedeflerini gerçekleştirmesine de otomatik olarak etki edecek. Bu hedeflerin başında da, İsrail’in bölgede hakim kılınması, Türkiye’nin bertaraf edilmesi ve Arap ülkelerinin bölgesel sorunlar üzerindeki etkisini ta olarak kırmak geliyor.

Her ne olursa olsun Arap dünyası, İran’da rejimin değiştirilmesi karşılığında Filistin davasının tam anlamıyla tasfiyesi üzerine kurulu denklemle uyumlu olması durumunda her şeyini kaybedecektir.” (Hasan Nafia / Kuds El Arabi gazetesi)

BAHREYN KONFERANSI VE ARAP ÜLKELERİNİN TUTUMU

“Görünen o ki ABD Ortadoğu ile ilgili konularda zorlanmaya başladı. Özellikle de, birkaç defa sözde Yüzyılın Anlaşması’nın ilanını ertelemesi bunu gösteriyor. Esasen biz birkaç defa söyledik; Yüzyılın Anlaşması ilan edilemeyecek, çünkü aslında böyle bir proje yok. ABD’nin yapmak istediği, eski olan bazı projeleri, zamanın uygun olduğu gerekçesiyle uygulamaya sokmaya çalışmaktan ibarettir.

Peki Bahreyn’de yapılmak istene konferansın amacı ne? ‘Refah İçin Barış’ adı altında yapılmak istenen bu konferans öncelikle projenin ekonomik boyutunu uygulamaya koyarak Filistin tarafını ikna etmeye çalışmak ve Filistinlilere destek adı altında uluslararası toplumun katılımını sağlamaktır.

Bununla ilgili Arap ülkelerinin tutumundaki bazı çelişkiler göze çarpıyor. Söz konusu ülkeleri bir yandan Arap ve İslam ülkeleri konferanslarında Filistin yönetimini destekleyen seslerini duyarken, diğer taraftan İran’ın bölgedeki etkinliğini kırma bahanesiyle ABD politikalarıyla uyumluluk göstermektedir. Özellikle bazı ülkelerin sahadaki eylemleri hiç de hayra alamet değil. Filistin yönetimine baskı uygulamak için taahhüt edilen mali yardımların yapılmaması ve bununla beraber bazı ülkelerin Bahreyn Konferansı'na katılacağını açıklaması Filistinlileri arkadan hançerlemekten başka bir şey değildir. (Samer Selame / Filisitin El Eyyam gazetesi)

'HUSİLER’İN FÜZESİ NEREYİ VURDU?'

“Husi Ensarullah Hareketi’nin Suudi Arabistan’da uluslararası Abha Havaalanı'nı çarşamba sabahı cruise füzeleri ile vurması, dördüncü yılını geride bırakan Yemen savaşında önemli bir eşik teşkil etmektedir. Bu gelişme, Ensarullah Hareketi’nin savaşta dengeleri değiştirebilecek ve Suudi öncülüğündeki koalisyona karşı etkili bir savunma yapabilecek silahlara sahip olduklarını göstermektedir.

Husiler, savaşı düşmanlarının derinliklerine kadar taşımakta başarılı oldular. Bu da karşı tarafın sahip olduğu ancak savaşı kendi lehlerine çevirmekte yetersiz kalan gelişmiş askeri stratejisi ve silahlarına büyük bir darbedir.

Kesin olan şu ki, Husiler’in fırlattığı bu füzeden sadece Suudi öncülüğündeki koalisyon olumsuz etkilenmedi. Bundan Amerikan askeri sanayisi de nasibini aldı. Hem de ABD’nin savunma sanayi konusunda Rusya ve Çin ile şiddetli bir yarışa girdiği bir dönemde. Maliyeti sadece birkaç bin dolar olan bu balistik füze belki de Amerikan Patriotları’nı rakibi Rus S-400 sistemleri karşısında oyun dışı bıraktı. (Rai Al youm gazetesi / başyazı)